Konu: Mimar Sinan

Tekil Mesaj gösterimi
  #3  
Alt 14 November 2008, 10:48
ceyLin ceyLin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Post Cevap: Mimar Sinan

Eserleri


Şehzade (Mehmed) Külliyesi, 1543-1548, İstanbul; Rüstem Paşa Külliyesi, 1544-1555, Tahtakale/İstanbul; Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi, 1546, İstanbul; Hayrettin Paşa Hamamı (Çinili Hamam) 1546, Zeyrek/İstanbul; Mihrimah Sultan Külliyesi, 1547-1548, Üsküdar/İstanbul; Rüstem Paşa Medresesi, 1550, Cağaloğlu/İstanbul; Süleymaniye Külliyesi, 1550-1557, İstanbul; Zal Mahmut Paşa Külliyesi, 1551-1566, Eyüp/İstanbul; Sinan Paşa Külliyesi, 1553-1555, Beşiktaş/İstanbul; Kırkçeşme Su Yapıları, 1555-1563, Alibey Köyü/İstanbul; Haseki Hürrem Sultan (Çifte) Hamamı, 1556, Sultanahmet/İstanbul; Rüstem Paşa Kervansarayı, 1560, Edirne; Mihrimah Sultan Külliyesi, 1562-1565, Edirnekapı/İstanbul; Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, 1564-1569, Lüleburgaz; Büyükçekmece Köprüsü, 1566-1568, İstanbul; Sultan Süleyman Kervansarayı, 1566-1567, Büyükçekmece/İstanbul; Selimiye Külliyesi, 1567-1575, Edirne; Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, 1571-1572, Kadırga/İstanbul; Piyale Paşa Camisi, 1573-1577, Kasımpaşa/İstanbul; Sultan II. Selim Türbesi, 1574-1577, Ayasofya/İstanbul; Sokullu Mehmet Paşa Camii, 1577-1578, Azapkapı/İstanbul; Valide Sultan Külliyesi, 1577-1583, Üsküdar/İstanbul; III. Murat Köşkü, 1578, Topkapı Sarayı, İstanbul; Kılıç Ali Paşa Camisi, 1580, Tophane/İstanbul; Şemsi Ahmet Paşa Camisi, 1580, Üsküdar/İstanbul.


NOT:


Birkaç yıl önce, Suleymaniye Camii'nin yıkılma tehlikesiyle karsı karsıya kaldığı anlaşılmış. Eğer çözüm bulunamazsa, koca cami kısa bir zaman içinde yıkılacakmış.
Caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymis. Bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit
tasları zamanla aşınmış.

Ama elde yazılı bir proje olmadığı için nasıl değiştirileceği bilinmiyormuş.
Hemen Türkiye’nin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet oluşturulmuş. Ortaya bir sürü fikir atılmış. Her kafadan bir ses çıkmış ama sonuç alınamamış. Tartışmalar sürerken caminin içinde büyük bir karmasa sürüyormuş. Ülkenin çeşitli bilim kuruluşlarından bir sürü mimar, mühendis kemerleri inceliyormuş. Bu adamlardan biri ortalarda dolanırken, kazara, gizli bir bölme bulmuş. Bölmede,
üzerinde eski yazı olan bir not varmış. Uzmanlara inceletilen kağıdın orijinal olduğu
belgelenmiş.
Bu kağıt parçası bizzat Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan bir mektupmuş. Mektupta yazılanlar tercüme ettirilince ortaya söyle bir metin çıkmış. "Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz." Koca Sinan, kademe kademe, kilit taşının nasıl değiştirileceğini anlatıyormuş. Bu oyuk içinde yer
alan bir sise ve sise içindeki notta soyle bir sey yaziyormus: "Her kim bu tas eskidiğinde yenisiyle değistirmek isterse; eski tasın yerine takılacak yeni kilit taşının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan sokup öteki taraftan çeksin ve sonra ipin dışarıda kalan kısımlarını kessin".
Heyet Sinan’ın söylediklerini aynen yapmış. Suleymaniye camisi böylelikle kurtarılmış. Bu mektup su an Topkapi Sarayı’nda saklanıyormuş.
Hem okuyalım hem bilgilenelim.
1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden Bakanlığı’ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofya’yı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinan’ın kalfalık eseri Süleymaniye Camisi'yle Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmiş.
Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar.
Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar.
Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akil sır erdirememişler.
Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.

Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş
bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece
yatabildiğini görmüşler.
Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisi'ne gitmişler. Oradaki olağanüstü sistemleri görünce iyice dumur olmuşlar. Selimiye'nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan’ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan’ın kullandığı sistemlerle kurup
muazzam gökdelenler dikmişler. Yani su an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında
kullanılan çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan’ın geliştirdiği mekanizmalarmış.
Bir gün Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altında bir Japon'un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler.
Tabii hemen Japon'u, "Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır. Lütfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmışlar.
Ancak, Japon trans vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş: "Bu imkansız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkansız, orada hiçbir sey yok, orada hiçbir sey yok..."
Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmış. Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş. Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar. Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler. Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar
vermişler.
Minarelerin temellerini acınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla
karsılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce ayni şeyi düşünmüş meğerse.
Mimar Sinan’ın Selimiye Camii'nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı beşinci bir işlem yaratarak çözdüğü söylenir. Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir bir dehanın ürünüdür. Almanlar ayni sistemi meclislerinin
önündeki dev kürede kullanmışlar. Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki
minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır. Almanların dehası ise, o
çirkin metal yığınına Selimiye'den fazla turist çekebilmelerindedir…
Gizemcilik, gizeme gizem katmak değil, açıklamaya çalışmaktır.
Alıntı ile Cevapla