Koskoca bir bahçede
Demetler içinde bir papatya..
Aşık olmuş, yanmış tutuşmuş
Ak sakallı bahçıvana..
Bir ümit bekliyormuş,
Yüzlerce çiçeğin arasından
Onunla, sadece onunla
Saatlerce ilgilenmesini..
Buz gibi suyunu
Sadece ona döksün istiyormuş..
Sadece ona değsin makası,
Sadece ona gülsün dudakları..
Kıskanıyormuş bahçıvanı,
Kırmızı güllerden,
Sarı lalelerden,
Mor menekşelerden..
Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş,
Bembeyaz yapraklarını..
Bir gün,
Aşkı öyle büyümüş ki..
Papatya yapraklarını taşıyamaz olmuş..
Eğilivermiş boynu..
Toprağa bakıyormuş artık..
Bahçıvanın sadece sesini duyuyormuş,
Ayaklarını görüyormuş..
Buna da şükür diyormuş..
Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek..
Zaman akıp gidiyormuş..
Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli çok olmuş..
Ne var sanki boynumu kaldırsa
Bi kerecik daha görsem yüzünü diyormuş..
Yanıp tutuşuyormuş..
Ve işte bir gün..
Bahçıvan papatyaya doğru yaklaşmış..
İncecik bedenini ellerinin arasına almış..
Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş.
Bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya..
Papatya o an daha çok sevmiş bahçıvanı..
Hala göremiyormuş onu,
Ama bedeni kurtulmuş..
Uzun bir müddet sonra,
Bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye..
Gelen giden yokmuş..
Kahrından ölecekmiş papatya..
Ama işte bir sabah...
Hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış..
Derin bir oh çekmiş..
Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş..
Birden, kendisine doğru gelen iki ayak görmüş..
Bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş..
Başka birisiymiş..
Adamın elinde bir de makas varmış..
Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya doğru..
Ne güzel açmışsın sen öyle demiş..
Bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış..
Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarısıymış..
Ama gövden seni taşımıyor demiş..
Elindeki makası papatyanın boynuna doğru uzatmış..
Ve bir hamlede başını gövdesinden ayırmış..
Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini..
O ak saçlı, ak sakallı, yaşlı mı yaşlı bahçıvanı hatırlamış..
Bir de o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş..
Ve o an anlamış, neden o yaşlı bahçıvanı sevdiğini..
O, her şeye rağmen, papatyaya emek vermiş..
Ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş,
Ama onu aslında hep sevmiş..
Papatya anlamış artık..
Sevgi, emek istermiş...
Yere düştüğünde son bir kez düşünmüş sevdiğini..
Teşekkür etmiş ona içinden..
Son yaprağı da kuruduğunda,
Biliyormuş artık..
Gerçek sevginin, söylemeden, yaşamadan,
Ve asla kavuşmadan varolabileceğini...