Tekil Mesaj gösterimi
  #3  
Alt 21 April 2009, 15:05
Yorgun Yürek - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yorgun Yürek Yorgun Yürek isimli Üye şimdilik offline konumundadır
♥ GüLerken AğLadığını,MutLu OLanLar BiLmez
 
Kayıt Tarihi: 3 March 2009
Mesajlar: 35,077
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cvp: Tüm Türk Halk Oyunları ve anlamları - Tüm yöresel oyunlar

Canım Ülke

CANIM ÜLKE:
Bu ve Can Türkistan adlı Türkistanlı kadın oyunları anayurt hasretinin ora motifleriyle ifadesidir.

Can Temer Ağa

CAN TEMER AĞA:
Bayburt ve dolayının her şenlikli gününde, bayram ve düğünlerde dört beş erkek tarafından oynanan Bar çeşididir. Kadınlar düğünlerdeki kendi topluluklarında yürütürler. Oyunun şöhreti vilayet sınırını aşkın bulunduğu için asıl çıktığı yeri kesinlikle buluşturabilmek Temer Ağa'nın hüviyetini bilmeye bağlıdır.

Cebki

CEBKİ:
"Çapiki" oyun adının Hınıs'taki söylenişidir.

Ceylan

CEYLAN:
Hayvan taklitçisi oyunlardandır.

Cezayir

CEZAYİR:
Maraş'ın Göksun ilçesinin Obruk Şemsiler köyündeki üç oyundan biri de Cezayir'dir. Diğerleri Sekme ve Sürtme'dir. Bunların üçü de kaval ve tef ile 2-4 kişi tarafından oynanır. Kadınlar ayrı oynar. Bölge köylerinde Zeybek de 1-8 kişi tarafından cura ile yürütülür.
Cırıt Oyunu

CIRIT OYUNU:
Cirit maruf (bilinen, ünlü) atlı spor gösterisi olduğu halde, Ankara'nın Etimesgut köylerinde "cırıt" adında davul zurnalı bir de toplu raks vardır. Bucakta ayrıca Zeybek oyunu ve bağlama eşliğiyle yürütülen dört erkeklik Şıkırdım oyunu da vardır.



Cigos

CİGOS:
Samsun'da yerleşik Rumelili göçmenlerin oyunlarından olup Kırklareli tarafında da vardır. Buna Trakya'da Cigoş, Zigoş denildiği de olur. Yer yer çeşitlenmeye yüz tutmuştur.

Comburt Havası

COMBURT HAVASI:
Kütahya oyun havalarındandır.
Comolu

COMOLU:
Maraş'ın Pazarcık ilçesinden Ağca Koyunlu köyündeki bu oyun pek özel mahiyette görünmektedir. Çifter çifter ve kadın erkek karma olarak oyuna geçerler.

Coşkun Çoruh

COŞKUN ÇORUH:
Bu Artvin oyununun figürleri meselâ Sarıçiçek oyunu figür sayısında değildir. Eski adıyla hâlâ Deli Horon diye de tanınıyor.
Beşinci figürün "Alassiya" komutası gemicilikle ilgili olup, Ceneviz dilinden alınmalığı "Denizcilik Oyunu" ihtimalini düşündürmektedir.
Oyunun havası, türlü süsleme katılımlarıyla şu fıkranın (müzik cümlesinin) tekrarlanışından ibarettir.
Her figür, bu parçanın iki ölçülük kısmında yürütülür. Birinci figürde musiki orta bir hızlılıkta çalar. İkinci figürde az daha hızlanır. Eller Yukarı! komutasıyla canlılaşarak sonuna kadar allegro gider. Ancak, oyunun ikinci tekrarında ikinci figürden sonra bu hızlılık daha da artar.


Coşkun Horon

COŞKUN HORON:
Çoruh bölgesi oyunlarından olmakla beraber, üstteki Coşkun Çoruh'tan ayrıdır. Denildiğine göre, sevişen iki genç yıllarca ayrılığın hasretine katlandıktan sonra yine kavuşuyorlar. Bu Horon işte o gençlerin ana babaları tarafından buluşmaları şerefine oynanır. Oyunun bir özelliği de ailevi sevinci temsilen kadınlı erkekli yürütülmesidir.

Curcuna

CURCUNA:
Çağdaş sözlüklerimizde bu Türkçe kelime şöyle tariflidir:
1. Alaturka musikide süratli bir usul.
2. Bir toplantıda her kafadan bir ses çıkmak suretiyle meydana gelen gürültü ve patırtı. Curcunaya çevirmek, curcunaya döndürmek, bir yeri curcunaya vermek, ortalığı gürültülü patırtılı hale sokmak."
Kelime Anadolu'da eski olmasına rağmen, Nevşehir, Eğin gibi nice bölgelerde unutulmuştur. Doğu, güney illerimizde hiç yoktur. Trabzon gibi kuzey illerimizde kullanılıyor. İstanbul'da herkes bir tabir olarak bilir. "Curcuna kıyamet gitti" derseniz bunu herkes anlar, fakat "curcunalar oyuna kalktı" derseniz iyi Türkçe bilmediğinize hükmedilir. Yani curcuna bir oyundur, fakat onun oyuncusu demek değildir. Curcuna usulüne gelince; o kendine has olarak tenazursuz (karşılıklı simetrik olmayan) iç taksimatı ve oynak haliyle notada 10/8 olarak yazılan en eski aksak tartımlarımızdandır. Yalnız fasıl musikisinde değil, bugün için adsız olarak bazı Halaylar gibi kıvrak Anadolu oyun havalarında da esastır: 3+2+3=10/8.



Curruh

CURRUH:

Birbirleri sırtına binmiş iki çocuk grubu arasında oynanan bir çocuk oyunudur. Bu oyunda taşıyan çocuğun yapacağı bütün hareketlere rağmen sırttan düşmek l'zımdır. Bir türkünün tartımıyla dönerlerse bir çeşit çocuk dansı meydana gelir (Isparta ve köyleri).


Çakacı Oyunu

ÇAKACI OYUNU:

Burdur'un Yazu köyünde şu oyunlar vardır: Çakacı oyunu, Kurt oyunu. İkisi de tek kadın veya tek erkek tarafından oynanır. Ayrıca, Zeybek oyunları da vardır. Burdur köylerinden "bozuk" sazı çok kullanılır.


Çamaşır Oyunu

ÇAMAŞIR OYUNU:

İzmir'in Foça ilçesinde 10-12 erkek toplu olarak davul zurna eşliğiyle yürütürler
Çandarma

ÇANDARMA:

Bergama ve köylerinde tek kişi tarafından oynanır.
Çankırı Zeybeği

ÇANKIRI ZEYBEĞİ:

Çankırı'nın köylerinde kadın erkek tam bir eşitlik dairesinde toplaşıp saz ile karma oyun çıkarırlar. Bazı köylerinde ise karışık oyun nâdirdir. Her eğlence vesilesiyle kaşık veya zillerle de oyuna kalkarlar. "Oyun ", "Köy Oyunu" gibi mütevazi adları tercih ederler. Karışık alay çekme tarzında Zeybek, erkek kadın birlikte Çiftetelli. Çoğu zaman davul zurna eşlik eder. Ilgaz'da "alay" tabirini tam olarak Halay telaffuz ederler. Düğün oyunlarına gelin de katılır.
Çapik

ÇAPİK:

Diyarbakır'dan Lice ilçesinin toplu yürütülen oyunlarındandır. Meselâ Silvan ilçesinin merkez köyünde bu isimdeki oyun iki kişi tarafından bile davul zurna eşliğiyle yapılıp erkeklere mahsustur. En fazla küsüntüleri (dargınları) barıştırmak üzere yürütülmesi görenektendir.
Çapikay

ÇAPİKAY:

Bingöl'ün merkez ilçesinde Çapikay oyunu kadın erkek toplanılarak veya yalnız erkeklerce yapılır. Erkeklerin oynayışı yarı idmancı işi bir celâdet (dayanıklılık, yiğitlik) edinir.
Çapukay (el çarpmaca); bir müddet ayrı ayrı ve sert alkış çarpışı gibi eller teker defa çırpılarak kızıştıkça oyun âdeta hasm'ne bir hal alır ve bu sefer oyuncu oyuncuya karşılıklı el çarpışmalarına girişilir. Sonunda da bu çarpıştırmalardan önceki vaziyete dönülür.
Çarişka

ÇARİŞKA:

"Çar Oyunu"demektir. Kars bölgemizin çizme esareti yıllarından (Rus işgalinden) acı bir hatıra halinde mahallinde daha ziyade kurtuluş şenlik ve bayramlarında oynanıyor.



Çark

ÇARK:

Mevlevî Sem''sının ana figürü bizde de Farsça "Çarh" kelimesini Mesnevî'den beri Divan Edebiyatı'nda tutundurmuştur. Konuşma dilinde "çark" deriz. Mamafih bu kelime açıkça bir fırıldanış taklitçisi söz olduğu için çark kelimemiz Farsça'ya geçmiş olabilirdi. Nitekim Kaşgarlı Mahmut "felek" ve "gök çığrısı (felek)" anlamına çığrı Türkçe'sini veriyor ki bugün çıkrık ve çarkfelek dediklerimizin atasıdır, cümlesi birdir.
Nedim "Çarh-ı dever'n" a hayrandır:
Şevk ile v'iz-i şehir attı rid'sın çarha
Böyle şal oyununa çıkmadı dahi şeyh olalı




Çayda Çıra

ÇAYDA ÇIRA:
Kına gecesi oyunlarından olarak en başta geleni, "üstünde beş altı mum yakılı" porselen tabaklarla yürütülen Çayda Çıra oyunudur. İlk oynanan budur. Tabağın bu yanar mumlu hali bir nevi meşale gibidir. Her elde bir mumlu tabakla yürütülen zarif gösteriye Çayda Çıra oyunu denir.
Çayda çıra tabiri, eski düğünlerin bilhassa havuz başlarında veya çay kenarlarında tertiplenmesi ve yapıştırılan mumların yakılarak su üzerinde tepsilerle yüzdürülmesi âdetinden kalmıştır. Rivayet, keyfiyeti bu surette izah etmektedir. 30-35 yıl öncelere kadar erkekler havuz başlarında eğlenti tertipledikçe havuz başında sıralanıp bir tepsiye içki ve meze koyarlar. Bunları karşıdan karşıya itelemek suretiyle ikramlaşırlarmış. Tabir aynı eski görenekten ve oyun onu canlandırarak anmak ihtiyacından hatıra kalmış olsa gerektir. Çayda Çıra oyununun kendi türküsü de var, manileri epey çeşitlidir. Her mısra arkasından "nanay hanım nanay" terennümü ve "kibarım" gibi bazı geline atıf sözleri üçer defa tekrarlanır. Ezgisinin tartımı (ritmi) 3+2+2+3 aksağında olmak üzere 10/8'liktir. Sözleri güler yüzlü olmakla beraber, yeni baba evinden ayrılmış gelinin günlük ruhiyatı gibi içlidir de.
Çayda Çıra oyununa önce oğlan evinden gelen genç kız ve kadınlar kalkar. Kız evindeki mahzunluğu dağıtmak üzere, oğlan evinden gelenler inadına taşkın bir şevk ve neşeyle oyuna girerler. Hatta kaynana hanımın bile Çayda Çıra oyununa kalkması âdettendir. Kız evinden kimse oynamaz. Daima mahzun dururlar, hem de bu üzgünlük tamamiyle samimidir. Bu eğlentide oğlan evinden gelenlerle kız evindekiler arasında âdeta bir neşe ve üzgünlük müsabakası açıkça kendini hissettirir.
Çayda Çıra oyunundan sonra diğer mahalli oyunlara geçilir. Cümlesi pek çeşitli şeylerdir. Gerek oyunların özelliği, gerekse o sırada söylenen türkülerin mahiyeti bir bir yazılıp incelenmeye değer. Erkeklerin çıkardığı oyunları da bunlara katmak doğru olur. Horum, Tamzara, Halay, Delilo vs. gibi erkek oyunlarını kadınlar da kendi aralarında aynen oynayıp eğlenirler.
Kına gecesinde gelinin merasim sırasında oyuna kalkması âdetten değildir. Ancak "subaha" günü, yani yüz açımı gününde, oğlan evine gidildikten sonra gelin (kaynanasının işareti ve muvafakatı üzerine) oğlan evinde oynayabilir. Fakat, oğlan evi, kız evinden ayrılıp da ev tenhalaşınca "ucuzluk olsun" telakkisiyle (inancıyla) gelini merasim dışı olarak oyuna kaldırmak ve Çayda Çıra oynatmak gizli kalan bir âdettir.

Çeçen

ÇEÇEN:
"Çeçen Kızı Havası" Malatya'da vardır.

Çekirgem-Çekirge Halayı

ÇEKİRGEM-ÇEKİRGE HALAYI:
Sivas tarafının köy kadın Halaylarındandır. Kadınlarca "Çekirgem" türküsü söylenerek çekilen bu halayın tek figürü vardır. Üç ölçüden ibaret ezgisiyle aynı zamanda tamamlanan bu figürün icra tarzı şöyledir: Oyuncular el ele tutuşup hilâl şeklinde dizilirler. 10/16'lık ölçünün ilk sekizliğinde sol ayaklar bir adım ileri atılır ve pençe üstüne konulur. İkinci üç onaltılıkta yine sol ayağın pençesi yerden kaldırılırken, sağ diz tartımlı bir kırma yapar. O anda dizin nefis bir çöküntü yaptığı görülür. Bunu takiben sekizlikte sol ayak geri getirilerek hafif içe yere vurulur ve bu esnada sağ diz doğrultulur. Üç onaltılıkta sol diz kırılıp sağ ayak adıma hazırlanır. Bundan sonraki sekizlikte sağ ayak bir adım öne atılır, pençesi üstüne konur (Sol diz doğrultulur). Yeni gelen üç onaltılıkta yine sağ ayak -yerine getirilmek üzere- zeminden kesilirken sol diz doğrultulur. Sekizlikte sağ ayak eski yerine getirilirse de, biraz sağa konulur ve aynı zamanda sol diz doğrultulur. Sonraki üç onaltılıkta sol diz kırılıp sağ ayak yerden kesilir. Sekizlikte sağ ayak kısa bir adım sağ yana atılır. Üç onaltılıkta sağ dizle tartımlı bir kırma yapılır, aynı zamanda sol ayak da öne atılmak üzere yerden kesilir. Musiki ile figür burada tamam olmuşlardır. Tekrar sol ayaktan başlayan hareketler yukarda olduğu üzere devam ederler.

Çenber

ÇENBER:
Kütahya'nın Gediz ilçesinde bilhassa iki oyun rağbettedir. Yalabık, Çenber, Düğün, sohbet ve toplu eğlentilerde, bir veya iki erkek tarafından saz, cura, glarnet, (klarnet) ve dümbelek çalgısıyla oynanırlar.
Sivas tarafında Halay tertibinde oynanan Çenber oyun havası ağır başlayıp merhale merhale hızlanır. Şunun gibi sözleri vardır:
Çenberimi vurdum taşa
Taş bölündü baştan başa
Şimdi gelir Musa Paşa
Bizi çalar taştan taşa
Al gel oğlan çenberimi
Çal gel oğlan çenberimi
Bu oyunun aslının Sivas olması ihtimal dahilindedir.

Çengi

ÇENGİ:
Arap harfleriyle "çenki" ve "çengi" aynı imlada yazılagelmiş olmakla beraber, birincisi Farsça, çengi ise Türkçe'dir. Bu ikilik yerliler arasında bile öteden beri karışıklık çıkarmış çünkü iki eleman da Asya milletleri arasında aynı eşit yaygınlıkla müşterek meclislerde kullanılmışlardı. Çengi tabiri şimdi yalnız halk dilimizde yaşamaktadır. Şehirler hesabına yalnız edebî metinlerde görülebilir. Asya'da ise büsbütün revaçtan düşmüştür.
Parmak zilleriyle çengilik etmek şimdi İstanbul'da Sulukuleli kara kızlara münhasırdır. Anadolu'da nezih kadınlar kaşık oyununa çıkabiliyorlarsa da, zille oynamak parayla tutulan esnaf oyuncu kadınların harcıdır. Halbuki geçen yüzyıl ortalarına kadar parmak zilleriyle çengilik etmek İstanbul'da bile cariyeler için çok daha müsamaha gören bir sanattır.
Anadolu düğünlerinde tef çalıp türkü söyleyerek genç kızların oyununu destekleyen meslekten şarkıcı kadınlara şimdi de çengi denilmektedir. Bütün Türk oyunculuğunun denilmese de, bu tip esnaf işi kadın çengiliğinin menşei görünüşe göre bayaderliğe bağlıdır.
Divandan örnek:
Gazeli savt ü makamat ile teşhir etmek
Çengiler şekline koymak gibidir tazeleri
Nâbi
Çingi diyen yerlerimiz de vardır. Çengiler şairlere çok şeyler söyletmiş, meselâ Nedim şöyle duygulanmıştır:
Çengi, köçek yallah desin
Hoş yaratmış Allah desin
Görenler maşallah desin
Nazar değmesin geline
Şu Rubaî de onundur:
Rakkas bu halet senin oynunda mıdır?
Âşıklarının günâhı boynunda mıdır?
Doymam şeb-i vaslına şeb-i rûz gibi
Ey sîm beden, sabah koynunda mıdır?

Çepeku

ÇEPEKU:
Mardin oyunlarındandır.

Çepik

ÇEPİK:
Bingöl'ün Genç ilçesinde bu Çepik adlı oyun davul zurna veya kaval eşliğiyle yalnız erkekler tarafından yürütülür. Düğün ve bayramlarda toplu oynanılmakla beraber, ikişer de yapılabilir. Diyarbakır Çepik'i şimdi Bingöl köylerinde az çok oynanılan tertipten farklıcadır; Çeppik derler. Kılıç çeppik, kılıç kalkan demektir. Dik de vardır.


Çerkez Oyunu

ÇERKEZ OYUNU:
Ödemiş ilçesinin Ertuğrul köyünde eskiden yerleştirilmiş Çerkes göçmenleri mevcut ve sayıları azdır. "Çerkes Oyunu" denilen Kafkas işi bir danslarını hâlâ Asya'dan hatıra olarak saklıyorlar. Köy gençlerinden ikişer erkek bağlama veya armonik eşliğiyle oynuyorlar. Bütün köy gençleri bunu yürütmesini yaşlılardan öğrenmişlerdir. Bu tarz oyunlardan, esaret yıllarından hatıra olarak Kars bölgemizde de vardır.
Merzifon'da davul zurnalı Çerkes Halayı'ndan başka, Üç Ayak, Laz Halayı ve Kürt Halayı denilen oyun havaları da vardır. Sonuncu oyun Ağırlama, Yanlama ve Yeldirme kısımlarıyla bir tertip bütünlüğü halindedir. Yukardaki isim bileşimlerinde göçmen ağzının etkisi açıkça görülmekte ve sırıtmaktadır. İstanbullu mutaassıbın (tutucunun) "Çingene çalar Kürt oynar." ithamını andırıyorlar ki, bunun da Kırım'daki düzgün tertibi "Çoban çalar, kız oynar." sözüydü. Tahriflerin (bozmaların) zihniyet isnatlarından doğduğuna cümlesi (hepsi, tamamı) delildir.




Çevirme Halayı

ÇEVİRME HALAYI:
Yozgat'a aittir.

Çıl Keklik

ÇIL KEKLİK:
Bazı Erzincan köylerinin kadın meclislerinde rağbette kalan oyun çeşididir. Adını türküsünden almış görünüyor. Eldeki her hangi bir mahalli çalgı eşliğiyle ve mutlaka tek kadın tarafından oynanır. (Buralarda oyun kelimesi uyun ve uynamak telâffuz olunur ki dikkate değer bir etimolojik ipucu olabilir.) Çıl Keklik, düğün toplantılarında yer alıyor. Mutlaka tek kişi tarafından oynanması, esasında keklik yürüyüşünü taklitten doğduğu intibaını uyandırmaktadır.

Çındır

ÇINDIR:
Urfa'da Sinsin oyununa bu isim verilir.
Çıtırdağ Oyunu

ÇITIRDAĞ OYUNU:
Safranbolu taraflarında çokça oynanılmakla beraber, adını oralarda "Kastamonu Oyunu" da denildiği için aslında oradan gelmeliği mümkündür. İki veya çaprazlama olarak dört oyuncu tarafından yürütülür. Kastamonu'da kama ve saldırmalarla oynandığı halde, Safranbolu'ya silahsız gelmiştir. Oynanış tarzı hemen aynıyla Sepetçioğlu oyunundaki gibidir. Fakat birkaç figür değişikliği göze çarpacak kadar açıktır.
Oyuncular, tıpkı pehlivanların güreş öncesi oyunlarını andıracak şekilde peşrevler yaparlar. Sağ ellerini dizlerine vurup karşılıklı selamlaşırlar. Sonra koşar gibi yaparak yüz yüze gelir ve dirsek tokuştururlar Sert ve çevik dönüşler, hem de çok kuvvetli atlamalar yaparlar. Bu oyun erkeklerce oynanmakla beraber, kadınlardan oynayanları da olur.
Z'vil makamını andıran havasının sözlerini yazalım:
Çıtırdağ'dan baskun geliye
Aman baskun değil hasmun geliye
Korkma da ağanın dostun geliye
Gaygusuz avrat
Hoy deyive saygusuz avrat
Haydini saygusuz avrat
Aranağme
Çıtırdağ'dan gece mece geçtim
Anam garlı buzlu sular mular içtim
Ben bu sevdadan gayri tez geçtim
Nakarat ve aranağme
Çıtırdağ'ın anam ekinleri
Top top olmuş kakülleri
Nakarat ve aranağme

Çibik Çalmak

ÇİBİK ÇALMAK:
El çırpmak.
Çift Basma Çiftetelli

ÇİFTETELLİ:
Çocukluğumuzda İstanbul'da Yahudi ve Çingene çengilerince Çırpıcı Çayırı gibi eğlenceli mesire yerlerinde ve düğünlerde pek sık yürütülmüş olan bu oyunun o yıllardaki yayılış sahası eski imparatorluk ölçüsünde olmuş olmalı ki hâlâ bir baştan Trabzon'da ve öbür uçtan Ege adalarında Türkçe adıyla izlerini haber alabiliyoruz. Bugün yurdun dört bir bucağında oynanmadığı anlaşılıyor. Başta İstanbul olduğu halde ekser yurt semtleri onu tamamiyle unutmuş, bazı bölgeler de şüphe yok ki hiç bir zaman tanımamışlardır. Çiftetelli İstanbul'da yerini Şehzadebaşı salaşpur şanolarının kantolarına bırakarak tarihe karıştığı gibi, "kanto" denilen sokak melezliği de şehrin surları dışına uğrayamadan soysuzluğu yüzünden sönüvermişti. Kanto, çiftetellinin sözüm yabana alafrangası olmuş, fakat Peruz ve Şamran'ın ömürleri kadar bile yaşayamamıştı. Çiftetelli'nin çok eskiliği manası çıkarılmamalıdır. Bilakis, Çiftetelli kantodan bir önceki nesilden ibarettir. Adı da kantodan daha manalı değildir. Keman oktavda akortlu çifte telde çalarken, ud beşli aralıkla güy' bir çeşit basso tutardı.
Yani, o da bir nevi alafrangalaşmışlık iddiasında idi. Baloz danslarından soysuzlaşma bir nevi oyun havası argosuydu. Çingene piyasacıların sazla alafranga da çalınabileceği iddiasından doğmuştu.
Çiftetelli'nin Anadolu'daki yayılabiliş gücünden bazı izler şurada burada zamanımıza kadar sürüklenebilmiştir. Tespit edilebildikleri yakın yıllardan günümüze kadar o hatıra izlerinin de haritamızdan silinmiş bulunmaları kuvvete muhtemeldir. Çünkü esası bir uydurmacılıktan ibaretti ve zevk mahsulü değildi.
Tekirdağ merkez ilçesinin İncir köyünde bu oyun yalnız kadınlar tarafından kendi aralarında darbuka eşliğiyle yürütülür.
Bilecik'ten Bozüyük ilçesinin Erekli köyünde görülen Çiftetelli'de beşer, onar erkeğin cura eşliğiyle oyun yürüttükleri olur. Gölpazarı ilçesinin Küçük Yenice köyünde de davul zurna veya keman sesleriyle Çiftetelli oynandığı biliniyor. Söğüt ilçesinin Dudaş köyünde bile çiftetelli vardır. Ahır köyünde de oynanıyor. Bozüyük ilçesinin Bozcaarmut köyünde sadece Çiftetelli bilinir. Davul ve kabazurna takımıyla ikişer ikişer oynanarak, kadınlar yalnız kendi aralarında yürütürler. (Buradaki Çifte sıfatı oyuncu ikişerliğiyle ilgili olabilir. Havası bulunamadığından İstanbul Çiftetellisi'yle ilişiği olup olmadığı anlaşılamamıştır.)
Tokat'tan Reşadiye ilçesinin Kızılcaviran köyünde de bir Çiftetelli oynanır. Bu köyde üç oyun vardır. Üçü de taşradan alınmışa benziyor: Tanzara, Çiftetelli, Hora. Üç beş bölge köyünü göçmenler kurmuşlardı. Reşadiye ilçesinin Çilehane köyünde "Çerkez müzikasıyla oyun" denilip ayrıca Türkçe adı bulunmayan oyuna Çerkes el müzikası eşlik eder. Kız ve erkek birlikte toplu olarak oynarlar. Bütün genç kız ve delikanlılar iyi oyunculardır. Bazı taşra oyunları böylelikle göçmenlikte yer değiştirmişlerse de, devede kulak miktarında kaldıkları için Orta Anadolu'da tutunmaları imkânsız addedilmektedir.
Ordu ilinin kasabalarında Çiftetelli klarnet eşliğiyle iki tarafından oynanır. Kadınlar kendi aralarında oynarlar. Kabadüy bucağında kez' biliniyor. Rize'ye kadar yer yer oynayan kasabalar biliniyor. Samsun merkez ilçesinde Aydın Zeybeği gibi Çiftetelli de oynanıyor. Güneyden meselâ İçel'de yürütülür.

Çift Güvercin

ÇİFT GÜVERCİN:
Erzurum'un çok zarif kadın oyunlarındandır.

Çift Zeybek

ÇİFT ZEYBEK:
Çanakkale'den Ayvalık ilçesinin Kıranburgaz köyünde yürütülen davul zurnalı oyunlardandır.


Çiğdem

ÇİĞDEM:
Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde mevsim âdetlerinden olarak çocukların çiçekler toplayıp kapı kapı dolaştıkları çok gezmişlerce hep bilinir. Bunların türküleri de vardır. Yozgat'ın çiğdem pilavı âdeti o cümledendir. Göreneğin seyrinde özel bir raks unsuru yer almamakla beraber, pilavı yenildikten sonra çocuklar türlü eğlenceler arasında kendi türküsünün bir ağızdan çağırarak Halay da çekerler. Buna yakın çiçek toplamalı âdetler Türkistan çocukları arasında da hâlâ yaşamaktadır. İki ülkenin bu konudaki müşterek kıdem münasebetleri araştırılmaya değer. Bir zamanların büyüklere ait göreneklerinden kalmış olabilirler:
Çiğdem geldi kapıya
Yağ gönderin yapıya
Yağ olmazsa bal olsun
Oğlan uşak sağ olsun vs.






ÇİFT BASMA:
Çoruh ilinden Yusufeli ilçesinin Kölsak Sarıgöl köyünde 10-30 erkek tarafından tulum eşliğiyle yürütülen Horan çeşididir.

Çifte Oyun

ÇİFTE OYUN:
Afyonkarahisar'ın Emirdağ ilçesinde bu isimde bir oyun vardır.



Çingâne Oyunu

ÇİNGÂNE OYUNU:
Kütahya'nın taklitçi oyunudur.

Çinge

ÇİNGE:
Çağatay metinlerinde hatırası eski olan bir gelenek, oralar düğünlerinde vardır. Genç kızlar sıra kurup tef ve türkülerle gelini karşılamak gibi vesilelerde oynarlar. Türkülerde beyit sonları "yar yar" veya "hay evlenk hay" gibi ünlemlerle biter. Çinge, işte bu oyunların adıdır. Bizdeki çengilikle kök birliği bulunmuş olsa gerektir.
Çingene Çengiler
ÇİNGENE ÇENGİLER:
İstanbul'da en büyük Çingene düğünü geçen asırda meşhur köçeklerden İsmail için yapılmış, bu meydan düğününde yirmi bin kişi bulunmuş, cümleye parmak ısırtan oyunlar günlerce sürmüştü. Çengi ve köçek kolları doya doya yarışmışlardı.
Şair N'bî'nin beyiti:
Kailiz nağmeşin'sına İstanbul'un
Çiğner ağzında Yahudileri, Çingeneleri
Fazıl Bey'in (Enderunlu Fazıl) Nedimk'rî şuh eserlerinde Rum ve Yahudi rakkasları ile Çingene çengileri hakiki renkleriyle yaşar: "Başlarına sırma püsküllü beyaz fesler koyan, kaşlarına ıtır ş'hîler (şaha ait) sürünen, 'teşin atlas üstünde barudî binişleriyle rakseden, al baratalar (başlıklar), altın sarısı kaftanlar giyen..."
Şöyle zannım girmiş on beş yaşına
Itr-ı ş'hîler sürünmüş kaşına
Sırma püsküllü beyaz fes başına
Bir yaraşmıştır ki yahu y'lelli
(Fazıl Divanı)

Çingeneler

ÇİNGENELER:
Erzurum oyunlarındandır. Bu barda eller taraklanır. Oyun hareketleri bilhassa ileri ve geri yürünülmekten ibarettir. Sıçrama, oturma ve çevirme hareketleri de vardır. İki bacak ve ayakların aynı zamanda önemli rolleri bulunması oyunun özelliğidir.

Çingi

ÇİNGİ:
Çingi, çengi demektir.
Çirtik

ÇİRTİK:
Parmak şaklatmadan çıkan ses.

Çiya

ÇİYA:
Horon'da ortaya toplanıp ayakları yere vurma.
Çoban Kavalı

ÇOBAN KAVALI:
Erzurum'dan Çat ilçesinin bazı köylerinde her toplantının pek sevgilisi olan sade Barlardandır. Adını türküsünden almıştır. Daha ziyade kadınlar sazsız olarak türküsünü çağırmak suretiyle 8-10 kişilik bir dizi halinde oynarlar. İrticali figürleri, Bar'ı çekene ayak uydurulmak özeni içinde yürütülür. Köylü arasındaki sevgi ve dostluğu besleyen türkülü oyunlardandır
Çorum Halayı

ÇORUM HALAYI:
Kıyafet: Cepken (Zılga ve Salta), kuşak (Gayret Kuşağı, Tosya Kuşağı), şalvar ve fes giyilir. Fesin üstüne işlemeli kırmızı bir çevre bağlanır. Oyuncunun üzerinde köstekli saat ve gümüşlü kordonu bulunur. Elbise motifleri Selçukî ve Osmanlılık zamanından örnekler olduğu için bu oyunların yüzyıllardır gün gördüğüne hükmedilebiliyor.
N'me yazdım sokuya
Gelen giden okuya
Kızlar şarabe düşmüş
Tanrı cümle koruya
Karşıda kürt evleri
Yayılır develeri
Oturmuş inek sağar
Terliyor göğüsleri
Hey nazından nazından
Sürmesi gitmez gözünden
Yaylada Türkmen kızından
Dönüver meydan senindir.



Çökçök Oyunu

ÇÖKÇÖK OYUNU:
Isparta'dan Şarkikaraağaç ilçesinin Dinek köyünde iki kişi tarafından yürütülür. Oradan bunu bilmeyenler yerlisince pek ayıplanırlar. Oyun esnasında kadın erkek birbirlerini mutlaka seyretmelidirler.

Çökeri (Küccari?)

ÇÖKERİ (KÜCCARİ?):
Çökeri veya Küccari denilen sıra oyunu Van'da da vardır. Gümüşhane'de Koççarı denilen oyun asılda birdir. Buna Köçeri denildiği de olur. "Koç eri" bileşimi olduğu kuvvetle muhtemeldir ki bir oymak adıdır. Bu yolda yer adı da vardır.



alıntıdır
Alıntı ile Cevapla