Konu
:
Ludwig Andreas Feuerbach Kimdir-Felsefesi-Sözleri-Eserleri
Tekil Mesaj gösterimi
5 September 2009, 02:29
Syst3m
Root Administrator
Kayıt Tarihi: 26 July 2008
Mesajlar:
Ludwig Andreas Feuerbach Kimdir-Felsefesi-Sözleri-Eserleri
Ludwig Andreas Feuerbach
(1804 - 1872) Alman filozof ve ahlakçı. Marx üzerindeki etkisi ve humanist ilahiyat görüşleri ile ünlenmiştir.
19. yüzyıl Alman materyalizminin ilk düşünürü olan Feuerbach'ın temel eseri Hıristiyanlığın Özü'dür. Felsefesi ya da karşı felsefesi
bir hümanizm ve doğalcılık şeklinde gelişen
dine ilişkin eleştirisi
insanlıkla ilgili doğruların bilinçsizce yansıtılmasını ifade eden Feuerbach
felsefeye önce Hegel'in nesnel idealizmini benimseyerek başlamış
fakat daha sonra tinselcilik-maddecilik karşıtlığında
maddeciliğin tarafında olmuştur.
28 Temmuz 1804’te Landshut
Bavyera’da doğdu. 13 Eylül 1872’de
Rechenberg’de öldü.
Hukukçu Paul von Feuerbach’ın dördüncü oğlu olan Ludwig Feuerbach’ın Berlin’deki 2 yıl süreyle Hegel’in yanında felsefe öğrenimi yapabilmek için ilahiyat çalışmalarını bıraktı. 1828’de Doğa bilimi öğrenimi yapabilmek için Erlangen’e gitti. 2 yıl sonra da "Gedanken über Tod und Unsterblichkeit" adlı ilk kitabını Hegel'in ölümünden bir yıl önce imzasız olarak yayınladı.
1839'da "Hrıstiyanlık Özü"nü yayınladı. O sıralar Alman düşünürleri Hegel'i tartışıyordu. Ruhçular onu ruhçuluk alanına
maddeciler de maddecilik alanına çekiştiriyorlardı. O Kant'ın yasağını çiğnemiş mutlağın alanına girmişti. Düşüncenin doğadan önceliğini savunmuştu.
Maddeciler de mutlağın yani insan düşüncesinin uğraştığı ilk ve son gerçeğin
doğanın üstünde değil
doğanın içinde olduğunu söylemesine ilgi duydular. Herakleitos gibi diyalektikçiydi. Bu uzlaşmalar
yeni karşıtlıklar ve yeni uzlaşmalarla
gitgide varlığın bilincine erişecekti. Bu erişmeyse
gerçek özgürlüğü doğuracak olan bir sonuçtu. Mutlak varlığın kendi bilincine erişmesiyle aydınlanacaktı.
Bütün sorunları çözdüklerini sanan felsefe sistemleri dağılıyordu. Kant'ın sınırladığı rasyon tekrar özgürleşiyordu. Küçümsenen us etkilediğinden etkilenmek yoluyla diyalektik metotla gerçeğe doğru yaklaşmaktaydı.
Feuerbach "Gelecek Felsefesinin İlkeleri" Hegel'den 13 yıl sonra yayınlandı."Temel doğadır. Doğanın dışında hiçbir şey yoktur. Her şey gibi
düşünce de
doğanın ürünüdür. Düşünce
maddî bir organ olan beyinden çıkmaktadır. Bence maddecilik insanın varlık ve bilgi yapısının temelidir. Ama bir fizyolojistin
bir naturalistin anladığı gibi
varlık yapısının kendisi değildir. Maddecilikle geride beraberim ama
ilerde beraber değilim."
O yıktığı dinlerin yerine aşk dini koymak ister. O temeli maddeye dayanan bir idealisttir. Aşkı
maddi bir çekim olarak değil
bir insanlık ideali olarak ele alır. Hegel gibi diyalektiği maddede değil düşüncede bulur. "İnsanlar sevişiniz
gerçek din sizin bu sevgilerinizdedir. Varlığınız
aşkınızla biçimlenecektir."
Ona göre dinin gerçeği aşktadır. Önceleri insanlar
kendi niteliklerinin fantastik yansımaları olan tanrılar yaratmışlardı; ama tanrılar
insanlık düzenini kurmaya yetmediler. Oysa Feuerbach'a göre
bu düzeni kuracak olan
insanın başka insanlara karşı duyduğu bağlılıktır. Bu bağlılık
en yetkin biçimine aşkta ulaşır. Hele cinsel aşk
bu duygusal insan bağlılığının en yoğunlaşmış biçimidir. Dostluk
acıma
vazgeçme
coşkunluk gibi çeşitli eğilimler
yetkinliğini cinsel aşkta beliren aşkın çeşitli görünüşleridir. İnsanlar arasındaki bütün sorunlar aşkın gücüyle çözülecektir. Aşkı kutsallaştırmak gerekir. İnsanlar
böylelikle
bütün acılarından kurtulacaklardır. Din
Latince bağlamak anlamındaki (Religare) sözcüğünden gelir. Şu halde
din sözcüğünün ilk anlamı bağdır. Bundan ötürü insanlar arasındaki her bağ
bir dindir. Din sözcüğünün etimolojik anlamı gerçeği ortaya koymaktadır. Ama bu din
ruhçu bir temele değil
maddeci bir temele oturmaktadır. Temel doğadır. Her şey gibi
din de
doğanın ürünüdür. Varlık yapısının temeli maddedir ama
kendisi düşüncedir. Varlık maddeden çıkıyor ama ruhla gelişiyor
varlıklaşıyor. Maddelerin oyunu bitmiştir artık.
Feuerbach'a göre tanrı
insan zihninin bir yansıtmasıdır. O'na göre
duyu verilerine konu olan ve böylece dışımızda (bizden bağımsız bir şekilde) var olan nesnelerden farklı olarak dini inancın nesnesi olan Tanrı insanın içindedir.
Ona göre mutluluk eğilimi insan yapısının doğal bir eğilimidir. İnsan doğarken mutluluk eğilimini insan yapısının doğal bir eğilimidir. İnsan
doğarken mutluluk eğilimiyle birlikte doğar. Mutluluk eğiliminin ahlakiliği bu yüzdendir. Yine bu yüzdendir ki her ahlakın temeli mutluluk eğilimi olmalıdır. Ama mutluluk eğilimi başı boş bırakılamaz elbet. Onu düzenleyen iki doğal kısıtlayıcı vardır:
Eylemlerimizin kendimizdeki sonuçları: Mutluluk eğilimimizi başı boş bırakıp
örneğin içkiyi fazla kaçırırsak hastalanırız. Böylelikle de kendi eğilimimizi
kendimizden dolayı
kendimiz kısıtlarız.
Eylemlerimizin toplumdaki sonuçları: Mutluluk eğilimimizi başı boş bırakırsak başkalarını mutluluk eğilimlerinin sınırına gireriz. Bu halde başkaları
kendi mutluluk eğilimlerimizi savunarak bizim mutluluk eğilimimizi bozarlar. Böylelikle de kendi eğilimimizi
yine kendimizden dolayı
kendimiz kısıtlarız.
Hem kendimiz
hem de başkaları
elbirliğiyle mutluluk eğilimimizi düzenlerler
aşırılıklara engel olurlar. Bu iki sürümün dışında mutluluk eğilimimizin hiçbir engeli yoktur
keyfince yol alabilir. Anlaşıldığına göre
mutluluğumuzu
yine kendi mutluluğumuz düzenlemektedir. Kendi mutluluğumuzu bozmadıktan sonra mutluluk eğilimimizin yöneldiği yer yol ahlakıdır. Toplumsal sonuçlar
kendi mutluluğumuzun tadını kaçırdıklarından dolayı kısıtlayıcıdırlar.
İnsanın tanrıya tapmasını yasaklayan maddeci Feuerbach'ın karşısına dikilen
insanın insana tapmasını emreden ruhçu Feuerbach.
Hıristiyanlığın özündeki görüşlerinin ürünü olarak tanrı insanın içedönük doğasının dışadönük bir izdüşümü haline geliyordu. Kitabının Marx'ı önemli ölçüde etkileyen ilk bölümünde Feuerbach dinin gerçek ya da antropolojik özünü çözümledi. Tanrıya yüklenen çeşitli nitelikleri tartışarak bunların insan doğasının farklı gereksinmelerinin karşılığı olduğunu ileri sürdü. 2. Bölümde dinin sahte ya da ilahiyata ilişkin özünü ele alarak tanrının insandan bağımsız bir varlığı olduğu görüşünün
vahiy ve kutsal nesnelere inanmaya yol açtığını
bunların da istenmeyen bir dinsel maddeciliğin parçaları olduğunu ileri sürdü.
Feuerbach ateist olmadığını söylemekle birlikte
Hıristiyanlıktaki tanrının bir yanılsama olduğunu iddia etti. Din görüşlerini felsefi ve diğer disiplinlerle birlikte ele alması Hegel'in ilkelerini yarı-dinsel olarak görmesine ve Marx’ın daha sonra 1845’te "Thesen über Feuerbach"da eleştireceği bir tür materyalizmi benimsemesine yol açtı. 1848-1849 devrim
karşıdevrim yıllarında dini tutuculuğa saldırıları yüzünden birçok devrimci tarafından kahraman olarak görüldü.
Feuerbach en çok Hıristiyanlığa karşı olan yazarları etkiledi. "Das Leben Jesu kritisch bearbeitet" adlı şüpheci eseri David Friedrich Strauss ve Feuerbach gibi doğalcılık adına Hegelcilik'ten vazgeçen Bruno Bauer bunların başlıcalarıydı. Bazı görüşleri de daha sonraları Almanya’da kilise ile devlet arasındaki mücadelede aşırı ucun temsilcileri ve kapitalizme karşı mücadelenin önderleri tarafından benimsendi. Daha sonraları ise Marx tarafından belirtildiği gibi (8. ve 11. tezler) toplumsal gelişim içindeki "özne"yi edilgen hale getirmesinden dolayı eleştirilmiştir.
Feuerbach'tan Seçme Sözler
- Dogma
apaçık ki
düşünme yasağından başka bir şey değildir.
- Ne kadar çok iyi kitapla tanışırsan
birlikte olmaktan zevk aldığın kişilerin sayısı o kadar azalacaktır.
- Hiçbir şey olmamak ve hiç bir şeyi sevmemek
aynı şeylerdir.
- İnsan dinin başlangıcı
insan dinin ortası ve insan dinin sonudur.
- İncil'de yazdığı gibi
tanrı insanı tasarlayıp yaratmadı. "Hıristiyanlığın esasları"nda gösterdiğim gibi
insan tanrıyı tasarlayıp yaratmıştır.
Syst3m
Açık Profil bilgileri
Syst3m nickli üyeye özel mesaj gönderin
Syst3m´nin Web Sitesini ziyaret edin
Syst3m nickli üyeye ait bütün mesajları arattır