Tekil Mesaj gösterimi
  #9  
Alt 3 January 2009, 12:37
HaZzAn HaZzAn isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Banned
 
Kayıt Tarihi: 26 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Hukuk Sözlüğü

I-i


ıskat: düşürme; hükümden düşürme; yok etme; iptal

ıslah: düzeltme; davada tarafça düzeltme; iyileştirme; iyi bir hale getirme

ıslahât: düzeltme veya iyileştirme işleri

ıstılâh: terim

ıtlâk: salıverme; koyuverme; boşamak; demek; denilmek; tabir

ıttılâ: öğrenme; bilgilenme; haberdar olma; tanıma

ızrar: zarar verme; zarara sokma

ıztırâr: zorunluluk; çaresizlik

iade : geri verme; geri çevirme; eski duruma getirme

iade-i muhakeme : yargılamanın yenilenmesi

iaşe :yaşatma; besleme; geçinme

ibâre : deyiş; cümle; paragraf; bir bölüm söz

ibhâm: kapalı bırakma; açıklamama; belli etmeme; gizli kapaklı tutma

ibka : devamlı sürekli kılma; yerinde bırakma

ibra : aklanma; temize çıkma; aklama; temize çıkarma Alacaklının borçlusunda bulunan alacağından tamamen veya kısmen vazgeçmesi

ibraz: gösterme; meydana çıkarma; sunma

ibtida: başlama; başlangıç; ilkin; en önce; başta

icâb : gerekme; gerek; bir sözleşme için ilk söylenen söz

icabet etme: uyma

icbar: zorlamak

icabı hal: durumun gereği

icar: kiraya verme; kiraya verilme

icâre-i müeccele: sonradan alınacak kira

icareteynli vakıf: ivedili ve süreye bağlı kira sözleşmesi olan vakıf mallar

icazet : izin; ruhsat diploma

icâzet-i lâhika: bir kimsenin izni olmadığı haldeyapıldıktan sonra bir şeyi kabul etmesi ve onaylaması:

icbar etme: zorlama

icmâl : kısaltma; özetleme; öz; özet genel toplamı

icra tetkik mercii: İcra-İflas dairesinin üzerinde olup icra-iflas işlemlerinin doğru ve kanuna uygun olup olmadığını denetleyen ve ayrıca kanunun kendisine verdiği dava ve işleri gören özel mahkeme.

İcra Vekilleri Heyeti : Bakanlar Kurulu

içtihad: özel görüş; anlayış; kavrayış

içtima: toplanma; toplantı; bir araya gelme

içtimaî: sosyal; toplumsal

içtinap : kaçınma; çekinme

idame : devam ettirme; sürdürme

idâre-i husûsiyye : il özel idaresi

ifa: ödeme; yerine getirme; bir işi yapma; edim

ifadat: sözler

ifade: anlatma; anlatış; anlatım

ifham: anlatma; anlatılma; bildirme; bildirilme

ifrağ: bir durumdan başka bir duruma sokma

iflas: Borcunu ödemeyen veya ödemelerini tatil eden borçlu hakkında yapılan takip sonucunda mahkeme kararı ile tespit ve ilan edilen durum.

ifraz : arazinin parçalanması; bölünmesi; parsellere ayırma; araziyi imar açısından uygun parçalara bölme

ifşasına müeddi: açıklanma gereği

ihale: Artırma veya eksiltme biçimiyle yapılan ve en uygun fiyatı teklif edene (en çok artıran veya eksiltene) işin/malın verildiği sözleşme yöntemi.

ihâta: bir şeyin etrafını çevirme; sarma; kuşatma; etrafı çevrilme; anlayış; geniş bilgi

ihbar: haber verme; bildirme; bildirim

ihdas: ortaya çıkarma; kurma; bir şeyi ilk kez ortaya koyma

ihfa: saklama

ihkak-ı hak: kendiliğinden hak alma

ihlal etmek: zarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek; çiğnemek; bozmak

ihmal: dikkatsizlikten ve özensizlikten kaynaklanan kusur; savsaklama; gerekli özeni göstermeme

ihraç: çıkarma; dışarıya mal satma; dış satım

ihraz: benimseme; sahipsiz bir malı sahiplenme

ihtar : hatırlatma; dikkati çekme; uyarma; uyarım

ihtarname: Bir kimseye bir hususu yerine getirmesi veya getirmemesi için yapılan yazılı uyarı; hatırlatma belgesi.

ihticâc: delil veya tanık gösterme

ihtilaf : anlaşmazlık; uyuşmazlık; çekişme; niza; görüş farklılığı

ihtilat: karışma; katılma; bir araya gelme

ihtimam: özen; bir şey iş ya da kişiye özel dikkat gösterme

ihtirâzi kayıt: çekince; önkoşul; belli hakları kullanma hakkının saklı tutulması

ihtiva etmek: içermek; kapsamak; içine almak; içinde bulundurmak

ihtiyati tedbir: Davacının davasını kazanması durumunda dava konusu şeye kavuşabilmesi için davadan önce veya dava sırasında o şeyi garanti altına almasına yarayan önlem.

ihtiyar etmek: seçmek; seçme hakkını kullanmak; tercih etmek; yeğlemek

ihtiyarî: isteğe bağlı; seçmeli; istemli

ihtiyat: sakınma;

ihzâr: hazırlama; huzura getirme;

ihzaren celb: sanığı veya tanığı kendi arzusu nedeniyle gelmediği için mahkeme önüne hakim kararı ile zorla getirtme

ihzarî: hazırlayıcı; yetiştirici; hazırlık niteliğinde olan

ika etmek: yapmak; etmek; oluşturmak

ikâme: yerine koyma; yerine kullanma; dikme;yerine geçme; kaim olma; dava açma

ikametgah: bir kimsenin yerleşme kast ve niyetiyle oturduğu yer

ikamet etme: Bir yerde yerleşme iradesi ve niyetiyle oturma.

ikmal: tamamlama; bitirme; devamlı olarak yiyecek içecek ve diğer gerekli malzemenin sağlanması

ikrâh: korkutma; bir kimseyi yapmak istediği şeyi yapmamaya yapmamak istediği şeyi yapmaya korkutarak zorlamak

ikrar : saklamayıp söyleme; bildirme; açıkça söyleme; kabul

ikraz: borç verme; ödünç verme

iktifâ : yeter bulma; yetinme

iktirân: yakın varma; yanına gelme; yaklaşma; ulaşma; erişme

iktisabî: kazanma ile ilgili; edinme ile ilgili

iktisadi: ekonomik

iktisap : kazanma; kazanım; edinme; bir şeyin mülkiyetini elde etme

İktisat Vekâleti: Ekonomi Bakanlığı

iktiza: gerekme; gerektirme; gereklilik; işe yarama ilâm yargı belgesi; mahkemenin verdiği nihaî (son ) kararın iki taraftan her birine yöntemine göre verilen onamlı örnekleri; mahkeme kararı örneği (sureti)

ila-nihâye: sonuna kadar

i'lâmât : bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi vesikalar; kararı bildiren belge

ilamlı icra takibi: Para veya paradan başka bir şey içeren konularda önce bir mahkeme ilamı alınıp ilamlara özgü icra takibi yapılması.

ilamsız icra takibi: Elinde bir mahkeme ilamı bulunmayan veya bulunmasına rağmen ilamlı icra yoluna başvurmayan kişilerin alacaklarını elde etmek için başvurdukları icra yolu.

ilga : ortadan kaldırma; yürürlükten kalkma; hükümden düşürme; geçersizleştirme

illet: hastalık; sakatlık; bozukluk; neden; sebep

illiyet bağı: nedensellik bağı; bir neden ile ortaya çıkan sonuç arasındaki ilişki

ilmî: bilimsel

ilmi içtihatler: Hukuk bilginlerinin hukuki sorunlarda ileri sunmuş oldukları görüş düşünce ve kanaatlerdir.

ilmühaber: belge; birinin herhangi bir durumunu (örneğin ikametgahını) gösteren durum belgesi

iltibâs: karıştırılma; benzeşim; karışıklık

iltihâk : katılma; karışma

iltisâk : yapışma; bitişme; kavuşma

iltizam : kendi için gerekli sayma; gerektirme

iltizami muamele: bir kimsenin malvarlığının aktifinde yer alan kalemlere dokunmaksızın yalnızca pasifini artıran bir işlem yapması; taahhüt işlemi; borçlandırıcı işlem;

ilzâm : susturma; bağlama

imâl: yapma; yapılma; meydana getirme

imâr : bayındırlık; bayındır duruma getirme; geliştirme

imdi : buna göre; şu halde; o halde

imha: yok etme; ortadan kaldırma; mahvetme

imhâl : mühlet verilmesi; süre verilmesi; erteleme; yeni bir önel tanıma

imlâ : doldurma; doldurulma; yazdırma; yazdırılma; bir dilin cümlelerini kelimelerini doğru yazma bilgisi

imtina: kaçınma; çekinme

imtisâl: gerekeni yapma; bir örneğe göre hareket etme; alınan emre boyun eğme

imtiyaz: ayrıcalık; farklılık

in'ikad : bağlama; kurulma; toplanma

inbiâs: gönderilme; meydana çıkma; ileri gelme

indinde: yanında

ind-el-hâce: lâzım olduğu; gerektiği zaman

ind-ettemyiz: temyiz sonunda; temyiz olunduğunda

infâk: beslemek; geçindirmek; nafakalandırmak

infisâh: fesh olunma; bozulma; hükümsüz kalma; dağılma; kendiliğinden ortadan kalkma

inhisar: tekel; monopol; alımın veya satımın tek bir elde toplanması

infisah: Ortadan kalkma; dağılma; fesholma.

inkıta : kesilme; kesinti; ara verme

inkılâp: değişme; bir halden başka bir hale dönme; devrim

inkıyâd: boyun eğme; kendini teslim etme

inkisâm: taksim olma; parçalanma; bölünme; ayrılma

inkişaf : açılma; gelişme; gelişim; açınım

inkiza: bitim; sona erme

insicâm: bir düzeye gitme; düzgün söz; düzgünlük; tutarlık

inşâî: inşaya yapıya ait

inşaî hak: yenilik doğuran hak; bir hukuki durumun ortadan kaldırılması değiştirilmesi veya yeni bir hukuki durumun yaratılması için kişinin kullandığı hak

intac: sonuç verme; nitelendirilme; sonuçlandırılma; bitirme

intifa: yararlanma; bir şeyden istifade etme

intifa hakkı: yararlanma hakkı; başkasına ait bir malda kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak hakkı çeşidi
intifa hakkı: Başkasına ait bir mal (hak) üzerinde kullanma ve ürünlerinden yararlanma yetkilerine sahip olmayı içeren irtifak hakkı çeşidi.

intikal: Bir mal üzerindeki tasarruf hakkının kanun ile belli kimselere geçmesi

intihâb: seçme; seçilme; seçim

intikal: geçme; geçirim; nakil; birinden diğerine geçme; yer değiştirme; el değiştirme bir mal üzerindeki tasarruf hakkının kanun ile belli kimselere geçmesi

intikal: geçiş; göçüş; anlama; kavrama; yer değiştirme; el değiştirme

intizâm: düzgünlük; çeki düzen; düzenlilik

intizâr: bekleme; beklenilme; gözleme; gözlenilme

inzibât: yolunda olma; genel emniyetin yolunda olması; sıkı düzen

inzimâm: eklenme; katılma; ilave

ipham: belirsizlik

ipka: kalma; yerinde bırakma; görevinde bırakma; yenileme

ipotek akit tablosu: İpoteğin kurulması sırasında tapu memuru tarafından düzenlenen ve ipoteğin durumunu gösteren resmi senet.

ipotek belgesi: Tapu sicil müdürlüğü tarafından verilen ve ipotek akit tablosunun özetini içeren belge.

ipotek: Hak sahibine alacağını bir taşınmaz malın değerinden elde etme yetkisini veren sınırlı bir ayni hak.

ipotekli borç Senedi: Taşınmaz rehni ile güvence altına alınmış kişisel bir hak nedeniyle yetkili tapu görevlilerince ilgili taşınmaza değer biçilerek taşınmaz değerinin bağlandığı (sürümünün kolaylaştırıldığı) kıymetli evrak.

iptal: hukuk kurallarına aykırı biçimde yapılmışbir idari işlemin yargı organının kararıyla ortadan kaldırılmasıdır

İptidai itiraz: ilk itiraz

îrâd: gelir; gelir getiren yapı; söyleme getirme

irae: tayin etme; gösterme

irae edilmek: gösterilmek

iras : yapma; etme; birine (zarar) verme sebep olma

irat Senedi: Bir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak sürümünü artırmak için bağlandığı kıymetli evrak.

irca : eski duruma çevirme; geri döndürme; indirgeme

irca olunma: eski duruma getirme; çevirme; döndürme

irsen : irs yoluyla; miras yoluyla (geçerek)

irtibat : bağlantı; ilişki; ilgili olma

irtifak : hacet talep etme; ihtiyaç duyma; yükümlenim

irtifak hakları: Bir taşınmaz üzerinde bir kullanma ve yararlanmaya rıza göstermeyi veya mülkiyete özgü bazı hakların kullanılmasından kaçınmayı gerektiren ve diğer bir taşınmaz veya kişi yararına ayni hak olarak tesis edilen hukuki işlem.

irtihan : rehin olarak alma alınma

is'af : yerine getirme

isâl : vardırma; vardırılma; ulaştırma; ulaştırılma

isbât: şahit ve delil göstererek doğrusunu ortaya çıkarma

iskan ruhsatı: Bir binada oturulabilmesi için yapının tamamlanmasından sonra ve İmar Kanunu'na göre o yapının kullanılabileceğine ilişkin olarak verilen belge.

isnad: bir şeyi veya bir işi birisi için yaptı diyebilme; bir şeye dayandırma; yükleme

isti'dâd: kabiliyet; akıllılık; anlayış; yetenek

istiane : yardım isteme

isticar :kira ile tutma; kiralama

isticvap: sorguya çekme; sorguya çekilme

istida : dilekçe; arzuhal; emanet bırakma; himaye (korunma) talep etme

istidlâl: bir kanıta dayanarak bir nesneden sonuç çıkarma; kanıt ile anlama

istifa: İsteğe bağlı olarak bir görevden ayrılma.


istifade: yararlanma; faydalanma

istiglâl : ipotek; ev dükkân tarla ve bunlara benzer taşınmazların geliri karşılık gösterilerek rehine koyma

istihap: yanına almak

istihdâf : hedef tutma; amaç edinme; amaçlama

istihdâm: hizmete kabul etme; kullanma; çalıştırma

istihkak : hak istemek; hak ediş; bir şey üzerinde hak iddiasında bulunma

istihkak davası: taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde mülkiyet veya diğer bir aynî hak iddiasında bulunmayı konu alan dava

istihlâk : tüketim; kullanarak bitirme

istihrâç: çıkarma; çıkarılma; netice çıkarma; anlam çıkarma; anlama

istihsal : üretim; üretme; elde etme

istikraz : borç alma; ödünç alma

istilzâm : gerektirmek

istimâ : davada dinleme; yargıcın duruşmada iki taraf veya vekillerinin sözlü olarak ileri sürdükleri sav ve savunmaları iletanık ve bilirkişinin beyanlarını dinlemesi

istimâl : kullanma

istimlak: kamulaştırma; Devlet veya kamu tüzel kişilerinin kamu yararının gerektirdiği durumlarda bedelin peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmazın tamamına veya bir kısmına kanunda gösterilen yöntemlere göre kamu yararına el koyması

istimval : ilgililerin rızası olmasa bile yasa gereğince ve değer pahası karşılığında kişilerin mallarına el konulması

istina : dayanak; dayanma

istinâbe: davanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkemece ifadesinin alınması

istinad : dayanma; senet delil sayma

istinâd etmek: dayanmak; bir şeyi dayanak(mesned) olarak almak

istinkâf : çekimser kalma; çekinme; geri durma; sakınma

istinsah: suret çıkarma

istirdâd : geri alma; alınma; geri isteme

istisna : ayrı tutma; kural dışı sayma

istisna sözleşmesi: Yüklenicinin (müteahhidin) ücret karşılığında iş sahibi için eser ortaya çıkarmayı borçlandığı sözleşme; eser sözleşmesi.

İstizah: açıklama istemek

iş'âr : bildirme; yazı ile bildirme; gösterme

işgal: Tapu kütüğüne göre sahipsiz mal durumuna geldiği anlaşılan taşınmaz malları edinme yolu.

işhâd: şahit getirme; tanıklık ettirme; tanık gösterme

işkâl : zorlaştırma; güçleştirme

iştigal: meşgul olma; bir işle uğraşma

iştirâ : alım hakkı; satın alma hakkı; hak sahibine istediği zamanda bir şeyin malikinden o şeyin mülkiyetinin kendisine kararlaştırılan bedel karşılığında devrini isteme yetkisi veren hak

iştira hakkı: Hak sahibine istediği zamanda bir malın malik

iştirâk: katılma; ortak olma; ortaklık

iştirak halinde mülkiyet: Kanundan veya sözleşmeden ötürü birbirlerine ortaklık bağı ile bağlı bulunan kimselerin bu ortaklıkları nedeniyle bir malın mülkiyetine elbirliğiyle sahip oldukları ve her birinin hakkının o malın tamamını kapsadığı mülkiyet biçimi.

ita : verme; ödeme

itfa : söndürme; ödeme; bir borcu ödeme takas af gibi bir sebeple kapatma; sona erdirme

itmam: tamamlama

ittiba: uyma; itaat etme

ittihâd: bir olma; birleşme; birlik

ittihâz : edinme; edinilme; kabul etme; sayma; tutma; alma

ittisâl : bitişme; kavuşma; yakınlık

ivaz : karşılık; bedel; eder; karşı bedel; mukabil eda; fiyat

izaa : kaybetme; yitirme

izafe : zammetmek; katmak; karıştırmak

izale: giderme; giderilme

izale-i şüyuu: Herhangi bir malın kendisinin veya satılarak bedelinin paylaştırılması suretiyle bu mal üzerindeki ortaklığın (paydaşlığın) giderilmesi.

izhâr : açıklama
Alıntı ile Cevapla