Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 16 October 2008, 17:51
eLanuR eLanuR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Thumbs up ESMA-İ HÜSNA: Hâdî

Hâdî
Allah (c.c.), Hâdî'dir. Yani, kullarını doğru yola sevk eden, rehberlik ve kılâvuzluk yapan, feyiz ve hidâyet lütfeden, muvaffâkiyet veren, peygamberleri rehberlik sıfatıyla görevlendiren, kullarının kalbini hidâyete açan, her mahlûka vücutta kalmasına ve yaşamasına yarayacak bilgileri talim eden, öğreten, iyiliğe yönlendiren ve kullarının kalbini ve nefsini elinde tutandır.
Hâdî ismini Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bildirdiği gibi, Kur'ân da Cenâb-ı Hakkı bu isimle anar. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: "Fir'avun: Yâ Mûsâ, Rabbiniz kimdir? dedi. Mûsâ, Rabbimiz, her şeye ayrı bir hilkat veren ve sonra da doğru yola eriştirendir dedi." Bir diğer âyette ise Hâdî-i Mutlak, "Böylece her peygamber için suçlulardan bir düşman ortaya koyarız. Nâsır ve Hâdî olarak (yardımcı ve yol gösterici olarak) Rabbin yeter" buyurmuştur.
Bediüzzaman'a göre, kâinat Sânii, âlemdeki ince sırları ve güzel mânâları gören, izleyen ve yaşayan herkese bildirmek ve Kur'ân-ı Kerîm vâsıtasıyla azamî bir dâirede cinlere, insanlara, rûhânîlere ve meleklere rehberlik etmek için, son peygamber olarak Hazret-i Muhammed'i (a.s.m.) görevlendirmiştir. Allah Resûlü (a.s.m.), varlıkların nereden geldikleri, neci oldukları ve nereye gidecekleri ile ilgili çok zor ve kapalı sualleri Allah'ın hidâyetiyle açmış, Allah'ın râzı olduğu şeyleri ümmetine bildirmiş ve ümmetine bizzat rehberlik ederek risâlet vazifesini en mükemmel bir şekilde îfâ etmiştir. Fâtihâ Sûresindeki, "Bize sırât-ı mustakîm üzere hidâyet ver" duâsının tefsîrinde Bediüzzaman, namazdaki cemaatin önemini vurgular, ibâdet hususunda âlemin dâire dâire büyük bir cemaat teşkil ettiğini haber verir. Câmi içindeki cemaatten, aynı şehirdeki cemaatten, bütün dünyadaki cemaatten, kâinattaki zerreler ordusuna kadar muazzam bir cemaat oluşturan unsurları nazara verir ve bütün bu unsurların hep birlikte "İhdinâ," yani "bize hidâyet ver" duâsını yaptıklarını, her şeyin Allah'ın rubûbiyetine karşı kayıtsız-şartsız itaatte olduğunu ve ihtiyaçlarını Allah'a arz ettiğini kaydeder. Bedîüzzaman, Hâdî olan Cenâb-ı Haktan doğru yola iletmesi için niyâzda bulunur. Halkı doğru yola iletmede görev yapan velîlerin himmetlerinin, yalnızca hâlî ve fiilî bir duâ olduğunu, gerçek hidayeti, yalnızca Cenâb-ı Hakkın vereceğini beyan eder.
Bedîüzzaman'a göre, Bakara Sûresinin, Kur'ân'ın bir hidâyet rehberi olduğunu bildiren ilk âyetinde "Hâdî" yerine "Hüden" tâbiri gelmesi, yani kelimenin öznesi yerine kökünün kullanılması, hidâyet nûrunun âdetâ cisimleşerek Kur'ân cevherinin meydana geldiğine işârettir. Kur'ân'ın hidâyeti öyle ince bir dereceye varmıştır ki, hakîkati idrâk edilmez. Öyle geniş bir sahayı işgal etmiştir ki, beşerî ilimle tamamının kavranması mümkün değildir.
Alıntı ile Cevapla