27 November 2008, 15:55
|
Senior Member
|
|
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
|
|
Cvp: Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
3. Fecr-i Âtî Topluluğu (1909-1912)
1901’de, Servet-i Fünun mecmuası etrafında, kendilerine Fecr-i Âtî adını veren yeni bir nesil toplanmıştır.
Servet-i Fünun topluluğu dağıldıktan sonra 1909 yılında Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Refik Halit, Fuat Köprülü, Ali Canip, Şehabettin Süleyman, Celâl Sahir, Tahsin Nihat, Emin Bülent gibi isimler bir araya gelerek yeni bir topluluk oluştururlar.
Topluluk, sanat hayatına bir bildiriyle başlar.
Sanatın saygıdeğer ve şahsi olduğu anlayışını benimserler.
Onlar Servet-i Fünun’u batılı edebiyatı tam olarak oluşturamamakla suçlarlar.
Fransız edebiyatını örnek alırlar.
Dilleri süslü, sanatlı, ağdalı ve ağırdır.
Aşk, ve tabiatı konu olarak işlemişlerdir. Aşk genellikle hissi ve romantiktir. Tabiat tasvirleri ise gerçekçi değil, Haşim’de olduğu gibi şahsîdir.
Kısa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i Fünunculardan daha sade bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi akımları eserlerine uygulamışlar, Avrupaî edebiyat ile Milli edebiyat arasında bağ oluşturmuşlardır.
Aruzla şiir yazan Fecr-i Âtî şairlerinin en tanınmış ve en orijinali Ahmet Haşim'dir.
Şiire herhangi bir yenilik getirmemişler, Servet-i Fünun’un devamı olmaktan öteye gidememişlerdir.
Sanat anlayışlarında birlik ve bütünlük olmadığı için 1912’de dağılmışlar, ferdî olarak değişik alanlarda eserler vermişlerdir.
Dönemin Sanatçıları
Ahmet Haşim (1884-1933)
Fecr-i Âtî şiirinin en önemli ismidir.
Sanat için sanat yapmıştır.
Sembolizmin en önemli temsilcisidir.
İşlediği başlıca temalar tabiat ve aşktır.
Şiirlerinde hayalle birlikte musikiye önem vermiştir.
Lirik bir şairdir.
Tamamen aruzu kullanmıştır. Dili süslü ve sanatlıdır. En çok serbest müstezadı kullanmıştır.
Ona göre şiir anlaşılmak için yazılmaz, şiirde anlam aranmaz; şair bir hakikat habercisi, şiir dili de bir açıklama vasıtası değildir. Şiir duyulmak için yazılır ve okunur; şair tabiatın kendine hissettirdiklerini sembollerle şiirine yansıtır, okuyan da kendi hayal dünyasına uygun olarak algılar; şiir dili de telkin görevindedir.
Şirin dili musiki ile söz arsında ve sözden ziyade musikiye yakındır. Şiirde musiki anlamdan daha önemlidir.
Haşim’e göre şiirin kaynağı şuuraltıdır. Şiirlerinde dış dünyayı, kişinin iç dünyasında, ruhunda aldığı şekillerle yansıtmaya çalışır. Dış dünyaya ait izlenimleri kendi dünyasında şekillendirerek ve renklendirerek ortaya çıkarır.
Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavramlar, akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, göller, ormanlardır.
Şairin şahsında var olan içe dönüklük, şiirlerinde realiteden kaçış olarak ortaya çıkar.
Şiirlerini Piyaleb ve Göl Saatleri adlı eserlerinde toplamıştır.
Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi.
Refik Halit Karay (1888-1965)
Fecr-i Âtî’den sonra Millî edebiyat hareketine katılmıştır. Eserlerini de bağımsız bir şahsiyet olarak vermiştir.
Edebî hayatı köşe yazarlığı ile başlamıştır. Sonra da sırayla hikâyeciliği ve romancılığı gelir.
İlk yazılarında günlük hayatı ele almış, sosyal hayattaki çarpıklıkları, zekî ve nükteli bir üslûpla dile getirmiştir. Hayatın gülünç yanlarını karikatürize etmiştir.
Sade ve temiz bir dille yazdığı Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu insanının hayatını bütün canlılığı ile yansıtmıştır. Gözlem yeteneğinin üstünlüğü dikkat çeker.
Eserlerinde kişilerin ruh tahlillerine fazla değinmez.
İnsanların dürüst olmayan, kurnazlık ve menfaatçilikle ilgili yönlerini ortaya kor. Bunu mizah ve eleştiri ile yapar. Hiciv, eserlerinde önemli bir unsurdur. Şahısları kendi sosyal çevreleri ile birlikte anlatır.
Konuşma dilinin bütün canlılığını ve tabiiliğini ortaya koyar.
Romanları: İstanbul'un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylısı, Kadınlar Tekkesi, Anahtar
Hikâyeleri: Memlekete Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri (Hatay’da sürgünde yazdığı eseridir).
Hiciv ve Mizah Yazıları: Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Tanıdıklarım.
|