Tekil Mesaj gösterimi
  #3  
Alt 1 December 2008, 16:41
ceyLin ceyLin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Thumbs up Cvp: hukuka giriş

A-Tanrısal İrade Kuramı

Tanrısal irade taraftarlarına göre evrendeki tüm varlıklar gibi hukuk da tanrı tarafından yaratılmıştır.
Hukukun konulması gibi değiştirilmesi ve konulması da tanrının iradesine bağlıdır.
Tanrı koyduğu hukuk kurallarını peygamberleri aracılığıyla insanlara bildirir.

Kitab-ı Mukaddes ve Kur’an’ı Kerim’in hukukun kaynağı konusunda benimsediği doktrin tanrısal irade doktrinidir. Bu düşünce hukukun kaynağını irade dışı olgularda arayan kuramlardan doğal hukuk anlayışında bir yaklaşım tarzı olan ve dini ilahi iradenin ürünü sayan görüşle benzeşmektedir. Ancak bu iki düşünce arasında temel bir fark da vardır. Buna göre tanrısal irade kuramı da ****fizik bir nitelik taşımasına karşılık hukuku açıklayış şekli itibariyle diğer pozitivist kuramlara benzer. Bu anlamda hukukun tanrısal iradeden de kaynaklansa “konulmuş” (pozitif) bir şey olduğunu söyler. Doğal hukuk görüşüne göre ise hukuk bilinçli bir iradenin ürünü olmayıp, konulmuş (vazedilmiş) bir şey değildir.


Tanrısal irade kuramı tanrının varlığı hipotezine dayanıp, hipotezin kanıtlanması ya da çürütülmesi bilimsel uğraşın alanına girmediği ve ayrıca bu kuramın benimsediği hukuk sistemi teokratik nitelikte olduğu için kabul edilemez. AY md. 2 gereğince TC laik bir devlettir. Bu da ülkemizde hukukun kaynağının tanrısal irade olamayacağı anlamına gelir.


B- Beşeri İrade Kuramı

Bu kurama göre hukuk iradenin ürünüdür. Ancak hukukun temelinde bir ya da birden çok kişiden oluşmuş organın iradesi yatar. Bu kuramın da birbirinden nitelik olarak farklı açıklanış biçimleri vardır. Bunlardan birincisi iradeci pozitivizm diğeri de normcu pozitivizm olarak adlandırılır.
İradeci pozitivizm
İradeci pozitivizmde bir yandan hukukun iradenin ürünü olduğu bir yandan da pozitivist yani konulmuş olduğu vurgulanır. Buna bağlı olarak hukukun temelini bu irade tarafından konulmuş olduğu ileri sürülür. Ancak hukuku koyan bu iradenin niteliği hakkında görüş birliği yoktur. Kimine göre bu irade devlet, kimine göre siyasi iktidar kimine göre ise ekonomik iktidardır.
Bu kuram taraftarlarından John Austin hukuku iradeci bir şekilde “egemenin emri” olarak tanımlamıştır. Buna göre “egemen”, siyasal bağımsızlığa sahip bir toplumda herkesin kendisine itaat ettiği , ama kendisinin hiç kimseye itaat etmediği kişidir. Bu aslında Tanrı’yı, hükümdarı ya da modern yasa koyucuları içine alan bir formülasyondur. Buna göre hukuk kim olursa olsun “egemen”in ürünüdür.
Normcu pozitivizm
Normcu pozitivizm de iradeci pozitivizm gibi hukukun kendiliğinden oluşmuş, yaratılmış bir şey olmayıp konulmuş (pozitif) olduğunu kabul etmekle birlikte, devletin iradesi ya da egemenin iradesi gibi bir kavrama başvurmaksızın hukukun kaynağının yine hukuk olduğu görüşünden hareket ederler.
Bu düşüncenin en önemli taraftarlarından Kelsen’e göre hukuk normlardan oluşmuş bir düzendir. Bir hukuk kuralının temelinde daima bir başka hukuk normu bulunur. En üst normun temelini ise Grundnorm (temel norm) oluşturur. Buna göre temel norm varsayımsaldır (farazi, hipotetik) ve bunun bir yaratıcısı yoktur.
Bu düşünce, anayasanın altında yer alan normların kaynağını açıklayabilmektedir. Ancak normcu pozitivizm anayasanın temeli sorusuna doyurucu yanıt verememektedir. Çünkü anayasalar “kurucu iktidar”ların ürünüdür ve bu iktidarlar herhangi bir norma bağlı olmaksızın anayasayı meydana getirirler. Buna bağlı olarak hukukun temelini açkılayan düşünce olarak, anayasanın altındaki normlar açısından normcu pozitivizmi anayasanın temeli açısından da iradeci pozitivizmi kabul etmek uygun görünmektedir.

C-Genel İrade veya Toplumsal Sözleşme Kuramı

Bu kuramın temsilcileri insanların doğal bir ortamdan hukuksal bir ortama geçerken kendi iradeleri ile hukuku yarattıkları düşüncesindedirler.
Görüşün temsilcileri Thomas Hobbes, John Locke ve Jean Jacques Rousseau’dur.
Bu düşünceler laik ve realist olmasına karşılık bir varsayıma dayandığı için eleştirilmiştir.
1-Hobbes
Hobbes’a göre doğal yaşam döneminde savaş, kargaşa , didişme vardı.
Bu dönemde insan insanın kurdu (homo homini lupus) idi ve herkesin herkesle savaşı (bellum omnium contra omnes) söz konusu idi. İlerlemenin yapılamadığı bu dönemde, kargaşadan bıkan insanlar düzeni ve barışı sağlamak için kendi aralarında bir anlaşma yaptılar ve bu sözleşme ile kendi özgürlüklerini Leviathan’a (dev, ejderha) devrettiler.
Burada Leviathan ile kastedilen Devlettir. Toplumsal sözleşme ile bireyler devletin koyacağı kuralları kabul etmişlerdir. Buna bağlı olarak hukuk, doğal yaşam halinde bulunan bireylerin düzeni sağlamak için yaptıkları bu toplumsal sözleşmeden doğmuştur.
Kişilerin özgürlüklerini Leviathan’a devretmişlerdir. Leviathan’nı tek görevi ise düzen sağlamaktır. Bu anlayıştaki sistem özgürlükçü değil otoriterdir. Hukukun temelindeki sözleşme tek taraflıdır, dolayısıyla Leviathan’ı bağlamaz ve devlet istediği zaman hukuku değiştirebilir.
2-John Lock
2-John Lock’a göre ise doğal dönemde barış ve özgürlük vardı. İnsanlar mutlu bir yaşam sürüyordu.
Bu dönemin ek***liği suç işleyen kişileri cezalandıracak bir organizasyondu. İşte bu ek***liği giderip suç işleyen kişileri cezalandırmak için insanlar aralarında bir anlaşma yaptılar. Bu sosyal sözleşme ile insanlar cezalandırma haklarını kurdukları bu organizasyona (devlete) devrettiler. Devlet suç işleyenleri cezalandıracak kurallar koydu ve suç işleyenleri cezalandırmaya başladı. Böylece de hukuk doğmuş oldu.
Ancak insanlar cezalandırma yetkisi dışındaki yetkilerini devlete devretmediler. Dolayısıyla bu hukuk anlayışında bireyler suç işlemedikçe onlara müdahale edilemez. Bu yüzden Lock’un hukuk anlayıcı otoriter değil özgürlükçüdür.
Bu anlayış gereğince, bireylerin devletle yaptıkları anlaşma sadece bireyleri değil aynı zamanda devleti de bağlar. Devlet hukuka uymazsa bireylerin direnme hakkı doğar.
3-Jean –Jacques Rousseau
Jean –Jacques Rousseau da Hobbes gibi doğal yaşamda insanlar arasında eşitlik, barış ve mutluluğun olduğunu savunur.
Ancak özel mülkiyetin ortaya çıkması ile bu mutluluk ortadan kalktı ve artık doğal yaşamda huzur kalmadı. Bu düzeni yeniden kurmak için insanlar aralarında anlaştılar .
Rousseau bu anlaşmaya sosyal sözleşme (contrat social) ve bu anlaşma ile oluşan iradeye “genel irade (volante generale) der. İşte hukuk bu genel iradenin ürünüdür
II- HUKUKU İRADE DIŞI SAYAN GÖRÜŞLER

Bu görüş yandaşları hukuku bilinçli bir iradenin ürünü saymazlar.
Onlara göre hukuk bir varlık tarafından önceden düşünülmüş ve tasarlanmış bir şey değildir.
Bu düşünce hukuku kendi kendine oluşmuş bir kavram olarak kabul eder ve
doğal hukuk akımı,
tarihçi okul akımı ve
sosyolojik hukuk akımı
olarak çeşitli anlayışları içinde barındırır. .

1-Doğal hukuk, en geniş anlamıyla “doğanın hukuku”, yani doğadan “kaynaklanan hukuk” anlamına gelir. Ancak bu doğadan kaynaklanan hukuk kavramındaki “doğa” deyimine verilen anlam yüzyıllar içinde değişikliğe uğramıştır.
a-İlk çağda doğal hukuk kavramı kendi özgül anlamında kullanılmaktadır. Yani doğal hukuk doğadan kaynaklanan, doğanın hukuku anlamındadır. “Doğa” doğal düzen demektir ve doğanın düzeni (fusis) toplumsal düzene (nomos) uygulanmalıdır. Kadim doğal hukuk anlayışına göre hukukun kaynağı doğal düzende bulunur ve insan doğası da fiziksel ve biyolojik doğaya (tabiata) tabidir.
Kallikles’e göre doğada kuvvetli olan hayvanlar daha güçsüz olanları yenip yok ederek yaşamaktadır. Doğa da insana aynı şeyi emretmektedir.
Aristo ve Ulpianus tarafından da benimsenen doğal hukuk anlayışına göre hukukun temeli biyolojik tabiattır.

b-Ortaçağda, doğal hukuktan, ilahi düzenin kuralları yani dini hukuk anlaşılmıştır. Aziz Augustinus doğal hukuku “Tanrının ifadesi olan ebedi bir kanun” olarak tanımlar. Bu düşünür en ünlü eseri De Civitea Dei (Tanrı Devleti) de dinsizlerin ve din yolundan sapanların cezalandırılmasını önermektedir. Bu önerisi ilk defa 1183 de İtalya’da kurulan Engizisyon Mahkemeleri’nde uygulama alanı bulmuştur.
Bu dönemin bir diğer önemli temsilcisi de Thomas Aquinas’tır. Kendisine ortaçağın Aristo’su denilen bu düşünür, insani kanunların ilahi ve ebedi kanunlara uyması gerektiğini söyler. Ona göre ebedi kanunlar evreni yaratan ve yöneten kanunlardır. Bu kanunlar ilahi iradeyle ifade edilir. Dolayısıyla hukukun kaynağını beşeri irade değil ilahi irade oluşturur.

c-Yeni çağda ise doğal hukuk laikleşerek içerik değiştirmiş ve akli hukuk anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Buna göre hukuk insan aklının ürünüdür. Buradaki akıl genel ve soyut anlamda “beşeri aklı” yani insanın “akli tabiatı”nı ifade etmektedir.
Bu görüşün temsilcilerinde Hugo Grotius “De Jure Belli et Pacis” (Savaş ve Barış Hukuku) adlı eserinde insanlarda akla göre yaşama içgüdüsü olduğunu bu içgüdünün de hukukun kaynağını oluşturduğunu ifade eder. Bu düşünüre göre bütün insanlığı kapsayan ve değişmez bir takım doğal hukuk kuralları vardır. İnsan aklının doğası gereği insan iyiyi ve kötüyü ayırt edebilir. Hukuk işte insan aklının böyle bir emridir.
Grotius insanın akılsal doğasından kaynaklanan doğal hukuk kurallarına örnekler

vermektedir. Bunların başında pacta sunt servanda (ahde vefa) ilkesi gelir. İnsan aklı verilen sözün tutulmasını emretmektedir.
Bunun gibi kişinin sahip olduğu şeyler üzerindeki hakkına herkesin saygı göstermesi , herkesin kusuru ile sebep olduğu zararı tazmin etmesi, herkesin başkasına ait şeyleri sahibine vermesi, herkese hak ettiği cezanın verilmesi doğal hukuk kurallarıdır. Bunlar akla uygun oldukları için geçerlidir ve insan aklının doğasından kaynaklanır.
Grotius’a göre Tanrının varlığı ya da yokluğu bu kuralların uygulanmasından bağımsızdır. Doğal hukukun emirleri Tanrının da emirleri, yasakları Tanrının da yasaklarıdır . Hatta tanrı bile doğal hukuku değiştiremez. Böylece Grotius doğal hukuku laikleştirmiştir.

2- Tarihçi Hukuk Kuramı
2- Tarihçi Hukuk Kuramı , da hukuku bilinçli bir iradenin ürünü olarak görmez. Hukuk tarihsel süreç içinde kendiliğinden yaratılmıştır. En önemli temsilcisi Friedrich Carl von Savigny dir. Savigny’ye göre hukuk “halk ruhu”ndan doğar (Volksgeist). Hukuk da tıpkı dil gibi kendiliğinden doğar ve gelişir. Nasıl dil kendiliğinden doğup gelişiyor, dil bilimcileri gerçekleşen bu gelişme üzerine dilin ilkelerini ve kurallarını tespit ediyorlarsa hukuk da kanun koyucunun eseri olmayıp halk ruhunun bilinçsiz bir ürünüdür. Savigny kanunlaştırmaya karşıdır. Ona göre kanunlaştırma hukuku kalıplara sokmak, halk ruhundaki doğal gelişimini engellemektir. Gerçek hukuk örf ve adet hukukudur. Hukuk evrensel olamaz.
3- Sosyolojik Hukuk Akımı
Sosyolojik Hukuk Akımı, hukukun kaynağı konusunda kanun koyucunun iradesini de insan aklını da kabul etmemektedir. Hukukun kaynağı toplumsal ilişkilerde bulunan “toplumsal gerçeklikte”dir. Bu düşünce hukuki pozitivizmin şekli (biçimsel) hukuk anlayışını reddeder. Hukuk sosyolojisi alanındaki çalışmalardan hem yararlanmış hem etkilenmiş olmakla birlikte, bu akım hukuk sosyolojisinden farklıdır. Bu akım, hukuku sosyal hayattaki etkinliği bakımından ele almış, hukukun yöneldiği amaçları da göz önünde bulundurarak somut gerçekliğin gereklerine ve değerlerine uygun bir hukuk teorisi oluşturmak iddiasını taşır. En önemli temsilcileri Ehrlich, Pound ve Duguit’dir.
IV-Hukukun oluşum ve gelişimlere yanıt verme görevi
1- Hakimin hukuk yaratması
2-Hakimin takdir yetkisi
3- Dürüstlük kuralları
4- Hakkın kötüye kullanılması yasağı
HUKUK KURALLARI -HUKUKİ KURUMLAR- HUKUK DÜZENİ- HUKUK SİSTEMİ
Hukuk kuralları:Toplum içinde kişi davranışlarını düzenleyen ve uyulması devlet gücü ile (yaptırım) sağlanmış kurallardır
Hukuki kurumlar: Aynı amaca yönelik hukuk kurallarının oluşturduğu bütün.

Hukuk düzeni: yürürlükteki hukuk kurallarının tümünün getirdiği yetkiler, izinler, yasak ve emirlerin toplamıdır (Türk Hukuku, AB Hukuku)
Hukuk Sistemi: Bir hukuk düzeninin toplumun kendi sosyal, ekonomik, politik gereksinimlerine ve sosyal yaşantısına cevap vermek için esinlendiği büyük sistemler.

BÜYÜK HUKUK SİSTEMLERİ
1- Roma- Cermen Hukuk sistemi
2- Common Law
3- Dini Hukuk sistemi
4- Sosyalist hukuk sistemi
HUKUK KURALLARININ UNSURLARI VE ORTAK NİTELİKLERİ
Hukuk kurallarının unsurları
1-Talep normları: Kişilerin davranışlarına veya ilişkilerine bağlı olarak bazı emirler, yasaklar, izinler ve yetkiler içerir. Bunlar doğrudan doğruya bir davanın temelini oluşturur.
2-Yardımcı normlar: Talep normlarını daha yakından belirleyen, tamamlayan sınırlayan veya değiştiren normlardır.
HUKUK KURALLARININ HUKUKSAL NİTELİKLERİNE GÖRE AYRIMI
Emredici Kurallar
Yedek Kurallar
Tamamlayıcı kurallar
Yorumlayıcı kurallar
Tanımlayıcı kurallar: Bir hukuki kavramın, kurumun hangi anlama geldiğini açıklayan kurallardır:
Örnek: MK 13 ayırdetme gücünü tanımlar
EMREDİCİ KURALLAR
Amacı
Kamu düzenini korumak
Ahlak kurallarını korumak
Zayıfları korumak
Niteliği
Kanunla kuralın emredici olduğu belirtilenler
Açıkça emredici olduğu belirtilmeyenler
Ör:Adam öldürmek yasaktır.bir kişinin kendini öldürtmek için yapacağı ant. geçersizdir.Böyle bir ant. yı gerçekleştiren kişi ceza kanununun ilgili maddesiyle cezalandırılır.
Yedek Kurallar
Tamamlayıcı Kurallar: Taraflar yaptıkları anlaşmada birinci derecedeki noktalarda anlaşmış, ikinci derecedeki nokta-larda anlaşmamışlar ve bu noktaları tamamlayan bir hukuk ku-ralı varsa bu kurallar uygulanır. Bunlar tamamlayıcı kurallardır.
Örnek: Yasal faiz, yasal mal rejimi, aynı zamanda ifa yükümü
Yorumlayıcı Kurallar
Tarafların bir hukuki işlemde kullandıkları ancak ne anlam geldiğini açıklamadıkları hususlara ilişkin bir hüküm kanunda öngörülmüşse o hüküm yorumlayıcı hükümdür.
Örnek:Senedin iadesi borcun ödendiği anlamına gelir.ama taraflar senedin tercüme için veya bir noksanının giderilmesi için verildiği konusunda anlaşabilirler.
Taraflar sözleşmede ayın başı tabirini kullanmış fakat bunla neyi kastettiklerini açıklamamışlarsa bu tabirden ayın 1. günü anlaşılması gerekir.

Tamamlayıcı hukuk kuralları:
Tamamlayıcı hukuk kuralları esasen taraf iradelerinin öncelikli olduğu alanlarda onların iradelerindeki ek***likleri tamamlamak amacıyla konmuştur.özel hukukun çoğu kuralı tamamlayıcı hukuk kuralıdır.
ÖR:Taraflar bir borç ilişkisinde ödenecek olan faiz oranını kanuni faizden daha farklı olarak tespit ederse bu geçerlidir aksi halde kanuni faiz uygulanır.
TANIMLAYICI HUKUK KURALLARI
Bu kurallar hukuki kurumları tanımlar ve bu kurumların anlaşılmasına yardımcı olurlar.
ÖR:Nişanlanmayı,temyiz kudretini tanımlarlar.bunların farklı anlaşılması söz konusu olamaz.
Hukuk Kurallarının ortak nitelikleri
1- Hukuk kralları maddi kalıp (olgu) ve hukuksal sonuçtan oluşur
-Hem talep normu (tam norm) hem yardımcı norm bağlayıcı bir hukuksal sonucu içerir
-Talep normunda yer alan ve kişi davranışına ilişkin düzenlemenin olduğu kısma maddi kalıp denir.
2-Hukuk kuralları kişi davranışlarını, istisnaen de doğa olaylarını düzenler
3- Hukuk kuralları genel, soyut ve süreklidir
4- Hukuk kuralları bir yaptırıma dayalıdır.
Yaptırım
Yaptırım: Bir hukuk kuralına aykırı davranıldığında o davranışta bulunan kişinin karşılaşması, hukuk düzenince öngörülen sonuç.
ÖR:Adam öldürmeye hapis cezası,borç ödememeye cebri icra,haksız rekabete tazminat, küçüklerle yada akli dengesi yerinde olmayanlarla yapılan işlemlerde hükümsüzlük ve bir hukuk kuralına aykırı idari işleme iptal edilebilirlik…

Ek*** borçların çeşitleri



1- Doğuştan ek*** borçlar
Kumar ve bahisten doğan borçlar
Ahlaki ödevlerin ifasından doğan borçlar
2- Geçici ek*** borçlar
Karı- koca arasındaki alacak borç ilişkisinden doğan borçlar
3- Sonradan ek*** borçlar
Zamanaşımına uğramış borçlar


YAPTIRIM TÜRLERİ
CEBRİ İCRA:Mükellefin yerine getirmediği borcunu devlet gücü ile borcunu yerine getirmeye mecbur ettirilmesidir. ÖRS),(A)’ya TV satmışsa (A) TV bedelini satım sözleşmesinde kararlaştırılan şekilde ödemelidir.(A) TV nin bedelini kararlaştırılan zamanda (S)’ye ödememişse (A)’nın cezalandırılması yerine hukuk kuralının zorla uygulanması daha uygun olacaktır.devlet (A)’dan TV bedelini zorla alıp (S)’ye verecektir.
TAZMİNAT:Bir kimsenin bir hukuk kuralına veya yaptığı sözleşmeye aykırı davranması sonucunda doğacak zararı ödeme yükümüdür. ÖR:Trafik kazasında kusursuz olarak yaralananın tedavi masraflarının,nişanın bozulmasıyla kusursuz olan tarafın uğradığı manevi çöküntünün tazmini gibi..

GEÇERSİZLİK:Kurulmuş olan bir hukuki işleme kanun koyucunun tarafların istediği hüküm ve neticelerin bağlanmamasıdır. Ek***lik,butlan ve iptali içerir. ÖR:Bir kişinin öldürtülmesi için yapılan ant.(butlan) Ölüme bağlı tasarrufun tehdit altında yapılması durumunda iptali istenmesi(iptal) Ayırdetme gücüne sahip reşit olmayan (A)nın tan ehliyetli (B)ile yaptığı satış akdi,yasal temsilci onayıyla geçerli olur(ek***lik)
CEZA:Hukuk kurallarına aykırı davranılması sonucu karşılaşılacak sonuç
ÖR:Müebbet hapis,ağır hapis,para cezaları…

ZORALIM:Suç işlenmesiyle ilişkin eşyanın, suç işlenmesinde kullanılan veya bu amaçla hazırlanan malın devlet hazinesine mal edilmesidir. ÖR:Uyuşturucu madde ve kaçak eşyaların kişinin elinden alınması
İDARİ İŞLEMLERDE İPTAL:Hukuk kuralına aykırı olarak yapılmış bir idari işlem bu yüzden menfaatleri zedelenen kişinin talep etmesiyle görevli yargı memurlarınca ortadan kaldırılır. ÖR:Belediyenin aldığı karara dava açılması
Hukukun Çeşitli Anlamları
1-Pozitif Hukuk
2-Mevzu Hukuk
3-Tabii Hukuk
4-Tarihi Hukuk
Pozitif Hukuk
“Belirli bir ülkede,
belirli bir zamanda yürürlükte bulunan hukuk” anlamına gelir.(müspet hukuk)
Mevzu Hukuk
Bir ülkede belli bir zamanda yürürlükte bulunan hukuk kurallarından sadece yazılı olanlarını kapsar.
Yetkili bir makam tarafından konulmuş hukuk kurallarının bütünüdür.
Kanun-KHK-Antlaşma-Tüzük-Yönetmelik
(Mevzuat)
Doğal Hukuk
Pozitif hukukun karşısında doğal hukuk vardır
Yürürlükteki kanunlardan çıkan değil doğadan kaynaklanan hukuk demektir.
Olanı (de lege lata) değil olması gerekeni (de lege ferenda) anlatır. (ideal hukuk)
Tarihi Hukuk
Yürürlükten kalkmış olan hukuktur.
Roma Hukuku,
Osmanlı Hukuku,
....
....
Hukukun Dalları
Kamu Hukuku: Devletin ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının , örgütlenişine, işleyişine, gördükleri hizmetlere ilişkin kuralları içerir.

Özel Hukuk:Kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini düzenler. Hukuksal ilişkiye katılan taraflar birbirlerine karşı eşit konumdadırlar. Özel hukukta irade serbestisi ilkesi geçerlidir. Bu ilke gereğince kişiler hukuk düzeni içinde hukuksal ilişkilerini serbestçe düzenlerler.


Kamu hukuku, kişinin Devletle ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile olan ilişkisini ve Devletle diğer bir devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukuk kurallarıdır. ÖR:Anayasa,idare,ceza,yargılama,devletler genel hukuku ve mali hukuk.


Kamu hukuku alanında kişinin devletle ilişkisinde kişi devletin emrine uyar. Ancak Devlet de hukuk kuralları ile bağlı ve sınırlandırılmıştır. Bu aynı zamanda hukuk devleti ile polis devleti arasındaki farkı ortaya çıkarır.
Alıntı ile Cevapla