Siyasal Düşünceler Tarihi
SİYASAL DÜŞÜNCELER TARİHİ
ESKİ YUNAN’DA TOPLUM VE SİYASAL DÜŞÜNÜŞ
İlk örnekleri Mezopotamya’da, Mısır’da ve Hindistan’da veren uygar toplum ve siyasal düşünüş, eski çağın Yunan ve Roma toplumlarında büyük bir gelişme göstermiştir. Batı uygarlığının uzak kaynakları ve Batı toplumlarının düşünüşünün esin kaynakları olmaları bakımından Eski Yunan ve Roma toplumlarının toplum ve düşünce tarihinde özel bir yeri vardır.
KENT DEVLETİNİN KURULUŞU VE ETKİSİ
Eski Yunan, yerleşim olarak İyonya dolaylarında yani bugünkü anlamıyla İç Ege Bölgesinde (Çanakkale ve dolayları) kurulmuştur. Bugünkü Yunanistan’dan farklı olarak (Makedonya yolu) çıkacak yerdir.
Yunan kent devleti (Polis) Yunan toplumunun siyasal düzenine ve siyasal düşünüşüne damgasını basmış olan toplumsal ve siyasal örgütleniş biçimidir. İlkçağdaki tanrılardan etkilenmiştir.
*Eski Yunan’da felsefi düşünce vardır. Bilimsel düşünce yoktur. Bilimsel düşünce 16.yy.dan sonra başlamıştır. Dolayısıyla Roma devlet düzeninde de bilimsel düşünce yoktur.
Mitos: Her türlü doğa üstü güç.
Aristokrasi: Soyluların yönetimi.
Platos: Halkın yönetimi
Borç Köleliği: Küçük toprak sahipleri geçimlerini sürdürebilmek için zenginlerden borç alırlar. Ancak çeşitli nedenlerle (ürün o mevsim az olur, savaş-barış olur) borç ödenemeyince Yunan yasalarına göre borçlandığı kişi toprağı alır ve ailesiyle beraber onun kölesi olur.
Köleler insan dahi sayılmaz; hayvandan aşağı görülür. Platon onlar için “Konuşan Alet”der.
Bu gelişmeler sonucunda İ.Ö. 7.yy.’ın ortalarına doğru topraklar az sayıda zengin aristokratın ellerinde toplanırken, karşılarında kalabalık bir mülksüzler sınıfı belirdi. Sınıf çatışmaları başladı. İşte bu çatışmaları önce sert önlemlere başvurarak önlemeye çalıştılar. Bu sırada Drakon, arkhon (yasa koyucu, hakem) seçildi ve Drakon’a çok ağır bir ceza yasası hazırlattılar (İ.Ö. 624)
Atina aristokratları çok geçmeden ceza ve baskı yolunun çıkar yol olmadığını anladılar. Çünkü şarap ve zeytinyağı üretimi ve alışverişi, kentte ticaretle uğraşan ve gittikçe kalabalıklaşan ve zenginleşen bir orta sınıf yaratmıştı. Bu sınıf aristokratlara karşı yoksul köylülerle ve işçilerle birleşme eğilimi göstermişti. Bunun üzerine ödün verme politikasını arkhon seçilen Solon formülleştirdi.
*Drakon aristokrasiden yana; Solon ise halktan yana karar vermişlerdir. Ancak Solon’un reformları hiç kimseyi memnun etmedi. Borç köleliğinden kurtardığı kişiler işsiz, huzursuz, devrimci bir sınıf oluşturdular. Halk davasını benimsemiş olan aristokrat Pesistratos bu durumdan yararlanarak demokratik partinin önderi oldu. Tarih aristokratlarca yazıldığı için Pesistratos bir tiran (zorba); yönetimi ise tiranlık yönetimi olarak nitelendirildi. Tiran, iktidarı yasadışı yollarla ele geçiren, halkı yasalara göre değil, keyfi yöneten “halk düşmanı” olarak tanımlandı.
ESKİ YUNAN’DA SİYASAL DÜŞÜNÜŞ
Kahramanlık çağının düşünüşü mitolojik bir düşünüş idi. Bu düşünüşte doğa güçleri canlı varlıklar (tanrılar)- insan-doğa , insan-insan ilişkileri ve doğal olaylar, onların düşüncelerinin ve eylemlerinin ürünü olarak görülecek bir takım mitoslarla açıklanmaya çalışılır. Mitolojik düşünüş aristokrasinin ideolojisi idi.
İONİA DOĞA FELSEFİ
Ancak orta sınıf (burjuvazi) belirip güçlü duruma gelince soyut düşünce yani felsefi düşünceye geçildi. Felsefi düşünce önce ekonomik, toplumsal ve siyasal devrimlerini de daha önce başlatmış olan İonia Kent Devletlerinde görüldü. İonia düşünürleri, mitosların gerçeğe uygun olup olmadıklarını tartışmaya kalkışmadılar. Özellikle doğa olaylarını farklı biçimde açıklamaya çalıştılar. Böylece doğan İonia “doğa felsefi” ile yeni bir düşünüş başlamış oldu. Aynı yüzyılda Güney İtalya’da “din felsefi geliştirildi. Yunan yarımadası da işte bu doğa felsefi ve din felsefi ile insan felsefine ağırlık veren genel felsefe sistemleri geliştirildi.
Thales (İ.Ö.6.yy) evrenin ana maddesinin “su” olduğunu öne sürdü. Anaksimandros “aperion” (sınırsız) dediği şey olduğunu öne sürdü. Anaksimenes “hava”dır, Herakleitos “ateştir” diyerek doğa olaylarını fizik olaylarıyla açıklamaya çalışmışlardır.
Herakleitos: İonia doğa felsefesinin son düşünürlerinden biridir. Düşünceleri doğa felsefinden, insan felsefesine geçişi temsil eder. O’na göre evrenin aslı ateştir ve evrende her şey sürekli yanış halindedir. İnsanlar bile, ama yavaş yavaş yanmaktadırlar (Varoluş-değişme-yokoluş süreci). Bu düşüncesini dile getiren öteki benzetmesi “ırmağa giren insandır.” Aynı ırmağa iki kez giremeyiz; ikinci girişimizde ırmak o ırmak değildir; sular değişmiş, başka sular gelmiştir.
Herakleitos evrendeki değişmenin, örneğin sıcak ile soğuk gibi zıtlıkların sürekli savaşının ürünü olduğunu söyleyerek “diyalektik”i, diyalektik da bakış açısını da düşünce tarihine armağan etmiştir. Ancak herakleitos’a göre zıtlıkların arkasında bir birlik, değişmelerin arkasında bir değişmezlik vardır ki ona “logos” (söz, akıl) adını verir. Dolayısıyla onun felsefesinin “diyalektik materyalizm” olmaktan çok “diyalektik idealizm” olduğunu söyleyebiliriz.
Demokritos: O’na göre evrenin ana maddesi “atom”dur. Yani bölünemeyen dediği küçük parçalardır. Varlıklar, atomların çeşitli birleşmelerinin ürünüdür. Madde dışında ruh diye bir şey yoktur.
Pythagoras’a göre evrenin ana maddesi sayılardır.
ESKİ YUNAN’IN FELSEFE OKULLARINDA SİYASAL DÜŞÜNÜŞ
SOFİSTLER (M.Ö.5.yy) :
Evrenle ilgili düşünceleri kenara atmış; sadece insan ve toplumla ilgili düşünceler ortaya atılmıştır.
Sofistlere göre insan, ahlaki bir varlık değil, kendini düşünen bencil bir yaratıktır. Örf ve adetler kutsal değildir.
Sofist akım, belli görüşleri olan bir felsefe okulu değildir. Sofistler birbirinden farklı görüşleri ve çeşitli siyasal görüşleri savunmuşlardır.
Sofistler, devlet düzeni olarak hem halktan yana, hem de kölelikten yanadırlar.
“Eski Yunan düşüncesi dipsiz bir kuyudur.”
PROTAGORAS:
Sofistlerin babası sayılır. “İnsan herşeyin ölçüsüdür” sözü sofistlerin durumunu açıklar. Ancak burada insandan kastı akıldır. “Devlet bilgisinin, bazı insanlarda mı, yoksa tüm insanlarda mı bulunduğu” yolundaki soruyu mitosa dayandırarak tüm insanlarda bulunması gerektiğini söyler. Böylelikle demokratik bir politika anlayışı dile getirir.
SOKRATES:
Platon’un eserlerinden tanıyoruz. Yaşamı halkçaydı, ama düşünüşü aristokratçaydı. Demokratik toplumu ve demokratik yönetimi beğenmiyordu.
Atina toplumunda olmayan tek şey erdemdi. Erdem, iyiyi kötüden ayırt edebilme yeteneği, neyin iyi neyin kötü, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmektir. Bu durumda erdem bir bilgi türüydü. Bilgi olduğuna göre öğretilebilir bir şeydi. Filozoflarda bu erdem vardı ve bu nedenle yöneticilerin filozoflardan olması gerektiğini söylerdi. Demokrasi yönetiminden dolayı yönetici seçimle veya kura yönetimi ile makamına gelirken, gemilere kaptan alırken kura veya seçimle değil en usta olan göreve getiriliyordu. İşte buna kızıyordu. Aristokratlar içindeki bilge kişiler yönetimde yer almalıydı.
PLATON:
Sokrates’în (hocası) eşitsizlikçi düşüncelerini işleyip geliştirmiştir.
a)Platon’un Genel Felsefesi: Platon toplumu filozofların akıllıların yönetmesi gerektiğini söyler. Bedenen kuvvetli ve akıllı kişiler yani filozoflar yönetmelidir. Toplumu yönetmek için eğitim şarttır. Halkı onlar yönetecek, halk da onları besleyecektir. Halkı filozofların yönetmesi şeklindeki düşüncesini felsefi düzeyde kanıtlamak için varlığı ikiye ayırır:
-Nesneler (madde)
-İdealar (düşünce)
Evren (lamba, eşya) maddi şeydir. Ama bunların hepsi kusurludur. İnsanlar birbirlerinden farklı olmalarına rağmen yine de insan var. Bir de idea var ve kusursuzdur. Nesne kendi kendini yönetemez, ancak düşünce bedeni yönetir. Aklı kıt insanlarda idea olmadığı için beden yönetmeye kalkar. Böyle kişiler kendini yönetemezken başkalarını nasıl yönetirler? Onun için toplumu yönetenler bilgeler, akıllılar yani filozoflar olmalıdır. Mitosa dayanarak (mağara efsanesi) bunu açıklamaya çalışır. Mağaralarda ateş yanıyor. İçerdeki köleler dışarıdan geçen insanların yalnızca gölgelerini görüyorlar. Ve bunun gerçek olduğunu sanıyorlar.
İdealar öğretisi evreni ikiye ayırır:
·Nesneler Evreni
·İdealar Evreni
Gerçek evren idealar evrenidir. Nesneler onun kötü bir kopyasıdır. Geçeğin bilgisi ideaların bilgisidir. Nesneler evrendeki herşeyi özellikle toplumsal kurumları olabildiğince idealar evrenine benzetmeye çalışmalı, bunun için herşeyi idealar evrenindeki biçimlere göre düzenlenmelidir.
b)Platon’un Siyaset Felsefesi: Üç kitabında yoğun olarak görülür:
1-Politeia (Devlet)
2-Politikos (Devlet Adamı)
3-Normal (Yasalar)
|