Konu
:
İletişim ve hedef tespit sistemleri
Tekil Mesaj gösterimi
#
1
7 February 2009, 20:30
ceyLin
Senior Member
Kayıt Tarihi:
21 September 2008
Mesajlar:
15,180
Konular:
Aldığı Beğeni:
0
xx
Beğendiği Mesajlar:
0
xx
İletişim ve hedef tespit sistemleri
YARASALARIN RADARI
Yarasalar çok ilginç varlıklardır. Onları ilginç kılan özelliklerinin başında ise olağanüstü yön bulma yetenekleri gelir.
Yarasaların bu yeteneği
bilim adamları tarafından yürütülen bir dizi deneyle ortaya çıkarıldı. Bu canlıların yapısındaki olağanüstü tasarımı görmek için bu deneyleri biraz inceleyelim:
Bu deneylerin ilkinde yarasa tamamen karanlık bir odaya bırakıldı. Aynı odanın bir ucuna ise yarasanın besini olan bir sinek yerleştirildi. Bu andan itibaren odada olup bitenler ise gece görüş kabiliyeti olan kameralarla takip edildi. Sinek havada daha ilk kanat çırpışlarını yaparken odanın bir ucundan hızla harekete geçen yarasa doğrudan sineğin yanına gelerek onu avladı. Bu deney ile yarasaların karanlıkta bile işleyen çok keskin bir algılama kabiliyeti olduğu sonucuna varıldı. Ama yarasanın bu algılaması
işitme duyusundan mı
yoksa sahip olduğu bir gece görüş sisteminden mi kaynaklanıyordu?
İşte bunun için ikinci bir deney yapıldı. Aynı odada bir köşeye bir grup tırtıl yere bırakıldı ve üzerleri bir gazete sayfası ile örtüldü. Serbest kalan yarasa
hiç zaman kaybetmeden
yerdeki gazete sayfasını kaldırarak tırtılları yedi. Bu
yarasanın yön bulma yeteneğinin görme duyusuyla ilgili olmadığını gösteriyordu.
Bilim adamları yarasalarla ilgili deneylerine devam ettiler: Yeni deney uzun bir koridorda gerçekleştirildi. Bir uca yarasa
diğer uca ise yem olarak bir grup kelebek yerleştirilecekti. Ancak bundan önce koridoru diklemesine kesen
birbirine paralel duvarlar yapıldı. Daha sonra da bu duvarların her birine
ancak bir yarasanın geçebileceği kadar genişlikte birer delik açıldı. Ama delikler her duvarın farklı bir noktasındaydı. Yani yarasanın bu duvarları aşması için adeta "slalom" yarışı yapan kayakçılar gibi sürekli manevra yapması gerekecekti.
Zifiri karanlık olan koridorun başındaki yarasanın serbest bırakılmasıyla birlikte bilim adamları gözlemlerine başladı. Yarasa ilk duvara yaklaştığında doğrudan deliğe doğru hareket ederek buradan kolaylıkla geçti. Bundan sonraki her duvarda aynı şey gözlemlendi: Yarasa duvara çarpmak bir yana
duvar yüzeyindeki deliği aramayısısa bile gerek duymadı. Son duvarı da rahatlıkla geçen yarasa burada yakaladığı kelebeklerle karnını doyurdu.
Bu durum karşısında hayranlıklarını gizleyemeyen bilim adamları
yarasanın algılamasındaki hassasiyeti anlamak için son bir deney daha yapmayısısa karar verdiler. Bu kez amaç yarasanın algı sınırlarını daha kesin belirlemekti. Yine uzun bir tünel hazırlandı ve tünel boyunca 0.6 mm kalınlığındaki çelik teller tavandan yere inecek şekilde dağınık bir tarzda gerildi. Yarasa
deneyi yapanları bir kez daha şaşırtarak
gerili tellerden hiçbirine takılmadan
tek seferde aralarından geçerek yolculuğunu başarıyla tamamladı. Yarasanın bu uçuşu
0.6 mm kalınlığındaki telleri bile uzaktan algılayabildiğini gösteriyordu.30 Daha sonra yapılan diğer araştırmalar
yarasaların bu inanılmaz algılama yeteneklerinin
sahip oldukları bir sonar sistemine bağlı olduğunu gösterdi. Yarasalar
etraflarındaki cisimleri algılamak için
yüksek titreşimli ses dalgaları yayıyorlardı. İnsanlar tarafından duyulamayısısan bu dalgaların yankıları yarasa tarafından algılanıyor ve böylece hayvan içinde bulunduğu ortamın bir tür "harita"sını çıkarıyordu. Yani yarasanın havada uçan küçücük bir sineği algılaması
çıkardığı seslerin sineğe çarpıp geri dönmesiyle oluşan yankıya dayanıyordu. Bu sistemin ne anlama geldiğini biraz düşünelim. Yarasanın sonarla yön bulması
yaydığı seslerin kendisine geri dönme süreleri arasındaki farkı hesaplaması sayesinde mümkün olmaktadır. Örneğin karanlık ve boş bir odanın zeminindeki tırtılı avlayan yarasa deneyini hatırlayalım. Yarasanın tırtılı algılaması şöyle olmaktadır: Yarasa tiz sesli çığlıklar atmakta ve kendisine gelen yankılara göre odanın şeklini tespit etmektedir. Yarasanın çığlığı oda zeminine çarpıp geri dönmekte
yarasa da bu gidip-gelme süresine göre zeminin uzaklığını anlamaktadır. Tırtıl ise
odanın zemini üzerinde 0.5 ya da 1 cm. kadar yükseklik oluşturur. Yani tırtıl yarasaya zeminin genelinden 0.5 ya da 1 cm. kadar daha yakındır. Ayrıca tırtıl çok yavaş olsa da hareket etmekte
bu da kendine çarpıp yansıyan dalgaların frekansını değiştirmektedir. Yarasa
bu ufak farkları bile algılayarak yerde bir tırtıl olduğunu anlayabilir. Yarasa bu işi saniyede 20 bin frekans yayıp
bunların hepsinin yankılarını analiz ederek yapar. Dahası bu işi yaparken hareket halindedir. Tüm bunlar düşünüldüğünde
akıllara durgunluk verecek birer mucize oldukları anlaşılır.
Yarasanın sonarının daha da olağanüstü bir yönü vardır. Yarasanın işitme sistemi yalnızca kendi sesini duyacak biçimde yaratılmıştır. Hayvanın algılayabildiği frekans aralığı çok dardır yani ancak belli frekanstaki sesleri algılayabilir. Ancak işte bu noktada çok önemli bir sorun ortaya çıkmaktadır. Doppler etkisi denen fizik kuralına göre
hareket halindeki bir cisme çarpan sesin frekansı değişir. Bu yüzden
yarasa kendisinden uzaklaşmakta olan bir sineğe doğru ses dalgalarını yaydığında
dönen ses dalgaları yarasanın duyamayısısacağı bir aralığa düşecektir. Bu nedenle yarasanın hareketli cisimleri algılamada büyük zorluklar yaşaması gerekir.
Ama böyle olmaz. Yarasa her türlü cismi kusursuzca algılamayısısa devam eder. Çünkü yarasa
Doppler etkisini bilirmişcesine
hareketli cisimlere doğru yolladığı ses dalgalarını değiştirir. Örneğin kendisinden uzaklaşan sineğe en yüksek frekanslı ses dalgasını yollar ki
ses geri döndüğünde duyamayısısacağı kadar düşük bir frekansa inmesin.
Peki bu ayarlama nasıl gerçekleşir?
Yarasanın beyninde
sonar sistemini denetleyen iki farklı tipte nöron (sinir hücresi) bulunmaktadır; bunlardan biri yansıyan ultrasonu algılar
diğeri bazı kaslara komut vererek yarasanın çığlığını oluşturur. Bu iki nöron beyinde eş güdümlü çalışır; öyle ki yankının frekansı değişince
birinci nöron bunu algılar ve ikinci nöronu baskılayarak veya uyararak
çığlığın frekansının yankının frekansına uymasını sağlar. Sonuçta yarasanın çığlığı ortamın durumuna göre frekans değiştirir ve en verimli şekilde kullanılır.
Tüm bu sistemin evrim teorisinin "tesadüf" açıklamasına indirdiği darbeyi görmemek ise mümkün değildir. Yarasadaki sonar sistem son derece kompleks bir yapıdır ve asla rastgele mutasyonlarla açıklanamaz. Sistemin çalışabilmesi için
tüm ayrıntılarıyla kusursuz olarak var olması zorunludur. Yarasa hem yüksek frekanslarda ses yayacak yapıya
hem bu sesleri algılayıp analiz edecek organlara
hem de hareket değişikliklerine göre frekans ayarlaması yapan sisteme sahip olmalıdır ki
sahip olduğu sonar işe yarasın. Elbette ki tüm bunlar rastlantılarla açıklanamaz ve yarasanın kusursuz bir biçimde Allah tarafından yaratıldığını gösterir.
Bilimsel araştırmalar
yarasalardaki yaratılış mucizelerinin yeni örneklerini ortaya çıkarmaktadır. Ortaya çıkan her yeni mucizede de bilim dünyası bu olağanüstü sistemlerin nasıl çalıştığını çözmeye uğraşmaktadır. Örneğin geçtiğimiz yıllarda yarasalarla ilgili olarak yapılan yeni bir araştırma ortaya çok ilginç sonuçlar çıkardı:33 Mağarada yaşayan bir yarasa grubunu incelemek isteyen bilim adamları
grup üyelerinin bazılarına vericiler yerleştirdi. Gece olunca yarasalar dışarı çıkarak
gün doğana kadar dolaşıp besin ihtiyaçlarını giderlerdi. Bilim adamları ellerindeki alıcılarla saatler boyu süren bu yolculuğu izlediler. Yarasaların
zaman zaman
yaptıkları bu yolculuk nedeniyle mağaradan 50-70 km. kadar uzaklaştıkları tespit edildi. Ancak bilim adamlarını asıl şaşırtan şey
güneşin doğmasına yakın başlayan dönüş yolculuğu oldu. Yarasalar
dönüş yolculuklarını
bulundukları yerden doğrudan doğruya yuvaya uçuş yaparak gerçekleştirdi. Peki yarasalar mağaraya göre hangi yönde ve ne kadar uzakta olduklarını nasıl biliyorlardı?
Böyle bir uçuşta yön tayininin nasıl yapıldığına dair detaylı bilgiler henüz elde edilemedi. Bilim adamları
bu uçuşu yapan yarasaların işitme duyusunun böyle bir yolculukta çok fazla işlevi olamayısısacağını düşünüyorlar. Aynı bilim adamları
yarasaların kör olduklarını da hatırlatarak
kendilerini şaşırtacak kadar üstün olan yeni bir sistemle her an karşılaşabileceklerini belirtiyorlar. Kısacası bilim
yarasa adını verdiğimiz canlılarda yeni yaratılış mucizeleri bulmayısısa devam ediyor.
ELEKTRİKLİ BALIKLAR
Yılan Balığının Elektro-şok Tabancası
Boyları zaman zaman 2 metreye kadar uzanabilen elektrikli yılan balıkları Amazon bölgesinde yaşar. Bu balıklarda gövdenin üçte ikisini kaplayan ve sayıları 5000 ila 6000'i bulan organik elektrik plakaları vardır. Bunların oluşturduğu elektriğin gerilimi 500 volt
akım değeri ise 2 amperdir. Bu
televizyonunuzu çalıştırmak için kullandığınızdan çok daha güçlü bir elektrik yüküdür.
Elektrik üretebilme yeteneği
bu hayvana hem savunma hem de mükemmel bir saldırı aracı olarak verilmiştir. Balık
vücudunda ürettiği bu elektriği düşmanlarını şok edip öldürmekte kullanır. Balıktan kaynaklanan elektrik şoku 2 m uzaktaki büyük baş bir hayvanı bile öldürebilecek şiddettedir. Balığın elektrik üretme mekanizması saniyenin binde ikisi veya üçü kadar kısa bir sürede devreye girer.
Hayvanın bu denli büyük bir enerjiye sahip olması gerçekten büyük bir yaratılış mucizesidir. Sistem son derece komplekstir ve "aşama aşama" gelişmesi gibi bir ihtimal de söz konusu değildir. Çünkü balığın elektrik sistemi
tam olarak işlemediği sürece
ona hiçbir avantaj sağlamayısısacaktır. Bir başka deyişle bu sistemin her parçası aynı anda kusursuz bir şekilde yaratılmıştır.
Elektrik Alanı ile "Gören" Balıklar
Doğada yüksek elektrik yükleriyle silahlanmış olan balıkların yanı sıra
iki yada üç volt gibi çok düşük sinyaller yayan balıklar da vardır. Avlanma ya da savunmayısısa yaraması mümkün olmayısısan bu zayıf sinyaller acaba ne işe yarıyor olabilir?
Bu balıklar zayıf elektrik sinyallerinden bir duyu organı gibi faydalanır. Allah
balıkların vücudunda
sinyalleri yayınlayabilecek ve bunları algılayabilecek eşsiz bir duyum sistemi yaratmıştır.
Balık
yaydığı elektrik yükünü kuyruğunda yer alan özel bir organda üretir. Bu yük
hayvanın gövdesinin arka bölümüne dağılmış binlerce delikten sinyaller şeklinde yayılır. Bu sinyaller balığı çevreleyen suda anlık bir elektrik alanının oluşmasına neden olur. Balığın yakınındaki nesneler ise
bu alanın biçiminin bozulmasına neden olur. Balık bu bozulmaları hemen tiplerine göre yorumlayarak çevredeki nesnelerin büyüklüğü
iletkenliği ve hareketi hakkında bilgiler edinir. Balığın vücudunda
çevredeki elektrik alanının dağılımını bir radar gibi sürekli olarak denetleyen elektriksel alıcılar vardır.
Kısacası bu balıkların vücudunda etrafa sürekli olarak elektrik sinyalleri yayan
bir yandan da bu sinyallerin çarptığı cisimleri yorumlayan organik bir radar vardır. İnsanların kullandıkları radarların ne denli kompleks aygıtlar olduklarını düşündüğümüzde
balığın vücudundaki yaratılışın harikalığı da ortaya çıkar.
ceyLin
Açık Profil bilgileri
ceyLin nickli üyeye özel mesaj gönderin
ceyLin nickli üyeye ait bütün mesajları arattır