Kabe'nin Gizemi
KIBLE
DÜNYANIN MERKEZİ
Müslümanların Namaz kılarken yüzlerini döndükleri yöndeki Kâbe’nin “Kıble” olduğu, Kıblenin de “Dünyanın merkezi”ni simgelediği herkes tarafından bilinmekte, ancak Dünyanın merkezi olarak gösterilen bu kutsal yerin planının Mu kökenli olduğunu hiç kimse bilmemektedir. Kaynaklara göre iki Kıble vardır. Eski Kıble ve yeni Kıble. Kaynaklara göre, eski Kıble’nin yönü Kudüs’ken, Hz.Muhammed tarafından Mekke’deki Kabe’ye çevrilmiş (bkz. Meydan Larousse Ansiklopedi. Cilt 11. sf. 212). Bunlardan Kudüs’te olanının (İlk kıble’nin) planı soldaki şekilde görüldüğü gibiydi. İkinci Kıble (bugünkü Kıble)) Mekke’deki Kâbe’dir. Kabe’nin planı ise sağdaki şekilde görüldüğü gibidir. Her iki Kıble planının “İlahi Plan şeması”ndan alındığı, yani İlahi Plan’ın örneğine göre yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Çünkü ezoterik kaynaklara göre dünyanın merkezi daire’nin ortasına konan bir nokta ile ifade edilmekteydi.
Mekke’deki Kabe’nin yapılışında İlahi plan şemasındaki dairenin aynen muhafaza edildiği, dünyanın merkezini simgeleyen noktanın “kare küp”e dönüştürülerek İlahi plan halkalarından birinin daha devreye sokulmuş olduğu yukarıdaki resimde açık seçik görülmektedir.
Aslında Kabe’nin ne zaman ve kim tarafından yapıldığını belgeleyecek tarihi bir belge yoktur. Olamaz da. Çünkü İslamiyet’ten önce nerede olduğu bilinmeyen Kozmik bir Mabet vardı. Bu mabet İlk Kıble, yani Kabe idi. Putperest dinlerin kutsallık yükledikleri yer işte bu kozmik mabetti. İslamiyet’in doğuşundan sonra “İlahi plan” gereği Kozmik Mabedin örneği Kabe adıyla Mekke’ye yapılarak kıblenin yönü değiştirilmiş. Sonra da nerede olduğu bilinmeyen Kozmik mabedin kutsallığı ve de tüm bilgileri Kabe’ye mal edilmiştir. İşte bu yüzden eski dinler üzerinde yapılan incelemelerde İslamiyet’ten önce bu yerlere kutsallık yüklendiği sonucuna varılmaktadır
Kısacası, insanların göremeyeceği bir tarzda doğaya işlenmiş olan resim, yazı, sayı ve şekillere prototip, prototiplerin bulunduğu yere de “Kutsal Mabet” (Kozmik Mabet) denildiği. Kutsal Mabetteki prototipler (ilk örnekler), maddi ve manevi dünyalara ait bilgileri içerdiği ve sadece astral ve benzeri türlerde seyahat yapabilen seçilmiş kişiler tarafından görülebildiği. Bu kişilerin Kozmik mabetteki İlahi Plan modelini Kâbe’ye, diğer şekilleri de Piramit, Kilise, Cami gibi tapınaklarda örnek olarak kullandıkları. Böylece Allah’ın Hz.Musa’ya “Bak, her şeyi dağda sana gösterdiğim örneklerine göre yapacaksın.” (İbranilere Bap 8/5) buyruğunu yerine getirdikleri, ve bu olayı üstü kapalı olarak din, mitoloji, efsane ve destanlara serpiştirdikleri artık bilinmektedir.
KÂBE
Kabe hakkında anlatılanlar: “Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor. (şöyle diyorlardı) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur: Şüphesiz sen işitensin, bilensin”.
(Kuran’daki açıklama) “Kabenin yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz.Adem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru yürürler. Kabenin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Hz.Adem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz.Adem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz.Şit zamanında kaybolur, yerine bir taş kalır. Bunun üzerine Hz.Şit, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bir bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün Haceri Esvet diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır. Hz.İbrahim Allah’ın emri ile Kabe’nin bulunduğu yere gider. Oğlu İsmail, annesi ile birlikte orada iskan eder. Sonra İsmail ile beraber Kabe’nin yerini kazar. Hz.Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kabe’yi inşa eder. Ayette “Beytullah’ın temellerini yükseltiyor” cümlesi bunu ifade eder.” (Sure 2. Ayet 127)
“Kabe’nin ne zaman ve kimler tarafından, hangi amaçla yapıldığı bilinmemektedir. Ortaya atılan söylentiler, efsane masal veya zamanla bu nitelikleri kazanmış, gerçek kaynaklarından uzaklaşmış, tarih belgeleriyle ispat edilemeyen birer düşünceden öteye geçmemektedir. İslam dininin doğuşundan çok önceki çağlarda, buranın kutsal bir yer olduğu, putperest dinlerin yaygın bulunduğu çağlarda yaşayan insanlar tarafından buraya bazı kutsallıklar yükletildiği, eski dinler üzerinde yapılan incelemelerden anlaşılmaktadır.
Bir söylenceye göre, İslamlıktan kısa bir süre önce Kabe’yi tütsüleyen bir kadın, elinde olmadan binayı tutuşturmuş, tahta olan yapı kısa bir sürede yanmıştır. Bu yangından sonra, Kabe yeniden yapılmış, hatta Cidde’de karaya oturmuş bir Bizans gemisinin kerestesi binanın yapımında kullanılmıştır. Gene bir söylentiye göre de binanın üstü açıktı.
Kabe’nin yapılması için Tanrı’nın İbrahim’i görevlendirdiği söylenir. İbrahim, Sakina’nın kılavuzluğu altında Arabistan’a gelir, iki başlı bir yılan veya kasırga olarak nitelenen Sakina, Kabe’nin bulunduğu yere gelince durur, temellerin çevresine sarılarak, yapıyı kendi üzerine kurmasını söyler. İbrahim onun gölgesi üzerine Kabe’ yi yapmaya başlar. İsmail kendisine yardım eder. Yapıda kullanılması gereken taşları beş veya yedi dağdan, Hira, Lübnan, Zeytin dağı, El Cebelul Ahmer adlı dağlardan taşır. Bina yükseldikçe, bugün “Makamı İbrahim” denen ve üzerinde ayak izleri bulunan taşın üzerine çıkar, o taşı yapı iskelesi olarak kullanarak binayı bitirir. Sonra da Nuh tufanından beri Ebu Kubeys’te saklanan ve o zaman beyazken cahiliye çağındaki dinsiz, günaha batmış insanların dokunmalarıyla kararan Haceri Esved’i Cebrail ona getirir. Haceri esved Kabe’ye konur.
Bir başka görüşe göre, Kabe’nin temellerini atan Adem’dir. Adem cennetten kovulduktan sonra yeryüzüne çıkarak Mekke’ye gelir. Cebrail yedi kat yerin altında kanadıyla Kabe’nin temelini çıkarır, melekler de Lübnan, Zeytin dağı, Cudi, Hira ve Sina’dan kayalar yuvarlayınca açılan temeller dolar. Tanrı, Adem’in barınması için cennetten, kırmızı yakuttan yapılmış bir çadır ile beyaz yakuttan olan Haceriesvedi gönderir. Sonradan kararan Haceriesved, Adem’in iskemlesidir. Başlangıçta Haceriesved bir melekti. Tanrı ona kıyamet günü dil verecek insanlar için tanıklık ettirecektir.” (Bkz. Meydan Larousse Cilt 10. syf.320)
Kabe hakkında anlatılanların hepsinde doğruyu yansıtan taraflar olduğu ve birbirlerini tamamladıkları görülüyor. Kabe’nin temellerinin beş veya yedi dağdan yuvarlanan taşlarla kapatıldığı rivayeti, olayın hem sembolik hem de evrensel olduğunu ortaya koymaktadır.
Bana göre Kabe’nin temelini Hz.Adem atmış olamaz. Çünkü, Hz.Adem topraktan yaratılmıştı (yapılmıştı). Yani Hz.Adem, kutsal dağda (cennet ve cehennemin de sembolik olarak bulunduğu yerde) topraktan yapılmış cansız bir bedendir. Bu beden ile, dağda bulunan diğer nişanlar, Allah tarafından Hz.Musa’ya gösterilen örneklerdir. Bu yüzden, topraktan yapılmış olan Hz.Adem’in Kabe’nin temelini atmış olamayacağı ortadadır.
Kabe’nin bir yılan (veya bir Yılanın gölgesi) üzerine yapıldığı anlatısı doğrudur. Ancak, bu yılan da canlı bir yılan değil, yılan görüntüsü verilmiş olan bir yerdir. Bu yılan, mitolojik tasvirlerden tanıdığımız dünyayı çevreleyerek kuyruğunu ısıran yılan olsa gerek. Demek ki, Sakina isimli bir yılanın oluşturmuş oluşturduğu dairenin üstene, dört köşeli Kabe (kare şeklinde), inşa edilmiş.
Dairenin içine dört köşeli Kutsal bir binanın (Kabe) yapılmış olduğunun anlatılması, Roma’nın efsanevi kurucusu Romülüs’ün (Janus) aşağıdaki planını hatırlatmaktadır:
“Romülüs, Roma kentinin taslağını, bir daire ile dört köşeli bir kare olarak çizmiş, ikisinin birlikteliğini “Kutsal Merkez” ve Kutsal kentin, Kozmik Mabedin planı olarak göstermiş.” (Bkz. Piramitler. syf. 42)
Görüldüğü gibi, Romülüs’ün planı, Kabe’nin yapılışı hakkındaki rivayetlerle tam olarak uyuşmaktadır.
Kabe’nin eskiden üstünün açık olduğu söylencesi de doğrudur ve yaratılıştan bu yana üstü hiç kapatılmamış, daha doğrusu kapatılamamıştır. Çünkü Hakiki Kabenin yeri, Ahit sandığının bulunduğu yerdir ve halen üstü açıktır.
Kabe’nin, Bizans gemisinden alınan tahtalardan yapıldığı rivayetleri doğru olamaz. Çünkü hakiki Kabe, Nuh’un gemisinin yani cennet ve cehennemin bulunduğu yerdedir. Hz.Adem, Cennetten kovulduktan sonra, tavaf ederek Allah’a ibadet ettiği Haceriesved taşı da, Hz.İbrahim’in ayak izi de, Ahit sandığının olduğu yerdedir.
Kutsal dağda çekmiş olduğum fotoğraflarda tespit ettiğim görüntüler, Mekke’deki Kabe’nin, Kutsal dağdaki örneğine göre, sonradan yapılarak kutsallık yüklendiğini ortaya koyuyor.
Kozmik Mabet (İlk Kıble) Bu tespitimin doğruluğunu ispatlayacak olan bir başka kanıt da, Kuran’da bahsi geçen “Safa ile Merve” tepeleridir.
Safa ve Merve
“Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah’ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah’ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir.”
(Kuran’daki açıklama) “Safa ile Merve, Kabe’nin doğu tarafında iki tepenin adıdır. Hacer validemiz Hz.İsmail için su ararken bu iki tepe arasında yedi defa koşmuştur. Bugün Hac ve umre için Beytullah’ı ziyaret ve tavaf edenler, aynı zamanda Safa ile Merve arasında Sa’yetmekte (gelip gitmekte) günah yoktur, denilmiştir. Çünkü cahiliye devrinde her iki tepede de birer put vardı. Her ne kadar İslam bu putları kaldırmışsa da bazı kimselerin içinde bir şüphe kaldı. İşte yukarıdaki ayetle bu şüphe tamamen giderilmiş oldu.” (Sure 2. Ayet. 158)
Yukarıdaki ayette, Safa ve Merve’nin Allah’ın koyduğu nişanlardan olduğu belirtilmiş, ancak bunların ne tür nişanlar oldukları hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Kuran’daki açıklamada, İslam’dan önce buradaki her iki tepede de birer put olduğu, daha sonra bu putların kaldırıldığı, böylece bazı kimselerin şüphelerinin giderilmiş olduğu anlatılmaktadır.
Bu ayetin yanlış tefsir edilmiş olduğu hem Kutsal dağdaki görüntülerden hem de kuran’daki başka ayetlerden anlaşılmaktadır. Bakınız, Kuran da bu putlar hakkında ne yazıyor:
“Allah’a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım.” (Sure 21. Ayet 57)
“Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların en büyüğünü bıraktı: belki ona müracaat ederler diye.” (Sure 21. Ayet 58)
21. Surenin 58’ci ayetinde, putların en büyüğünün kırılmayıp, sağlam bırakıldığı net bir şekilde belirtilmişken, ayetin bu şekilde yorumlanmış olmasına şaşmamak mümkün değil.
Hz.İbrahim’in, belki ilerde ona müracaat ederler diye kırmayıp, sağlam bıraktığı bu put, hakiki Kabe’nin yerini ispat edecek olan delillerden biridir. Bu delil, diğer delillerle birlikte halen Kutsal dağda bulunmaktadır ve artık o puta müracaat etme zamanı gelmiştir.
|