2 April 2009, 09:20
|
|
|
|
Kayıt Tarihi: 3 March 2009
Mesajlar: 35,077
Konular:
|
|
Cvp: AnTalya (:
Alanya
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]
Alanya, kuzeyinde Toros Dağları, Güneyinde Akdeniz‘in bulunduğu
küçük bir yarımada üzerine kurulmuştur. Antik çağda Pamfilya ile Kilikya sınırı
arasındaki çizgide yer aldığı için bazen Kilikya, bazen de Pamfilya şehirleri
arasında sayılmıştır.
Kilikya Coğrafi karakteri nedeniyle iki farklı bölgeyi içine
almaktadır. Kilikyanın doğusu “Ovalık Kilikya (Kilikya Pedias), batısı ise
“Dağlık Kilikya (Kilikya Tracheiç” dır. Kilikya sözcüğüne ilk kez M.Ö. 16.yy.
Hitit metinlerinde “Chalaka “ olarak rastlanmaktadır. M.Ö. 15.yy Mısır ve Assur
kaynaklarında Ovalık Kilikya “Qedi “ ve “Que” Dağlık Kilikya ise “Clalaka”
olarak geçmektedir.
Dağlık Kilikya Toros Dağlarının denize kadar sokularak sarp
derin uçurumların oluşturduğu bir bölge olup geniş düzlüklerden ve liman
olabilecek büyük koylardan yoksundur. Buda şehirlerin gelişmesinde önemli bir
etken olmuştur. Dağlık Kilikya kentleri arasında`; Coracesion (Alanya), Laertes
(Gözüküçüklü), Syedra (Seki), İotape (Uğrak), ve Hamaxia (Elikesik)’yı
sayabiliriz.
Pamfilya kelimesi yunanca kökenli olup “Pan-Çok” ve “phyle-soy”
anlamına gelen sözcüklerin birleşmesinden oluşmakta, buda “Bütün kabilelerin bir
arada ikamet ettikleri memleket” anlamına gelmektedir. Pamfilya Bölgesinde yer
alan Side, Aspendos, Perge gibi şehirler ,şehirciliğin gelişmesine uygun etrafı
dağlarla çevrili verimli geniş ovaları ile büyük ticari ve askeri gemilerin
demirliye bileceği uygun koyları olan alanlara kurulmuştur.
Alanya’nın ilk kez ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu
henüz bilinmemektedir. Kentin bilinen en eski adı “Coracesium”dur. Sözcük
anlamıyla Latincede “Corax-Karga” ve Caesium-Gök” kelimelerinin birleşmesinden
meydana gelmiş olup “Gökkarga” anlamını taşımaktadır. Bizans döneminde ise
“Güzel Dağ” anlamına gelen “Calanoros” ismi verilmiştir. 13 yy.da Anadolu
Selçuklu Hükümdarlarından 1. Alaaddin Keykubat’ın (1220-1237) kaleyi alması ile
şehrin ismi hükümdarın ismine uygun alarak “Alaiyye” olarak değiştirilmiştir.
1935 yılında şehri ziyaret eden M.K. Atatürk ise “Alanya” adını vermiştir.
Alanya ve çevresinin tarih öncesi devirlerini tanıtan belgeler
günümüzde çok sınırlıdır. Prof.Dr. Kılıç Kökten'in 1957 yılında kent merkezine
12km.uzaklıkta yer alan Kadıini mağarasında yaptığı araştırmalar bölge tarihinin
üst Palealitik (İ.Ö.20.000-17.000) dönemine kadar uzandığını göstermektedir.
Aynı mağarada son zamanlarda yapılan incelemeler sonucu Eski Tunç Dönemine ait
(3000-2000) ait seramik parçaları da ele geçmiştir. Buda Alanya’nın çevresinin
Eski Tunç Çağında da yerleşim gördüğünü göstermektedir.
Coracesium’dan ilk kez bahseden İ.Ö. 4.yy. antik çağ
Coğrayyacılarından Sylax’dır. Bu dönemde bölge, Anadolu’nun önemli bir bölümünü
istila eden perslerin egemenliği altındadır. Persler dönemine ait günümüze kadar
ulaşan önemli bir kalıntı henüz tespit edilememiştir. Ancak Alanya Kalesi
Ehmedek mevkiinde yer alan Selçuklu Sur duvarlarının altında kalmış, kiklopien
taşlardan örülmüş olan sur duvarları bu döneme tarihlendirilmektedir. Daha sonra
bu bölgeden antik çağın önemli tarihçisi olan Strabon (İ.Ö.63-İ.S.25)
“Geographika” adlı kitabında bahsetmekte ve Coracesium’u zapdedilmesi çok güç ve
dik bir yer olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Pir-i Reis, Seyyah İbn-i Batuta ve
Evliya Çelebi bölgeyi gezen seyyahlardan olup eserlerinde kentten
bahsetmektedirler.
Coracesium’un coğrafı yapısından kaynaklanan doğal savunma
kolaylığı ve küçük limanı ile ilk çağlarda korsanlar için mükemmel bir barınak
haline gelmiştir. İ.Ö. 2.yy’ın ortalarında Anadolu’nun güney sahillerini koruyan
Rodos Deniz birliğinin dağılması sonucu ilk korsanlık hareketleri bu bölgeden
yani Coracesion’dan Seleukeia (Silifke) ‘ya kadar uzanan sahil kesiminde
başlamış ve kısa bir süre sonra komşu bölgelere yayılmıştır. Bu nedenle korsan
tabiri yerine “Kilikyalı” adı kullanılmıştır. İ.Ö. 2.yy.’ın ortalarında Diodotos
Tryphon isimli azılı bir korsan lideri Coracesium’u üst olarak kullanmış hatta
kendi adına sikkeler bastırmıştır.
Kıbrıs, Pisidya, Pamfilya, Suriye ve hatta Giriti etkileyen bu
korsan hareketlerine son vermek amacıyla Roma döneminde, (İ.Ö.65) olağanüstü
yetkilerle donatılmış olarak Coracesium’a General Pompeius Magnus gelir ve
korsanlık hareketlerini bastırır. İ.Ö.34 yılında ise Antonius tarafından Dağlık
Kilikya bölgesi Kleopatradan olma oğlu Ptolemaios’a hediye edilir.
Antik dönemde Dağlık kilikya’da yaşayan halk, merkezi yönetim
kuvvetli olduğu sürece sessiz kalmış, zayıfladığı dönemde ise eski barbar
kimliğine bürünmüştür. Bu nedenle Dağlık Kilikya, doğusundaki Ovalık Kilikya,dan
ve batısındaki Pamfilya’dan hem coğrafi hem de sosyal gelişme bakımından
farklılıklar ortaya koymaktadır.
Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından 1.Alaaddin Keykubat tahta
geçtikten sonra tüm Anadolu’da imar faaliyetlerinde bulunmuş özellikle Konya,
Sivas, Kayseri ve Antalya gibi şehirlerde medreseler, hanlar, av köşkleri,
saraylar ve kaleler yaptırmıştır.
Sultan ilk seferini askeri ve ticari bakımından çok önemli bir
yer olan ve Başkent Konya’nın limanı olabilecek Kalanoros (Alanya) üzerine
yapar. O sıralarda Kalanoros’un başında Hiristiyan sülalesinden olan Kyr Vart
isimli biri vardır. Kenti karadan ve denizden kuşatır. Savunmanın olanaksız
olduğunu anlayan Kyr Vart Selçukluların gücü karşısında direnemeyip hemen teslim
olmuştur (1221). Ayrıca kızı Huand Hatun’u da sultana eş olarak vermiştir. Huand
Hatun sonradan dinini değiştirerek “Mah-Peri Sultan” ismini almıştır.
Sultanın adına uygun olarak “Alaiyye” ismini alan kent onun
döneminde en parlak günlerini yaşamış, büyük imar faaliyetlerine sahne olmuş ve
Başkent Konya’nın yanısıra ikinci bir başkent, kışlık merkez olarak
kullanılmıştır. O dönemde kente bir çok bilgin ve sanatçı yerleşmiş ve kısa bir
zamanda Alaiyye Kültür ve Ticaret merkezi haline gelmiştir.
Alaaddin Keykubat’tan sonra kentin parlak dönemi sona ermiştir.
1243 deki Moğol saldırıları, 1277’de Mısır Memlüklerin Anadolu’ya girmeleri ve
taht kavgaları Selçukluları yıpratmış 1300 yılında Anadolu Selçuklu Devleti
parçalanmış ve bölge Karamanoğulları yönetimine girmiştir. Alanya 1427 yılında
Karamanoğulları tarafından beşbin altın karşılığında Memlük Sultanına satılmış
daha sonra 1471 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı Devleti sınırları
içerisine alınmıştır.
Tarsus ile birlikte Alanya ,1571 yılında Kıbrıs Eyaletine
bağlanmış, 1864 yılında ise Konya Vilayetinin sancağı olmuştur. 1868 yılında ise
Antalya’ya bağlanmış ve 1871 yılında bu ilin ilçesi olmuştur.
Alanya denizden ve karadan zor ulaşılabilirliği, doğal
kaynakları ve tabiat güzelliği ile tarih boyunca toplumların ilgisini çekmiştir.
Bu nedenle günümüze değin sürekli iskan gören, Anadolu’nun nadide kentlerinden
birisidir.
|