Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 7 December 2008, 17:36
ceyLin ceyLin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Post Şu Çılgın Türkler Özeti

Şu Çılgın Türkler





Yazar: Turgut Özakman

Basımevi : Bilgi Yayınevi

İlk Basım Tarihi : Istanbul, Nisan 2005

Sayfa Sayısı : 747



KİTABIN İÇERİĞİ

Bu şahane kitap 20. yy.ın sömürgecilerine karşı bir ulusun verdiği onur
mücadelesini anlatıyor. Bu topraklarda geçen, hiçbir satırı kurmaca taşımayan;
tamamı Türk, Yunan, İngiliz devletleriyle uluslararası kurulların raporlarında,
yerli/yabancı gazetelerde ve o günleri yaşamış insanların belleklerinde/anı
kitaplarında belgelenen olaylar… Sadece belgelere atıfta bulunan dipnotlar
kırkyedi sayfa sürüyor! Bu coğrafyayı,tarihi, bu Anadolu’yu bilmeyen yabancı bir
göz okuduğunda yazar fazla abartmış diyebilir, yaşananlar öyle olağanüstü.



Yazar önce Mondros Mütarekesi’yle II nci İnönü savaşı arasında geçen dönemi
özetliyor. Peşinden altıyüzelli sayfalık bir destan. Sanki elinde kamera varmış
gibi bir Türk tarafına, bir Yunan tarafına; bir İstanbul’a, bir İngiltere’ye
odaklıyor bakışlarını (Belki bu akış şekli kimi okuru rahatsız edebilir) . Ve bu
ahlaksız işgale dağıyla, çiçeğiyle, insanıyla, hayvanıyla; canlı-cansız bütün
varlığıyla topyekün direnen Anadolu’yu anlatıyor. Adını hiç duymadığımız, ama
biz bilmesek de bu temele kanını harç yapmış,kefenine sarınıp ta işgalcinin
karşısına dikilmiş, kim bilir hangi gelinciğe kök olmuş binlerce insan… Adım
adım, gün gün izliyoruz bu büyük mücadeleyi.



Gelelim romanın kahramanlarına: Osmanlı’nın imzaladığı Sevr antlaşmasıyla yurdu
parçalanmış, toprakları santim santim satılmış; saltanat koltuğu uğruna
sömürgecilere peşkeş çekilmiş bir halk var. Ama her şeye rağmen bu halkın
küllerinden yeniden doğmasını sağlayan biri, dönemin Britanya Başbakanı, Lloyd
George’un istifa etmeden kısa süre önce “… yüz yıllar nadir olarak dahi
yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahiyi bu yüz yılda Türk
milleti yetiştirdi… M. Kemal Paşa’ya yenildik.” demesine sebep olan biri,
Gazi…Ve bu zaferi Atatürk’le birlikte var eden İsmet Paşa, diğer
komutanlar,erler, akıncılar, vekiller, köylüler, direnişe yardım için ayağındaki
tek çorabı yıkayıp veren Deli Battal gibiler, kağnılarıyla cephane taşırken
yolda ölen ya da doğuran Elifler, yaşadığı rahat hayatı bırakıp cephede gönüllü
hemşire olan Nesrinler… Yani etiyle kemiğiyle, onurlu, namuslu, dürüst “Büyük
İnsanlık”…



Savaştan galip çıkan devletlerin kuklası olan ve iktidardakilerin hırsı yüzünden
gözünü Anadolu toprağı bürümüş Yunanistan. İnsanlık tarihine büyük katkıları
olan bir uygarlığın şimdiki torunları. Büyük Yunanistan hayalinin peşinde
Anadolu’ya gelip “ Büyük Felaket”i yaşayanlar. Kimisi vahşi kimisi insan,
kahraman da var aralarında korkak ta… Vatanlarından deniz milleri, kara milleri
uzakta çarpışan, bir zavallı hayalin uğruna heder olan Yunan gençleri.



Ve bu iki halkı birbirine kırdıran emperyalist devletler. En başta İngiltere.
Tam Sevr antlaşmasını imzalatmışken huzurunu kaçıran “Kemal’in Askerleri”ne
elini ateşe sokmadan tokat atmak isteyen, asıl büyük derdi sömürgesindeki
Müslüman halkların bu savaşın etkisiyle uyanacağı ve “Üzerine Güneş Batmayan
İmparatorluk”un parçalanacağı endişesi olan İngilizler. Fakir ve geri kalmış
Doğu’nun önünde uygar(!) ve zengin Batı’nın en büyük temsilcisi. İnsanların
ölmesi umurlarında bile değil. bu sebeple –dengeler Türkler’in lehine değişene
kadar- Yunanistan’a pek çok araç ve gereç satıyorlar, el altından silah ve
cephane veriyorlar. Fransa, İtalya, Rusya … Hepsi bu büyük oyunun içinde az veya
çok yer alıyorlar.



Sonra hainler… Başta Vahdettin ve sadrazam(lar) olmak üzere işgalcilerden medet
uman aciz yönetim kadrosu. Bir ham hayal uğruna doksanbin Anadolu gencini
Sarıkamış’ta kırdırdığı yetmiyormuş gibi mücadelenin en kritik yerinde
Anadolu’ya geçip iktidar olma hevesindeki Enver Paşa ve onun Meclis’teki
yardakçıları. Basındaki İngiliz ve Yunan işbirlikçileri. En zorlu zamanlarda
isyana kalkışan Delibaş Mehmetler, Çerkez Ethemler. Halkın içindekiler:
Kasabalarını, Kuvvacıları, onurlarını satan eşraf, yerel yöneticiler, bazı din
adamları… Asker kaçakları… Altmışbin kişilik ordunun otuzbini bazı
işbirlikçilerin, mandacıların, teslimiyetçilerin söylediklerine kanıp,
kandırılıp silahlarıyla birlikte askerden kaçıyor. Düşman o esnada yüzyirmibin
kişi! 1911’den beri dört bir tarafta durmaksızın savaşan halkın içinden çıkan,
direnişe inanmayan, bu savaşın diğerlerinden farklı olduğunu anlayamayan bu
kaçaklara üzülmek mi lazım, öfkelenmek mi?



İşte Turgut Özakman bu romanda insanların, insanlığın hikayesini anlatıyor bize.
Onun elli küsur yıllık emeğinin sonucundan bir kaç sayfada bahsedip geçmek
mümkün değil aslında. Haddim olmayarak bunu yapmak ve sizlerle paylaşmak
istedim. Artık ülkedeki siyasal düşünce tarzının tam teslimiyete dönüştüğü
günümüzde, tam bağımsızlıktan başka bir istekleri olmayan bu insanlara ve
onların destanını yazarak onlara en güzel anmayı yapan yazara bu sayfada şapka
çıkartmak… Niyetim bu. Kitabın kalınlığına aldanıp okumaya gözü korkanlara
bayağı magazinlerden, ucuz sitkomlardan, pespaye dizilerden uzakta, hüzünlü,
acılı ama çok etkileyici birkaç saat vaat eden bu destanı mutlaka okuyun. Pek
çok şeyin günümüzde yaşadıklarımıza ne kadar benzediğini görüp üzüleceksiniz ama
ayırdığınız zamana değecek. Peşinden de Nazım’dan “23” centlik askere dair ile
Kuvay-i Milliye destanını okursanız kendiniz için çok güzel işler yapmış olarak
günü kapatacaksınız…
Alıntı ile Cevapla