Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 27 November 2008, 20:34
ceyLin ceyLin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Post Cvp: BÜtÇe ÇeŞİtlerİ

B-DEVRİ(KONJONKTÜREL)BÜTÇE TEORİSİ
Devri bütçe teorisi, devlet bütçesinin, ekonomideki devri hareketlerdeki olumsuzlukları (konjonktürel dalgalanmaları ) en az seviyeye indirecek bir şekilde hazırlanmasını ifade eder. Devri hareketler, ekonomik faaliyetlerin hacminde ortaya çıkan ve birbirini izleyen gelişme daralmaları ifade eder. Bu hareketler, ‘genişleme’, ‘duraklama’, ‘daralma’ ve ‘canlanma’ şeklinde olmak üzere başlıca dört aşamadır.
Konjonktürel genişlememin en üst seviyesinde, milli gelir ve istihdam en üst noktaya ulaşır. Bu nokta, ‘boom’ diye nitelendirilir. Bu noktadan sonra, ekonomik canlılık sona eder ve ekonomi yeniden daralma sürecine girer.Daralma sürecinin en düşük seviyesi, ‘depresyon’ veya ‘ekonomik çöküntü’ olarak nitelendirilir. Depresyonun en önemli özelliği, üretim ve istihdamın hızla gerilemesi ve bunun sonucunda milli gelirin düşmesidir.
Devri bütçe teorisi, 1929 Büyük İktisat Buhranından sonra ortaya çıkmıştır.Devri bütçe, devlet bütçesinin ekonomideki üretim ve istihdam hacmindeki dalgalanmaları asgari seviyeye indirecek seviyede hazırlanmasını esas alan bütçe anlayışıdır. Buna göre, iktisadı hayatta zaman zaman görülen devri hareketler (konjonktürel dalgalanmalar) karşısında, denk bütçe yetersiz kalmaktadır.
Devri bütçe teorisi, ekonominin refah döneminde, bütçe fazlası politikası izlemesini, buna karşılık durgunluk döneminde ise, açık bütçe politikası izlemesini öngörür. Bu suretle, devri hareketlerinin yükselme döneminde meydana gelen bütçe fazlası, durgunluk döneminde ortaya çıkan açıkların kapatılmasında kullanılabilir. Bu nedenle, devri bütçe teorisinde esas olan, yıllık bütçe denkliği değil, ekonomideki iki refah dönemi arasındaki denkliktir.
C-TELAFİ EDİCİ BÜTÇE TEORİSİ
Telafi edici bütçe teorisi, ekonomide özel kesim harcamalarının azalması sonucunda ortaya çıkan ek*** istihdam durumunun giderilerek, ekonominin yeniden tam istihdamda dengeye kavuşması için, ek*** olan özel kesim harcamalarının kamu harcamaları ile telafi edilmesidir.
Bu teori, ekonomide üretimin düşmesi, işsizliğin artması ve buna bağlı olarak da milli gelirin gerilemesi ile ortaya çıkan soruların çözülmesinin ancak kamu harcamalarının artırılması ile mümkün olacağı esasına dayanmaktadır.
Telafi edici bütçe teorisi, Keynes’in 1929 İktisat Buhranına İlişkin görüşlerinden hareketle ortaya atılmıştır. Bu teoriye göre, ekonomi daralma dönemine girdiği zaman, devlet bütçe vasıtasıyla özel kesim harcamalarındaki ek***lik kamu harcamalarını kullanmak suretiyle telafi eder.
Ekonomide ek*** istihdamın söz konusu olduğu durumlarda, devletin kamu harcamalarını borçlanma ya da para basımı yoluyla finanse etmesi, enflasyona neden olmadan ekonominin tam istihdamda denge seviyesine ulaşmasını sağlar. Bu nedenle, ekomomi tam istihdamda dengeye gelinceye kadar bütçe açıklarına göz yumulabilir. Buna karşılık, ekonomi tam istihdama geldikten sonra bütçe denkliğine yeniden riayet edilir.
D) MİLLİ BÜTÇE
Milli bütçe, bir ülkede, kamu ve özel sektörle birlikte tüm ekonomik birimlerin gelir ve gider tahminlerini gösteren bütçedir.
Milli bütçenin hazırlanmasındaki amaç, devletin uyguladığı ekonomi politikalarının etkilerini ölçmek, uygulanan politikalarda görülen sapmaları düzeltmek ve ortaya çıkan sonuçların değerlendirilmesine imkan sağlamaktır.
Milli bütçe, yıllık milli gelir hesaplarının sonuçlarını veren milli muhasebe kayıtlarını da yansıtır. Milli muhasebe verilerinin ortaya konulması ile genel ekonomik hayatın işleyişi rakamsal olarak ortaya konulur. Milli muhasebe kayıtları mevcut yapıyı ortaya koyar. Milli bütçe ise, geleceğe ilişkin tahminleri yansıtır.
4) BÜTÇE İLKELERİ
Bütçe ilkeleri, bütçenin hazırlanması, görüşülüp onyalanması, uygulanmnası ve denetlenmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulması gereken kuralları ifade eder. Başka bir deyimle, bütçeden beklenen fonksiyonların gerçekleştirilebilmesi için uyulması gereken başlıca kurallar, bütçe ilkeleri ya da prensipleri olarak nitelendirilir.
Bilim adamları tarafından ortaya atılan bütçe ilkeleri, bütçenin hazırlık ve uygulama sürecinde uyulması gereken ideal esasları kapsamaktadır. Mali literatürde birçok yazar tarafından genel kabul görmüş bulunan başlıca bütçe ilkeleri ana hatlarıyla aşağıda açıklanmıştır.
A) GENELLİK İLKESİ
Bütçenin genellik ilkesi, devletin tüm gelir ve giderlerinin, olduğu gibi, yani gelir ve
giderler birbirine mahsup edilmeksizin bütçede yer almasıdır.
Genellik ilkesini iki yönden ele almak mümkündür. Bunlardan birincisi bütçede yer alacak rakamların gayrisafi tutarlar olmasıdır. İkincisi ise, belli gelirlerin belli giderlere tahsis edlmemesi, yani ademi tahsistir.

1) GAYRİSAFİ BÜTÇE USULÜ
Gayrisafi bütçe usulü, kamu hizmeti sunan kamu kuruluşlarının hem gelirlerinin hem
de giderlerinin olduğu gibi, yani birbirine mahsup edilmeden bütçede yer almasıdır.
Bütçede yer alacak gelir ve giderlerin iki tür gösteriliş biçimi vardır. Birincisi safi usul, ikincisi ise gayrisafi usuldür. Safi usulde gelirler, tahsil masrafları düşüldükten sonra net tutarlar itibariyle bütçede gösterilirken, herhangi bir gider dolayısıyla gelir elde etmek mümkünse, söz konusu giderden, bu giderin yapılmasıyla doğan gelirler düşüldükten sonra arta kalan net tutarlar bütçede yer alır.
Geçmiş dönemlerde uygulanmış olan safi bütçe usulünün bir başka işleyiş tarsı da şu şekilde idi: Belirli bir yörede yapılacak giderler, aynı yöreden elde edilecek gelirlerden mahsup edilerek gelir fazlası ya da gider fazlası biçiminde devlet bütçesinde yer alırdı.
Gayrisafi bütçe usulünde ise, gelir ve giderler olduğu gibi ek***siz olarak, yani birbirinden mahsup edilmeden bütçede gösterilir. Bu usulde tüm kamu gelirleri olduğu gibi gelir bütçesinde yer alırken, bunların tahsili için gerekli olan masraflar da gider bütçesinde yer alır. Örneğin, devlet tarafından memurlara ödenen maaş ve ücretler brüt, yani gayrisafi olarak bütçede gider olarak yer alırken, maaş ve ücretlerden yapılacak her türlü vergi kesintileri olduğu gibi kamu geliri olarak gelir bütçesinde yer alır.
Safi bütçe usulünün en önemli sakıncası, gelir ve giderlerin gerçek miktarının bilinmesini önlemesidir. Bunun sonunu olarak gelirlerden indirilen masraf miktarı ile giderlerden indirilen gelir miktarları, bütçeyi görüşüp onaylama yetkisini elinde bulunduran parlementonun denetiminin dışında bırakılmış olur. Denetim ek***liğinin, kamu harcamalarında israfa ve bazı yolsuzluklara da neden olması mümkündür.
Buna karşılık, gayrisafi usulde gelirler ve giderler, olduğu gibi bütçede gösterildiğinden, yani gelirin arkasına gider, giderin arkasına gelirin gizlenmesi söz konusu olmadığından, safi usulde sözü edilen denetim güçlüğü sakıncası ortadan kalkmaktadır.
Türk bütçe sisteminde de gayrisafi usul benimsenmiş bulunmaktadır. 1050 sayılı Genel Muhasebe Kanununun 41. Maddesine göre gelirler bütçeye tamamen gayrisafi olarak kaydedilir. Bunların tahsil ve idaresi için gerekli giderler ise bu maksatla ayrılan ödenekten sarf edilir.

2) BELİRLİ GELİRLERİN BELİRLİ GİDERLERİ AYRILMAMASI (Adem-i tahsis=Tahsis yapılmaması) İLKESİ
Genellik ilkesinin bir diğer anlamı ise, belirli kamu gelirlerinin belirli giderlere
ayrılmamasıdır. Buna göre, kamu gelirlerinin tamamının bütün kamu giderleri için ayrılır. Bu ilkeye göre, kamu gelirlerinin tamamı devlet hazinesinde toplanmalı ve buradan çeşitili kamu hizmetlerine öncelik sırasına göre ayrılmalıdır.
Kamu gelirlerinin tamamı, bütün kamu hizmetleri için kullanılır. Böylece bazı devlet dairelerinin bütçe ile kendilerine ayrılmış olan ödenek miktarını,, kendi özel gelirleri ile artırmaları önlenir.
Ülkemizdeki bütçe uygulamalarında genel olarak bu ilke benimsenmiş olmakla birlikte bazı önemli istisnalara da rastlamak mümkündür. Başta katma ve döner sermaye uygulamaları olmak üzere, fon uygulamaları, “tahsis yapılmaması” (adem-i tahsis) ilkesinin istisnalarını teşkil eder.
B) BİRLİK İLKESİ
Bütçede birlik ilkesi, devletin tüm gelir ve giderlerinin tek bir bütçede toplanmasını
ifade eder. Buna göre, devletin bir tek bütçesi olalıdır. Tüm kamu gelir ve giderleri, mümkün olduğu ölçüde tek bir bütçe üzerinde gösterilmelidir.böylece kamu gelir ve giderlerinin toplu olarak bir arada görülmesi sağlandığı gibi, kamu kesiminin milli ekonomi içindeki nispi önemi daha iyi anlaşılır. Ayrıca yasama organı bütçeyi denetleme fonksiyonunun tek bir bütçe üzerinde daha etkin bir şekilde yerine getirme imkanı bulur.
Bütçede birlik ilkesi, özellikle kla*** görüşlerin hakim olduğu dönemlerde savunulmuştur. Kla*** görüşü savunanlar, devlet faaliyetlerinin mümkün olduğu kadar sınırlı ve buna bağlı olarak da kamu gelir ve giderlerinin hacim itibariyme dar tutulmasını istemişlerdir. Bu görüşe göre, devlet bütçesi açık ve fazlalık verdirilmeden denk olarak sonuçlandırılmalıdır.
Kla*** görüşlerin hakim olduğu dönemlerde, bütçede birlik ilkesine uymak son derece koyadı. Zira, o dönemde devlet bütçesi hacim itibariyle son derece dardı. Buna karşılık, günümüzde devlet, üstlenmiş olduğu iktisadi ve sosyal bazı görevlerini daha etkin bir şekilde yerine getirebilmek için kamu harcamalarını arttırmak zorunda kalmıştır. Bunun sonucu olarak, bütçe sisteminde önemli değişiklikler yapılmış ve zaman zaman bütçede birlik ilkesinin dışına çıkılması bir zorunluluk halini almıştır. Bu yüzden, günümüzde bütçede birlik ilkesine mutlak manada uymak mümkün değildir. Ancak, birlik ilkesinden ne ölçüde sapma gösterilirse, bütçenin özellikle yasam organı tarafından denetime o ölçüde güçleşir.
Bugün katma bütçeler, özerk bütçeler, kamu iktisadi teşebbüslerine ait özel bütçeler, döner sermaye bütçeleri ile bütçe dışı hesap ve fonlar bütçede birlik ilkesinden önemli derecede sapmaları teşkil eden örneklerdir. Devlet artık, idari hizmetleri ile iktisadi ve değişik nitelikteki işleri tek bir bütçede farklı bütçelere yer vermektedir.

C) AÇIKLIK VE ALENİLİK İLKESİ
Açıklık ilkesi, bütçede yer alan gelir ve gider tahminlerine ilişkin bilgilerin, gerek
yasama organı üyeleri, gerekse bütçe hakkında kamuoyunda bilgi edinmek isteyen kişiler bakımındın açık ve anlaşılır şekilde düzenlenmesini ifade eder.
Aleniyet ilkesi ise, bütçenin içeriği ve bütçe görüşmeleri ile ilgili olarak kamuoyunun kitle iletişim vasıtıları ile bilgilendirilmesini ifade eder.
Sadece uzmanların ve uygulayıcıların değil, aynı zamanda toplum fertlerinin de giderlerin çeşitli kamu hizmetlerine ayrılan miktarları ile gelirlerin mahiyeti ve kaynakları hakkında doğru bir fikir edinebilmeleri açıklık ilkesine uyulması ile mümkün olur.
Yine bu ilkesinin gereği olarak, bütçenin hazırlık aşamasından başlanarak, uygulanması ve sonuçlarının alınmasına kadar yapılan tüm işlemlerle ilgili bilgi ve belgelere hakkında halkın bilgi sahibi olması maksadıyla gerekli düzenlemeler yapılır. Bunun için btüçenin görüşülüp onaylanma sürecindeki çalışmalar kamuoyuna duyurulduğu gibi, bütçe yasası resmi gazetede yayımlanmak suretiyle de herkesin bütçeyi tetkik ederek gerekli bilgiyi edinmesi imkanı sağlanmış olur.
Ülkemizde, her yıl bütçenin görüşülüp onaylanma süreci basın yayın organları yanında radyo ve televizyon aracılığı ile de arıntılı olarak kamuoyuna yansıtılmaktadır. Bu şekilde, halkın bütçe ile ilgili ayrıntılı bilgi edinmesini sağlamak için gerekli tedbirleri almak. Aleniyet ilkesinin gereğidir.
Öte yandan bütçenin uygulunması ve sonuçlandırılması işlemleri de kamuoyuna açık tutulur. Bütçe uygulamalarının sonuçlandırılmasından sonra çıkarılan kesin hesap listeleri kanulaştıktan sonra resmi gazete vasıtasıyla kamuoyuna duyurulur.
Açıklık ilkesinin önemli bir istisnası, “örtülü ödenek” uygulamasıdır. Örtülü ödenek, isminden de anlaşıldığı gibi, içeriği ve nerelerde kullanılacağı hususunda açık bilgi verilmeyen ödenektir. Bu ödenek, devletin gizli istihbarat hizmetleri için kullanılır.
Alıntı ile Cevapla