Buyrun bakalım, bu ayın güzellerinden birincisi Kardelen Hanım (
Galanthus), hem de öz be öz bizden birisi, buralı. Trakyalı.
Kardelen çok garip bir zamanda, kardan sonra, buzlu havalarda incecik gövdesini dans eder gibi uzatıp, ters çiçeklerini açıyor. Bu havalarda rüzgârdan, yağıştan koca ağaçlar devrilirken ona bir şey olmuyor, ilginç. Dikili olduğu mekânda ışık istiyor, ıslak - rutubetli toprağa bayılıyor; ama en çok da rahatsız edilmemeyi seviyor. Hani çok nadiren çocukların önüne yazarlar ya “öpme beni” diye, Kardelenler’e de “elleme beni” yazılmalı. Çünkü çiçekleri biterken tohumlar oluşuyor, bu tohumlar havada uçup bir yerlerde yeni kardelenler yetiştiriyor, dipteki soğanlar da orada içten çoğalıyor gruplaşıp genişliyorlar. Yani, üstte ve altta iş çok.
Şu sıralar yetişkin saksılı Kardelen bulursanız kaçırmayın.
Soğanları sonbaharda marketlerde var ama görerek almanın tadı başka. Eski bahçeli evlerde de tek tük olabilir, sorun, ya da küçük bitkilerle uğraşan semt fidanlıklarında ararsanız mutlaka bulursunuz. Sizde varsa ve çok gelişmişse söküp dilediğiniz kadar ayırın, tekrar dilediğiniz yere dikin.
Unutmadan uyarayım, toprakta yaşayan saygıdeğer Danaburnu da Kardelen soğanlarını çok severmiş, yemesini tabii!!! Aman sakın atlamayın, gözünüz yerde olsun, bahçenizde yetişmişse kardelen mardelen ne varsa yer bitirirler…Derhal onlardan kurtulun. (Zirai ilaçlamayla!..) Kurtulamayacak gibiyseniz soğanlı bitkileri plastik saksılarla toprağa dikin. Dibe normalinden büyük, su süzülecek delikler açın. İçten hasır tellerle destekleyin, soğanlarınıza böylelikle bir şey olmayacak. Sadece seneler sonra saksılar küçük gelebilir o kadar.