Cvp: ÖRNEK MÜSLÜMAN KADIN hZ.meryem
ÖRNEK MÜSLÜMAN KADIN: HZ. MERYEM
Hz. Meryem'in yaşadığı Toplumun özellikleri
Hz. İsa'yı dünyaya getirme göreviyle Allah'ın şereflendirdiği Hz. Meryem, tarihi kaynaklara göre bundan yaklaşık 2000 yıl önce yaşamış, Allah'ın dünyada ve ahirette seçkin kıldığı kadınlardan biridir.
Hz. Meryem, tarihi kaynaklara göre, o dönemde Roma İmparatorluğu'nun egemenliği altında bulunan Filistin topraklarında doğmuştur. Yahudi bir toplum içerisinde ve o soydan biri olarak dünyaya gelmiştir.
O dönemde Roma İmparatorluğu'nda yaygın olan din ise "Putperestlik"tir. Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi, bir zamanlar "alemlere üstün kılınmış" (Bakara Suresi, 47) bir topluluk olan Yahudiler ise, kendi çıkardıkları birtakım hurafelerle şekilciliğe sapmış, Allah'ın kendileri için seçip beğendiği dinlerini tahrif etmişlerdir. Allah'ın emirlerine isyan etmiş ve O'nun kendilerine verdiği nimetlere karşı şükredici olmamışlardır. Bazıları ise, nefislerinin hoşuna gitmeyen emirlerle geldikleri için, Allah'ın kendilerine bir rahmet olarak gönderdiği peygamberleri öldürecek kadar ileri gitmişlerdir. Kuran'da İsrailoğulları'nın bu sapkın tavırları şöyle bildirilmektedir:
Andolsun, Biz İsrailoğulları'ndan kesin söz almış (misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler. (Maide Suresi, 70)
İşte Hz. Meryem, tüm bu karışıklıkların hüküm sürdüğü ve Yahudilerin tüm ümitlerini, bekledikleri Mesih (Kurtarıcı)'in gelişine bağladıkları bir dönemde dünyaya gelmiştir. Allah, İsrailoğulları'nın tüm beklentilerinin odak noktasını oluşturduğundan tamamen habersiz olan Hz. Meryem'i, bu kutlu görev için özel olarak seçmiş ve yetiştirmiştir. Allah'ın "... Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır... Ve o salihlerdendir." (Al-i İmran Suresi, 45-46) sözleriyle övdüğü Hz. İsa'yı dünyaya getirme görevini Allah Hz. Meryem'e vermiştir.
Hz. Meryem, Allah'ın seçtiği bir kimse olarak, bu insanların sapkın ve cahilce inanışları arasında güzel ahlakı, hak dini temsil etmiştir.
Allah, Kuran'da ailesinden, doğumuna, Hz. İsa'yı dünyaya getirişinden, yaşadığı toplumun iftiralarına karşı koyuşuna ve gösterdiği üstün ahlak özelliklerine kadar, Hz. Meryem'in hayatına dair pek çok konuyu bizlere bildirmektedir.
Allah'ın Alemlere Üstün Kıldığı İmran Ailesi
Allah Kuran'ın "Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti; Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir..." (Al-i İmran Suresi, 33-34) ayetleriyle, İmran ailesinin, Hz. Adem, Hz. Nuh ve İbrahim ailesi ile aynı soydan geldiklerini ve alemler üzerine seçilmiş kimseler olduklarını bildirmektedir. İşte Hz. Meryem de bu soydan, seçkin kılınmış İmran ailesinden gelmektedir.
İmran ailesi, Allah'a samimi bir kalple iman eden, her işlerinde O'na yönelip dönen ve Allah'ın sınırlarını koruyan bir aileydi.
Hz. Meryem'in Dünyaya Gelişi
İman sahibi bir kimse olan İmran'ın hanımı, Hz. Meryem'e hamile kaldığını öğrendiği zaman, hemen Allah'a yönelip dua etmiş, O'nun şanını yüceltmiş ve doğuracağı çocuğu Allah'a adadığını söylemiştir. Bir kız çocuğu doğurduğunu gördüğünde ise ona, 'âbide' yani, 'Allah'a sürekli ibadet eden kimse' anlamına gelen Meryem ismini koymuştur.Allah Kuran'da İmran'ın hanımının bu duasını bize şöyle haber vermektedir:
Hani İmran'ın karısı: "Rabbim karnımda olanı 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sen'sin Sen" demişti. Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım." (Al-i İmran Suresi, 35-36)
Allah, Hz. Meryem'in annesinin onu 'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak Allah'a adadığını' bildirmektedir. Bu ifadenin Arapçasında geçen 'muharreren' kelimesi, 'sadece ahiret işleriyle uğraşan, dünya ile ilgisi bulunmayan, Allah'a sürekli ibadet eden, Allah'ın mabedinin hizmetinde olan, ihlaslı bir şekilde ibadet eden, ibadetinde dünya amacı bulunmayan kişi' anlamlarına gelmektedir.[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]
Gerçek anlamda özgürlük, insanın yalnızca Allah'a kulluk edip, O'na teslim olması, varlıklara ya da birtakım değerlere kulluk etmekten tamamen kurtulmasıyla elde edilebilir. İşte İmran'ın hanımı da, Hz. Meryem'i her türlü bağımlılıktan kopmuş olarak Allah'a adadığını söyleyerek Allah'a dua etmekle, onun yalnızca Allah'a kulluk eden, insanların rızasından tümüyle uzaklaşmış bir insan olmasını dilemiştir.
Hz. Meryem dünyaya geldiğinde, annesinin tavrı yine Allah'ı razı etmeye yönelik olmuştur. Hemen Allah'a yönelmiş, hem Hz. Meryem'i, hem de onun soyunu şeytanın şerrinden koruması için Allah'a içtenlikle dua etmiştir.
Allah İmran'ın hanımının bu samimi duasını kabul etmiş ve "Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi..." (Al-i İmran Suresi, 37) ayeti ile bildirdiği gibi, Hz. Meryem'i en güzel şekilde yetiştirmiş, onu üstün bir ahlak ile ahlaklandırmıştır.
Hz. Meryem'in annesinin Allah'a olan bu samimi imanı, her işinde kendisine yalnızca Allah'ı vekil edinmiş olması, yardımı, nimeti daima Allah'tan istemesi, O'na ihlasla ve derin bir teslimiyet ile bağlanmış olması tüm iman edenler için çok önemli ve üzerinde düşünülmesi gereken bir örnektir.
Allah'ın Hz. Zekeriya'yı, Hz. Meryem'i Yetiştirmekle Görevlendirmesi
Hz. Zekeriya Allah'ın hidayete eriştirdiğini, salihlerden olduğunu, alemlere üstün kıldığını ve dosdoğru yola yöneltip ilettiğini bildirdiği peygamberlerdendir. Allah Kuran'da Hz. Zekeriya'dan övgüyle bahsetmiş, onun Allah'a olan bağlılığına, takvasına ve güzel ahlakına dikkat çekmiştir:
Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir. İsmail'i, Elyasa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini alemlere üstün kıldık. Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık); onları da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik. (Enam Suresi, 85-87)
Allah, Al-i İmran Suresi 37. ayetiyle, Hz. Meryem'in yetiştirilmesinden Hz. Zekeriya'yı sorumlu kıldığını bildirmiştir.
Hz. Zekeriya, Hz. Meryem ile yakından ilgilenmiş, onun hayatındaki mucizevi olaylara bizzat tanık olmuş ve onun diğer insanlardan üstün kılınmış bir kimse olduğunu fark etmiştir. Hz. Meryem'in başına gelen bazı olaylar ile, Allah'ın onu rahmetiyle desteklediğine ve çeşitli vesilelerle onu Kendi fazlından nimetlendirdiğine şahit olmuştur. Allah, bu olaylardan birini Al-i İmran Suresi'nde bizlere şu şekilde bildirmiştir:
... Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. (Al-i İmran Suresi, 37)
Hz. Zekeriya'nın bu sorusuna verdiği cevap ile, Hz. Meryem de, Allah'ın kendi üzerindeki fazlını ve rahmetini dile getirmiştir.
Allah, Hz. Meryem'i Tüm Alemlerin Kadınlarına Üstün Kılmıştır
Hz. Meryem, hayatının her anında, yaptığı her işte Allah'a yönelen, Allah'ın ismini yücelten, Rabbimiz'e yürekten bağlı, samimi bir mümindir. Allah, İmran ailesini alemlere üstün kıldığı gibi, bu aileye mensup olan Hz. Meryem'i de seçmiş, onu en güzel şekilde yetiştirerek tüm kötülüklerden arındırmış ve onu alemlerin kadınlarına üstün kılmıştır.Allah Kuran'da Hz. Meryem'in bu üstünlüğünü şöyle bildirmektedir:
Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı," demişti. "Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et." (Al-i İmran Suresi, 42-43)
… O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır.."
(Al-i İmran Suresi, 45)
Allah Hz. Meryem'in İffetini Müslümanlara Örnek Göstermiştir
Hz. Meryem de ailesi gibi, yaşadığı toplumda Allah'a olan bağlılığı, ihlası ve samimiyeti ile tanınan bir kişidir. Allah, onun Kendisi'ne 'gönülden bağlı olanlardan' olduğunu bildirmektedir.
Hz. Meryem'in çevresindeki insanlar arasında bilinen bir başka özelliği ise, 'ırzını korumuş olması' yani iffetine olan düşkünlüğüdür. Allah, Hz. Meryem'in bu üstün ahlakını Kuran'da şöyle haber vermektedir:
İmran'ın kızı Meryem'i de (Allah örnek verdi). Ki o kendi iffetini korumuştu. Böylece Biz ona Ruhumuz'dan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı. (Tahrim Suresi, 12)
İffetini koruyan (Meryem); Biz ona Kendi Ruhumuz'dan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık. (Enbiya Suresi, 91)
Hz. Meryem'in Cebrail ile Görüşmesi
Hz. Zekeriya'nın da şahit olduğu gibi, Allah, Hz. Meryem'in hayatının çeşitli dönemlerinde pek çok mucizevi olay yaratmıştır. Bunlardan biri de, Hz. Meryem'in Cebrail ile görüşmesi olmuştur. Hz. Meryem, hayatının belirli bir döneminden sonra yaşadığı toplumdan ve ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiştir. İşte Cebrail ile görüşmesi de bu dönemde burada gerçekleşmiştir. Allah Kuran'da Cebrail'in, Hz. Meryem'in karşısına 'düzgün bir insan' görünümü içerisinde çıktığını bildirmiştir:
Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti. Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona Ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü. (Meryem Suresi, 16-17)
Hz. Meryem, karşısındaki kişinin Cebrail olduğunu bilmediği için, yabancı biriyle karşılaşmasından dolayı hemen Allah'a sığınmış ve "Gerçekten ben senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)." (Meryem Suresi, 18) sözleriyle, kendisinin Allah'tan korkan, iman eden bir mümin olduğunu ifade etmiştir. Söylemiş olduğu bu sözler, Hz. Meryem'in güçlü Allah korkusunu, iffetine olan düşkünlüğünü ve ne kadar takva sahibi bir insan olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Hz. Meryem bu konuşmasıyla, sadece kendisinin Allah'tan sakınan bir kimse olduğunu ifade etmekle kalmamış, 'eğer takva sahibiysen bana yaklaşma' sözleriyle, aynı zamanda karşısındaki kişiyi de Allah'tan korkup sakınmaya davet etmiştir.
Cebrail ise onun bu sözleri üzerine, "... Ben yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)." (Meryem Suresi, 19) diyerek Hz. Meryem'e kendisini tanıtmıştır. Kendisinin Allah'ın bir elçisi olduğunu ve ona Allah'tan bir müjde ile geldiğini bildirmiş ve şöyle demiştir:
Hani Melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendisi'nden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır." (Al-i İmran Suresi, 45)
Hz. Meryem ise, "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" (Meryem Suresi, 20) sözleriyle Cebrail'e kendisine bir insan dokunmadan nasıl çocuğu olabileceğini sormuştur. Cebrail, Allah'ın gücünün herşeye yeteceğini, bir şeye sadece 'Ol' demesiyle onun hemen oluvereceğini bildirmiştir:
"Rabbim bana bir beşer dokunmamışken nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) "Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse yalnızca ona "Ol" der o da hemen oluverir." (Al-i İmran Suresi, 47)
"İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Biz'den bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti. Böylelikle ona gebe kaldı sonra onunla ıssız bir yere çekildi. (Meryem Suresi, 21-22)
Hz. Meryem, kendisine hiçbir insan eli değmeden, Allah'ın dilemesiyle Hz. İsa'ya hamile kalmıştır. Onun hamileliği dünyadaki sebeplerden bağımsız olarak gerçekleşmiştir. Bu hamile kalış şekli, Hz. İsa'nın mucizelerinden biri olmuştur.
Hz. Meryem'in Issız Bir Yere Çekilmesi
Allah Kuran'ın "Böylelikle ona gebe kaldı sonra onunla ıssız bir yere çekildi." (Meryem Suresi, 22) ayetiyle, Hz. Meryem'in Allah'ın dilemesiyle hamile kalmasının ardından ıssız bir yere çekildiğini bildirmektedir.
Allah, hayatının her anında olduğu gibi, bu dönemde de Hz. Meryem'i rahmeti ve korumasıyla desteklemiş, Hz. Meryem'e hamilelik dönemi boyunca psikolojik ve fiziksel açıdan ihtiyacı olabilecek her türlü imkanı yaratmıştır.
Kuşkusuz Hz. Meryem'in hamileliğinin gerçekleştiği bu dönemi ıssız bir yerde geçirmiş olmasının pek çok hikmeti vardır. Allah bu şekilde Hz. Meryem'i, içerisinde bulunduğu mucizevi durumu kavrayamayacak insanların rahatsız edici tavırlarından uzak tutmuştur. Onun bu dönemi en rahat ve en huzurlu şekilde geçirmesini sağlamış, sonrasında ise onun bu durumunu insanlara bir başka mucizevi olayla açıklayarak, Hz. Meryem'in kendisine yöneltilecek tüm iftiralardan en güzel şekilde temize çıkmasını sağlamıştır.
Hz. İsa'nın Doğumu ve Allah'ın Hz. Meryem'e Olan Yardımı
Allah, hamileliği sırasında Hz Meryem'i her açıdan en güzel şekilde desteklemiştir. Çok iyi bakım gerektiren ve hayati riskler içeren bir olay olan doğum esnasında, tıbbi malzemeleri, tecrübeli bir yardımcısı olmayan bir kişinin, yalnız başına bu işin üstesinden gelebilmesi çok zordur. Buna rağmen bu konuda hiçbir tecrübesi olmayan Hz. Meryem, Allah'a olan bağlılığı ve güveni ile bu zor işi tek başına başarabilmiştir. Şiddetli doğum sancıları içerisinde bir hurma dalına doğru ilerlediği sırada Allah vahiy ile ona yardımını iletmiştir. Allah ona hüzne kapılmamasını, alt yanında onun için bir su arkı kıldığını bildirmiştir. Allah, henüz oluşmuş taze hurmaların dökülmesi için, hurma dalını kendine doğru sallamasını, yiyip içmesini ve gözünün aydın olmasını buyurmuştur. Görüldüğü gibi Allah, ihtiyaç duyduğu her konuda yapması gereken herşeyi bildirerek Hz. Meryem'e yardım etmiş ve bu zor şartlar altında doğumunu en iyi şekilde gerçekleştirmesini sağlamıştır. Allah Kuran'da Hz. Meryem'in bu durumunu bize şöyle bildirmektedir:
Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim." Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır." Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin." Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım." (Meryem Suresi, 23-26)
Allah'ın Hz. Meryem üzerindeki rahmeti ve koruması, hayatının her safhasında olduğu gibi, bu olayda da açıkça görülmektedir. Bunun yanı sıra Allah'ın, Hz. Meryem'e 'hüzne kapılmamasını', 'hurma yemesini' bildirmesinin ve onun yanıbaşında 'bir su arkı yaratmış olmasının' pek çok hikmeti vardır. Tüm bu ayetler, doğumu kolaylaştıran pek çok işaret içermektedir. Nitekim Allah'ın Hz. Meryem'in doğumunu kolaylaştırmak için sunduğu bu nimetlerin, özellikle hamile ve doğum yapan kadınlar için önemi ve faydaları, bugün bilimsel olarak da bilinmektedir.
Hz. Meryem'in Hz. İsa ile Birlikte Kavmine Geri Dönmesi
Hz. Meryem ailesinden uzaklaşıp çekildiği ıssız bölgeden Hz. İsa ile birlikte geri döndüğünde, kavmindeki insanlar bu durumun Allah'ın yarattığı bir mucize olduğunu kavrayamamış ve Hz. Meryem'e yönelik birtakım çirkin iftiralarda bulunmuşlardır. Hem İmran ailesinin, hem de Hz. Meryem'in Allah'tan korkan dindar kimseler olduklarını, güzel ahlaklarını ve iffetlerine olan düşkünlüklerini bildikleri halde, ona iftira atmışlardır. Allah Kuran'da kavminin Hz. Meryem'e yönelik bu iftiralarını şöyle bildirmiştir:
Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın. Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi." (Meryem Suresi, 27-28)
Kuşkusuz bu durum Hz. Meryem için Allah'tan gelen bir denemedir. İffetini koruyan, Allah'tan korkup sakınan bir kimse olmasına rağmen, kavminin bu yöndeki iftiralarına maruz kalmıştır. Bu kimseler aslında onun üstün ahlakına ve şerefli yaşantısına çok yakından şahit oldukları halde, yine de bu durumu görmezlikten gelmişlerdir. Hz. Meryem ise, üstün ahlakıyla yine Allah'a sığınmış ve onların bu iftiralarına karşı Allah'ın en güzel karşılığı vereceğini bilerek tevekkül etmiştir.
Hz. Meryem'in Konuşma Orucu Tutması
Hz. Meryem, başına gelen her olayda Allah'a yönelip dönmüş, yardımı, desteği yalnızca Allah'tan beklemiş ve her defasında da Allah'ın geniş fazlı ve rahmetiyle karşılık görmüştür. Kavminin kendisine yönelttiği iftiralarda da, yine Rabbimiz'in kendisini onların tüm iftiralarından en güzel şekilde temize çıkaracağını bilmenin güvenini yaşamıştır. Nitekim Allah Hz. Meryem'e "... Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım." (Meryem Suresi, 26) şeklinde bildirerek, kavminin karşısına çıktığında onlara 'Allah'a konuşma orucu adadığını' söylemesini vahyetmiştir.
Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler.
(Tevbe Suresi, 21)
Hazreti. Meryem, kavminin yanına gittiğinde, kendisiyle konuşmak isteyen ve suçlamalarda bulunan kimselere, Allah'ın daha önce kendisine Cebrail ile "Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." (Al-i İmran Suresi, 46) şeklinde müjdelediği, Hz. İsa'yı işaret etmiştir.
Bu işaretle Allah büyük bir mucize gerçekleştirmiş ve Hz. İsa'yı henüz beşikte olduğu halde konuşturarak Hz. Meryem'e çok büyük bir yardımda bulunmuştur. Allah, kavminin Hz. Meryem'den beklediği açıklamayı, Hz. İsa'ya söyletmiş, hem onu atılan iftiralardan temize çıkarmış, hem de bir mucize ile Hz. İsa'nın elçiliğini İsrailoğulları'na müjdelemiştir:
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?" (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti. Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı. Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de. İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz". (Meryem Suresi, 29-34)
Allah'ın Hz. İsa'ya beşikte iken nutuk verip konuşturmuş olması, Hz. Meryem'e karşı çirkin iftiralarda bulunan kavminde büyük bir şaşkınlığa neden olmuştur. Bu olayla birlikte, Allah'ın "Irzını koruyan (Meryem); Biz ona Kendi Ruhumuz'dan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık." (Enbiya Suresi, 91) ayetiyle bildirdiği gibi, her ikisinin de Allah'ın insanlar üzerine üstün kıldığı kimseler olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Meryem'in ne kadar üstün ahlaka sahip bir insan olduğu, onurlu ve temiz kişiliği bu konuşmayla ortaya çıkmış ve inkarcı kavmin tuzakları en güzel şekilde bozulmuştur.
Allah "Biz, Meryem'in oğlunu ve annesini bir ayet kıldık ve ikisini barınmaya elverişli ve akarsuyu olan bir tepede yerleştirdik." (Müminun Suresi, 50) ayetiyle, bu olayların ardından Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın hayatlarını yine Allah'ın rahmeti altında devam ettirdiklerini bildirmiştir.
Allah'ın Hz. Meryem Aleyhinde Konuşanlara Verdiği Karşılık
İsrailoğulları, Allah'ın göstermiş olduğu bu mucizelerle Hz. Meryem'in ve Hz. İsa'nın Allah'ın üstün kıldığı kimseler olduklarına açıkça şahit olmuşlardır. Allah, kendilerine gösterilen bu mucizevi olaya rağmen, hala Hz. Meryem'e iftirada bulunmayı sürdüren kimseler için büyük bir azap olduğunu şöyle bildirmiştir:
(Bir de) İnkâra sapmaları ve Meryem'in aleyhinde büyük bühtanlar söylemeleri... nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik)... (Nisa Suresi, 156-157)
Hz. Meryem'in Üstün Ahlakı
Hz. Meryem hayatı boyunca gösterdiği üstün ahlak ile tüm Müslüman kadınlar için önemli bir örnek olmuştur. Allah Hz. Meryem'e dünyada önemli bir sorumluluk yüklemiş ve bu şerefli görev için onu Kuran'ın ifadesiyle 'güzel bir bitki gibi' yetiştirmiştir.
Allah, onu İmran ailesi gibi seçkin kılmış, güçlü ve samimi iman sahibi kimselerin soyundan kılarak, onun bu üstün ahlaklı insanlar tarafından yetiştirilmesini sağlamıştır. Bunun yanı sıra Allah, Hz. Zekeriya'nın eğitimiyle, Hz. Meryem'i üstün ve seçkin bir peygamberin ahlakıyla ahlaklandırmıştır.
Allah'ın rahmeti sayesinde, doğduğu andan itibaren bu kutlu insanların eğitimiyle şereflenen Hz. Meryem, güçlü bir iman ve üstün bir ahlak seviyesine ulaşmıştır. Bu olgunluğa eriştikten sonra ise Allah mucizelerini göstererek, Hz. Meryem'in üzerindeki rahmetini, korumasını ve merhametini yakinen görmesini sağlamıştır. Hz. Meryem'in ibadet ederken mihrapta sürekli olarak yiyecek bulması, Allah'ın ona olan desteğinin ve rahmetinin açık bir göstergesidir. Allah daha sonra Hz. Meryem'i Cebrail ile görüştürerek, ona olan bu rahmetini Cebrail'in sözleriyle de bildirmiştir.
Hz. Meryem hayatının her anında Allah'a karşı göstermiş olduğu güzel ahlakıyla, Allah'a olan içten bağlılığını ve sadakatini en güzel şekilde ortaya koymuştur. Allah'ın kendisini denediği tüm zorlu olaylardaki kararlılığı, tevekkülü, kayıtsız şartsız teslimiyetiyle de, Allah'a ne kadar gönülden ve samimiyetle bağlı olduğunu en güzel şekilde ifade etmiştir.
Hz. Meryem'in yaşadığı tüm zorlu anlarda tek başına olması, onun için başlı başına önemli bir deneme konusu olmuştur. Zira insanlar zorluk anlarında daima kendilerine yardım edecek, destek olacak yol gösterecek birilerine ihtiyaç duyar ve olmadığında da kimileri yalnızlıklarından dolayı bir zayıflık ve üzüntü hissine kapılırlar. Hz. Meryem'de ise asla böyle bir durum söz konusu olmamıştır. O, herşeyi yalnızca Allah'tan beklemiş, yalnızca Allah'a güvenmiştir.
Desteği, yardımı ancak Allah'tan istemiş ve O'nun göstereceği yola uymanın, O'nun sözüne itaat etmenin kendisine yeteceğini bilmiştir. En zor anında bile ümitsizliğe, karamsarlığa kapılmamış, Allah'ın tüm yaşadıklarını mutlaka hayra dönüştüreceğini, zorlukların her birini en güzel şekilde gidereceğini bilerek Allah'a gönülden teslim olmuştur. Nitekim Allah, yaşadığı her zorlukla beraber, onun için bir kolaylık kılmış, onu daima yardımı ve rahmetiyle desteklemiş ve karşılaştığı zorlukları çok büyük hayırlara ve güzelliklere dönüştürmüştür.
Bunun yanı sıra karşı karşıya kaldığı olayları nasıl çözebileceği konusunda hiçbir tecrübesinin olmaması da Hz. Meryem için önemli bir imtihan sebebi olmuştur. Hamile kalmış ve tek başına bir çocuk dünyaya getirmek durumunda kalmıştır. Bu konuda hiçbir tecrübesi yoktur. Ancak hayatının her safhasında olduğu gibi, bu olayda da hiçbir şekilde bir yılgınlığa kapılmamıştır. Çok güçlü, iradeli ve kararlı bir kişilik sergilemiş ve Allah'ın yardımıyla tüm bunların en güzel şekilde üstesinden gelebileceğini bilmenin huzurunu ve güvenini yaşamıştır. Nitekim bu konuda da Allah onu olabilecek en mükemmel nimetlerle desteklemiş, işini kolaylaştırmış ve gösterdiği güçlü karakterden dolayı onu başarılı kılmıştır.
Hz. Meryem'in ahlakındaki üstünlüğün bir başka göstergesi ise onun üstlendiği zor sorumluluğu yerine getirirken yaşadığı sıkıntılar karşısında güzel bir sabır gösterebilmiş olmasıdır. Hz. Meryem çok önemli ve şerefli bir görev üstlenmiştir. Ancak bu üstün ve şerefli durumun, kavmi tarafından gereği gibi anlaşılamaması, inkar içerisinde olan halkının kendisine haksız bir bakış açısıyla yaklaşıp iftiralarda bulunması, Hz. Meryem için önemli bir sabır ve deneme konusu olmuştur. Bu aşamada da Allah'a olan güveninde sabır ve kararlılık göstermiştir. Güçlü, iradeli ve dirayetli kişiliğinden hiçbir şekilde taviz vermemiştir. Her olayın Allah'ın kontrolünde olduğunu ve Allah'ın kendisini tüm bu iftiralardan en güzel şekilde temize çıkaracağını bilerek, bu olaylara ve insanların cahilce tavırlarına karşı güzel bir sabır ile sabretmiştir.
Hz. Meryem'in bu olaylar sırasında dikkat çeken bir başka özelliği ise, insanların rızasından tamamen sıyrılmış olmasıdır. Allah'a katıksız bir iman ile teslim olmuştur. Bu nedenle de insanların yorumlarından, kınamalarından hiçbir şekilde etkilenmemiştir. Samimi imanı ve ihlasından dolayı onun için asıl önemli olan Allah'ın rızasına uygun hareket edebilmiş olmaktır.
Görüldüğü gibi Hz. Meryem her işinde daima katıksız olarak Allah'a yönelmiş, imanındaki ve Allah'a olan teslimiyetindeki bu samimiyet sonucunda da, her zaman için Allah'ın rahmetiyle karşılık görmüştür.
Unutulmamalıdır ki, güzel ahlakı başkalarına da anlatmanın iki yolu vardır. İnsan kimi zaman güzel ahlakı sözleriyle, kimi zaman da tüm bunları insanlar için güzel bir örnek oluşturarak davranışlarıyla anlatır. Bu iki yol arasında, en makbul ve aslında en etkili olanı, insanın tavırlarıyla yaptığı tebliğdir. Çünkü bu en samimi olandır. Taklit edilmesi mümkün değildir. Ancak imanın kalpte samimi olarak yaşanmasıyla, insanın inandıklarını en samimi şekilde hayata geçirip tavırlarına yansıtmasıyla gerçekleşebilir.
Hz. Meryem bu üstün ahlakı gösterebilmiş, imanıyla, tavırlarıyla ve ahlakıyla tüm insanlık için önemli bir örnek ve tebliğ vesilesi olmuştur. Onun insanlara olan bu samimi tebliği, Allah'ın dilemesiyle en güzel şekilde karşılık görmekte, iman edenlerin imanda derinleşip, Hz. Meryem'in örnek ahlakını yaşamaları ve Hz. Meryem karakterini kazanmaları için önemli bir vesile olmaktadır.
|