omurgalı hayvanlar
 OMURGALI HAYVANLAR
BALIKLAR Köpek balığı, alabalık, sazan, levrek.
KURBAĞ ALAR Kara kurbağası, su kurbağası
SÜRÜNGENLER Yılan, kertenkele, timsah
KU ŞLAR Serçe, karga, bülbül, şahin
MEMELİ LER İnsanlar, maymunlar, balinalar, yunuslar
1.BALIKLAR
Solungaçları ile solunum yapan, vücut ısıları çevreye bağlı olarak değişen, soğuk kanlı, yürekleri çift gözlü, çoğunun vücudu pullu,genellikle yumurta ile üreyen, suda yaşayan omurgalı hayvanların genel adı. Bir kulakçık ve karıncıktan meydana gelen kalplerinde daima kirli kan bulunur. Kalpten çıkan kirli kan solungaçlarda temizlendiğinden, vücutta temiz kan dolaşır. Ağızdan alınan sun, solungaçlardan dışarı atılırken suda çözülmüş oksijen, osmozla kana verilir. Bu arada suda bulunan besinler ise yutulur. Köpek balıklarında su hem ağızdan hem de ilk solungaç yarığından alınır. Tuzlu su balıkları su içtikleri halde, tatlı su balıkları su içmezler. Gerekli su ihtiyaçlarını solungaç zarlarından osmozla alırlar. Deniz balıkları içtikleri suyun tuzunu böbrekle değil, solungaçları ile ayırır. Balıklarda göğüs ve karın yüzgeçleri çift, sı rt, kuyruk ve anal yüzgeçleri tektir.
Balı kların harekette önemli rol oynayan değişik kuyruk tipleri mevcuttur. Çatallanmış kuyruk tipine “difiserk”, çatallı olup eşit parçalı olana “homoserk”, köpek balıklarında olduğu gibi çatalları eş olmayan kuyruk tipine de “heteroserk” denir.
Balı klar omurgalı canlılar içerisinde sayıca en fazla olanıdır. Çalışmalarda balık türünün 40.000 kadar olduğu söylenmektedir.
Balı kların günümüzde sportif ve akvaryumdaki değeri yanında büyük bir protein kaynağı olması ticari değerini arttırmaktadır. Balıkların yeryüzündeki dağılımları o kadar geniştir ki, sıcak tropikal sularda, acı sularda, tatlı sularda, ışığın ulaştığı dağ derelerinde veya insanların henüz ulaşamadığı oldukça karanlık ve derin sularda yaşayabilmektedir. Üç türlü beslenme görülür. Herbivor (otçul), karnivor (etçil) ve omnivor (hem et hem de bitkisel besin yiyenler). Yalnı z çenelerinde değil, bütün ağız boşluklarında ve yutaklarında sıralanış ve şekil olarak birbirinden farklı birçok diş bulunur. Bu genelde beslenme şekillerine göredir. Bazı larında farinks (yutak) dişleri gelişmiştir. Yanlız Mersin balıklarında ve Demetsolungaçlılarda diş bulunmaz.
Balıklar nasıl yüzer?
Her balı k vücudunun elastikiyeti cinslere bağlıdır. Mesela; yılan balığı vücudunu bir yılan gibi hareket ettirebilir. Bütün balıklar kuyruklarını her iki yana da hareket ettirebilir. Kuyruk her iki yana hareketi sı rasında geri ve yandaki suyu iter. Suyun bu hareketlere olan tepkisi balığın ters yönde hareket etmesine sebep olur. Kuyruğun başka bir vazifesi de balığı n yana yatmasını önlemektir. Bunun yanı sıra hareket yönünde sabit kalmasını sağlar. Yüzgeçlerin açısının değiştirilmesi ile balık aşağı ve yukarı yüzebilir. Bu mekanizma ayrıca uçaklardaki gibi işler. Ön yüzgeçler hızı düzenleme yönünden fren etkisine sahiptir.
Balığın besin değeri:
Balı k etinin besleme özelliği fazladır. Çünkü, kasaplık hayvan etine nazaran yağ oranı düşük, protein oranı yüksektir. Ayrıca vitamin bakımından da zengindir. Bilhassa A ve B vitaminleri fazladır. Balığın önemli diğer bir özelliği de fosfor bakımından zengin bir besin maddesi olmasıdır.
2.KURBAĞALAR
Yaşadığı yerler: Suda, karada ve ağ açlarda. Avustralya ve çevre adaları hariç, bütün dünyaya yayılmışlardır.
Özellikleri: Vücutları çıplak ve tıknazdır. Kuyrukları yoktur. Uzun araka bacakları zıplamaya elverişlidir. Erginleri akciğer, larvaları solungaç solunumu yapar.
Ömrü: 10-40 yı l.
Çeşitleri: 2000 kadar türü bilinmektedir. Su kurbağ ası, kara kurbağası, göl kurbağası, ağaç kurbağası, petekli kurbağa, Amerikan öküz kurbağası meşhur türleridir.
Vücudu zı plamaya elverişli kuyruksuz amfibyumlara verilen genel ad. Amfibyum, suda ve karada yaşayan demektir. Üçgen biçimli kafaları, patlak gözleri vardır. Çoğunun üst çeneleri dişlidir. Ön bacakları dört, arka bacakları beş parmaklıdır. Çoğunlukla suda yaşayan türleri vardır. Boyları genellikle 7-15 cm arasında değişir. Burun delikleri çok öndedir ve bunları zar gibi bir kapakla istediği zaman kapatabilir. Ucu yapışkan dilleri uzun ve geriye doğru kıvrıktır. İleriye hızla fırlatarak böcek avlarlar. Deri solunumları güçlüdür. Başlarının yanında balon gibi şişen ses keseleri vardır. Kurbağalar böcek, solucan ve sümüklü böcekleri severek yer. Kurbağalar işitmede en duyarlı canlılardandır. İşitme duyuları görme duyularından çok daha hassastır. Dış kulakları bulunmaz. Ancak hareket eden avlarını fark ederler. İnce ve çıplak derilerinde müküs ve zehir bezleri vardır. Müküs yapışkan bir sıvıdır. Vücudu su kaybına karşı korur. Derilerindeki zehir tahriş edicidir.
Yı lan ve kuşlar zehirlerinden etkilenmez. Tehlike anında suya dalar. Kara kurbağ aları gündüzleri gizlenir, gece avlanmaya çıkar.
Eri şkin kurbağ aların hepsi akciğerleriyle solur ve suda yumurtlar. Nadir bazı türler yumurtalarını vücutları üzerinde taşır. Yumurtadan çıkan siyah renkli ve kuyruklu larvalarına “tetari” veya “iribaş” denir. Solungaç solunumu yapar, sudaki küçük bitki ve böceklerle beslenirler. Kendilerinden küçük tetarileri de yerler. Gelişme devrelerinde önce arka ayaklar, sonra ön ayaklar belirir. Kan dolaşımları balıklara çok benzer. Akciğerler gelişince solungaçlar kaybolur. Daha sonra kuyruk da körelir. Sudan karaya sıçrayarak barınacak yer ararlar. Üç yılda erginleşirler. Renkleri yaşadıkları çevrelere uygundur. Renk değiştirenleri de vardır. Ağaç kurbağaları yeşil renkli olduğundan düşmanları tarafından fark edilmezler. Ön ve arka ayakları arasında perde olanları ağaçtan yere planör uçuşu yaparak inerler. Yarı geçirgen derileri, yaprakların terleyerek çıkardığı suyu emer. Üreme dönemlerinde suya dönerler.
Afrika ve Güney Amerika’da ya şayan pipalar (petekli kurbağ alar) suda beslenir. Dilleri ve göz kapakları yoktur. Erkek tarafından döllenen yumurtalar dişinin sırtındaki peteklere yerleştirilir. Kurbağa yavrusu tamamen geli şmiş olarak annesinin sı rtındaki odacığı terk eder.
3.SÜRÜNGENLER
Omurgalı hayvanların geniş bir sınıfı. Bu sınıf kertenkele, yılan, kaplumbağa ve timsahları içine alır. Nesilleri tükenmiş olan dinazorlar, ihtiyozorlar da bu sınıfta incelenir. Bugün yeryüzünde yaşayan 7000 kadar türü bilinmektedir.
Vücutları pul veya kemiksi plaklarla örtülüdür. Sürüngenlerin pulları üst derinin kornea tabakasının kalınlaşmasından meydana gelir. Aralarında bulunan yumuşak deri sayesinde gövdeleri rahatça eğilip bükülebilir. Karın pullarıysa çoğunlukla birbirinin üstüne biner. Bu durum yılanlarda sürünmeye yardımcıdır. Kaplumbağa ve timsahların vücutlarını örten kemiksi plakların yapısına alt deri de katılır. Kaplumbağaların baasını meydana getiren plaklar birbirine kaynamıştır. Timsahlarda ise birbirinden ayrıdır. Kertenkele ve yılanlarda pullu deri, büyümeye mani olduğundan zaman zaman atılarak yenilenir. Bu duruma gömlek değiştirme denir. Cansı z pul ve levhalardan hasıl olan deri, terlemeye manidir. Vücut sıvılarının buharlaşmasını önler. Sürüngenlerde ter bezi bulunmadığı ndan kurak ve sıcak bölgelerde rahatça yaşayabilirler.
Hem yavru hem de erginler akciğ er solunumu yapar. Deri solunumları yoktur. Yılan ve yılansı kertenkelelerin sol akciğerleri hava kesesine dönüşmüştür. Avları nı tutarken gerekli yedek havayı bu keseden kullanırlar.
Çift e şeylidirler. Yumurtlayarak ürerler. Yumurtaları nı nemli ve sıcak topraklara bırakırlar. Çok azında yumurtalar ana karnında açıldığından yavrularını doğururlar. Deniz kaplumbağaları kilometrelerce yol kat ederek kumsallara çıkar ve yumurtalarını kumlara gömer.
Değ işken ısılı, soğuk kanlı hayvanlardır. Vücut ısılarını yükseltmek için güneşlenir veya sıcak taş ve topraklara uzanırlar. Soğuk havalarda uyuşurlar. Toprağı donan soğuk iklim bölgelerinde sürüngenlere rastlanmaz. Kış uykusuna yatarlar. Aşırı sıcak havalarda serin yerlere çekilerek yaz uykusuna da yatarlar. Yedikleri besinlerden hemen hemen hiç ısı elde etmezler. Fazla vücut ısısına ihtiyaç duymadıklarından rahatça bir yıl gibi uzun bir süre açlığa dayanabilirler. Bazılarının kopan parçaları yenilenir.
Yı lan ve kertenkelelerin kalpleri iki kulakçık ve yarım bir perdeyle yarılmış iki karıncıktan meydana gelir. Karıncıklarda temiz ve kirli kan birbirine karıştığından vücutlarında karışık kan dolaşır. Timsah ve kaplumbağaların karıncıklarında perde tamdır. Kalpleri dört gözlüdür. Sol kısımda temiz, sağ kısımda kirli kan bulunur. Buna rağmen sol ve sağ karıncıktan çıkan aort kökleri kalbin hemen önünde panizza kanalı vasıtasıyla birleştiklerinden vücutta kısmen karışık kan dolaşır. Koku alma duyuları çok kuvvetlidir. Yılan ve kertenkele en hafif kokuları bile diliyle idrak edebilir.
4.KUŞLAR
Vücutları tüylerle örtülü, akciğer solunumu yapan, sıcakkanlı, yumurtlayan, gagalı, kanatlı omurgalı hayvanların ortak adı.
Uçma olayı nda büyük enerjiye ihtiyaç duyulduğundan kuşlarda gelişmiş bir sindirim sistemi vardır. Mide ve bağırsakları diğer hayvanlarınkinden farklıdır. Örneğin kuşlarda “kursak” denilen bir torba bulunur. Burası alınan gıdayı depolamaya ve devamlı mideye aktarmaya yarar. Mideleri iki gözlüdür. Birinci mide “bezli mide”, ikinci mide ise “ta şlı k” adını alır. Kuşlar enerji depolamak için yediklerini hemen hazmeder.
Ku şları n motoru kalpleridir. Pompalama faaliyetlerini hızlı bir şekilde yürütebilmesi için dakikada 500-1000 kadar kalp atışı mevcuttur. Başlıca uçuş takımları da göğüs kaslarıdır.
Ku şlarda akciğ erler son derece gelişmiş olmasına rağmen küçüktür. Bununla beraber iletim kabiliyetleri yüksektir. Akciğerler göğüs boşluğunda serbest olmayıp sırt duvarına yapışıktır. Akciğerlere bağlı dokuz adet hava kesesi vardır. Hava deposu görevi yapan bu keseler uçma esnasında kuşun ağırlığını azaltır ve akciğerlere hava akımını arttırır. Solunum ağızla başlar, sonra gırtlak ve soluk borusu gelir. Soluk borusunun sonunda daha çok ötücülerde gelişen ses gırtlağı bulunur. Soluk borusu iki bronşa, bronşlar da akciğerlerin içinde kılcal hava kanalcıklarına ayrılır.
Ku şlarda diyafram yoktur. Akciğ erleri insanlarda ki gibi şişip gevşemez. Uçuş esnasında kanat çırpma sonucu, göğüs kemiğinin açılıp kapanmasıyla hava keselerine yapılan basınçla akciğerler körüklenir ve hava akciğerlere rahatlıkla girip çıkar. Akciğerlerin bu özelliği solunumun çabuk olmasına ve dolayısıyla besinlerin oksijen tarafı ndan çabuk yakılarak kuşlar için gerekli yüksek enerjinin elde edilmesini sağlar.
5.MEMELİLER
Yavruları vücutlarında meydana gelen, sütle besleyerek büyüten, sıcakkanlı omurgalı hayvanlardır. Bu sınıfın yeryüzünde beş bin kadar türü vardır. İnsan da bu sınıfta incelenir. Memelilerin et ve otla beslenen birçok türü vardır. Koyun, lama, deve gibi geviş getirenler bulunduğu gibi kanguru da yavrusunu kesesinde ta şı r.
Bütün memelilerin kalpleri dört gözlüdür. Akciğ er solunumu yaparlar. Göğüs ve karın boşlukları diyafram denen bir zarla ikiye ayrılır. Kaslar ve diyafram yardımıyla ciğerlere hava emilir ve atılır. Bu nefes alış verişleri, kısmen irade dışı olan kas hareketleriyle sağlanır. Ciğerlere hava alındığında göğüs kafesi genişler, verildiğinde ise küçülür.
Memelilerin iskeletleri tamamen kemikle şmiştir. Omur sayı sı memeli cinsine göre değişir. Kafatası beyni korumaya yarar. Çene kemikleri dişleri tutar. Memelilerde diş sayısı nadiren 44’ü geçer. Bir istisna olarak bazı yunuslarda diş sayısı 246’yı bulur.
Memelilere binlerce metre su altı nda ve binlerce metre yukarılarda,
dağ tepelerinde ve çöllerde, ormanlarda, kutuplarda rastlamak mümkündür. Çoğu kısa mesafelerde de olsa yüzebilir. Balina, tamamen suya bağlı olarak yaşar. Uçabilen memeli hayvan yarasadır. Maymunlar ağaçlarda ayak ve kuyruklarını kullanarak, dallar arasında akrobatik hareketlerle hızla yer değiştirebilirler. Sincap ve kunduzlar gibi kışlık yiyecek depo edenleri de vardır. Kış uykusuna yatanlarına da rastlanır.
Memeliler sı cakkanlı olduklarından iklim ve çevre şartları ne olursa olsun vücut sıcaklıklarını sabit tutan kontrol mekanizmasına sahiptirler. Vücutlarındaki yağ tabakası ve kıllarla vücut ısısını muhafaza ederler. Birbirleriyle ses, koku ve hareketleriyle anlaşırlar. Genellikle ömürleri kı sadır. Yarasalar 17, şempanzeler 40, ayılar 34, aslanlar 30, bizonlar 22, atlar 40-60, dağ keçileri 25, filler 150-200, geyikler 40-50, kediler 22, köpekler 15, koyunlar 12-15, kokarcalar 6-8, eşekler 60-106, katırlar 45, kurtlar 20 yıl kadar yaşarlar.
|