Konu: Tohumlar

Tekil Mesaj gösterimi
  #15  
Alt 31 December 2008, 17:55
ceyLin ceyLin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Senior Member
 
Kayıt Tarihi: 21 September 2008
Mesajlar: 15,180
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Tohumlar

Tohumlarını başkalarına taşıtarak dağıtan bitkilerOtların içinde yürüdüğünüzde giysinize takılan, köpeğinizin tüylerine yapışan tohumlar bu taşınma işlemi için tasarlanmış özel yapılara sahiptir. İğneler, çengeller, olta ve dikenler bu bitkilerin hareket eden cisimlere yapışmasını sağlayan yapılardan birkaçıdır. Bazı türlerde ise bunların yerine dikkat çekici koku, renk ya da lezzete sahip meyveler vardır. Bu meyveler hayvanları cezbedebilmek, tohumları taşımalarını sağlamak için süslenerek dizayn edilmiş gibidirler. Renk, koku, şekil ve sunuş bakımından kusursuzdurlar. Şeker, su, enerji ve mineral tuzlar bakımından zengin olan meyveler hayvanlar için her yönden caziptir. Bu meyveleri yiyen hayvanlar tohumların açığa çıkmasını sağlayarak bitkilerin çoğalmasına büyük yardımda bulunmuş olurlar. Bu sayede söz konusu bitkiler taşıyıcılar vasıtasıyla çok geniş alanlara dağılabilirler.


6 veya 7 cm boyutlarında olan Ibicella lutea (Martynia lutea)'nın meyvesinin yandaki resimde görüldüğü gibi iki tane caydırıcı görüntüye sahip çengeli vardır. Bu, bitki için iyi bir korunma sağlar çünkü çengeller sayesinde hiçbir hayvan bu meyveyi yemeye cesaret edemez. Meksika çalılıklarında yetişen bu tohumlar, çengellerini kullanarak yakınlarından geçen hayvanların ayaklarına takılır ve bu şekilde yer değiştirirler. (Grains de Vie, s.45)


Borneo'da yetişen boğazlayan türü incir ağacı, bir tür yabanarısı ile ortak bir yaşam sürdürür. İncir, yabanarılarının yumurtaları için güvenli bir barınaktır. Buna karşılık yabanarıları da polenlerini taşıyarak incirin döllenmesine yardımcı olurlar. İncirin olgunlaşması ile birlikte incirin içine bırakılmış olan yabanarısı larvaları da olgunlaşır. Haftalar sonra yumurtalardan kanatsız ve kör olan erkek yabanarıları çıkar.




Erkek arılar çiçeğin dişi organının duvarlarını açarak içeriye girer ve burada bulunan dişi yabanarısı ile çiftleşirler. Erkek yabanarısının kısa hayatındaki son görevi eşi için bir çıkış tüneli açmaktır. Erkekler genellikle yüzeye çıkar çıkmaz ölür. Hamile dişi yabanarısı yumurtalarını bıraktığı incirin içinde bulunan erkek çiçekten aldığı polenleri taşıyarak zincire başlar.

Bulunduğu ağaçtan başka bir tanesine doğru uçarak, olgunlaşmamış incirin alt kısmındaki dişi organın bulunduğu yere girer. İncirin içindeki labirentler boyunca ilerler. Yumurtalığının ulaştığı her çiçeğin dişi organına bir yumurtasını bırakır ve çiçeğin polenlerini her yere sürer. Dişi yabanarısı da erkek gibi görevini tamamladığında ölür. Bir süre sonra dişi yabanarısının bıraktığı yumurtalardan yeni yabanarıları çıkar. Bunlar da polenlerle kaplı olarak daha önce erkek yabanarısı tarafından açılan tünelden dışarı çıkarlar. Ve üreme zincirine devam etmek için başka bir incire geçerler. (National Geographic, Nisan1 1997 s.41) Yabanarısının böyle bir yöntemi kendi kendine bulması, kendi iradesiyle bu zinciri oluşturmaya karar vermesi ve bunu iğerlerine öğretmesi imkansızdır. İncirin üreme sisteminin yabanarısı ile ortak yaşayacak şekilde özel olarak tasarlandığı son derece açıktır. Bu da sistemin Allah tarafından yaratıldığını ve arıların Allah'ın ilhamı ile hareket ettiklerini bir kez daha gösterir.

Karıncalar ve tohumlar arasındaki uyumlu ilişki

Biraz önce de belirttiğimiz gibi, bazı bitkilerin üremeleri hayvanlara bağlıdır çünkü tohumları hayvanlar tarafından taşınır. Bu dağıtım şekli hayvanlar ve bitkiler arasında dikkat çekici bir birlikteliğin ve uyumun var olduğunu gösterir. Örnek olarak çevresi yağlı, yenilebilir bir dokuyla kaplı olan bir tohumu ele alalım. İlk bakışta alelade gelebilecek bu yağlı doku, gerçekte bitkinin neslinin devamlılığı açısından çok önemli bir detaydır. Çünkü bu özellik karıncaların söz konusu bitkiye ilgi duymasına sebep olmaktadır. Bu bitkilerin üremesi pek çok bitkiden farklı olarak karıncalar vasıtasıyla gerçekleşir. Hemen her bitkide olduğu gibi bu türün tohumunun da filizlenebilmesi için toprağın altına girmesi gerekmektedir. Ayrıca tohumun iç kısmında bulunan ve filizlenmeyi gerçekleştirecek olan bölümün de açığa çıkması gerekmektedir. Bitki bu ihtiyaçlarını kendisi karşılayamaz ama bunları onun için yapan karıncalar vardır.

Bu bitkilerin tohumlarındaki yağlı doku, taşıyıcı karıncalar için çok cazip bir yiyecektir. Karıncalar bunları büyük bir istekle toplayıp yuvalarına taşırlar. Böylece ilk aşamada hiç bilmeden tohumu toprağın altına gömmüş olurlar. Bundan sonra bitki için önemli olan ikinci bölüm başlamaktadır. Karıncalar binbir zahmetle tohumları yuvalarına taşımalarına rağmen sadece kabuğunu yer, etli iç kısmını bırakırlar. Bu sayede hem karınca besin elde etmiş, hem de bitkinin üremesini sağlayacak bölüm toprak altına inmiş olur.
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]Peki karınca ve tohum arasındaki bu uyum nasıl ortaya çıkmıştır?


Karıncanın bunu bilinçli olarak yaptığı yani bitkinin üremesi için neyin gerekli olduğunu bildiği ve buna göre hareket ettiği gibi bir düşünce elbette ki mantıken kabul edilemez. Ya da karıncanın bir gün tesadüfen tohumu keşfettiği, bunu toprağın altına götürüp yediği, sonra da buradan bir bitkinin çıktığını görüp bu işlemi devam ettirdiği, çevresindeki karıncalara bunu öğrettiği, kendinden sonraki nesillere de bir şekilde bunu yapmaları gerektiğini haber verdiği gibi bir tez öne sürmek de elbette ki akılcılıktan ve bilimsellikten tamamen uzak olacaktır.

Bitkinin de üremek için bu karınca türünün hoşuna gidecek özellikleri bir şekilde öğrendiği ve tohumunu bu özelliklere uygun hale getirdiği, karıncayla aynı ortamda bulunmayı ayarladığı gibi bir iddia da bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmayan bir safsata olmaktan öteye gidemeyecektir. Bu uyumun özel olarak ayarlanmış olması şarttır.
Çünkü yeryüzündeki bu bitkiye ait ilk tohum, üreyebilmek için başka bir mekanizmaya sahip değildi. Ve eğer karıncaların ilgisini çekemeseydi şu an bir varlığının olması da söz konusu olamayacaktı. (Üstelik karıncalar var olmasa hiçbir şekilde yaşama ihtimalleri olmayacaktı.) Ama bu bitki vardır ve bu durumun bize gösterdiği gerçek de açıkça ortadadır. Bu kusursuz uyumu sağlayan şuur ne karıncaya ne de bitkiye aittir. Bu şuurun kaynağı, her iki canlının sahip oldukları özelliklerden haberdar olan, bu canlıları birbirlerine uyumlu şekilde yaratan üstün bir sahibi olan Allah'tır. Allah her canlının Kendisi'ne boyun eğmiş olduğunu bir ayetinde şöyle bildirmektedir:

"Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar." (Rum Suresi, 26)
Alıntı ile Cevapla