Tekil Mesaj gösterimi
  #20  
Alt 8 December 2008, 10:15
ceyLin ceyLin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Wink Cvp: SevgiLiye Sözler ;)

Sadece ben sevmeliyim seni
Sadece ben uyanmalıyım yaz gecelerininin sabahında..

Ben uyuyakalmalıyım tatlı anılarını dinlerken..
Delice vuruldugun gözlerin icin nefes almayım sadece
Rüzgarda dagılan saclarını sadece ben düzeltmeliyim..
Ben bilmeliyim dudaklarındaki ıslak öpücükleri atesini
Ve sadece ben silmeliyim gözbebeklerindeki gözyaslarını..
Ve sadece ben sevmeliyim seni delicesine..
Senin sevmenin bedeli Cehennemde sunulsa bana..
Ben sadece senin için ölmeliyim..!



Yarım zamanların, kırık hayatların figüranlarıyız hepimiz. Hiçbir şeyi tamamlamak için uğraş vermiyoruz ve bu yüzden tembellik kanımıza işliyor giderek. Çoğalmaktan korktuğumuz için 'tek' olmayı, yalnız olmayı tercih ediyoruz. Bize yaklaşmak isteyen herkese dişlerimizi, tırnaklarımızı gösterip korkutuyoruz, uzak tutuyoruz. Böylece daha güvenli olduğumuzu düşünüp avutuyoruz kendimizi.



Her şeyi erteliyoruz bilerek ya da bilmeyerek. Hiç olmayacak yarınların, hiç gelmeyecek zamanların düşünü kurup, bugünü atlıyoruz. Yaşanmamış 'an'lara her saniye yenisini ekliyoruz. Yaşanmamış zamanların koleksiyoncusuyuz. Oysa bu koleksiyon beş para etmiyor, farkında bile değiliz. Biri elini uzatsa "Ne istiyorsun benden?" deyip "Mutlaka bir çıkarı olmalı" diye düşünüyoruz. Dostluk kavramını, sevgi kavramını çoktan tavanarasındaki eski sandığın içine koymuşuz. O sandığı açacak anahtarın nerede olduğu ise meçhul.

Soralım kendimize haydi, soralım ve cesurca cevaplayalım, yüzleşelim. En son ne zaman kaygısız bir gün geçirdik? En son kimi hiçbir şey ummadan, hiçbir şey beklemeden sevebildik? Beklentilerle sınırladığımız sevgi dünyamız giderek daralıyor, uyanalım artık. Çok yakında ne bizi sevebilecek kimse bulacağız ne de seveceğimiz birini. Bir yandan da şikayet ediyoruz öyle değil mi, "Nerede o eski sevdalar..." diye. Sevgi öldüyse eğer, faili meçhul bir cinayet değil bu. Bir sorgulasak kendimizi, sevgiyi nasıl öldürdüğümüzü ayrıntılarıyla itiraf edeceğiz.

Tembellik dedim ya, es geçmeyin lütfen. İyi düşünün bu sözcüğün anlamını. Cep telefonlarına, e-mail mesajlarına, chat odalarına sıkıştırdığımız hayatımız tembellik değil de başka nedir? Hangimiz elimize bir demet çiçek alıp sevgilinin kapısına gidiyoruz? Öyle ya, internetteki sanal çiçek resimlerini gönderiveririz sevgilinin e-mail adresine olur biter değil mi? Kendi el yazımızla, özenerek, sözcükleri seçerek bir aşk mektubu yazmayalı ne kadar oldu sahi? Yazdığımız mektubun cevabını beklerken duyulan o müthiş heyecanı yaşamayalı ne kadar oldu?

Ne kadar kolaya kaçarsak o kadar uzaklaşıyor bizden aşk. Kaçıyor ve tutamıyoruz. Sadece arkasından bakıyoruz hepsi o kadar. Hayat denilen şey öyle çok uzun bir şey değil. Mutlu geçirdiğimiz anların toplamı ne kadar fazlaysa o kadar "Yaşadım" diyebilmeli insan. Mutlu olmak içinse bir an önce tembellikten vazgeçmeliyiz. Aşk bizi bekliyor. Yeter ki kalkabilelim yerimizden. Yeter ki uzanan elleri geri çevirmeyelim. Hayatın tüm zorluklarına direnme gücünü yüreğimiz verir bize. Yüreğimizi ihmal etmeyelim...

Mehmet Coşkundeniz



Belki dedim belki..hani olmazya gelmezya, ya gelirse dedim. Söyledim çünkü ona ne kadar ihtiyacim var, söyledim nasıl oldugumu, gelir dedim komaz beni böyle şimdiye kadar koydu mu hiç beni bu şekilde..gelir gene zarlara oynariz hayati, iki elma çayında doyarız bi kaç duman salariz etrafa dedim. gelmedi. koydun beni tam 2 saat aynı koltukta tükenmeyen acımla, koydun beni sigaralarin dumaninda. oysa dedim, o çağırsa beni hiç düşünürmüyüm niye çağırdığını, ihtiyacı varya yakmazmıyım dünyayı koşmazmıyım kanayan yarama doğru..

Gelmedin sen öylece donakaldim bu sıcacık çaybahçesinde. Söylesene hiç mi içmedik senle, iki fincan acı kahve? Söylesene hiç mi sarilmadik birbirimize ölesiye, kaç takvim eskittik senle, büyümedikmi birbirimizin bahçelerinde.. gelmedin sen... hatır yok, sevgi yok, his yok, gülmek ağlamak yok..

Oysa nasilda inanmıştım herşeyin mükemmel olabilecegine. Onun içindir yüzümü dökmem, yeniden dönmeye çalışmam sana. Demişssin ya hani taş ustası taşa 100 kere vurur 101 inci vuruşta taş kırılınca bilirki taşı kıran o 100 vuruştur son vuruş değil diye. Ne yaptılar sana, nasıl döndün yüzünü acıların yalanlarına. Gitmek istiyorsun yazdığın gibi "ben azad et ne olur" diyorsun. Git..

Biliyormusun şimdi geldim seni beklemekten ve ilk yemegimi yedim 4 gün sonra, yolda bir çocuk gördüm gözlerine güldüm, bana güldü. Benim özledigim sevdigim sen değilsin, git. Ben bir hayali seviyorum artık, olmayan yaşamayan bir hayali. Sen durma sakın git. Ben mi? ben ondayım hala o benim olan sevgilimdeyim. sen git onu senle aldatmamaliyim. Düşündüm de gülmeliyim hayata, sevmeliyim yine eskisi gibi. Diyordum ya sana yaşamak için MASAL'ım olmali diye. kendime sensiz masallar kurmaliyim. Artık bana Dost değilsin, Sevgili değilsin, sevgilim olsan severdin.. dostum olsan gelir yarami sarardin. Ben sanirim bu yaralari yanliz sarmaliyim. Birşey yapacam, bundan sonra herşeyi kendim için yapacam. Burasi benim mabedim. Yeri gelecek ağlayacam sinirlenecem gülecem yazacam çizecem. Ama senin yaptığın gibi "unutmak için ne gerekiyorsa" yapacam. Hakkını helal et.


Bir hüzün çöker insana karanlık çöktüğü an
Sessizlik,yalnızlık,sensizzlik we umutsuzluk bas gosterır her sanıyende...
Bi tuhaftır gece;tek basına,kedinle basbasa kaldıgın tuhaf zamandır
Kendımı kimi zaman geceye benzetırım;gece gbi karanlık gece gbi sessiz we yalnız...
Zordur geceyi yasamak onun içinden çıkmak
Yasayan bilir,içinde olan bilir gözyasları ile guneşin dogusunu bekleyen bilir..
Güneş bir turlu doğmaz ama!saniyeler dakıkalar saatler geçmek bilmez...
Gözün hep hawadaır bir ürlü aydınlığa kawusmaz gözlerin
Tıpkı umutsuzlugun içinde bir ışık bekler gibi
Zordur gece çok zordur bekleyipte kowusamamak
Kavuşamadıkça çılgına dönmek,bir türlü karanlıktan kurtulamamak zordur işte!!...






Gidenin ardından,

Bakakalmak düştü kaderime
Öyle sessiz,derinden,yüreğimden...
Nasıl kendimi yenemediysem sana karşı,
Gözlerimi de çekemedim ardınsıra
Ve gülüşlerim çok uzaklarda kaldı,o serin sabahlarda...
Puslu hava,karanlık bulutlar,kısacası herşey hüzün kokuyor buram buram
Şimdi söyle;
Ağlamak yetermi böyle vedalara?
Böylesine içten severken,bahara bir adım kalmışken,vazgeçmek için çok erken...sandım
Geri dönersin,bir kabustu-bitti- dersin...sandım
Sevdin sandım!
Oysa sevdan beni çoktan terketmiş
Gözlerini,ellerini,gülüşlerini unuttun bende,
Birde beni unuttun kendinde...



''Beni benimle bırak giderken
Başka birşey istemem sen ayrılırken
Ama bir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun,senin olsun...''



Seni unuttum...
Gözlerini kısarak inceden gülümseyişini,çay bardağını tutuşunu,su içişini unuttum...
Beklemediğim anlarda çatılan kaşlarını,benimle birlikte şarkılar söyleyişini,başını omzuma yaslayışını unuttum...

Seni unuttum..
Sözlerini ,ellerini..
Yedi diyardan duyduğum kokunu,yüreğimde yediverenler açtıran sesini unuttum...

Çok çabaladım adını anmamak için..
Şarkımız çıkınca kapattım radyoyu..
Evden dışarı çıkmadım hani olur ya belki karşılaşırız diye...
Telefonumu kapalı tuttum hep,arayanlar seni sorunca “bitti” dememek için...
Kapattım televizyonu ,seyretmedim uzun süre;sana benzeyen birini görür de yıkılırım diye.....
Sonra kitapları kaldırdım ;senin adını alan kahramanlar çıkabilirdi satırların arasından...

Sanırım bir de kalemleri kaldırmayı unuttum..
Nasıl olduysa bir kalem geçti elime ve yazmaya başladı parmaklarım...
Ve her şeyi hatırlattı bana yeniden..
Sana yazdım içimde bunca zaman biriktirdiğim satırları...
Yazdıkça hatırladım,hatırladıkça daha çok yazdım....

Yazdım...Hatırladım hatırımdan hiç çıkmadığını..Kalbimi yerinden sökemediğimi..
Hatırladım seni unutmayı bir türlü başaramadığımı....
Meğer yürek alfabem olmuşsun sen..Ne mümkünmüş unutmak!!...

Her kelimede sen varsın ,her cümlede sen...
Her harf senin içinden seçiliyormuş...
Her biri bir parçaymış senden...

Bir tek, harf kullanmadan yazı yazılamayacağını unutmuşum..
Sağ olsun onu da hatırlattı elimdeki kurşundan kalem....



Seni Seviyorum Çünkü
Her Günüm Senin Sesinle Doğuyor,Seninle Sürüyor
Gecem İse Seninle Son Buluyor.
Seni Seviyorum Çünkü
Kilometrelerce Uzakta Olsan Bile,
Buluşma Gününü Özlemle Beklemek Hoşuma Gidiyor.
Seni Seviyorum Çünkü
Yanımda Olmasan Bile,
Yüreğinin Benimle Olduğunu Biliyor
Her An Yanında Olduğumu Biliyorsun.
Seni Seviyorum Çünkü
Bu Mesafelere Ragmen
Yaşanmamışı Yaşatabiliyorsun,
Duygularımda Var Olabiliyorsun.
Seni Seviyorum Çünkü
Sesinle Dünyama Bir Anda Girip,
Sürprizlerinle Beni Kendine
Tekrar Tekrar Aşık Edebiliyorsun.
Seni Seviyorum Çünkü
Yüreğimin Tam Ortasında Varolabiliyorsun.
Beni Hayallere Götürebiliyor,
Umutlarımı Geleceğimi Düşündürebiliyorsun.
Şiir Yazdırıp,Şarkılarda Hissettirebiliyorsun Kendini.
Seni Seviyorum Çünkü
İkimize Dair Bir Yaşamı Düşündürebiliyorsun,
Mutluluğun,Aşkın Varlığına İnandırabiliyorsun.
Engellerin Aşılacağını,
Mücadelenin Hırsını,
Birlikteliğin Tek Yürek Olmanın Ve
Güvenin Aşamayacağının Olmadığını Gösteriyorsun.
Seni Seviyorum Çünkü
Sen Hayatıma Vazgeçilmez Bir Anlam Katıyorsun.
Seni Seviyorum Çünkü
Sen Benimle Bende Yaşıyor,
Ben Seninle Sende Varoluyorum.


ve sen gidiyorsun....
akşamlarına varmaya çalıştığım geçmeyen gündüzlerin ...
savaşıda bitiyor sensizlikte
artık kavgam bitti geçmeyen gündüzle
çünkü gecesini de istemiyorum...
varlığında gecesi ile gündüzü arasında uçurumlar olan günlerimin
24 saati de aynı olacak...
çünkü varlığının saati hiç çalmayacak ne acı....
bekleyişinin olmaması ne zormuş meğer...
ya sensizliğin sancısı...
daha gitmeden özlemin sarıyor heryanımı...
üşüyorum...
korkuyorum...
sanki sen uzaklaştıkça bir parça daha alacaklar benden
arttığını bildikçe mesafelerin yok olacağım sanki...
şimdi yanımdasın...
hiç bu kadar yalvarmamıştım zamana durrr geçme diye.....
bu defa savaşmıyorum yalvarıyorum adeta
olduğun yerde kal diye...
yeniden doğacak mı güneş sabahlarıma....?
başımı göğe kaldırdığımda gözlerin bellediğim yıldızlar
yine göz kırpacak mı bana...?
söyle varlığının saati çalacak mı bana...?
içimdeki sevinç çığlıklarının sesini duyabilecekmiyim yeniden?
gitmeee......diyemem
sarılıp ağlayamam gidişine...
giderken işte dursun diye nice savaşlar verdiğim zaman
şimdi durdu diye haykıramam....
gitmeden deliler gibi özledim diyemem...
gittikçe sen aramıza giren her mesafe için
işte bu benim katilimdir diyemem....
hemen dön...
sensiz nefes alamıyorum diyemem..
ve sen gidiyorsun....!
gitmeeee..... diyemem sevdiğim diyemem....!

Giderken yanına bunları da al. Bu düşler sana aitti içimde. Her yazdığım sözcüğün arasına seni bu kadar iliştirmem ve seni bu kadar her sözcükten fazlasıyla sevmem sana ne kadar dokunduysa, bu ayrılık da bana o kadar dokundu işte…

Gidişindeki solgun yüzün ve içindeki kırgın düşlerle giderken, bunları da yanına al. Bu şehrin sokakları seni özleyecekler çünkü. Çünkü her ağladığımda, üstüne düşen göz yaşları sana dairdi. Bu sokaklar benim aşkıma bu kadar şahit, ve bu sokaklar sana bir o kadar hasretti…

Yüreğindeki acılarla bu şehirden giderken, yanına bir de bunu al. Bu kalp ki sana yalnızca sana ihtiyaç duymuştu hep. Hep seni sevmişliğine ezilip, sana her defasında biraz daha tutulup, bu bedeni bu kadar hasta etmeyi başarmıştı. O yüzden ve bu yüzden, kalbimi de götür yanında…

Kırgınlıklarınla bezediğin ve içine kapandığım bu dünyadan, giderken şunu da al koy aklına. Seni, seni seviyorumluğumu sorgulayan gözlere edalar düşüren kıvılcım bakışlardan kırılmış, yalanlara aldanmış, içine kapanmış çocukluğumu… Çocukluğumdaki düşler kadar içinden sevebilen, sevdikçe daha fazlasını istemek yerine her defasında daha fazlasını vermeye çalışan, küçük hediyelerle ve yaptıklarını sana sunarken, içi titreyen bu içimdeki salak sırıtkan çocuğu…

Gidişlerdeki ihanetlere berelenmiş o yüreğinin içine giderken, bu sözcükleri de koy. Belki bir gün beni özlediğinde bu sözcükler sana yoldaş olurlar. Kıyamadığım için söyleyemediğim aptalsı çıplak sözcüklerin burada işi olmayacak ve seni kıracak hiçbir kelimeyi ortaya koymayacağım. Çantanda seni seviyorumlar, seni özledimler, sana hasretimler ve daha nice sarfedilmeye usanılmamış sözcükler bırakacağım önüne…

Yani uzun lafın kısası ben sana şimdi hangi emanetlerimi vereceğimi ve de sana nasıl bir veda edebileceğimi düşünemeden yıpranıp, içime kapanıyorum. Kimse anlamıyor neden bu kadar temiz düşünebildiğimi hala. Neden bu kadar iyimser ve bu kadar umutlu olabildiğimi,hep kötü şeylerden iyi şeyler çıkarabildiğimi kimse ama kimse anlamıyor…

Sen yine de gitme…
Alıntı ile Cevapla