Coldplay
Coldplay üyeleri
meslek yaşamlarının hiç bir döneminde en beğenilen rock’n’roll topluluklarından biri olma niyetini taşımamış olsalar da ortaya koydukları çalışmalar sayesinde dinleyicileri tarafından böyle bir sıfatla onurlandırıldılar. İlk rock ezgileri 2000 yılı boyunca listeleri sallarken
onlar için bu durum gerçeğe dönüşen bir hayal
bir beklenti değildi. Hedefleri sadece iyi müzik yapıyor olmaktı.
Mikrofonda ve piyanoda Chris Martin
gitarda Jon Buckland
davulda Will Champion ve bas gitarda Guy Berryman’den oluşan kadrosuyla bu genç dörtlü Londra Ünversitesi’ndeyken biraz eğlenmek için zaman zaman bir araya gelip müzik yapıyorlardı. Hepsi de ilk gençlik yıllarından beri bir çalgı çalıyordu ve Bob Dylan
The Stone Roses
Neil Young ve My Bloody Valentine gibi isimlerin eserlerinden etkilenmişlerdi.
Ülkelerinin değişen rock müzik sahnesinde etkin bir rol oynayacakları
hatta önderlerinden biri olacakları akıllarının ucundan bile geçmemişti. Dörtlünün üyelerinin hepsi de müzikle uğraşmalarını teşvik eden
onları bu konuda destekleyen
işçi ebeveynlerin çocukları olarak orta halli
sıradan mahallelerden gelmişlerdi. Beş kardeşin en büyüğü olan Martin küçük bir çocuktu piyanoyla tanıştığında. 15 yaşlarında yakın çevredeki topluluklarla birlikte çalmaya ve Tom Waits’in dizelerinde teselli bulmaya başlamıştı. Buckland ise Jimi Hendrix ve Eric Clapton gibi gitarın ustalarının yaptıklarına merak salmıştı
11 yaşına geldiğinde gitar çalabiliyordu. İskoçya’nın yerlilerinden gelen Berryman da rock müzikten ziyade funk’a hevesliydi
o da bas gitarı eline almıştı. Çok sayıda çalgı çalabilen Champion ise Coldplay’a gelene kadar davulcu olmayı kafasına koymamıştı. Arkadaşlarına gitarı
bas gitarı
flütüyle eşlik etti bir süre
ancak topluluk resmiyet kazandığında vurmalıları tercih etti.
Travis gibi dokunaklı
Jeff Buckley gibi duygusal
ve ilk çıktıkları zamanki Oasis kadar taze idi Coldplay
bu özellikleriyle basın ve müzikseverlerin uğruna methiyeler düzmesi için son derece uygundu. İlk kez Manchester’da
sözleşmesiz toplulukların sahne aldığı bir festivalde boy gösterdiler. Çok geçmeden "The Safety" geldi
bir sene sonra Fierce Panda etiketiyle "The Brothers and Sisters" çalışması müzikseverlerle buluştu. İki çalışma da sadece 500 adet basıldı. Tatlı ezgileri ve baygın sözleri onlara bir sözleşme sağladı; 1999 Nisan’ında Parlophone ile anlaştılar
sınırlı sayıda basılan "Blue Room" aynı yılın güzünde piyasaya çıktı.
Basit müzikleri
cana yakın kişilikleri sayesinde
basın-yayın organlarının sevecen tasdikleriyle bu dörtlü ikinci Travis diye de nitelendirilebilecek bir konuma sahip oldu. 2000 yılının baharında iki çalışma daha
"Shiver" ve "Yellow" geldi. 2000 yılının Kasım ayında çıkan ve topluluğa Mercury Müzik Ödülü adaylığı da kazandıran ilk uzun kayıtları "Parachutes" ABD’de de piyasaya sürüldü; bir ay sonra ABC televizyon kanalının tüm tanıtımlarında müzik olarak "Yellow" kullanılır olmuştu. Topluluğun etrafındaki bu destek ve iyimser hava 2001 yılnda da sürdü
Brit Ödülleri’ne üç dalda aday gösterildiler
Şubat ayında ABD’de çıkacakları on günlük turnenin biletleri de yok sattı.
Turne esnasında dağılacakları yönünde söylentilerin yanı sıra Martin’in üşütüp rahatsızlanması
sesinin kısılması gibi keyiflerini kaçıran bazı gelişmeler de yaşandı. Turnenin kimi ayaklarını ve bir Avrupa turnesini iptal etmek durumunda kaldılar. Söylentiler bir yana
Coldplay müzisyenleri 2001 yazında da çalmaya devam ettiler ve ikinci 45’likleri "Trouble" ile yeniden müzikseverlerin karşısına çıktılar.
Sonbahara doğru yeniden stüdyonun yolunu tuttular
ikinci albümleri "A Rush of Blood to the Head" 2002’nin Ağustos’unda son albümleri olacağına dair söylentilerle beraber çıktı. Kısa zamanda büyük beğeni toplayan ve önemli başarılara imza atan Coldplay üyelerinin bir daha aynı parlak günleri yaşayamayacaklarını düşünmeleri nedeniyle daha fazla beraber müzik yapmama kararı alabilecekleri de kulaktan kulağa yayılan söylentiler arasında.