Artuklular
Kültür ve sanatiyla iz birakmis uzun ömürlü beyliklerden biri Artuklu Beyligi'dir. Oguzlarin Döver boyundan ünlü bir Türkmen Beyi olan Artuk Bey, Anadolu'nun fethi sirasinda büyük hizmetler görmüstü. Fakat, Tutus'la Süleymansah'in arasindaki savasta Tutus'tan yana olarak savasi ona kazandirmis ve Süleymansah'in intiharina sebep olmustu.
Tutus, Artuk Bey'in yardimina karsilik olarak onu Kudüs valisi yapmisti. Ölüm yili olan 1091'e kadar bu görevde kaldi. Artuk Bey ölünce Kudüs Fatimi'lerin eline geçti. Fakat Artuk Bey'in ogullari Sökmen ve Il-Gazi, Selçuklu hükümdari tarafindan kendilerine verilen bölgelerde beylikler kurdular. Artuk Bey'in ogullari tarafindan kurulan bu beylikler üç kol halinde gelisti. 1. Hisn Keyfa ve Amid, 2. Mardin ve Meyyafarikin, 3. Harput'da Üç kol halinde hüküm sürmüs bir Türkmen sülalesidir.
Artuk Bey önce Sultan Alp Arslan'in hizmetinde bulunmus ve Malazgirt savasina da istirak etmisti 1071 Anadolu'nun Türklere açilmasinda rol oynayan emirler arasinda Artuk Bey de bulunuyordu. Daha sonra Artuk Bey, Sultan Meliksah tarafindan kendisine ikta edilen Huvan'a çekildi. Ahsa ve Bahreyn Karmatilerini itaat altina almak görevini basariyla sonuçlandirdi.
Artuk Bey'in bir süre sonra Sultan Meliksah'a küskünlügü, Suriye Selçuklu Meliki Tutus'un hizmetine girmesine yol açti. Tutus da ona Kudüs ve havalisinin valisi yapti (1085-6). Artuk Bey 1091 yilinda bu sehirde öldü. Ancak ogullari Sökmen ve Ilgazi Kudüs'ü muhafaza edemediler. Emiru'l-cüyus Efdal kumandasindaki bir Fatimi ordusu kirk günlük bir kusatmadan sonra sehri aldi (1098).
Mu'in ed-Din Sökmen, Ceziret-i Ibn Ömer sahibi Çökürmüs tarafindan kusatilan Musul hakim Musa'nin yardimina kostu ve bu hizmetine karsilik 10.000 dinar ve Hisn Keyfa kalesini aldi. Böylece Sökmen, Artuklularin "Hisn Keyfa ve Sökmeniyye" denilen ilk subesini kurmus oldu (1102).
Eyyubi hükümdari Melik Kamil önce Amid'i sonra da Hisn Keyfa'yi zabt ederek Artuklularin Hisn Keyfa kolunu ortadan kaldirmisti (1231-2). Necmeddin Ilgazi Nisan 1105'de Bagdad sahneliginden azledildikten sonra Mardin'e gelerek bu sehre hakim olmus ve burada Artuklularin "Mardin veya Ilgaziyye" denilen subesini kurmustur (1108).
Ilgazi yavas yavas bu bölgedeki Selçuklu topraklarina hakim oldu, 1117'de Haleb'i ele geçirdi. Beraberinde Bitlis ve Erzen hakimi Togan Arslan'in bulundugu 20.000 kisilik ordu ile harekete geçerek Tell Afrin savasinda Antakya persi Roger'in kumandasi altindaki Haçlilara karsi büyük bir zafer kazandi (1119). Bunu Tell Danis'de Kral II. Baudouin'e karsi kazanilan takip etti.
Selçuklu sultani Mahmud ise Ilgazi'ye Meyyafarikin sehrini ikta etmisti (1121). Daha sonra Mardin Artuklulari bazan Eyyubilere bazan da Tükriye Selçuklularina tabi olarak varligini sürdürdü. Kara Arslan el-Muzaffer (1260-1292) ise, Mogollarin hakimiyetini kabul ederek baris yapti. O bu sayede hanedanin devamini sagladigi gibi Mardin sehrini de bir felaketten kurtarmisti. Bu kolun son hükümdari Melik el-Salih Mardin'i müdüfaa edemeyecegini anlayinca bu sehri Karakoyunlularin reisi Kara Yusuf'a teslim etti (1409). Bu suretle Artuklular Devleti sona erdi.
Artuklularin üçüncü kolu 1185 yilinda Harput ve havalisinde kurulmussa da fazla uzun ömürlü olmamisti.Sultan I. Ala ed-Din Keykubad 1234 yilinda Harput'u zabtederek, Artuklularin bu koluna son vermisti.Artuklular büyük Türkmen kitlelerine dayanan bir Türk devleti idi. Bu sebepten milli teskilat ve ananelerini muhafaza etmislerdi.
Alp, Inanç, Kutlug gibi eski Türkçe unvanlari kullanmakla da bu ananelerini koruduklarini göstermislerdir. Artuklular devlet anlayisinda eski Türk hukukuna göre devletin hanedanin ortak mali oldugu görüsün de uyguladilar. Ilgazi ve Belek gibi kudretli sahsiyetlerin mevcudiyeti Artuklu Devleti'nin siyasi birligini saglayabilmis, aksi takdirde ayri beylikler halinde hükün sürmüslerdir.
Artuklu hükümdarlari gerek Müslüman ve gerekse hristiyan halka adaletle hizmet etmisler, idareleri altindaki ülkelerde düzen ve emniyeti saglamislardi. Ayrica ticari ve iktisadi hayatin gelismesine büyük ölçüde yardimci oldular. Bu maksatla bazi sehirlerdeki ticari vergileri kaldirmislardir. Bu iktisadi gelisme mimari eserlerden de anlasilmaktadir.
Artuklular, bir kismi bugüne kadar mevcudiyetlerini koruyan, birçok mimari eserler sözgelisi; külliyeler, camiler, medreseler, hamamlar, kö
prüler, sivil ve askeri yapilar yapmislardir. Onlarin devrinde mimaride görülen gelisme sebiyle bugün güneydogu Anadolu bölgesinde her önemli eser Artuklulara baglanmak istenmektedir.
Artuklu ülkesindeki Meyyafarikin, Amid ve Mardin gibi sehirler birer ilim ve kültür merkezi haline gelmisti. Bu hanedana mensup hükümdarlar ilim ve sanat adamlarini himaye etmisler, bunun neticesinde de onlar adina bazi eserler yazilmistir.
Altinordu Devleti
Dogu Avrupa'da 1241-1502 arasinda yasamis Türk-Mogol devleti, Islâm kaynaklarinda «Kipçak Hanligi» diye anilir.
Cengiz Han'in torunu Batu Han (Cuci'nin oglu) batiya yaptigi seferlerde üst üste parlak zaferler kazanmis, imparatorlugun sinirlarini Karpatlar'a kadar genisletmisti (1241). Imparatorlugun batisinda, Karadeniz, Kafkasya, Hazar Denizi, Aral Gölü, Urallar ve Kuzey Rusya arasinda kalan ve Altinordu adi verilen bu yerleri, Büyük Han'a bagli olmakla birlikte Batu Han bagimsiz bir sekilde yönetiyordu.
1255'te Batu Han ölünce yerine kardesi Berke Han geçti. Berke'nin zamaninda devlet daha bagimsiz oldu. Islâmligi kabul eden Berke Han, gene bir Cengiz kolu olan Ilhanli hakani Abaka Han ile savasirken öldü (1266). Berke'den sonra gelen hanlar Islâm olmadilar, ama Islâmlik Altinordu ülkesinde gene de hayli yayildi. Ancak Özberk Han'in (1312-1342) Islâm olmasindan sonra bu din bütün Altinordu'ya yayildi.
Ünlü gezgin Ibni Battuta'in anlattigina göre, Özberk Han zamaninda devlet merkezi Saray (bugünkü Volgograd yakinindaydi) yüz bin nüfuslu bir kültür ve sanayi merkeziydi. Altinordu Hanligi Rus tarihini ve devlet örgütlenmesini oldukça etkilemis. Islâmligin Türkler arasinda yayginlasmasini kolaylastirarak Türk-Rus karismasini önlemistir.