Televizyon kanalları şiddet ve ölüm haberleriyle dolu. Silahlı çatışmalar, trafik kazaları ve tecavüzler günlük yaşamın alışılmış bir parçası sayılıyor. İnsan eliyle yaratılan bu şiddete doğa da, deprem, sel, toprak kayması gibi yıkımlarla katkıda bulunuyor. Dünyada hergün binlerce insan doğal ya da toplumsal yıkımlar nedeniyle hayatını kaybediyor. Peki, bu arada sağ kalanlara ne oluyor? Savaşa katılan, bir kaza ya da depremden sonra enkazın arasından kurtarılan, tecavüze uğrayan ya da işkence gören kişiler yaşamlarına hiç bir şey olmamış gibi kaldıkları yerden devam edebiliyorlar mı?
Bazıları bunu başarabiliyor. Ya da, yaşadıkları olayın etkisini üzerlerinden tam olarak atamasalar bile ciddi bir ruhsal rahatsızlık geçirmeden onunla başedebiliyorlar. Bu insanların önemli bir bölümüyse 'travmatik nevroz' adı verilen ruhsal rahatsızlığa yakalanıyor. Bu rahatsızlığın en önemli belirtisi olayın kişinin zihninde sürekli olarak yeniden yaşanması. Bazıları sık sık olayla ilgili kabuslar görüyor. Kimileriyse, olayı anımsatan bir durumla karşılaştıklarında sanki o anı yeniden yaşıyor gibi oluyor, hatta kimi zaman hayaller görüyor, gerçekte olmayan sesler duyuyorlar. Hiç beklenmedik durumlar olayın anımsanmasına yol açabiliyor. Örneğin, tecavüze uğramış bir kadın, şort giymiş bir erkek gördüğünde tecavüz anıyla ilgili anıları yeniden canlanabiliyor. Ya da, savaşa katılmış bir asker bir egzos patlamasıyla birlikte kendini yere atıp geçmişte yaşamış olduğu çatışma anının havasına yoğun biçimde kendini kaptırabiliyor.
Kişi, olayı anımsatabilecek durumlardan uzak durmaya çalışıyor. İnsanlardan kaçıyor, içe kapanıyor ve giderek donuk, duygularını yaşayamayan bir kimliğe bürünüyor. Ancak, tüm bu çabalara rağmen, olayı anımsamaktan ve aynı yoğun duyguları tekrar tekrar yaşamaktan kurtulamıyor. Bu arada uykuları da bozuluyor. Uykuya dalmak güçleşiyor. Sık sık uyanmalar görülüyor. Kişi sinirli ve her an patlamaya hazır birisi haline geliyor. Kafasını toplamakta güçlük çekiyor ve kendini işine veremiyor.
Travmatik nevroz en az bir ay sürüyor. Daha doğrusu, bir aydan kısa sürüp geçen durumlar travmatik nevroz olarak kabul edilmiyor. Bu rahatsızlığın belirtileri genellikle olaydan kısa bir süre sonra ortaya çıkıyor. Ancak, bazen yıllar sonra bile hastalanan kişilere rastlanabiliyor.
Travmatik nevrozda beyinde neler oluyor?
Olay sırasında beyinde korkunun tipik biyokimyasal bulgusu olan noradrenalin salınımı görülüyor. Ancak, travmatik nevrozda söz konusu salınım bir aşırılık gösteriyor ve süreklilik kazanıyor. Bu süreklilik aşırı bir gerginliğe, bunaltı ve kolay irkilme gibi belirtilere yol açıyor.
Bu kişilerde görülen bir başka önemli laboratuvar bulgusu, yaşanan olayın anımsanması sırasında beyinlerinde morfin benzeri bir maddenin salgılanması. Bu madde kişinin ağrı ve acıya karşı direncini yükseltiyor. Hatta bazılarının olayı anımsatan durumları tekrar tekrar yaşamaya çalışmalarına neden oluyor.
Kimler risk altında
Travmatik Nevrozun en önemli adayları savaşa ya da çatışmalara katılan askerler. Bu ruhsal bozukluk ilk kez Amerikan iç savaşı sırasında tanımlanmış. Daha sonra, 1914'teki Türk-Bulgar savaşı sırasında benzeri olgular bildirilmiş. Bu konu, Vietnam savaşı sonrasında Amerikalı araştırmacıların yoğun ilgisini çekmiş ve savaştan dönen askerlerdeki tarvmatik nevrozları araştıran çok sayıda araştırma yapılmış.
Savaşa bağlı travmatik nevrozlar yalnızca sıklık açısından değil, şiddet ve süre açısından da başka nedenlerle oluşan travmatik nevrozlardan farklılık gösteriyor. Daha uzun sürüyor ve kişinin yaşamında daha büyük bir tahribata yol açıyor. İşkence gören kişiler ve tecavüze uğrayan kadınlar Travmatik Nevrozun sık görüldüğü diğer gruplar.
Travmatik Nevroz, kadınlarda daha sık görülüyor. Yapılan toplum taramalarında, her iki yüz erkekten birisinin bu rahatsızlığı geçirmiş olduğu görülmüş. Kadınlarda ise her ....en kişiden birisi Travmatik Nevroz geçiriyor.
Eşlik eden sorunlar
Travmatik nevroza yakalanan kişilerde genellikle başka ruhsal sorunlar da görülüyor. Uyuşturucu ve alkol bağımlılığı sık rastlanan sorunlar arasında. Ayrıca bu kişilerde, kavgacı ve uyumsuz bir kişilik yapısı ortaya çıkabiliyor. Depresyon ve intihar oranları yükseliyor.
Psikolojik etkenler
Freud'a göre, travmatik nevroz, kişinin yaşadığı olayın etkisiyle çocukluk döneminde çözümlenmemiş ruhsal karmaşaların yeniden alevlenmesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle, çocukluğun erken dönemlerini sağlıklı bir şekilde aşabilmiş kişiler söz konusu rahatsızlığa daha az yatkınlık gösteriyorlar. Ancak, konuyla ilgilenen araştırmacıların elde ettikleri bulgular, travmatik nevroza yatkın bir kişilik yapısı olmadığını düşündürüyor. Yıkıcı bir şiddet sahnesiyle karşılaşan hemen herkeste değişik düzeylerde de olsa, travmatik nevroz belirtileri görülüyor. Hatta bazen, bu sahneleri yaşamadan, başkaları tarafından anlatılmasıyla bile söz konusu ruhsal bozukluğun belirtileri ortaya çıkabiliyor.
Toplumsal etkenler
Travmatik nevroz konusunda yapılan araştırmalar, olayın toplumdaki genel tahribatının ve kişiye verilen toplumsal destek düzeyinin yaşanan sorunun şiddetini belirlediğini gösteriyor. Aynı anda bir çok kişiyi etkileyen bir yıkım genellikle yaşanan örselenmenin daha şiddetli olmasına yol açıyor. Deprem, sel, şavaş gibi olaylarda toplumsal çevrede meydana gelen ağır ve yaygın kayıplar yaşanan moral bozukluğunu arttırıyor. Çünkü, böyle durumlarda çoğu zaman normal zamanda var olan toplumsal yardımlaşma sistemleri ve kurumları dağılıyor ve kişiler kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalıyorlar.
Yıkım sonrasında, o bölgeye yapılan müdahalenin gecikmesi ve yardım sürecinde aksamalar olması da, yıkıma uğrayan kişilerde toplumun samimiyeti konusunda bir hayal kırıklığı yaratıyor. Dolayısıyla, bu tür durumlarda verilen toplumsal destek, yıkıcı bir olayı toplu halde yaşayan insanların söz konusu rahatsızlığı daha kolay ve sorunsuz atlatmaları yönünden önem taşıyor.
Tedavi
Travmatik nevrozun tedavisinde, kişinin yaşanan olayla ilgili duygusal boşalımının sağlanması özellikle önem taşıyor. Olay sırasındaki ve olayı izleyen süre boyunca gelişen duygular ve düşünceler yeniden ele alınıyor. Benzer yaşantıları olan kişilerin katıldığı grup terapileri böyle bir duygusal boşalım için uygun bir destek ve anlayış ortamı oluşturuyor.
Bu rahatsızlığa yakalanmış kişilerin tedavisinde ilaçlar da önemli bir yer tutuyor. Uyku düzeninin yeniden sağlanması, karamsarlık, sıkıntı ve aşırı sinirliliğin yatıştırılması amacıyla değişik ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak, bu kişilerin uyuşturucu bağımlılığı yönünden taşıdıkları yatkınlık gözönüne alınarak bu tür bir soruna yol açabilecek ilaçlar olabildiğince kullanılmamaya ya da kısa süreli kullanılmaya çalışılıyor.
Travmatik Nevrozun tedavisinde dikkat edilmesi gereken bir başka nokta, eğer kişinin bedensel bir engeli yoksa en kısa zamanda görevine dönmesinin sağlanması. Çünkü, uzun süreli dinlenmeler rahatsızlığın yerleşik bir hale gelmesine neden oluyor.
'Kamyon üzerime doğru geliyor'.
Ahmet Bey, şehirlerarası yolda ağır bir trafik kazası geçirmişti. Arabayı kendisi kullanıyordu. Kazadan sonra kaldırıldığı hastanede bir hafta komada kaldı. Ön koltukta yanında oturmakta olan eşi bacaklarındaki kırıklar nedeniyle bir seri ameliyat geçirdi. Arkada oturmakta olan oğullarıysa kazayı küçük sıyrıklarla atlattı.
Aradan üç ay geçtiğinde, olayın şokunu ve yarattığı sağlık sorunlarını kısmen atlatmışlardı. Eşi koltuk deyneği kullanarak yürüyebiliyordu. Sigorta şirketi yeni bir araba vermişti. Ancak, Ahmet Bey kendisini henüz araba kullanacak gibi hissetmiyordu. Bu arada rapor süresi dolmuş ve işe gidip gelmeye başlamıştı.
Kabuslar, yaşamın eski olağan temposuna döndüğüne inanmaya başladıkları sırada ortaya çıktı. Her gece aynı rüyayı görüyor ve kan ter içinde uyanıyordu. Rüyasında, kaza anını canlı bir biçimde yeniden yaşıyor, her gece arabasıyla, tıpkı kaza sırasında olduğu gibi, üzerine doğru gelen bir kamyonla çarpışmamak için direksiyonu kırıp yolun kenarındaki hendeğe yuvarlanıyordu.
Önce uykuları bozuldu. Aynı kabusu göreceğini bile bile uykuya dalmak istemiyordu. Giderek daha sinirli oldu. Olur olmaz şeyler için öfkeleniyor, bağırıp çağırıyordu. En küçük bir gürültüyle irkiliyor, sürekli diken üstünde duruyordu.
Bu tedirgin ve sinirli hali arkadaşlarıyla da arasının açılmasına neden oldu. İş dönüşü kahveye çıkmamaya başladı. Evde yalnız başına oturup içiyor, içince kendisini daha rahat hissediyordu. Eşinin ve bir akrabasının ısrarlarıyla doktora gitmeyi kabul etti. İlk görüşmede, travmatik nevroz tanısı kondu ve ilaç tedavisine başlandı.
'Teröristler saldırıya geçti'.
Murat askerliğini Güneydoğuda yapmış, bu süre içinde bir çok operasyona katılmış, bir keresinde üzerlerine atılan bir bombayla parçalanan üç arkadaşının ölümüne tanık olmuş, ancak önemli bir ruhsal sorun yaşamamıştı. Terhisten sonra memleketine döndüğünde, askerden önce olduğu gibi, babasının ayakkabıcı dükkanında çalışmaya başladı. Bu arada evlendi ve bir çocuğu oldu.
Olay günü, bir birahanede arkadaşlarıyla oturuyorlardı. Terhisin üzerinden iki yıldan fazla bir süre geçmiş, askerlik anıları artık eskisi kadar sık konuşulmaz olmuştu. Günlük yaşam gailesine dalmış, kendine eviyle işi arasında sakin bir hayat kurmuştu. Her şey hatalı sollama yapan bir kamyonetin yol kenarındaki masalara doğru savrulmasıyla başladı. Kamyonet sonunda bir elektrik direğine çarparak durdu. Her taraf toz duman içinde kalmış, ön masalarda oturanların bazıları yaralanmıştı. Arkadaşları olayın şokunu atlattıklarında onda bir tuhaflık olduğunun farkına vardılar. Sıtma tutmuş gibi titriyor, sürekli 'teröristler saldırıya geçti' diye mırıldanıyor ve bomba atıldığını, yaralanan askerleri helikoptere taşımaları gerektiğini söylüyordu. Böyle durumlarda adet olduğu üzere, bir iki tokat atıp yüzünü yıkattılar ve korkacak bir şey olmadığını defalarca tekrarlayarak onu yatıştırmaya çalıştılar.
Murat eve döndüğünde derin bir uykuya daldı ve ertesi sabah hergün olduğu gibi kahvaltısını yapıp dükkana gitti. Ancak, huzuru bir kez kaçmış, sanki başka bir dünyada yaşamaya başlamıştı. Çatışma sırasında atılan bombanın parçaladığı kanlı bedenler gözünün önünden gitmiyor, silahların ve askeri araçların çıkardığı gürültü kulaklarında yankılanıyordu.
O gün işyerinde bir çok kişiyle tartıştı, bir müşteriyle açıkça kavga etti. En küçük bir gürültüyle aşırı derecede irkiliyor, yüreği ağzından çıkacak gibi çarpmaya başlıyordu. Akşam eve döndüğünde de rahatlayamadı. Çatışma görüntülerini giderek daha canlı ve inandırıcı bir şekilde yaşamaya başlamıştı. Kendini yere atıyor, yuvarlanıyor, bağırıp çağırıyordu. Gördükleri bu tablo karşısında korkuya kapılan yakınları tarafından bir hastanenin acil servisine götürüldü. Orada sakinleştirici bir iğne yapıldı ve travmatik nevroz tanısıyla psikiyatri bölümüne yatırıldı.