Konu
:
Akasya Düşleri
Tekil Mesaj gösterimi
28 October 2008, 09:59
eLanuR
Junior Member
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Akasya Düşleri
önce sevmeyi öğrettiler tenden uzak
gönle yakın. sonra ellerimi kelepçeledi her gelip geçen gönülçelen. her şarkıya riyakâr notalar dizdiler ve astılar ömrümü çığırtkan bir sehpada. sallandı düşüm
ardından lerzeye tutulmuş ışıkta düştüm kabir denen kuyuya. ben seni şarkılarla sevmiştim
her nota gül olurdu solmayan baharlara.
seni sırılsıklam
kırkikindi yağmurları kadar duru
bengisu kadar eşsiz
sabır çiçekleri gibi hoş kokulu sevmiştim. şimdi sildim adını şarkılardan.
bir notalık yokmuş değerim. bekledim çok bekledim daha beklerdim de lâkin sevdanın senin dilinde bir engerek gibi raksettiğini gördüm.
sen zehirdin
zehredendin…
geçer elbet geçmeyecek sandığımız her dokunuşunda karabasan sancımız.
eloğlu kalbimize ekipman kurmuş
olta atıp ağ salmış hayatımıza.
ömrümüz misinanın ucunda
tırnaklarımızsa ağlarını parçalamakta. saçlarımız şefkatli yosunlarla koyun koyuna. nasıl olsa ilkyazdan kalma sınır çizgimiz o yeşil ışık var ya
alır gözlerimizi anaforlarımızda.
gün gelir senin hesabınca tutmaz ebced. dağılır ağ
kopar misina
hoyrat bir türkü tutturur dalgalar imbatlar eşliğinde okşar takılanı.
iskelenin nabzından akan intihar
boğar düzeneğinde kıvrılan yılanı.
zaman kırar omurgasında baş eğmez hergele aykırılıkları. bakmasını bilmeyen gözlerin düşürdüğün de as beni turkuaza tutunamayışlarımdan. ya da azat et ruhumu iblisin şerrinden.
arala mahşerimin kızıllığını
düş renginden ama sakın aşkla sınama! katledilen yüreğin ahvali kazınır tenimin taravetini kaybetmiş yasına.
yazılınca cürmü nemrud’un kitabesine günahının sancısında doğuyordu yol gösteren sitare.
kut/sayıp doyduğum tasından ıslak bir ölüm içiyordu iniltiyle peygamber çiçeği. akrebin bu kaçıncı ihaneti? kim öğretecek cihetini kaybetmiş aşka
leylâk zamanlarında kalbin zaten ölü nefes doğurduğunu.
kutsal saydıklarımızın koynunda aklanırken kınanma
kıyametimi geçtim. övünme
devinme
ardım-sıra sevinme. gör bak ne belâları sevdim ayaklarımı sımsıkı bastığım zeminde. pençelerimde boşluğa düşerken şehir
başıbozuk sahillerin kursağına tıkanmış kumulda inliyor dehrin amansız fermanı.
ağlama duvarına hapsedilmiş gözyaşı
serpecek isyanını gözlerin nezaretinde. her bakış “yine vurgun mu” diyecek setlerini yıktıkça ölüm? haydi birer birer çık ömrün basamaklarını
düşler âleminde sis perdesini arala gözlerinin.
yaz adını ayrılığa kavuşabildiğince. düş(me) artık peşime bu son gidiş. nicedir suskuya mı kardeş yüreğin!? canımın boşluklarına ot tıkma seanslarında bin otlakta yayılırken karmaşa okyanus diplerinde umarsızca vurgun yedim de ayıl(ama)dım rüyalarımdan.
sanki benmişim âdem’i bir tatlı işve ile sürgün ettirip ağuyu bal gösteren havva; cennetlerden kovduran olmayan dünyalara! ibrahim oluvermişim kül san(d)ıkları bahçelerde gül olduğumu hissederek her defasında.
yusuf’un gömleğindeki d/okunuşun gölgesinde züleyha mı idim sanki
bir ara ay şavkırken günaha. el değmemiş yanlarımla isa’lar mı doğurdum
meryem miydim masumiyetini akrepler sokan. yed-i beyza mucizeler mi fısıldadı ellerim ki nûr’unu gören gözlerin musa’sı sanıldım. nuh olup keşke yüzdürebilseydim tufanlarda gerçeği. billur saraylarda etekleri salınan belkıs’tım ama fark mı edemedim süleyman’ın dayalı duruşunu…
ayılırken rüyadan
titretti çapsız bir kıpırtı asâyı ve yıkıldı sözlerinle saraylarımın anlık saltanatı.
sen; adı ayrılıkla anılan ihanet! çıkar maskelerini gazap meleği! son vahyin ışığında kapandı göğün kapıları. lahûtî sese kulak verip mabede yönel. cümle kapısından gir şehre
gör ki ne âlemler yangınında suskun
güller ise küllerde son raksı sunsun.
eLanuR
Açık Profil bilgileri
eLanuR nickli üyeye özel mesaj gönderin
eLanuR nickli üyeye ait bütün mesajları arattır