Manisa
Manisa tarihi kentlerimizden biridir. Ne var ki, binlerce yıllık geçmişi bulunan Manisa’nın ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu hakkında kesin bilgiler yoktur. Bu durumu, kentimize ilişkin “eski belgelerin azlığı ve burada sistematik kazıların yapılmamış olması”na bağlayabiliyoruz.
Ancak son yıllarda uzmanlar; Manisa ve dolaylarında yapılan yüzey araştırmalarına dayanarak, kentte M.Ö. 3 bin yıldaki yerleşimden söz etmektedirler. Manisa’ya tarih boyunca Hititler, Akalar, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar, Bergamalılar, Romalılar, Bizanslılar egemen olmuşlardır.
Manisa, Selçuklular Döneminde yararlılıklar gösteren Saruhan Bey tarafından 1313 yılında alınmış ve Saruhanoğulları Beyliği'nin merkezi yapılmıştır.
97 yıl Saruhanoğulları Beyliği’nin başkenti olarak kalan Manisa, 1410 yılında Çelebi Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, 1437-1595 yılları arasında şehzadeler tarafından yönetilmiştir. Ünlü padişahlardan Fatih, babası II. Murad, Kanuni Sultan Süleyman, III. Murad, III. Mehmed bunlar arasındadır.
Yüz elli yıldan fazla süreyle Manisa’da valilik yapan şehzadeler ve bunların aileleri Manisa’ya birbirinden güzel eserler kazandırmışlardır. Manisa kent merkezinde bulunan ve Ege Bölgesinde Mimar Sinan’ın tek eseri olarak bilinen Muradiye Camii, III. Murad tarafından yaptırılmıştır. Kentimiz o dönemlerde “Şehzadeler Şehri” olarak anılmıştır.
1595 tarihinden sonra Saruhan Sancağı (Manisa) ve bağlı kazaları, “ani bir duraklama ve gerileme dönemine girmiştir”. 17. yüzyılda Saruhan’da eşkıya, halkın huzur ve güvenini bozmuş, bu durum 18. yüzyıl boyunca sürmüştür. Ayaklanmalar büyük iç göçlere neden olmuştur. “Büyük Kaçgun” olarak adlandırılan bu olaylar Manisa ve dolaylarının yerleşim yapısını, ticari hayatını da olumsuz şekilde etkilemiştir.
Bir buçuk yüzyıl kadar süren kargaşalık dönemi “Ayanlar Müessesesi” ile durabilmiştir. Karaosmanoğulları olarak anılan Ayanlar Manisa yöresine egemen olmuşlardır. II. Mahmud zamanında Ayanlık müessesesi ortadan kaldırılmış olmakla birlikte “Karaosmanoğulları Ailesi”nin nüfuzu devam etmiştir.
Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesine dayanarak 15 Mayıs 1919’da İzmir işgal edilmiş, ardından 26 Mayıs tarihinde Manisa işgale uğramıştır. Bu işgallere karşı Manisa’da da “cemiyetler” kurulmuştur. Dağınık birliklerimizin bir elden yönetilmesi ve cemiyetlerin birleştirilmesi amacıyla 16 Ağustos 1919’da Alaşehir Kongresi yapılmıştır. Ancak işgal devam etmiştir. Gönüllüler ve efelerden oluşan müfrezelerimiz çeşitli cephelerde düşmana karşı mücadele vermişlerdir.
Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal (ATATÜRK)’in önderliğinde başlatılan Milli Mücadele yıllarında Manisa 3.5 yıldan fazla düşman işgalinde kalmış ve büyük acılar yaşamıştır. Kaçan düşman 5-8 Eylül 1922’de Manisa ve İlçelerinin büyük kısmını yakarak buraları bir “yangın yeri”ne çevirmiştir.
Büyük zaferle sonuçlanan Kurtuluş Savaşımızda, 8 Eylül’de Manisa kurtarılmış, 9 Eylül 1922’de düşman denize dökülerek işgaller son bulmuştur.
Ören Yerleri
BRONZ ÇAĞINDAN KALINTILAR
Manisa Akhisar Devlet Hastanesi'nin bulunduğu tepede, 1990 yılında yapılan bir temel kazısında bulunan tek renkli seramikler, burada M.Ö. 3000 yıllarına (Erken Bronz çağ'a) giden bir yerleşmenin (Höyük) olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Öte yandan, kentin "Tepe Mezarlığı" olarak bilinen mevkiinde, 1974-1975 yıllarında yapılan arkeolojik kazılarda da kalıntılar ortaya çıkarılmıştır. Bu kalıntılar arasında, Roma imparatorluk Dönemi'nde batı ve güney-batı Anadolu Antik KentIeri'nde benzeri görülen ''iki tarafı sütun sıraları ile çevrili direkli bir cadde'' vardır. Ortaya çıkarılan kalıntılar, bu caddeye koşut olarak batı yönünde uzanan apsisli ve çeşitlf fonksiyonel hacimlere sahip bir yapıdan oluşmaktadır.
Kuzey-Güney konumunda olan; ion ve Korint tipi başlıklara sahip sütunlu yoldan apsisili yapıya giriş, çift sütunlu iki postament arasında oluşan (kapı) geçitten sağlanmaktadır. Geç Roma Dönemi'ne tarihleyebileceğimiz horasan harç tuğla örgülü apsisli kolosol yapı ana nef ve bağlı hacimlerden meydana gelmiştir.
Tapınak
Toptepe'nin üst düzlüğünde, muhtemelen M.S. 11. yüzyılın sonlarında görkemli bir şekilde inşaa edilmiştir. Yapılan kazılarda ortaya çıkarılan, sadece temele ait taş blokaj ile mermerden bazı saçak blokları ve sütun parçaları olmuştur. Büyük bir tahribata uğradığı görülmektedir.
St. Jean Kilisesi
M.S. VI. Yüzyıl'da yapıldığı kabul edilen Ionnes (St. Jean) Kilisesi, antik Philadelhphia kentinin anıtsal tarihi yapılarından birisidir. Yaklaşık 1600 metrekarelik alan içinde şu anda üç payesi korunmuş olan kilise, en az altı paye idi. Çapı yaklaşık 11 metre olan iki büyük kubbeyi taşımakta idi.
Atalia (Seçikli)
Akhisar'ın kuzey batısında Seçikli Köyü yakınlarındadır. Attalia'nın; Pergamon Krallığı'nın Attaloslar Hanedanı'ndan Eummenes I.'in M.Ö. 261 yılında, Sardes yakınlarında Seleukhos Kralıl. Antiokhos'a I.'e karşı kazandığı zaferden sonra kurulduğu bilinmektedir. Adı, Hellenistik orijinini göstermektedir.
Hermokapelia (Büknüş)
Akhisar'ın batısında, bugünkü Büknüş'ün bulunduğu yerde kurulmuştur. Hermokapeleia, Roma döneminde idari yargı yönünden Pergamon Convetus'una bağlı iken, imparator Caracalla'nın Thya- teira'yı yeni bir Convetus merkezi yapmasından sonra, buraya bağlanmıştır. Hermokapeleia'nın "askeri koloni" anlamına gelen kataikia'ya sahip olması, onun Roma döneminde bir kısım köylere sahip, nispeten büyük bir kent olduğunu göstermektedir. Burada imparator Septimus Severus, Germenicus Constantius 1 ve oğullarına adanmış heykel kaideleri ve yazıtlar bulunmuştur.
Hierakomei (Beyoba)
Akhisar'ın bir kasabası olan Beyoba'nın hemen güneyinde kurulmuş Artemis-Persika Tapınağı ile ünlü bir ilk çağ kentidir. iık adı Hierakome (kutsal köy) iken Roma imparatorları'ndan Augustus'un yönetimi sırasında Hierokaisereia "Kaisar'ın kutsal kenti" adını almıştır. M.Ö. 1. yüzyılda kendi paralarını basacak kadar önem kazanan bu kent, Augustus devrinde bir kent yönetimine sahip bir site devletiydi. Bizans döneminde Pergamon Kilise Meclisi'ne dahildi. Aynı zamanda Hierokles Iistesinde de yer almaktadır.
Hyrcanis (Alibeyli)
6. yüzyılda güney Rusya'da Caspia (Hazar) denizi dolaylarında yaşayan Hyrca- nililer iskitler'in veya Medler'in sıkıştırması sonucunda bu günkü Saruhanlı ilçesine bağlı Alibeyli-Halitpaşa dolaylarırıa gelerek bu kenti kurmuşlardır. Alibeyli civarındaki üç tümülüste yapılan kazılarda iskit kökenli ve karekterinde eserler bu- Iunmuştur. M.Ö. 190 yılında Romalılar'la Seleukhoslar arasındaki Magnesia savaşının geçtiği bölge de hemen hemen burasıdır.
Julia Gordos (Gördes)
Modern Gördes yerleşmesinin hemen yakınında bulunan ve şimdi terk edilmiş durumda olan eski Gördes kentinin bulunduğu alandır. Yüzeyde herhangi bir tarihi kalıntı görülmemektedir. Antik ya- zarların söz etmelerinden ve yörede bulunan birçok ilkçağ yazıtı ile sikkelerden ortaya çıkarılmıştır. Julia Gordos'tan başlayarak Sardes'e kadar giden antik yol bulunmaktaydı. Bu yolun tam ortasında Daldis (Nardı) kalesi vardı. Ayrıca Thyateira'dan da bir yol gelmekteydi. Bu kent Hellenistik döneme kadar giden bir tarihesahiptir. Antiokhos 11 ve Eumenes 11 zamanının yazıtları bu kentin Seleukhoslar'dan Pergamon Attaloslar hanedanına geçtiğini göstermektedir. Dahasonra Roma egemenliği altına giren kent, geç antik çağda pisikoposluk merkezi olmuştur.
Turizm
ANADOLU'NUN KADIN TANRISI
Manisa'nın güneydoğusunda, Manisa-Turgutlu karayolu'nun 7. km'si üzerinde, Akpınar alanında yer alan Kybele Yontusu, birçok uygarlık ve kültürlerde değişik adlarla anılıp, sonuçta hep aynı tipe indirgenebilen anatanrıçadı, yani "Kybele"dir.
Kayaya kazılmış olan yontu, 8-10 metre yükseklikte olmasına rağmen, birçok kaya kabartmaları gibi doğal etkenlerle bozulmuştur. Çok tahrip olan başı dışında oturan figür detayları ile bütünüyle görülebilmektedir. Başında serpuşu olan Tanrıça, elleri ile göğüslerini tutmakta, başının sağında kare şeklindeki bir bölümde, belirsiz dört Hitit hiyeroglif yazıtının izleri bulunmaktadır.
Kula evleri
Tarihte "Yanık ülke" olarak adlandırılan Kula; geleneksel mimari yapısını, günümüze dek koruyabilen özgün yerleşimlerden biridir. İzmir-Ankara karayolunun kuzeyinde Kara-Divlit Dağı eteklerinden doğuya doğru yayılan bu kentteki evler, büyük aile yapısına ve zamanın büyük bir bölümünü evde geçiren kadına göre düzenlenmiştir.
Manisa Kalesi
Manisa'nın güneyinde bulunan Spil Dağı'nın kuzey yamaçlarındaki kalenin hangi dönemde yapıldığı konusunda kesin bir bilgi yoksa da, etrafını çevreleyen suların M.S.l7 yılındaki depremde yıkıldığı ve Roma İmparatoru Tiberius zamanında tekrar yapıldığı sanılmaktadır.
Gravürlerden, seyehatnamelerden ve mevcut kalıntılardan, vaktiyle hayli görkemli bir yapı olduğu anlaşılan kale, beşgen planıyla sandığa benzemesinden dolayı halk arasında Sandıkkale olarak adlandınlmaktadır. İçkale sur duvarı kalıntılarının uzunluğu 1700 metre olup, doğu ve kuzey yönlerinde kesme taş, tuğla ve horasan harcından yapılmış 4500 mt. kadar uzunluğunda, yüksekliği 10-12 metreyi bulan dış surlarla çevrilidir. Sur duvarlarının ve burçların bir kısmı hayli yıpranmış da olsa haıa belirgindir.
Yoğurtçu Kalesi
Manisa Merkez Uzunburun köyü sınırları içinde Manisa'ya 20 kilometre kadar uzaklıktadır. Henüz arkeolojik kazı yapılmamış olmasına rağmen, hayli sağlam durumda olan yapının tarihinin Bizans, hatta Roma dönemine kadar inmesi muhtemeldir.
mevlevihane
Mevleviğiliği yaymak ve yaşatmak amacı ile 1368 yılında Saruhan Bey'in torunu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Spil eteklerinde bulunan bina XIX. yüzyıl sonlarına kadar Mevleviler tarafından kullanılmış, sonra kendi haline terk edilmiştir.
Spil Dağı Milli Parkı
1969'da Milli Park ilan edilmiştir. 1571 m yüksekliktedir. Zirvede ısı şehre göre 10-15 derece arasında daha azdır.Kanyon vadiler,dolin göller,lap,yanlar,mağaralar, çok sayıda değişik bitki türleri, arkeolojik ve mitolojik verileri ile Ege Bölgesinde kışın karın görülebileceği bir kaç merkezden biridir. Doğal olarak yetişen Manisa lalesi* ve yaban atları ile meşhurdur. Dağ turizmi ve treking açısıdan gelecek vaad etmektedir.
|