![]() |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
Bu bizim gökler gibisi hiç bir dağda çatılmamıştır Yıldızlarımızın titremesi yüreğine deprem indirir Hiç bir yerde bu denize bu acı tuz katılmamıştır Topraktan sağdığımız pekmez güneşin başını döndürür |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
yağmurun yerden göğe yağdığı bu gece yasak bölgedeyim büyük çingenelerin çaldığı kaçak silahların içindeyim sevişmek kapısının kapandığı bir nabız yoklar ki daima hızlı bir nabız yoklar elim öpüştüklerim hırsızlama çirkin bir ağızda dişlerim bir bıçak değer dudağıma gök yarıldıkça şimşeklerden soğuk aynalarda kilitliyim tırnaklarımdaki elektrikten su gibi erir iliştiklerim kıvılcımlar uçar kirpiklerimden doğumdan öncesini yaşıyorum henüz belli olmadı kimliğim vücudunu arıyor ruhum bir yerde atomun çekirdeğiyim bir yerde artı sonsuzum |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
http://www.e-sehir.com/siirler/images/t.gif
seni kim çizebilir şubat yolcusu yalnız akşam olsun dağınık olsun ceplerinde bozuk bir bulut uğultusu geceleyin dörtte bir ölüm korkusu dörtte dört sabaha karşı yağmursun seni kim çizebilir şubat yolcusu bütün çizgileri bozuyorsun |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk Gece trenlerine binme, kaybolursun Sokaklarda mızıka çalma çocuk Vurulursun.. |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
ufkun sonsuzluğuna hiç şaşırmıyorlar rüzgarın gizli ıslığını hiç kimse işitmiyor hangisi anlayabilir yazın son günlerinde tenha plajın ağır hüznünü |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
desen ki denizin tuzu çiğ düşmüş kadife donlu patlıcanlar desen ki kendilerinden karga çığlıklarıyla kaçanlar en fakiri en zengini çirkini ve orospusu seni unutmuş olsun sen ki üşümüş gökte o yalnız bulutsun kıskanmadığın cömert bir maviliğin ortasında o bildiğin yalnızlığın ellerinden tutmuşsun desen ki unutulmuşsun denizler kızılca kıyamet akıp geçiyor zamana karşı geliyorsun bir üç ve beş leylekler artık gitti şimdi seni artık karanlıkta bir liman çekiyor unutulduğun unutulmadığın bilinmediğin bir liman bir üç ve beş derken şişede rom bitti sen yaşamaya başladığın zaman üşümüş gökte o yalnız bulut kendini hiç yerinde hissetmiyeceksin keyif senin istersen talihini billur akıntılarla bir tut ellerini göğsüne kavuştur doğu batı kuzey güney diyerek koştur bir üç ve beş istersen rom kadehleri gibi nasıl ki unutulmuşsun devril ve bitir maceranı |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
melengecin dalında çifte sığırcık diley çifte sığırcık ciğerime ateş değdi öley diley öley gencecik zehir pamuk ırgatlığı gavur gündelikçilik rinna-rinnan-nay yüreğim bölündü lay damarlarım delindi kan gider kan gider melengecin dalında çifte saksağan diley çifte saksağan boynumda dönüp batır öley diley şol kahbe devran ağlarım bir yandan kan kusarım bir yandan rinna-rinnan-nay ellerim kırıldı lay gözüm seli duruldu kum gider kum gider melengecin dalında çifte güvercin diley çifte güvercin eğnimde göynek yok öley diley ayağım yalın ölürsem kahrımdan öldüğüm bilin rinna-rinnan-nay yollarım kapandı lay bulutlar parçalandı gün gider gün gider melengecin dalında çifte ispinoz diley çifte ispinoz azıktan yetimim öley diley katıktan öksüz dirliksiz düzensiz hanidir hürriyetsiz rinna-rinnan-nay künyemiz yazıldı lay kervanımız dizildi can gider can gider |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
Biz yalnızlıktan doğduk o dağdağalı sudan Biz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet Birkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku Sanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk Köy köy bucak bucak memleket memleket Yani afyon adilcevaz akçadağ turgutlu Birkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku Buzlu mehtap alçakca kesmişti yolumuzu Bütün kapılardan açıkca kovulmuştuk Silahımız avcumuza yapışmıştı soğuktan Biz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet Birkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku Kestiremedik ne yaptığımızı kim olduğumuzu Sanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk Köy köy bucak bucak memleket memleket Yani afyon adilcevaz akçadağ turgutlu Birkaç litre kan bir hayli kemik epeyce korku Ne kadar korkmuştuk elimizden tutmadılar Doğrudur kendi içimizde daraldığımız Kim neyi savundu bilinmez nereye kadar Biz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet Başka bir yalnızlıkta boğulduk / havasızlıktan Sanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk Köy köy bucak bucak memleket memleket Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız Karanlık bir kapı ölüp üstümüze kapandılar Kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
Kapıyı açık bırak Hiç kimse görmese de Belki biri gelir Elsiz ayaksız Varla yok arası Hanidir bekliyorum |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
Geçerdi hep Pırıltılı kanunlar Neves gecelerden İhtimal buhranlı gecelerdi hep Yüreğinde yalnızlığın tortusu Vazoda yaseminler Ufukta yağmur kuşları Çözülmez bilmecelerdi hep Ansızın dalar Bir yorgunluğa uyanırdın Güneş çekilmiştir bahçelerden Lambalar çok erken yanmış Aldatılmak korkusu Sık sık bozulan yeminler Enfarktüs kuşkuları Sinsi bir kederdi hep Zaman zaman düşündüğün Aklına geldikçe güldüğün Şan şeref ve ün Beyhude şeylerdi hep |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
imdat çığlıkları mıdır bir felaketi mi duyururlar anlaşılmaz söyledikleri salkım saçak çökerler karanlığıma yalnızlığımı dağıtırlar yağmurda sis düdükleri camlarda çehreler hayal meyal aramızdan müthiş ayrılmışlardır anlaşılmaz niye öldükleri son nefeslerini tasarladıkça insan ısrarla ölümünü yaşıyor yağmurda sis düdükleri yürekte keder yoğunlaştıkça bulutlar buz tozuna yozlaşıyor anlaşılmaz neleri götürdükleri sabahlar olur bir türlü uyuyamam içimde sanki şilepler çarpışıyor yağmurda sis düdükleri |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
hiç görmediğim gökler vahşi yeşil ağır şehirler oturmuş altına içinden sular geçiyor erimiş cam parıltıdan göz gözü görmez olmuş bu kız sevdiğim o kız değil bir başka yüz takmışlar suratına kendisiyle kavgalı sabah akşam kirpikleri maviymiş dudakları mormuş insanlarla yanılmış eski sahil şarkılar asılı günün her saatıne hangi rastladığıma kimi sorsam kimin kim olduğunu bilmiyormuş denizin üstü yıldız çil çil çil dağların arkasında saklı fırtına kötü bir rüyadaymışız tamam ne yapsan bir sona ermiyormuş |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
Zarif bir hüzündür bembeyaz dolaşan kuğuya bakarsak Mücevher titreşimleriyle mütereddit bir akşam suya bakarsak Fazlasıyla ısındı deniz kaynadı kaynayacak Dipten bir deprem yaklaşıyor suyun üzerindeki buğuya bakarsak Ne kadar yoksul ve çıplak görünürse görünsün ağaçlar O kadar yakındır ilkbahar özsuyu yürümüş dallara uğultuyla bakarsak |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
su dinlerim gök anlarım alevi tenime sığmaz teni canla bütünlerim büyür bedenime sığmaz demiri tavında dövmeli emekten ürünü sağlamalı yarını bugünden giymeli yarıyolda durmak olmaz değiştir ki değişesin karşıtınla çelişesin bileşim yollar uğrağı gelişim sınır tanımaz |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
Şamdanları dolanınca eski zaman sevdalarının Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın Nemli yumuşaklığı tende denizden gelen ahın Gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın Yansıyan yaslı gülüşmelerdir karasevdalı suda Bülbüller kırılır umutsuzluktan yalnızlık korusunda Eylem dağılmış gönül tenha çalgılar kış uykusunda Ölümün tartışılmazlığı nihayet anlaşılsa da Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın Bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak Çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak Su yasak rüzgar yasak açık kapılar yasak Belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
kirpi gibisin çocuk her tarafın diken kim elini uzatsa delik deşik üstelik sen de kan içindesin |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
öyle büyük hicran ki cam çerçeve bırakmıyor kırdı kapıları döküldü sokağa havada yangın kokusu itfaiye sirenleri uzaktan uzağa öyle büyük hicran ki telefonlar devamlı meşgul çalıyor trafik durdu çarşılar darmadağın çığlıklar geçiyor karanlıktan camlarda sinsi bir titreme boğuk bir uğultu yeraltından borular patlamış sular vahim bir tenhalığa akıyor öyle büyük ki hicran zincirleme elektrik kontakları şerareler dökülüyor sokak lambalarından ceryanlar kesildi gözden kayboldu şehir sanki siyah bir denize batıyor ayak sesleri boş meydanlardan hoyrat kanatları yukarda bir helikopterin o ihanet sessizliğini par par parçalıyor |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
istediğim yağmur hazır mı bakalım yerlerine konuldu mu soğuk katiller karanlığı ya gevşek dokudularsa öldürüleceğimden emin olmalıyım şimşekler gecikti herhalde unutulmuş acı yeşil keseceklerdi birden yolumu hani viraj ıslıklarıyla hain otomobiller sarı sarı göz kırpan trafik ışığı yeryüzünde çok fazla bir yalnızlığım başka yalnızlıklara hak tanımayan biliyorum kuralları bozduğumu yerimi uysal birine bırakmalıyım |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
http://www.e-sehir.com/siirler/images/t.gif SÜLEYMAN http://www.e-sehir.com/siirler/images/503bar.gif Öbür ışıkları getir hadi süleyman Bulvarın ortasında dur bağırma Senin için bir yağmur hazırladım Hadi ışıkları getir yağdıracağım Al bu nisan akşamını benimkini ver Sual sorup durma sevmiyorum Öbür ışıkları getir hadi getir Karanlıktan korkuyorum karnım ağrıyor O kadını da getirsene portakal yiyen Porselen dişli kadını hani pantolon giyen Dur dolmabahçe saatini dinleyeceğim Onikiyi çalsın öyle getir hadi getir Deniz fenerinden mi çalarsın işte çal Kibrit mi tutarsın bilmem işte tut Öbür ışıkları getir hadi süleyman Sana yağmur hazırladım yağdıracağım Sen kimsin süleyman bir de bu var |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
yıllar var ki serçeleri unutmuşum üzerimden gökyüzünü almışlar gibi asfaltların karanlığında boğulmuşum ufacık oysa hep böyle uçuşurlarmış karlı ağaçların arasındaki alfabemdeki iyimserlikleri bir türlü anlaşılmamış yıllar var ki serçeleri unutmuşum kuruş kuruş beni vurmuş öldürmüşler boşa çıkmış başkaldırmam sarhoşluğum onlarsa benim için ışık biriktirirlermiş şafak kapılarında gülüşürmüşler çocuk zenginlikleri hiç bitmemiş |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum gece yarısını yaşamaktan yorgunum ayazın avucunda unutmuştun ellerini önünden geçtiğim halde beni tanımadın ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım şiirlerim kül rengi kumrular gibi uçuşuyorlar bakır çalığı göklere katiyyen tahammülüm yok hele paris’in gökleri aklımı başımdan alıyor bana seni senden evvelki poitiers’li kızı hatırlatıyor ayazın avucunda unutmuştun ellerini karanlığın arkasında kıvılcım gözlü orospular gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın hatta ricardo bile hani vatansız ricardo burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı oysa au vieux chatalet’de akşam sabah beraberdik üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim montmarte metrosu civarında seni gözden kaybettim o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cigara gibi sidney bichet’nin caz havalarını çiğneyip tüküren o saklasın varsın seni sevdigini biliyorum ben yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü bir gazete aldım ama evde okuyacağım kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam seni öldürmek için çareler tasarlasam sükut bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü ve ben unutulsam yazdığım şiirler senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım eski padişahlar gibi unutulsa birer birer ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam ellerim oldum olasıya seni unutsalar yarı gecenin içinden bir zenci sütbeyaz bakıyor rue lafatette’de dünden bugüne geçiyorum eflatun gözlerini bir grog kadehinde unuttum |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
Işıkları söndür suna su Vapurları duyacağız ha Dün gece uykumda sıçradım Beni mi çağırdın suna su Nereye gideceğiz ha Yabancı değil ben kaptanım Aç kapıyı suna su Büyük yağmurda ıslandım Şarabın var mı suna su Sabahı bulacağız ha Kadehini dinleme çıldırırsın Elimden gelmeyen bir o Bütün trenleri kaçırdım Saatin kaç suna su Yarın öleceğiz ha |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
bugün pazartesi senin galiba beş dersin olacak yine salondaki aynada taradın saçlarını istemediğin bir şeyi yapmış olmanın öfkesi yine karartmış alnını fakat acele etmek lazım geç kalırsan tramvay kaçacak ve bir yasak levhası gibi asacak suratını o suratsız müdire hanım bugün pazartesi dün pazardı belki evde kalıp balerin resimleri yaptın kulağında uzak bir piyano sesi belki neşeliydin belki düşüncen vardı belki de yağmur gibi inerken hatıralar herhangi bir köşe başında bana rastladın ben senin hayatına muhalif bir rüzgar gibi girdim |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
Destur bre gökkuşağı Hangi devin kılıcısın Sabah sabah kanın damlar Besbelli can alıcısın Akıl almaz bir kelepçe Anlaşılmaz hangi suça Kilitlenmiş gündüz gece Başımızda kalıcısın Öfkeyi sorduk sarından Korkuyu bildik morundan |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
onlara ün mü gelir bazı bir ses mi duyarlar yumuşak bir kedere ufalır bakışları idam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar ölüme koşullanmış bütün davranışları yorgun öksürükleri oturup kalkışları yaşayıp durmaktan gizlice utanırlar her gece artık gitmek vaktidir sanırlar geçmiş günlerinden bir destek aranırlar uysal bir gülümseme tek sızlanışları idam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar ölüme koşullanmış bütün davranışları |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
garson masa iyi manzarayı değiştir sırası mı mehtabın yıldız yağmurunun bu gece yalnızım onlar gelmeyecek sapa bir yerindeyim umutsuzluğumun hava soğuk olmalı ağaçlar bütün duman eğer bulabilirsen ölü bir kar getir beyazlığı kalın bir su gibi uzayan bu gece yalnızım onlar gelmeyecek batan bu köhne şilebde ne işleri var çünkü battım kasa boş ne para ne çek çünkü bütün telefonlar ısrarla alacaklı bu gece yalnızım onlar gelmeyecek hani o sarışın kirpikleri saçaklı yanağını viski bardağıyla serinleten sonra nilay hani kafayı buldu mu ağlar cam yeşili yasemin cıgara dumanı nursen batan bu köhne şilebde ne işleri var garson masa iyi manzarayı değiştir büyük şimşek çakmalı gök gürültüsü filan şöyle dalları kıran şakırtılı bir yağmur köpek havlamaları bulut karanlığından zehir bulabilir misin çabucak öldürecek artık arsenik mi olur siyanür mü olur hangisi olursa olsun hepsi işime yarar yoksa bir tabanca bul bir avuç mermi getir bu gece yalnızım onlar gelmeyecek batan bu köhne şilebde ne işleri var |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
önemli gizli boyutlarıyla yeryüzündeki yaşantımız ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız söylediklerimizle değil söylemediklerimizle varız o gün ki ölümün perdesine yapayalnız yansırız ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız bir incesaz ki süreklidir yaprak döken korularda çılgınlıkları oluşturur en çapraşık duygularda büyük çıkmaz akla gelip de sorulmayan sorularda bazı insan içten içe düşünür hesaplar da ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız üflediği sustuğumuz tutkuların düşlerimizi çokçadır çocukluktan çıktığımızı sanmak aslında çocukçadır gerçi gençlik bir uçta yaşlılık bir uçtadır birleştikleri gerçek o müthiş sonuçtadır ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
haçan demir dökende ateş yiyesim gelir gök sofraya çökende doruktan sesim gelir dağdan yürek sökende kurşun dökesim gelir çatal şimşek çakanda yağmur perde çekende derya göğe çıkanda haçan ölesim gelir |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
doğarsın sorgudur başlar doğmanın hesabı sorulur dünya bir bela sofrasıdır lokmanın hesabı sorulur acı bir dumandır köyleri çakaldır kurttur soyları gecenin kanlı beyleri dumanın hesabı sorulur kıvılcım çektiğin demirden canını oynadığın kumardan bıçağın oyduğu damardan akanın hesabı sorulur yürü attila ilhan yürü yaş da yanar yanarsa kuru günü gelir böyle doğru yazmanın hesabı sorulur !.. |
Cvp: Atilla İlhan Şiirleri
son yolcunun adı attila ilhan’dı miyoptu kısa boylu bir adamdı dostu yoktu yalnızlığı vardı yazı makinasıyla binmişti bizimle konuşmaktan çekinmişti gözlerini görseniz korkardınız polis’ten kaçıyordu derdiniz bir cinayet işlemişti derdiniz halbuki kendinden kaçıyordu tatyosyan’la arkadaş oldu güvertede birlikte gördük hırsızlama durduk dinledik ermeni sicim gibi ağlıyordu karısı marsilya’da kalmıştı çocuğu karısında kalmıştı anası istanbul’da bekliyordu palermo feneri parlıyordu tatyos’u iki polis getirdiler marsilya’daydık kıştı kıyametti rıhtıma kelepçeli getirdiler mistral zehir kusuyordu deniz bildiğiniz felaketti bölük pürçük akşam oluyordu tatyos’u göz hapsine koydular katiyen cigara içiyordu “dövülmüş süt gibi yorgunum geceleyin kapımı çalsalar öyle telaş telaş uyanıyorum iflahımı kesti fransızlar taşların üstünde yattım karımla konuşturmadılar üç günde bütün ihtiyarladım üç gün dua ettim küfrettim beni süreceklerdi biliyordum” tatyos’un camları kırılmıştı vapur ecel teri döküyordu gizli gizli şimşek çakıyordu haham levi dua ediyordu tatyos’un kahrını anlamıştı allah da anlasın istiyordu allah tatyos’u görmüyordu ellerini kana bulamıştı tatyos’un üç cigarası olursa ikisi mutlaka bizimdi iki göz gibi birbirimize yakındık aynı kahırla bakıyorduk aynı sancıyı çekiyorduk bindiğimiz bu gemi batsa çırpına çırpına boğulsak allah bilir ki sevinirdik yalnız çocuklardan utanırdık madem ki ölmemiz lazımdı “aşkale’de kel bir dağ vardı nefesimi keserdi tıkanırdım beni varlık vergisi yıktı üç sefer askerlik ettim gözüme kargalar konardı elimde değildi ne yapayım marsilya uzakta duruyordu macera beni çekiyordu istanbul’u sevmiyordum alıp başımı gidecektim” attila ilhan bir şiir yazacaktı herifin yüreği delinmişti içi taun gibi uğulduyordu tatyos’un kahrını yazacaktı sırılsıklam utanacaktık tatyos mutlaka mesut olmalıydı ömründe bir dakika olmalıydı o dakika mesut olmalıydı bunun çaresine bakmalıydık yoksa yüzümüz olmazdı doğru dürüst ölemezdik ölüler bizi ayıplardı |
Saat: 10:20 |
Telif Hakları vBulletin® v3.8.4 Copyright ©2000 - 2025, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Search Engine Optimisation provided by
DragonByte SEO v2.0.37 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.