Cvp: Hadis-i Şerifler
101-Hz. Peygamber (sav) mescitte i`tikafda olduğu sırada, kendisi de hayızken, Resulullah (sav)`ın saçlarını taramıştır. Bu hizmeti yaparken kendisi odasında ayrılmamış; Resulullah (sav) başını ona uzatmıştır. Hz. Peygamber (sav) i`tikafda iken, (büyük veya küçük abdest bozmak gibi) zaruri bir ihtiyaç olmadıkça odaya girmezdi. Ebu Davud`da şu ziyade var: Resulullah (sav) itikafda iken hastaya uğrar, oyalanmadan halini sorar geçerdi. Hz. Aişe buyurdu ki: "Aslında, mütekif için sünnet olanı, hasta ziyaretine gitmemesi, cenaze merasimine katılmaması, kadına temas etmemesi, kadının tenine tenini değdirmemesi, zaruri ihtiyaç dışında çıkmamasıdır. Oruçsuz itikaf yoktur. Keza cuma kılınan mescid dışında da itikaf yoktur.
102-Hz. Peygamber (sav)`ın zevcelerinden biri, müstehaza (hayzlı olmadığı halde hastalık sebebiyle kanı akan kadının durumu) haliyle Resulullah (sav)`la birlikte itikafa girdi. Öyle ki, kadın, kanı ve elbisesinde sarı lekeyi de görüyor bu halde de namaz kılıyordu. Kanın şiddetli akması halinde (kirletmeyi önlemek için) altına leğen koyduğu oluyordu."
103-Safiyye (ra) buyurdu ki: "Hz. Peygamber (sav) i`tikafta iken ziyaret maksadıyla geceleyin yanına uğradım. Bir müddet konuştuk. Sonra geri dönmek üzere kalktım. Uğurlamak üzere de o kalktı. Kapıya kadar gelmişti ki, Ensar`dan iki kişi oradan geçiyordu. Hz. Peygamber (sav)`i görünce hızlandılar. Resulullah (sav): "Ağır olun dedi, şu yanımdaki Huyey`in kızı Safiyye`dir." Onlar "Subhanallah, dediler bu da ne demek ey Allah`ın Resulü" Hz. Peygamber (sav): "Şeytan, insana, damarlardaki kan gibi nüfuz eder. Ben, onun kalplerinize bir kötülük atmasından korkarım" buyurdu."
104-Babam Ömer (ra) cahiliye devrinde iken geceleyin i`tikafa girmek üzere nezretmişti (adamıştı). (Hatta Mescid-i Haram`da bir gün i`tikaf yapmayı adamıştı diye de rivayet edilir). Durumu Hz. Peygamber (sav)`den sordu. Resulullah (sav) "Nezrini yerine getir" buyurdu."
105-Resulullah (sav) buyurdular ki; "Sahibi olmayan bir araziyi kim ihya ederse, bu araziyi herkesten ziyade o hak kazanır." Urvetu`bnu Zübeyr "Hz. Ömer (ra) halife iken bu hadisin hükmünü tatbik etti" dedi.
106-Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "Kim ölü bir araziyi ihya ederse, burası onun olur. Başkasının arazisine izinsiz ağaç dikene hiçbir hak tanınmaz. Ebu Davud`da şu ziyade var: Urve (ra) dedi ki: "Şehadet ederim ki, Hz. Peygamber (sav) şuna hükmetti; Arz, Allah`ın arzıdır, insanlar da Allah`ın kullarıdır. Kim bir ölü araziyi (mevat) ihya ederse, bu yere, o, herkesten ziyade hak sahibi olur. Bu hükmü Resulullah (sav)`dan bize, ondan namazı getirenler getirdi."
107-Bana bu hadisi rivayet eden kimse şunu da anlattı: İki kişi Hz. Peygamber (sav)`a müracaat ederek aralarındaki ihtilafı arzettiler: Bunlardan biri, diğerinin arazisine hurma ağacı dikmişti. Resulullah (sav): "Tarla, eski sahibine aittir, ağaç diken de diktiklerini tarlada söksun" diye hükmetti. Ben ağaçların köklerine baltalarla vurulduğunu gördüm. Ağaçlar boylu boslu tam haldeydiler, hepsi de tarladan söküldüler.
108-Resulullah (sav) dedi ki: "Mevat (ölü) bir araziyi kim bir duvarla çevrelerse, burası onun olur." Rezin, Said İbnu Zeyd (ra)`den şu ziyadeyi kaydetti: Resulullah (sav) dedi ki: "Sahibi bir arazinin bakımından aciz kalarak helak olmaya terkedince biri gelip bu araziyi ihya öderse, arazi kendinin olur."
109-Hz. Peygamber (sav)`i bir at yere atmıştı. Resulullah (sav)`ın (sağ) tarafı veya (sağ) omuzu ezildi. Bu O`na ayakta duramayacak kadar izdırab verdi. O sıralarda hanımlarını da bir ay müddetle terketti. Bu esnada, hurma kütüğünden yapılmış bir merdivenle çıkılan tenezzüh odasına (meşrübe) çekildi. Ashab (ra) kendisine "geçmiş olsun" ziyaretine geliyorlardı. Resulullah (sav) oturarak namaz kılardı, onlar ise ayakta durarak namaza uymuşlardı. Selamı verince şöyle dedi: "İmam, kendisine uyulmak için vardır, öyle ise ayakta namaz kıldırıyorsa siz de ayakta kılın, şayet oturarak kıldırıyorsa siz de oturarak kılın, imam rükuya varmadan rükuya gitmeyin, o başını kaldırmadan siz de kaldırmayın." Ravi der ki: "Hz. Peygamber (sav) ayın 29`unda meşrübeden indi. Ashab: "Ey Allah`ın Resulü, sen bir aylık bir müddet için ila`ya (ayrı kalmaya) karar vermiştin" dediler. Onlara: "Bu ay yirmi dokuz gündür" cevabını verdi." (Buhari ve Müslim`de Ümmü Seleme`den gelen bir rivayette: "Bu ay yirmi dokuz çekiyor" buyurmuştur. Müslim`de Cabir (ra)`den kaydedilen bir rivayette: "Sonra iki elini üç sefer uzattı, ikisinde her iki elinin bütün parmaklarıyla, sonuncu kerede sadece dokuz parmağıyla işaret etmişti" diye yirmi dokuzu gösterdiği açıklanır. (Sıyam 24))
110-Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay beklemek vardır. Eğer erkekler (o müddet içinde kefaret yaparak zevcelerine) dönerlerse şüphe yok ki Allah cidden gafur ve rahimdir..." (Bakara, 226) ayetinin açıklaması ile alakalı olarak) şöyle demiştir: " Ayette zikretilen dört ay geçtikten sonra ya rücu etmek veya boşamak üzere zevç tevkif olunur, ila yapan fiilen boşamayınca (bu müddetin dolmasıyla) boşanma husule gelmez." (Bu görüş, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Ebu`d-Derda ve Hz. Aişe (ra)`den ve Ashab`tan on iki kişiden de rivayet edilmiştir. Buhari`nin bir başka rivayetinde İbnu Ömer demiştir ki: "Cenab-ı Hakk`ın ayette zikrettiği ila, dört aylık müddet dışında hiç kimseye helal olmaz. Bu müdded dolunca ya tatlılıkla hanımını tutar veya, Allah`ın emrettiği şekilde boşamaya karar verir, (ila müddetini uzatarak kocanın ayrıca birde boşanmasını beklemek gibi üçüncü bir yola sülük edilemez.)")
111 - Hz. Aise (radiyallahu anha) der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hanimlarina yaklasmamaya yemin etti (ila karari verdi) ve (bal yemeyi de kendi kendine) haram etti. Boylece helal olan bir seyi kendisine haram kilmisti. Sonra kefaret karsiliginda yeminini bozdu"
Tirmizi, Talak 21, (1201).
MAKBUL VE MEKRUH ISIMLER
112 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Sizler kiyamet gunu isimlerinizle ve babalarinizin isimleriyle cagirilacaksiniz oyleyse isimlerinizi guzel yapin"
Ebu Davud, Edeb 69, (4948).
113 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'in en ziyade sevdigi isimler Amdullah ve Abdurrahman'dir."
Muslim, Adab, 2, (2132); Ebu Davud Edeb 69, (4949); Tirmizi, Edeb 64, (2835).
114 - Ebu Vehb el-Cusemi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Peygamberlerin isimleriyle isimlenin. Allah'in cok sevdigi isimler Abdullah, Abdurrahman'dir. En sadik olanlari da Haris ve Hemmam isimleridir. En cirkinleri de Harb ve Murre isimleridir"
Ebu Davud, Edeb 69, (4950). Metin Ebu Davud'a aittir, Nesai'de muhtasar olarak kaydedilmistir (Hayl 3 (6, 218, 219)).
115 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah katinda en dusuk (ahna') isim Meliku'l-emlak (mulklerin maliki) ismidir. Allah'tan baska Malik yoktur."
Sufyan merhum dedi ki: Sahan Sah bunun ornegidir.
Ahmed Ibnu Hanbel merhum dedi ki: "Ebu Amr merhum'a, ahna'ne demek diye sordum, bana "en dusuk" diye cevap verdi.
Buhari, Edeb 114; Muslim, Edeb 20, (2143); Ebu Davud, Edeb 70, (4961); Tirmizi Edeb 65, (2839).
116 - Muslim'in bir diger rivayetinde soyle buyrulmustur: "Kiyamet gunu, Allah'in en ziyade kizacagi en kotu kimse, adi Meliku'l-emlak (Sehinsah) olan kimsedir. Allah'tan baska Malik yoktur."
(Adab 21)
117 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Ya'la, Bereket, Eflah, Yesar, Nafi ve benzeri isimlerin kullanilmasini yasaklamayi arzu etmisti. Sonra onun bu mevzuda sukut ettigini gordum. Sonra da yasaklamadan vefat etti."
Bu hadisi Muslim, Adab 13, (2138); ve Ebu Davud, Edeb, 70, (4960) rivayet ettiler. Hadisin metni Muslim'e aittir.
Ebu Davud'un rivayetinde su ziyade mevcuttur: "...Zira kisi "Bereket burada mi?" diye sorar da "hayir yok!" diye cevap verirler."
118 - Hz. Omer (radiyallahu anh)'in azadli kolesi Eslem anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), bir oglunu Ebu Isa kunyesini kullandigi icin dovdu. Ote yandan Mugire Ibnu Su'be (radiyallahu anh), Ebu Isa kunyesini kullaniyordu. Hz. Omer (radiyallahu anh) ona "Ebu Abdillah kunyesini kullanman sana yetmez mi?" dedi. Mugire: "Bana Ebu Isa kunyesini takan Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'dir" cevabini verince, Hz. Omer: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in gecmis gelecek butun gunahlari affedilmistir. Biz ise bundan boyle sikintidayiz" dedi. Olunceye kadar Mugire'yi "Ebu Abdillah" diye kunyeledi.
Ebu Davud, Edeb 72, (4963).
119 - Yahya Ibnu Sa'id (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bol sutlu bir deve hakkinda: "Bunu kim sagacak?" diye sordu. Bir adam ayaga kalkmisti ki Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) "Ismin ne?" dedi. Adam: "Murre (aci)!" deyince, ona: "Otur!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) tekrar "Bunu kim sagiverecek?" diye sordu. Bir baskasi ayaga kalkti, ben sagacagim diyecekti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ona da: "ismin nedir?" diye sordu. Adam: "Harb!" diye cevap verdi. Ona da "Otur" dedi.
Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bu deveyi kim bize sagiverecek?" diye sormaya devam etti. Bir adam daha kalkti. Ona da ismini sordu. "Ya'is (yasiyor!)" cevabini alinca ona: "Sen sag" diyerek musaade etti."
Muvatta, Isti'zan 24 (2, 973).
HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)'IN ISIM KOYDUGU KIMSELER
120 - Sehl Ibnu Sa'd es-Saidi (radiyallahu anh) buyurdu ki: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Fatima (radiyallahu anha) annemizin evine ugramisti. Hz. Ali (radiyallahu anh)'yi evde bulamayinca: "Amca oglun nerede?" diye sordu. Fatima (radiyallahu anha): "Aramizda bir sekerlenme oldu. Bunun uzerine bana kizdi ve cekip gitti" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) birine: "Hele bir arayiver nereye gitmis" diye emretti. "Mescidde yatiyor!" diye haber verince, Resulullah (aleyhissalatu vesselam), 'Kalk ey Ebu Turab, kalk ey Ebu Turab (yani Toprak babasi) diye seslendi.
Sehl der ki: Hz. Ali (radiyallahu anh)'nin en cok sevdigi ismi bu isimdi.
Buhari, Salat 58, Fedaili'l, Ashab 9, Edeb 113, Isti'zan 40; Muslim, Fedailu's-Sahabe 38, (2409).
|