Şifayı Yüreğinde Ara
KİTABIN ADI Şifayı Yüreğinde Ara
KİTABIN YAZARI Dr. Mehmet ÖZ, Ron Arias ve Lisa Öz
KİTABIN ÖZETİ :
Dr. Mehmet ÖZ, Batının en üstün allopatik tedavi yöntemlerini (ilaçlarla cerrahiyi) bir kâşifin açık fikirliliği ve titizliliğiyle araştıran, sağlık ve şifayı kavuşturmak için alternatif yaklaşımlarıyla bütünleştiren bir doktordur.
Kalp bir anlamda pompadır ve teknik düzeyde ele alınması gerekir. Bununla birlikte, kalplerimiz sadece basit birer pompa değillerdir. Gerçek bir doktor da sadece bir tesisatçı ya da bir makinist değildir. Bizim bir duygusal kalbimiz, bir psikolojik kalbimiz bir de ruhsal kalbimiz vardır. Duygusal ve ruhsal kalp açılmaya başladığı zaman sıra fiziksel incelemede şiddetli bazı kalp damar hastalıklarında bile yiyecek rejimi ve yaşam biçiminde yapılan önemli değişiklerin hastalığı gerilettiği görülmüştür.
Tamamlayıcı tedavi olarak tanımlanabilecek alternatif yöntemler bütünü basit yoga, gerileme ve gevşeme hareketleri, meditasyon, müzik, güzel kokularla terapi ve teropatik dokunuş- şifacının ellerinin vücudunu birkaç santim yukarısında dolaştığı ve deriye hiç dokunmadığı “enerji” ile tedavi- gibi eski yaklaşımları kapsar.
Kalp nakli hastalarının karşı karşıya bulundukları sorunlardan biri, verici kalbini bekleme süresinin çoğu kez kestirilememesinin yol açtığı sinir bozucu durumdur. Bekleyiş, çaresizlik ve hastane dekoru, hastaların umutsuzluk ve endişe duymaları ile kederli bir ruh hali içinde bulunmaları sonucunu doğurur.
Hastaların tamamlayıcı terapi bileşimlerinde farklılık göstermeleri kaçınılmazdır. Bazıları bir ikisini isterken bazıları da hepsini isterler. Bazıları ise bu tür terapilerin tümünü reddeder, duaya yada sadece kendi tahammüllerine güvenirler. En üzücüleri de yaşam mücadelesinden tamamıyla vazgeçip bir sessizlik ve karamsarlık kabuğuna çekilenlerdir.
Güneş dünya için nasıl bir hayat kaynağı ve gündüz- gece düzenleyicisi ise kalbin rolü de vücutta aynen budur. Dokularımızı kanla besler, ritmimizi yönlendirir. Hayatın fiziksel kaynağıdır kalp. Bazıları da kalbin aynı zamanda ruhun kaynağı olduğunu söyler. Kalbe insan duygularının merkezi gözüyle bakılır. Korku, cesaret, aşk ve nefret kalpten doğar. Bir kalp hafif de olabilir, ağırlaşabilir de, sızlayabilir, mutlulukla dolabilir, karanlık da olabilir, temiz de. Açık kalpler vardır, cesur kalpler, vahşi kalpler kanayan kalpler...
Çoğu insanlar, bedensel, zihinsel veya ahlaksal olarak potansiyel benliklerinin çok sınırlı bir bölümünde yaşarlar.
William JAMES
Günümüzde şiddetli kalp hastaları LVAD (Sol Karıncık Destek Aygıtı) adı verilen güvenilir bir mekanik pompayla aylar sonra yeni bir kalp bulunana kadar hayatta kalabiliyor. Ancak LVAD’ lı hastalar ölümün gölgesini belki başka hastalardan daha fazla hissederler. Ameliyat masasına bir kalp nakli için değil geçici bir çözüm için yatarlar. Yapay olarak hayatta tutulduklarını bilmek dahi bazı hastaları bir nevroz derecesinde korku ve kasvetin eşiğine getirir.
Muhakkak olan bir şey var ki o, sevginin yankılanmasıdır. Sevgi, öfke veya endişe gibi- belirgin sinir iletkenlerinde hormonlarda ve beyinde, kandaki çeşitli kimyasal maddelerde dalgalanmalar oluşturmaktadır. Bu gibi duygular sanki niçin- düşünce veya dua biçiminde- vücudun ötesine, etrafımıza ve uzaklara uzanmasın! Hayatın maddi dünyadan türetilmiş, salt mantığa dayalı açıklamaları hiçbir zaman yeterli olmayacaktır; Vizyonumuzu varlığın başka boyutlarını kapsayacak biçimde genişletmeliyiz.
Dünyayı bir kum zerresinde görmek,
Ve cenneti de yabani bir çiçekte,
Sınırsızlığı avucunuzda tutmak,
Sonsuzluğu da bir saatin içinde.
William BLAKE
Çoğu kalp hastaları aylarca hastanede kalmak zorunda oldukları için, şiddetli bir depresyona maruz kalırlar. Bu depresyon, onlar için öldürücü bir tehlike taşımaktadır. Bu depresyonla kalp hastaları arasında, nedeni tam olarak bilinmeyen bir bağlantı olduğu araştırmalar sonucu ortaya koyulmuştur. Bunu bir örnekle açıklayalım. Harry ve Nigel, her ikisi de aşağı yukarı umutsuz vakaydılar. İkisi de ellili yaşlarında, ikisinin kalbi de fena şekilde arızalı, ikisi de benzer anlamlı ameliyat sonrası güçlüklerle karşılaştılar. Sonuçta Nigel öldü, Harry yaşadı. Harry bazı bakımlardan Nigel’ den daha kötü durumdaydı. Harry’ nin sakatlanmış kalbi, beyninin fonksiyonlarını haftalarca eksiltmişti. Buna rağmen Harry geri dönmüştü.
İki olay arasındaki tek büyük fark, moral farkıydı. Harry’ nin yanında kocasının aklına ve belleğine kavuşması için bir şeyler yapacağına dair güvenini hiç kaybetmeyen eşi Sandy vardı. Bunu tıbbi açıdan değil, içinden biliyordu. Nigel’ in ise kimsesi yoktu. Bu kadar yalnız olmasaydı, Nigel yaşayabilirdi. Duygusal bir arkadaşlığa moral verici konuşmalara, yaşama iradesini körükleyecek birine sonsuz bir ihtiyacı vardı. Onu sakinleştirip avutacak, elini tutacak ya da onu cesaretlendirecek hiç kimse olmayınca kendini iyileştirmeyi sağlayacak gücü nasıl seferber edebilirdi?
Bir aile bireyinin ölümünün bir yakın akrabanın ölümüne yol açabileceğini hepimiz biliriz. Kalbiyle diğer organları iflasın eşiğinde olan 82 yaşındaki adam artık ölmek istediğini söyleyince ellinden fazla yıl evli bulunduğu 70’ li yaşlardaki karısı perişan olur. Doktor onu biraz sakinleştirir. Ancak bürodan çıkar çıkmaz kadın fenalaşarak koridorda kendini kaybeder. Zor bir ameliyata aday olan adamın niçin ölmek üzere olduğu belli değildi. Belli olan “adamın ölmek istemesiydi. Bitkin bir halde “ ben bittim, daha fazla dayanamam, artık ölmek istiyorum “ diye fısıldayarak yineledi ve öldü. Görünürde sağlıklı olan sevgi dolu karısı da kısa bir süre sonra onu yani kocasını izledi. Bu durum özellikle hem mecazi anlamda hem de gerçekten birbirleri olmadan yaşayamayan insanlar arasında sıkça görülmüş bir olaydır.
Depresyonu, sigarayı, fazla kiloluğu ve hareketsizliği kalp hastalığına bağlayan bir çok incelemeler bir yana, araştırmalar, arkadaşlıkların, işlerini belirli çalışma günlerinin ve gün içindeki zamanın kalp krizini oluşturmakta rol oynadığına dair inandırıcı veriler sağlamaktaydı. Tedavi edilmekte olan 2.254 kalp hastasının on yıllık bir süre içindeki incelemeleri sonucunda, ölümle sonuçlanan kalp krizlerin haftanın diğer günlerine oranla Pazartesi ve cumartesileri daha sık görüldüğünü ortaya koymuştur. Araştırmacılar, Pazartesi ile cumartesilerin, özellikle erkekler için, çalışma olsun, dinlence olsun yeni bir programa ayak uydurmanın gerektiği günler olduğunu izah etmişlerdir. Görünüşe bakılırsa, iş ya da ev işleri, hobiler ve toplumsal yükümlülüklerle dolu bir hafta sonuna başlamanın stresi, bir kalp krizine zemin hazırlayabilir.
Birisinin elini sıkmanın, kucaklamanın, öpmenin kalbe yararlı olması olası, kesin sinirsel ve hormonal sonuçları vardır. Endişe veya öfke solunumumuzu etkileyebilir, kaslarımızı gerebilir, bizi terletebilir, kalbimizi yarıştırabilir ve göz bebeklerimizi genişletebilir. Bunun tam tersine, biriyle kucaklaşmak ise solunumumuzu düzenler kaslarımızı rahatlatabilir, kalbimizin atışlarını yavaşlatabilir ve bakışımızı yumuşatabilir.
Batıda bile bazı dişçi ve doktorlar diş çekerken ya da bazı küçük ameliyatlarda hastalarının acıyı algılamasını bloke etmek için yüzyıllar boyunca hipnozu kullanmışlardır. Hipnoz kelimesi Yunanlıların uyku tanrısı Hypnos’ un adından türetilmiştir. Fakat uyuyan kişinin aksine hipnoz durumundaki kişi tetikte olup hareketlerinin kontrolünü elinde tutmaktadır. Hipnotize edilmiş kişi, analitik, yani çözümsel düşünceden sinestetik, yani duyumsal düşünceye geçiş yapmaktadır. Bu da aklın mantıktan çok, duyulara ve duygulara bağımlı olması anlamına gelmektedir. Hipnozun etkilerini bir örnekle izah edelim;
Joe hemen açık kalp müdahalesi için ameliyat masasına yatması gereken 45 yaşında biri. Ameliyattan önce hipnoz seanslarına tabi tutulup ameliyat esnasında da bu seansları içeren kasetleri dinler. Ameliyattan sonraki iki saatin içinde hiçbir aksaklık olmadan kendine gelir. Bir gün sonra da yoğun bakım servisinden ayrılır. Kendi kendine hipnoz sayesinde tansiyonu ve kalbin çalışmasını normalde tutacak kadar sakinleşmiş, fazladan kalp ilacı ve ağrılarını kontrol altında tutmak için morfine ihtiyaç duymamıştı. Böylesine radikal bir ameliyat geçiren hastalar için müdahalenin 10-18 saat sonrasına kadar solunum gerekirken Joe’ nun kimin hemen çıkarılması mümkün olmuştu. Dört gün sonra da evine dönebilecek kadar iyileşmişti. Göğsünün ardına kadar açılmasından sonra bir hasta nasıl bu kadar çabuk toparlanabilirdi? Farkı sağlayan joe’ nun kafaca hazırlanması oluşmuştu. Hastaneye yatmasıyla ameliyat arasında geçen 48 saat içinde her şeyi başkalarından bekleyen bir alıcı olmaktan çıkarak aktif bir yapıcıya dönmüş ve bu savaşı kazanmıştı.
Egoyu aşmak, bireysel iradeye boyun eğdirmek en önemli dinlerin çoğunun ana ilkesidir. Buda’nın dediği gibi savaş alanında bin kere bin adamı yense de, kendi kendini yenen en soylu cengaverdir. Maddi dünyadan başka bir şeye inanmazsak kendi bilincimizin darlığının kurbanı oluruz. Sıradanlıkların içinde hapis olmuş kurbanlar.......
Duygular vücuda aittir, beyne değil Korku, öfke, aşk ve acı vücutta gelişir. Çok fazla bastırılmış öfkenin sonucu depresyon ve hastalıktır. Öfke kalbi en fazla etkileyen duygudur.
Hayat bir mum gibidir.
Ruh, göklere doğru uzanan alevdir;
Fitil bizi aşağıya hapseden vücuttur.
Rebbe Menachem SCHNEERSON
Hastalıktan kaçmak için daha az yiyin
Daha uzun yaşamak için her şeyi dert etmeyin.
Çin ATASÖZÜ
İnsan başkalarından öğrenir,
Ama kendi düşünmezse ne yapacağını şaşırır.
Öte yandan, insan düşünür,
Ama başkalarından öğrenmezse yaşamını tehlikeye atar.
Konfüçyüs, Seçme Eserler ll.