::: Vergi HUKUKU :::
VERGİ: Devlet ya da vergilendirme yetkisinin devredilmiş olduğu kamu kuruluşları tarafından, kamu hizmetlerinin finansmanı için, fert ve kuruluşlardan muayen kurallara göre karşılıksız ve cebri olarak alınan bedeldir.
*VERGİ HUKUKU’NUN DİĞER HUKUK DALLARI İLE İLİŞKİSİ:
A)Anayasa Hukuku:Anayasa’nın 73.maddesine göre; Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere vergi ödemekle yükümlüdür.Vergi,resim,harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla değiştirilir veya kaldırılır.Vergi,resim,harç ve şerefiyelerin istisna,muafiyet,indirim ve oranlarında, kanunda belirtilen alt ve üst sınırlar dahilinde değişiklik yapma yetkisi Bakanlar Kurulu’na verilir.
*En az geçim indirimi:Kişinin ve ailesinin ancak geçimini sağlayacak gelirinden vergi almamak ve ya daha az almaktır.
*Ayırma İlkesi:Emek ve sermayenin emek lehine düzenlemelerle ayrımcı bir vergilendirmeye tabi tutulmasıdır.
*Artan oranlı vergi sistemi:Matrah arttıkça vergi oranının artmasıdır.
Herhangi bir yasanın Anayasa’ya aykırılığı söz konusu ise,iptal davası açılıp da iptal edilmediği sürece yasa geçerlidir.İptal davası iki farklı şekilde olur;
1)Doğrudan doğruya iptal davası:Cumhurbaşkanı,İktidar Partisi, Anamuhalefet Partisi ve meclis gruplarının beşte bir çoğunluğunu tutturan üyeler bu davayı açabilir.Davanın açılma süresi yasanın Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren 60 gündür.
2)Dolaylı şekilde iptal davası:Herhangi bir şahıs hakkında, Anayasa’ya aykırı olduğu düşünülen bir yasa uygulanmışsa, bu kişi yapılan vergilendirme işleminin iptali için Vergi Mahkemesi’nde açacağı davada Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunur.Vergi Mahkeme’si Hakimi bu iddiayı yerinde bulursa konuyu Anayasa Mahkemesi’ne gönderir.Anayasa Mahkemesi 5 ay içinde konuyu çözmek zorundadır.Bu süre zarfında açılmış olan vergi davası yürütülmez ve Anayasa Mahkemesi’nin kararı beklenir.Anayasa Mahkemesi 5 ay içerisinde cevap vermezse dava yürürlükteki yasaya göre çözümlenir. Herhangi bir konuda iptal davası açılıp da Anayasa Mahkemesi’nce aykırılık iddiası reddedilirse,10 yıl geçmedikçe yeniden Anayasa’ya aykırılık ileri sürülemez.
B)Özel Hukuk:Verginin konusu Özel Hukuk işlemleridir.Alım-satım,kira v.b konular özel hukukla düzenlenmiştir.Vergi de esas itibariyle bir alacak borç ilişkisidir.Bu nedenle bağımsız bir hukuk dalı olması gerekmemektedir.
C)İdari Hukuk:İdari Hukukçular Vergi Hukuku’nun bağımsızlığına karşı olup, verginin tarhı,tahakkuku,tahsili ve tebliğinin birer idari işlem olduğunu ve vergi uyuşmazlıklarının da idari yargı organlarınca çözümlenebileceğini savunurlar.
*BAZI TANIMLAR:
Muafiyet:Subjektif (Belli şahsi durumlar) vergi mükellefiyetinin, vergi dışında tutulmasıdır.
İstisna:Objektif (Belli vergi konular) vergi mükellefiyetinin, vergi dışında tutulmasıdır.
Tarh:Vergi matrahına vergi oranlarının uygulanması suretiyle vergi borcunun idarece tespit edilmesidir.
Tebliğ:Yazılı bildirim.
Tahakkuk:Tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenecek aşamaya gelmesidir.
Tahsil:Verginin kanunlara uygun surette ödenmesidir.
*VERGİ HUKUNUN KAYNAKLARI:Hukukta kaynak denilince ; olaylara uygulanması gereken hukuk kurallarını ifade eden belgeler anlaşılır. Vergi Hukuku’nun kaynakları ikiye ayrılır;
1)ASLİ KAYNAKLAR:Vergi matrah ve oranlarında,mükellefinde yada konusunda kısaca verginin temel unsurlarında değişiklik yapan,kurallar koyan kaynaklardır.Bu kaynaklar 6 tanedir;
a)Anayasa: Diğer kaynaklar kesinlikle Anayasa’ya aykırı olamaz.Bu kaynaklar Anayasa’ya aykırı ise iptali mümkündür.(Uluslararası Vergi Anlaşmaları hariç)
b)Yasa:Kanunlar;soyut,genel,daimi ve uyulması zorunlu kurallardır. Anayasa gereğince “vergilerin kanuniliği” ilkesi sonucu yasalarımız vergi hukukunun en temel kaynağını oluşturur.Ülkemizde yasama yetkisi T.B.M.M’ndedir.Ve yasama organınca kanun çıkarılmaksızın vergi salınamaz.
c)Bakanlar Kurulu Kararları:Yürütme organı tarafından çıkartılmaktadır. Genellikle memurların atanması ve idari işlerin yürütülmesi için çıkarılsalar da vergi hukuku sahasında da çıkarıldıklarını görmekteyiz.
d)İçtihadı Birleştirme Kararları:Vergi ithilaflarının çözümünde Yargıtay ya da Danıştay’ın bir dairesinin vermiş olduğu kararlar ve ya iki ayrı dairenin ayrı ayrı kararları birbirine aykırı ise ,bu kararlar daha yüksek yargı organlarınca incelenerek tek bir karara bağlanır.Bu kararlara İçtihadı Birleştirme Kararları denir.İçtihadı Birleştirme Kararları,verginin aslını etkileyen,mükellef ve vergi dairesince uyulması zorunlu asli, kaynaklardandır.
e)K.H.K’lar:Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanarak,Cumhurbaşkanı ’nın onayıyla Resmi Gazete’de yayınlanmakla yürürlüğe giren kararlardır.
f)Uluslararası Vergi Anlaşmaları:Bu anlaşmaların genel amacı uluslararası çifte vergilendirmeyi önlemektir.
2)TALİ KAYNAKLAR:Verginin matrah veya oranlarını,yada diğer temel unsurlarını değiştirmeyen,yeni kurallar koymayan,ancak var olan kuralları açıklayan,uygulamacılara yol gösteren kaynaklardır.Bu kaynaklar da 3 tanedir;
a)Tüzükler:Kanunların nasıl uygulanacağını gösterirler.Anayasa’mıza göre tüzük çıkarmaya yetkili organ Bakanlar Kurulu’dur.Tüzükler Cumhurbaşkanının imzası ile yürürlüğe girerler.Tüzüklerin kanuna aykırı olup olmadıklarının anlaşılabilmesi için Danıştay’ın incelemesinden geçmeleri gerekir.
b)Yönetmelikler:Yönetmelikler de tüzükler gibi genel,soyut ve kişisel olmayan kuralları içeren hukuki tasarruflardır.Yönetmelikler ya Bakanlar Kurulu ya da herhangi bir bakanlık tarafından çıkarılan,kanun ve tüzüklerin hükümlerini açıklayıcı kaynaklardır.Bunları tüzüklerden ayıran en önemli nokta, Danıştay’ın incelemesinden geçmemeleridir.
c)Tebliğ ve İzahlar:Vergi memurlarının aydınlatılması amacıyla Maliye Bakanlığı’nca çıkartılırlar.Tebliğler ne vergi mükelleflerini ,ne de o konuda bir ithilaf çıktığında yargı organlarını bağlar.
*VERGİ KANUNLARININ ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI:Vergi kanunlarının yürürlüğe girmesi ve yürürlükten kaldırılması ile yürürlüğe girmeden önceki olaylara ,hangi hallerde ve nasıl uygulanacağının tespiti vergi kanunlarının zaman bakımından uygulanmasının konusunu oluşturur.Bu konudaki esas prensip;kanunların geriye yürümeyeceği, yani kanunların geleceği ilgilendirdikleridir.Vergi kanunlarını diğer kanunlarda olduğu gibi ya metinlerinde hangi tarihte yürürlüğe gireceği açıklanmak suretiye (Resmi Gazete’de ilanlarından itibaren mi,yoksa belli bir süre sonra mı),
ya da metinlerinde bu konuda açık bir ifade bulunmadığı takdirde,Resmi Gazete’deki ilanlarından itibaren 45 geçtikten sonra yürürlüğe girerler.
Vergi kanunları ya yeni bir kanunla önceki kanunun iptal edildiği açık bir şekilde ifade edilmek suretiyle ya da yürürlükte olan bir kanuna aykırı yeni bir kanun çıkarılarak yürürlükten kalkarlar.Kanun metinlerinde yürürlükte kalacakları süre belirtilmiş olan vergi kanunları, o sürenin sona ermesi ile yürürlükten kalkarlar. Vergi kanunları emredici hükümler getirirler.Bu emredici hükümlerden önce yapılmış bir tasarrufun sonradan çıkan bir emirle ya da kanunla hükümsüz sayılması,kişilerin vergi kanunlarına karşı olan güvenini sarsar ve huzursuzlukların ortaya çıkmasına neden olur. Fertler elde ettikleri durumun devamından emin olmadıkları taktirde,iktisadi,sosyal ve siyasal bir takım sorunlar ortaya çıkar.Kişilerin teşebbüs enerjisini kırmamak,aksine onları teşviklemek için,kişilerin geçmişe ait durumlarını yeni çıkan bir vergi kanunu ile değiştirmemek gerekir.Diğer kanunlarda olduğu gibi vergi kanunları da geçmişe yürütülemezler.Bunun iki amacı vardır;
a)Mükelleflerin gelecekte beklenmedik vergi borçları ile karşılaşmalarını önlemek.
b)Evvelce devletin almış olduğu vergileri geri vermesinin sakıncalarını yok etmek.
Vergi kanunlarının geriye yürütülmemesi bir anayasal prensip değildir.Mükelleflerin lehine olan durumlarda ve devletin içinde bulunduğu olağanüstü hallerde,vergi kanunlarının geriye yürütülmesi söz konusu olmaktadır
*VERGİ KANUNLARININ MEKAN BAKIMINDAN UYGULANMASI :Vergi kanunlarının mekan bakımından uygulanmasında iki ilke mevcuttur;
a)Şahsilik İlkesi:Her bir kişinin bağlı olduğu ülke tarafından vergilendirilmesi.
b)Mülkilik İlkesi:Her ülkenin vergi kanunlarını kendi siyasi sınırları içerisnde bulunan herkeze uygulaması.
*Ülkemizde karma sistem mevcuttur.Genel olarak karma sistem kullanmaktaki amaç uluslararası çifte vergilendirmeyi önlemektir.
Bu ilkeler yerel hukuk düzenlemeleridir.Bu ilkelerde yapılan iç hukuk ve yerel hukuk düzenlemeleri bazen çifte vergilendirmeyi önlemede yeterli olmaz. O halde uluslararası vergi anlaşmaları yapılır veya yine iç hukuk düzenlemeleri ile yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu benimsenebilir.
*TÜRK GELİR VERGİSİNDE MÜKELLEFİYET ÇEŞİTLERİ:
a)Tam Mükellefiyet:Tam mükellef olan gerçek kişiler hem yurt içinde hem de yurt dışında elde ettiği gelirler üzerinden Türkiye’de vergilendirilirler.
GVK Madde 3’e göre tam mükellefler;
1)Türkiye’de yerleşmiş olanlar
i)İkametgahı Türkiye’de olanlar
ii)Bir takvim yılı içerisinde devamlı olarak 6 aydan fazla Türkiye’de oturanlar.
2)Resmi daire ve teşekküllerin veya merkezi Türkiye’de bulunan müesseselerin işleri dolayısı ile yabancı ülkede oturan Türk vatandaşları.
*Bu kişiler(2.madde) yurt dışında elde ettikleri kazançları için gelir vergisi benzeri başka bir vergi ödemiş olmaları halinde,o kazançları için Türkiye’de ayrıca vergilendirilmezler.
*Yabancı ülkelere ödenen verginin mahsubu:Tam mükelleflerin yurt içi ve yurt dışı gelirleri(2.maddedeki tam mükellefler hariç)toplanarak vergilendirildiği için, çifte vergilendirmeyi önlemek amacıyla yurt dışında ödenen vergilerin mahsubu esası benimsenmiştir.
Mahsup Usulü:Tam mükelleflerin yurt dışı kazançları için yurt dışında ödedikleri gelir vergisi ve benzeri vergiler,Türkiye’de hesaplanan gelir vergisinin yabancı ülkede elde edilen gelire isabet eden kısmından indirilir.Yabancı ülkede elde edilen gelire isabet eden vergi orantılanılarak bulunur.Ve yurt dışında ödenen vergi Türkiye’de hesaplanandan fazla çıkarsa fark indirilmez.Buna “sınırlı mahsup” denir.
*G.V.K Madde 3’e göre Gelir Vergisi tarifesi:
2.800.000.000 liraya kadar............................................. .................................%15
7.000.000.000 liranın 2.800.000.000 lirası için 420.000.000 lira,fazlası........%20
14.000.000.000 liranın 7.000.000.000 lirası için 1.260.000.000 lira,fazlası...%25
35.000.000.000 liranın 14.000.000.000 lirası için 3.010.000.000 lira,fazlası.%30
70.000.000.000 liranın 35.000.000.000 lirası için 9.310.000.000 lira,fazlası.%35
70.000.000.000 liradan fazlasının 70.000.000.000 lirası için 21.560.000.000 lira,
fazlası........................................... .................................................. .................%40
*Bu tarife ücret dışındaki bütün gelir unsurları için 5’er puan arttırılarak uygulanır
--------------------------------------------------------------------------Örnek:New York’ta ikamet eden Ayşe Hanım’ın,Ziraat Bankası New York Şubesi’nden elde ettiği ücret geliri yıllık 15.000.000.000 T.L’dir.Bu geliri için New York’da 5.000.000.000 T.L. vergi ödemiştir.Ayrıca Ayşe Hanım’ın Türkiye’de bulunan evi dolayısıyla 6.250.000.000 T.L. kira geliri bulunmaktadır. Bu kişinin;
a)Mükellefiyet tipi nedir?
b)Türkiye’de beyanname verecek midir?Eğer verecekse hangi geliri için verecektir?
c)Ödeyeceği vergi miktarı ne kadardır?
Cevap:
a)Bu kişinin mükellefiyet tipi yukarıda belirttiğimiz 2.maddeye göre tam mükelleftir.
b)Türkiye’de sadece kira geliri için beyanname verecektir.
c)6.250.000.000 T.L.’lik gelirinin ilk 2.800.000.000 T.L.’si için %20’den 560.000.000 T.L.,geri kalan 3.450.000.000 T.L.’si için %25’den 862.500.000 T.L.,toplamda 1.422.500.000 T.L vergi ödeyecektir
*VERGİ KANUNLARININ YORUMU: Devletin artan fonksiyonlarına parelel olarak,ihtiyaç duyduğu mali kaynaklar da artmıştır.Bu kaynaklar içerisinde en önemlisi vergilerdir.Vergilerin alınabilmesi için yürürlükte bir vergi kanununun bulunması gerekir.İktisadi ve sosyal hayattaki hızlı değişime parelel olarak,vergi kanunlarında da sürekli bir değişim gözlemlenmektedir . Vergi kanunlarının sürekli değişmesi,karışık ve anlaşılması güç hükümler içermesi,gerek vergi mükelleflerinin, gerekse de Maliye memurlarının,vergi kanunlarının uygulanmasında hatalar yapmalarına yol açmaktadır.İşte bu nedenle vergi kanunlarının yorumu çok önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır .Yorumun amacı; kanun koyucunun gerçek iradesinin tam ve doğru bir şekilde tespit edilmesi ve kanun metninin anlamının tam olarak tespit edilmesidir .Çünkü çoğu zaman kanun metinlerinden kanun koyucunun gerçek iradesini açık bir şekilde anlamaya imkan yoktur.Hatta zamanla kanundaki terimlerin anlamlarında birtakım değişikler meydana gelebilir.Bu gibi durumlarda yargıçlar kanun metinlerini yorumlamak suretiyle vergi uygulamasına yol gösterirler.
*Yasama Organı --------- Yasama Yorumu
Yargı Organı --------- Yargı Yorumu
Bilim Adamları --------- Doktrin Yorumu
*Yasama Yorumu 1964 Anayasa’sı ile kaldırılmıştı
Bütün kanunlar gibi vergi kanunlarının da Anayasa’ya aykırı olması söz konusu değildir.Vergi Kanunlarının anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilir.Aynı şekilde vergi kanunları yorumlanırken de Anayasa’ya uygunluk ilkesi göz önünde bulundurulmalıdır.İki adet yorum metodu vardır;
a)Teknik Yorum:Kanun Metinlerinin dış görünüşlerine göre yorum yapılır.Yani Kanun Metinlerinin lisan ve dil bakımından anlamı ortaya konmaya çalışılır.Kanun Koyucunun kullandığı bazı kelimelerin halk arasında kabul görmüş anlamlarının yanısıra,bilimsel ve teknik anlamlarının da olacağı, yorum yapılırken göz önünde bulundurulmalıdır.Teknik yorum yapılırken kanun gerekçeleri ve raporlarından yol gösterici olarak yararlanılabilir.
b)Mantıki Yorum:Kanun Metinlerinin kelimelerinden çok hukuk kurallarının anlmına önem verilir.Mükellef lehine yorum yapanların ileri sürdükleri argüman,vergilerin fert ve kurumların özgürlüklerini kısıtladıkları görüşüdür.Devlet lehine yorum yapanlar ise, sosyal hukuk devleti anlayışının gelişmesiyle birlikte,devletin üstlendiği görevlerde artış olduğunu ve artan bu kamu harcamalarını finanse edebilmek için vergi toplamak zorunda olduğunu ileri sürerler.
*VERGİNİN TARAFLARI:Vergi bir alacak-borç ilişkisinden başka birşey değildir.Bir tarafta devlet diğer tarafta mükellef vardır.Devletin aktif vergi sujesinin olmasının nedeni;vergilendirmeye ilişkin tüm kuralların mükelleflerin görüşü olmadan,tek taraflı olarak,devletin üstün iradesine göre belirlenmesidir.Mükellef ise sadece devlet tarafından konmuş kurallara uyarak vergisini ödemek zorunda olduğundan,pasif vergi sujesidir.Mükellefler vergi kanunlarıyla kendilerine düşen görevleri yerine getirirlerken,vergi daireleri de verginin tarh,tahakkuk ve tebliğ işlemlerini, vergi kanunlarına uygun olarak yapmak zorundadırlar.Ancak bazı durumlarda devlet bu hakkını İl Özel İdareleri ve belediyeler gibi kuruluşlara devredebilir.Bu kuruluşlar devletin kendilerini yetkili kıldığı oranda vergilendirme selayetine sahiptirler.Bu nedenle esas vergi alacaklısı devlettir.
Kanuni Mükellef:Vergi kanunlarına göre kendilerine vergi borcu düşen gerçek yada tüzel kişilerdir.Mükellefiyet şahsi olduğundan başkalarına devredilemez.Kanuni mükellefin ölümü halinde,vergiye ilişkin ödevler, mirası reddetmemiş kanuni mirasçılara geçer.
Vergi Sorumlusu(Aracı Ödeyiciler):Gerçekte vergi mükellefi olmadıkları halde,alacaklı vergi dairesine karşı muhattap olan kişilere vergi sorumlusu denir.(Ör:Stopaj kesintisi yapan işveren)
Aracı Mükellefler:Vergiyi kendi adına ödeyen ve daha sonra ödediği bu vergiyi yansıtma yoluyla başkalarına devretmeye çalışan kişiye denir.Genellikle bu yansıtma olayı fiyat mekanizması yoluyla ve konjonktürel duruma bağlı olarak çoğu kez başarılı olur.Bu tip mükellefler gümrük vergilerinde karşımıza çıkarlar.Gümrük Vergilerinin kanuni mükellefleri ithalatçılardır.İthalatçılar gümrük vergisini ödedikten sonra,ithal ettikleri malın fiyatını arttırmak suretiyle bu vergiyi malı kullananlardan tahsil edebilirlerse,kanunen kendi adlarına ödedikleri vergiyi başkalarına yansıttıklarından aracı mükellef durumundadırlar.
Vergi Taşıyıcısı:Kanuni mükellefler ödedikleri vergiyi yansıtma yoluyla 3.kişilere devretmeye çalışırlar.İşte bu mücadele sonucunda, vergiyi nihai olarak ödeyen kişiye vergi taşıyıcısı yada vergi yüklenicisi denir.
|