Tekil Mesaj gösterimi
  #21  
Alt 11 January 2009, 11:13
eLanuR eLanuR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Medeniyetler Tarihi

Frigya Uygarligi


(MÖ 750 - MÖ 300) Frigler, Ege Göçleri ile Anadolu'ya gelen Balkan kökenli boylardan biridir. Ancak siyasi bir topluluk olarak ilk defa MÖ 750'den sonra ortaya çikmislardir, Midas döneminde ise (MÖ 725-695/675) bütün Orta ve Güneydogu Anadolu'ya egemen, güçlü bir krallik düzeyine ulasmislardir. Hint-Avrupa kökenli olduklari halde kisa bir süre içinde Anadolululasmislar ve bir yandan Helen, öbür yandan Geç Hitit etkileri altinda kalmis olmakla birlikte özgün ve Anadolulu bir kültür olusturmuslardir.

Friglerin maden ve agaç isçiliginde, dokumacilikta ürettikleri eserler Helen piyasasinda begeni kazanmis ve Helenli ustalar tarafindan taklit edilmislerdir. Makara kulplu bronz tabaklar ve bronz kazanlar; dönemin "teknolojik" bir basarisi olan altin, gümüs ve bronzlardan yayli çengelli igneler (fibulalar); degerli madenlerden giysi kemerleri, tokalar ve zengin bezemeli tekstil ürünleri; geometrik desenlerle süslü mobilya esyasi bunlar arasindadir. Frigler, Helenlere ayrica müzik alaninda da esinlenme kaynagi olmuslardir.

FRIGLERIN TARIHI

Güçlü bir uygarlik kuran Friglerin tarihi ve sosyal yasami ile ilgili bilgilerimiz ne yazik ki yeterli degildir. Bu konudaki ilk bilgileri antik yazarlardan ögreniyoruz. Tarihçi Herodot ile cografyaci Strabon'a göre Frigler, Avrupali bir kavimdi ve Anadolu'ya gelmelerinden önce "Brigler" olarak aniliyorlardi. Friglerle ilgili bu yazili kaynaklari ve bölgedeki kazi sonuçlarini degerlendiren bilim adamlari Friglerin, büyük olasilikla MÖ 1200'lerde Trakya ve Bogazlar üstünden Anadolu'ya geldikleri, ilk yillarda Trakya ve Güney Marmara Bölgesi'nde geçici yerlesim merkezleri kurduktan sonra Bati Anadolu'nun iç kesimlerine yayildiklarini ileri sürmektedirler. Friglerin Anadolu topraklarinda ilk siyasal birligi kurmalari MÖ 750 yillarina rastlar.

Friglerin bilinen ilk krali ülkenin baskenti Gordion'a adini veren Gordias'tir. Daginik Frig topluluklarini siyasal bir birlik altina toplamayi basaran bu kral ve yasadigi dönemin siyasal olaylariyla ilgili bilgilerimiz yok denecek kadar azdir. Tarihçi Arianos'a göre Gordias Thelmessos'lu (Fethiye) bir kadinla evlenmis ve Midas adini verdigi bir oglu olmustur. Midas Friglerin bilinen tek kralidir (Arastirmacilar Frig krallarinin hepsine Midas denildigini belirtmektedirler). Midas'in ünü kendi ülkesinin sinirlarini asip, Bati Anadolu kiyilarindaki Yunan kentlerine, hatta Kita Yunanistani'na dek yayilmistir.

Baslangiçta Eskisehir, Afyon, Ankara ve Sakarya vadilerini içine alan bir bölgede yerlesen Frigler, sonralari Kütahya'dan Kizilirmak'a, Ankara'dan Denizli'ye dek olan bölgede güçlü bir uygarlik olusturmuslardir. Midas'in Frig tahtina geçtigi ilk yillarda ülkenin en önemli düsmani Asurlar'dir. Midas, Asurlar'la baris yaparak Güneydogu sinirlarini güvenceye aldiktan sonra bati ülkeleriyle dostça iliskiler kurmaya yönelir (Bati Anadolu kentlerinden Kyme kralinin kiziyla evlenir). Öte yandan fildisi tahtini Yunanistan'daki Delphoi Apollon Tapinagi'na armagan ederek Kita Yunanistan'i ile iliskileri güçlendirir. Gordion'da yapilan kazilarda ele geçen Yunan çanak-çömlekleri bu iliskilere ait diger örneklerdir.

MÖ 700 yillarina dogru, Kafkaslar üzerinden Dogu Anadolu'ya giren Kimmerler, önce bölgedeki Urartular'i güçsüzlestirdikten sonra Kizilirmak'a kadar uzanirlar. Frig-Kimmer savasi sonunuda Frigya tamamen tahrip olur. Kral Midas ise öküz kani içerek yasamina son verir (MÖ 676). Batiya kaçan Frigler, küçük beylikler halinde bir süre daha varliklarini sürdürürlerse de Lidyalilarin egemenligine boyun egerler. Frigler, baslica Gordion (Yassihöyük), Pessinus (Ballihisar), Dorylaion (Eskisehir) ve Midas'da (Yazilikaya) yerlesmislerdir.

FRIGYA UYGARLIGI

Dil ve Yazi

Frig uygarligini kuranlarin, bir türlü aydinliga kavusturulamayan yazi ve dilleri üstüne bilgilerimiz oldukça sinirlidir. Friglerin basli basina bir yazi sistemi vardi. Kaynagi ve gelisimi henüz aydinlatilmamis olan bu yazi bir taraftan Arami, diger taraftan Ege yazi sistemlerinin etkisi altinda meydana gelmise benzemektedir. Frig yazisi henüz tümüyle çözülememis olmasina karsin okunabilmektedir. Ancak bu okuma, "Midas" ya da "Ana Tanriça" gibi çok bilinen sözcükler için geçerlidir.

Gordion'da bulunan bronz vazolarin bazilarinda Erken Yunan yazisinin alfabesine benzeyen Frigçe yazilar görülmüstür. Kayalara yazilmis yazitlarda da ayni yazilari görmek mümkündür. Bunlarin hepsi, tarih olarak MÖ VII. yüzyila kadar çikar. Frig ve Yunan alfabelerinin ayni Fenike kaynagindan gelmesi olasidir. Frig alfabesi MÖ V. yüzyila kadar kullanilmistir. Frig dili ise Yunanca ile karisarak MS II. ve III. yüzyillara kadar yasamistir.

Frig diline ait kalintilarla Yunan yazarlarindan gelme otuz kadar sözcük bu dili tam olarak açiklamaya yetmemektedir. Fakat genel olarak bu dilin Hint-Avrupa dilerinden oldugu ve içinde Islav, Arami ve hatta Frig öncesi Hitit dillerinden de sözcükler bulundugu söylenebilir. Onlardan kalan yazili belgeler yok denecek kadar az oldugundan, edebiyatlari hakkinda da bir bilgimiz bulunmamaktatir; fakat Frigyalilar hayvan öykülerinin buluculari olarak kabul edilir.

Mimari

Frigya sanat ve mimarisi konusunda bilgi edinebilmek için, Anadolu'nun çesitli yerlerinde, özellikle Gordion, Midas sehirleri ve Pazarli'da tümülüs seklindeki mezarlarda veya kayalar içine oyulmus zengin cepheli binalarda yapilan kazilara basvuruyoruz. Frigler, özellikle maden isçiliginde çok ileri gitmislerdi. Kaya ve tas mimaride kullanilan malzemeyi islemek için madenden çesitli aletler yapiyorlardi. Frigler zamaninda korunakli kalelerin varligi, Pazarli kazilarindan anlasilmistir.

Yüksekçe bir tepenin üzerine yapilmis olan bu kalenin içinde muntazam dörtgen seklinde küçük evler vardi. Evlerin temelleri tastan, üst kisimlari tahta hatillarla desteklenmis kerpiçten yapilmisti; damlar ise ahsapti. Çati ve dis cephelerin bazi kisimlari boyali kabartmalarla süslü toprak levhalarla kaplanmisti. Bu türden toprak levhalara Pazarli'dan baska Anadolu'nun çesitli yerlerinde ve özellikle Gordion'da rastlandi. Bunlardaki resimler ve nakislar Frigya sanatinin, Anadolu'da eskiden beri köklenmis geleneklerin, dogudan (özellikle Mezopotamya) ve batidan (Ionya ve Yunanistan) etkilerle gelistigini göstermektedir.

Bu mimarinin en iyi örnekleri Eskisehir ve Afyonkarahisar arasindaki eserlerde görülür. Bunlar zengin süslemeli tapinak kalintilaridir. Alinliklarinda bir pencere bulunmaktadir. Frig ahsap mimarisinin Likya'da da görülen bir çesidi Eski Bronz Çag prototiplerine kadar gider. Bu mimari ayni zamanda erken dogu mimarisini de etkilemistir. Klasik gelenege göre frizi ilk defa Frigler kullanmistir.

Amerikalilarin Gordion'da son yillarda yaptiklari kazilarda MÖ. VIII. yy.'da Frig evlerinin bazen tastan, bazen de tahta çerçeve kullanarak kaba tugladan yapildigi anlasilmistir. Bu evlerin bazilarinin plani megaron tipindedir. Gordion'da sehrin etrafini çeviren surlar, sehir kapisi ve çesitli binalar ortaya çikarildi. Frigler, dogu komsulari Urartular gibi kaya mimarliginda çok ileri gitmislerdir, kayalar içinde hücreler, odalar, koridorlar, neye yaradigi henüz tam olarak anlasilamayan yüksek kademeli merdivenler ve sunaklar yapmislardir.

Ayni zamanda kayaliklarda, çogu hallerde direkli ve alinlikli binalari bulunan cepheler olusturmuslardir. Üzerinde birtakim geometri ve ya hayvan motifleri yer alan bu kaya cephelerinin Frig devletinin parlak devrinde yapildigi anlasilmistir. Yalniz bu yapilarin mezar olup olmadigi konusunda bir fikir birligi yoktur. Gerilerinde mezar odalari seklinde hücreler bulunan bazi cepheler mezar olarak kabul edilmektedir. Fakat, Midas'in mezari olarak gösterilen Yazilikaya'daki bir cephenin mezar olmadigi ve sadece bir tapinak cephesi olarak kullanildigi düsünülmüstür. Bu mezar odasi semerdanli idi.

Saray depolari, hizmet yerleri ayri yapilar halindedir. Bazilarinin tabani renkli taslardan yapilmis mozaiklerle kaplidir. Üzerinde zengin geometrik motifler bulunan süslemeler, Anadolu'da bugüne kadar bilinen en eski mozaik süslemeleridir. Içlerinde mobilya parçalari, fildisinden özenle islenmis sanat eserleri, insan ve hayvan kabartmalari, çesitli çanak çömlek bulunmustur. Kimmer istilasi sirasinda yikilan sehir, yeniden yapilirken tapinaklarin dis cepheleri kabartmali, renkli, pismis topraktan levhalarla süslenmistir. Lidya devletinin hakimiyeti, dogu Yunan sanantinin Gordion'a girmesine neden oldu.

Mitoloji, Din ve Kibele Inanisi

Frigya uygarligi denildi mi akla ilk gelen Kral Midas olur. O zamandan günümüze Kral Midas ile ilgili iki efsane ulasmistir. Bunlardan ilki söyledir:

"Midas Frigya Kraliydi. Pek öyle akilli biri degildi; ama akilsizliginin cezasini sadece kendisi çekmistir. Birgün Midas'in adamlari sarayin yakinlarindaki gül bahçelerinde yasli Silenos'u buldular. Dionisos'u ararken yolunu kaybetmisti Silenos. Her zamanki gibi zil zurna sarhostu yine. Agaçlarin arasinda sizip kalmisti. Midas'in adamlari, tepeden tirnaga güllerle süslediler onu, sonrada krala götürdüler. Midas, güler yüzle karsiladi Silenos'u, tam on gün on gece agirladi. Yedikçe yedi Silenos, içtikçe içti. Sarhos oldu, sarkilar söyledi, sizdi, ayildi... Onuncu günün sonunda da Frigya krali elinden tutup tipis tipis Dionisos'un yanina götürdü onu.

Dionisos, Silenos'a yeniden kavustuguna öyle sevindi öyle sevindi ki, "Midas, dile benden ne dilersen." dedi. Kral, hiç düsünmeden, "Aman Dionisos", diye cevap verdi, "Her dokundugum altin olsun; baska birsey dilemem". Tanri bu dilegini yerine getirdi onun; ama aksam olunca yemekte basina neler gelecegini düsündükçe kis kis güldü. Zavalli Midascik... Karni acikip da sofraya oturunca ne kötü bir dilekte bulunmus oldugunu anladi. Agzina her götürdügü sey altina dönüveriyordu. Ekmegi mi tuttu, al sana altin bir ekmek... Elmaya mi dokundu, iste sapsari, kaskati bir elma...

Hemen Dionisos'a kostu Midas. Yalvardi yakardi. "Ne olursun bu büyüyü boz" diye göz yasi döktü. Dionisos, "Git de Paktolos irmaginda yikan. O zaman büyü bozulur" diye cevap verdi. Frig krali, Paktolos irmagina kostu hemen, bir güzel yikandi. Ondan sonra da sarayina dönüp tikabasa yedi içti. Simdi onun yikandigi irmaga bakanlar, altin kum tanecikleri görürler sularda."

Bir ikinci öyküsü daha vardir Midas'in. O da Apollonla ilgilidir. Yüce tanri, Frigya kralinin kulaklarini esek kulaklarina çevirmisti. Bir suç isledigi için degil de aptalligi yüzünden bu cezayi görmüstür Midas: "Apollon ile Pan arasinda yapilacak bir çalgi çalma yarismasinda Midas, yargiçlardan biri olarak seçilmisti. Kir tanrisi, kavaliyla hos sesler çikariyordu; ama Apollon'un gümüsten lira'si her çalgidan üstündü. Bir çalmaya baslamasin Apollon; Musalar bile durup kendini dinlerdi. Yargiçlardan ikincisi dag tanrisi Tmolos, yengi çelengini Apollon'a verdi. Ama yüce musikiden ne anlasin Midas, tuttu oynak havalar çalan Pan'i kazandirdi. Apollon da kizip onun kulaklarini esek kulaklari yapiverdi.

Midas bir süre, tanrinin armaganlarini koca bir külah içinde sakladi. Sakladi ama onun saçlarini kesen berber sonunda kulaklarini gördü. Kulaklari gördügünü kimseye söylemeyecegine yemin etti. Berber bu, konusmadan durur mu, gitti bir çukur kazdi sazlarin arasinda, usulca "Kral Midas'in kulaklari esek kulaklari." diye fisildadi. Aradan zaman geçti. Çukurun çevresinde büyüyen sazlar yel estikçe, "Kral Midas'in kulaklari esek kulaklari!" diye bagirmaya basladilar. Böylece herkes gerçegi ögrendi." Bu olaydan sonra, Midas sunu ögrenmistir herhalde: Iki tanri yarisirken begendigini tutma güçlü olani tut.

Frigya uygarliginin yaratildigi dönemde "Ana Tanriça Inanci" etkisinin doruguna çikmis, Ana Tanriça adina tapinaklar, kutsal alanlar yapilmis, dinsel törenler düzenlenir olmustu. Bu dönemde Ana Tanriça ile ilgili olarak anlatilan bir efsane, Tanriça'ya nasil tapildigini da anlatmaktadir.

Efsaneye göre, Ana Tanriça (Kibele), Attis adli bir delikanliya asik olur. Attis, Ana Tanriça'nin kendisine karsi duyduklarindan habersiz, Pessinus (Ballihisar) kralinin kiziyla evlenme hazirligindadir. Dügün yeri kurulmus, dügüne çagrili tüm konuklar yerini almistir. Gözünü ask bürüyen Ana Tanriça, olanca görkemiyle birden dügün yerinde ortaya çikar. Ve tanrisal gücünü kullanarak sevdigi erkek Attis'i çildirtir.

Bir anda çilgina dönen Attis, bir yandan dans eder, bir yandan da biçagini çekerek erkeklik organini keser. Attis'in kasiklarindan fiskiran kanlar topragi sular, topraktan bitkiler fiskirir. Attis'in kendisi de ölüp bir çam agacina dönüsür. Ana Tanriça da onun hiç bozulmamasini saglar. Çam agacinin, yaz-kis hiç bozulmadan kalmasi böyle bir efsaneye baglanir.

Friglerde Ölü Gömme Gelenegi

Frig beyleri ölülerini ya kayalara oyulmus mezarlara ya da tümülüslere gömerlerdi. Kaya mezarlarinin çogu soyulmus olduklari için mimari disinda fazla bilgi vermezler. Buna karsin tümülüsler, yani yigma mezar tipleri Frig ölü gömme gelenegini ögrenmemizde önemli rol oynarlar. MÖ 8. yüzyil baslarindan MÖ 6. yüzyil ortalarina kadar kullanildiklari sanilan tümülüslerin büyük bölümü Gordion'dadir. Bu yigma toprak mezarlari kentin sirtlarinda yer alir ve sayisi 100'e yaklasir.

Bu türde ölü gömme teknigi gelismis olarak birden ortaya çikar. Bu durum tümülüs mezarlarinin Frigya'ya disaridan gelmis olduguna isaret eder. Gerçekten de Arnavutluk ve Makedonya'da soylu kisileri gömmek amaciyla tümülüs mezarlarin MÖ 1800-1500'den itibaren kullanildigi bilinmektedir.

Frigya tümülüslerindeki mezar odalarinin ahsap yapisi çok ileri bir teknigin eseridir. Ölüler önceleri yakilmadan ahsap sedirler üzerine uzatilmis, MÖ 7. yüzyilin sonlarindan itibaren de, Yunanistan'dan gelen etkilerle yakilmaya baslamistir. Ahsap mezar odasina ölü ve ölü armaganlarinin birakilmasindan ve ahsap çatinin kapatilmasindan sonra, odanin üzeri büyük bir yigma tepeyle örtülmüstür.

Toprak yigininin ahsap mezar odasina yapacagi baskiyi en aza indirmek için mezar su sekilde yapilirdi: Ahsap mezar odasinin üstü moloz taslarla kaplanmis, bunun üzerine kalitesi ve direnci fazla olan, sulandirilarak bulamaç haline getirilmis kil serilmis , sonra da kuru kilden tepe yigilmisti. Toprak kümesi, altindaki nemli kilin iyice kurumasindan sonra yigilmis olmalidir; çünkü islak kil kuruyunca mukavemeti artiyordu. Tümülüslerin yüksekligi gömülen kisinin önemine göre 2-3 ile 60-70 metre arasinda degismektedir.

Frig tümülüslerini, Lidya ve Yunan mezarlarindan ayiran; mezar odalari yapiminda tas yerine tahta kullanilmasi, yigma tepe topraginin çevreye yayilmasini önlemeye yarayan krepis duvari ve mezar odasinina geçit veren dromos kullanilmamasidir. Toprak yigini altinda kalan mezar odalarinin yeri büyük boy tümülüslerde ortada, alçak tümülüslerde ise mezar soyguncularina karsi alinan önlemle merkezden uzak yerlerde olurdu.

Soylular için kentlerin disinda görkemli yigma mezarlar yapilirken, genis halk kitleleri için gösterissiz mezarlar kullanilmistir. Pazarli halki, ölülerini kalenin içindeki basit mezarlara, sirt üstü yatirarak gömmüslerdi. Bogazköy halki ölülerini yakip, küllerini küpler içine koyarak gömmüslerdi. Ayrica Bogazköy'de çocuk mezari olarak kullanilan bir vazo bulunmustur.
Bu Bogazköy ve Pazarli'daki ölü külleriyle iskeletlerin tümü geç Frig dönemine aittir ve sürekli kent içine gömülmüslerdir. Ancak Ankara'da yakilmis ölülerin küpler içinde gömüldügü kent disi mezarlar da bulunmustur. Bu Ankara'da bugünkü Hacibayram Camisi çevresindeki Frig kentinde yasayan farkli halk siniflarinin varligini gösterir.

BÜYÜK TÜMÜLÜS

Gordion'daki büyük tümülüs, mezar odasinin çukur içinde degil de zemin yüzeyinde yapilmis olmasiyla dikkat çeker. Mezar odasi (iç boyutllari 5.15x6.20, yüksekligi 3.25m), kireç tasindan kaba bir duvarla çevrilmistir. Bu 53 metre boyundaki tümülüsün yapilis teknigine gösterilen özen, tam mezarin Friglerin en güçlü döneminde yasayan bir krala ait oldugunu düsündürmektedir. Çesitli iddialara göre mezar ya Midas'a ya da Midas'in babasi Gordias'a aittir.

"Anadolu'nun piramitleri" denilen tümülüslerden biri olan Büyük Tümülüs'ün 53 metre altindaki mezar odasinin bozulmadan ortaya çikarilisi 20. yüzyilin ikinci yarisinda ortaya konulan basarili arkeolojik uygulamalardan biridir. Kazi baskani Roudney S. Young eski tümülüsün 250 metre çapinda ve 70-80 metre yüksekliginde olabilecegini tespit etmistir.

GORDION (YASSIHÖYÜK)

Frig Kralligi'nin baskenti Gordion'un kalintilari Ankara-Eskisehir karayolu ve Sakarya ile Porsuk nehirlerinin birlestigi yerin yakininda Polatli'nin kuzeybatisinda bulunmaktadir. Gordion'un geçmisi MÖ 8. yüzyil ortalarina kadar gider. Sehir en parlak dönemini MÖ 725 ve 675 yillari arasinda yasamistir. Midas bu kentte oturmustur. Gordion, MÖ 7. yüzyil baslarinda Kimmer saldirisina ugramistir. Sehir, Büyük Iskender tarafindan bagimsizligina kavusturuluncaya kadar 6.yy ortalarindan baslayarak Pers istilasi altinda kalmistir. Ayrica Büyük Iskender çözenin Asya fatihi olacagina inanilan gördügümü Gordion'da kiliciyla kesmistir (MÖ 334).

Kent Höyügü:

350x500 metre ölçüsündeki yassi bir höyük durumundaki Frig kenti, Sakarya irmaginin hemen dogusunda yer almaktadir. Arkeologlar, anitsal bir kapi ile birlikte kral ailesine ait bir çok yapi ve evlere kent duvarlarina iliskin kalintilar ortaya çikarmislardir. Bunlarin tümü Frig kralligina en parlak dönemine (MÖ 725-667) tarihlenmektedir.

Kent Kapisi:

MÖ 8.yüzyilin sonunda yapilmistir. Yumusak kireç tasindan 9 metre yükseklikteki kismi günümüze kadar korunmus anitsal bir yapidir. Kente asil giris 9 metre genisliginde ve 23 metre uzunlugunda üstü açik bir koridorla saglaniyordu. Kapinin iki yaninda yer alan kulelerin kente açilan birer kapisi vardir. Tamami kazilan kuzey avlu depo olarak kullaniliyordu. Güney avlusu ise Pers kapisinin büyük güney duvarinin korunmasi amaciyla kazilmadan birakilmistir.

Kent Merkezi:

Höyügün orta kismi saraylara ayrilmistir. Kerpiçten bir duvar (B) dört yapiyi içeren sarayin birinci avlusunu kent kapisindan ayirmaktadir. Daha kalin bir duvar (E1, E2, E3) iç avluyu kuzey, bati ve güney yönlerinden çevirmektedir. Olasilikla bu duvarlar saray yapilarinin dogu yönünce de uzanmakta ve böylelikle onlari disaridan tümüyle ayirmaktadir.

Saraylar:

Birinci avludaki iki yapi birer megarondur. Megaron 2, geometrik desenli bir mozaik ile dösenmistir. Bu mozaik, bilinen en eski çakil tasi mozaik örnegidir ve bugün bir kismi Gordion Müzesi'nde sergilenmektedir.

Megaron 3:

Bu, günümüze kadar Gordion'da çikarilmisken önemli yapidir. Iç avluda yer alan yap Frig akropolünün en büyük binasidir. Yapi, iki sira ahsap direkle bir orta ve iki yan nefe ayrilmistir. Arkeologlara göre orta bölüm tek katli ve yüksek bir salondu. Yan kisimlar ise iki katli ahsap galeriler seklindeydi. Megaron 3, MÖ 8. yüzyilin ikinci yarisinda insa edilmis en eski yapilardan biri olmalidir.

Teras Yapisi:

Terasin bati kesiminde her biri 11x14 metre ölçülerinde yan yana siralanmis 8 adet megaron yer alir. Her birinde ortada bir ocak ve yanlarda direklerle desteklenen ahsap galeriler bulunmaktadir. Büyük olasilikla bunlar sarayin günlük islerinin görüldügü yapilardir. Megaron 3'ün yanina yapilan bir merdivenle yeni olusturulan terasa geçis saglanmistir.

PESSINUS (BALLIHISAR)

Pessinus ören yeri, Ankara-Eskisehir karayolu üzerinde Sivrihisar yakinlarindaki Ballihisar'da bulunmaktadir. Pessinus, tanrilarin anasi Kibele olarak anilan tanriçanin ünlü kutsal yerlesmesiyle birlikte "Rahipler Devleti" seklindeki antik bir Frig yerlesmesiydi. Ana Tanriça'nin sekilsiz tastan yapilmis kült heykelinin (Baitylas) gökten indigine inaniliyordu.

Kent, Bergamalilar'in egemenligi altinda kalmisti, fakat Galatlar'in saldirisina ragmen buradaki rahipler sinirli bir özgürlüge sahip olabilmislerdi. Kenti bes Frigyali ve bes de Galat rahiple birlikte bir bas rahip yönetmisti. MÖ. 204 yilinda Roma senatosunun Pessinus'a elçiler gönderip Kibele'nin kült heykelini Roma'ya getirtmesi ve orada insa ettirilen bir tapinaga bu heykelin yerlestirilmesiyle kent çok büyük bir üne kavustu. MÖ. 25 yilinda Augustus, Galatia eyaletini kurunca, Pessinus Romalilarin yönetimine geçmistir.

TAPINAK:

Yapi çok ilginç bir plana sahiptir. Dar kenarlarinda alti, uzun kenarlarinda on bir sütun bulunan peristasis (antik tapinagin etrafini çeviren sütun dizisine verilen ad) Hellen tapinaginin degisik bir uygulamasini göstermektedir. Yapiyla iliskisi olan ve bir theatron (Antik Yunan tiyatrosunda seyircilerin oturdugu kisma verilen ad) islevi gören gösterisli bir basamak sirasi ortaya çikarilmistir. Bu nedenle Belçikali arastiricilar onu bir tiyatro-tapinak olarak tanimlamislardir.

Buna ragmen Ekrem Akurgal söz konusu basamaklarin Kibele kültü ile ilgili oldugunu düsünmektedir. Çünkü tapinagin yeralti bölümü Aizonai Tapinagi'nda oldugu gibi buna isaret etmektedir. Mimari süslemelerine göre tapinak MS. 1. yy'in ilk yarisinda yapilmistir. Açik bir alani üç yandan çeviren portiko (çatisi sütunlarla tasinan hol) kalintilari buranin bir agora olarak düzenlendigi görünümünü vermektedir. Yapi, eski Anadolu kültürleriyle iliskili Hellen tapinaklari seklinde batiya bakmaktadir.

NEKROPOL:

Kentin nekropolünde yapilan kazilarda ön yüzleri kapi seklinde olan Geç Roma mezarlarinin güzel örnekleri bulunmustur. Nekropol seramigini inceleyen Inci Bayburtoglu'na göre halen Ballihisar'daki yerel bir depoda korunan mezar taslari MS. 3. ya da 4. yy'a tarihlenebilir. Bunlarin içinde en önemlisi üzerinde bir aslan heykelinin yer aldigi steldir.

Belçikali arkeologlar Pessinus'un sig vadisinde yapilmis genis ve olasilikla uzun bir kanali da ortaya çikarmislardir. Bu kanalin her iki yani basamaklidir ve söz konusu basamaklar yazin kanaldaki su düzeyi asagi indiginde vatandaslara kolaylik sagliyordu. Bundan baska kanalin kuzey ucundan Roma çaginda varolan derenin suyunu düzenleyen kapatma sistemini de Belçikali arkeologlar bulmuslardir.
Alıntı ile Cevapla