ANADOLU TAKI GELENEĞİNİN DORUĞU: OSMANLILAR
Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar Anadolu’da her türlü değerli maden

değerli taş ve süsleme teknikleri denenmiş; çeşitli formlar geliştirilmişti. Osmanlılar

bin yıllarca süren istilalar ve göçlerle biçimlenen son derece zengin bir takı geleneği mirasını devraldılar. Yapabilecekleri tek bir şey kalmıştı; takı sanatını doruğuna ulaştırmak. Onlar da bunu yaptılar.
Osmanlı İmparatorluğu’nun gücü artarken kuyumculuk zanaatının önemi de giderek arttı. Osmanlı kuyumculuğu

miras aldığı tarihi kültürel zenginlikle birlikte İmparatorluğun yayıldığı geniş coğrafyanın birikimlerini de yansıttı. Payitaht İstanbul’un dışında Trabzon

Samsun

Sivas

Van

Erzurum

Erzincan

Gümüşhane

Bitlis

Kula

Eskişehir

Diyarbakır

Mardin

Midyat

Şam

Halep

Kıbrıs

Prizren gibi yerlerde de değerli madenler farklı tekniklerle işlendi.
Bol bol insan ve hayvan figürleri kullanılan Hellenistik dönem takıları

bol granülasyon ve filigre ile zenginleşti. Daha önemlisi Hellenistik dönem

sadece değerli metallerin ve kimi zaman da yarı değerli taşların kullanıldığı takıların yerini artık değerli taşlarla bezeli mücevherlerin aldığı döneme işaret etti. Büyük İskender’in doğu seferleriyle Anadolu’ya taşınan zümrüt

yakut

agat

aquamarin

grena

karneol

sard

plasma

amatist gibi değerli taşlar

Hellenistik dönem takılarına yerleşti. yayılmasıyla birlikte doğudan gelen Herat ve erken Safevi üslubunun etkisiyle şark motifleri ve 18. yüzyıldan sonra ise Batılı tarzda gemi

fiyonk

arma türü motifler belirginlik kazandı.