Cevap: Tarihe Geçen Kadınlar...
Vera Figner
DÖNEMİNDEKİ ÖNEMLİ OLAYLAR (1852-1942)
1855 II. Aleksandr Çar olur.
1860 Rusya'da çiftçiler ayaklanır.
1861 Çiftçilerin köleliği (sertlik) kaldırılır.
1862 Turgenyev'in romanı Babalar ve Oğullar'da nihilizm kavramı ortaya çıkar.
1865'ten itibaren Rusya'da nihilist akımlar. (Nihil: hiçlik; Nihilistler: hiçbir şeyin kalıcı olmasını istemeyen - dayatılmış hiçbir düzene, herhangi bir sisteme bağlılığı reddedenler.)
1879 Nisan Çar II. Aleksandr'a başarısız suikast.
1879 Ağustos "Narodnaya Volya" adlı gizli örgüt Çar'ı mahkûm eder.
1881 Mart Çar'a başarılı bir suikast yapılır. III. Aleksandr tahta çıkar.
1881 Nisan Suikasta doğrudan katılan dört erkek ve bir kadın halk önünde asılır.
1884 Vera Figner tutuklanır ve Schlüsselburg kalesinde 20 yıl hapis yatar.
1894 II. Nikola, III. Aleksandr'dan sonra tahta geçer.
1905 Rusya'da devrim. Kısmi bir başarı kazanılır: III. Nikola Rusya'da Meşrutiyet Anayasası'nı kabul eder.
1917 III. Nikola tahttan indirilir.
1917 Rus kadınları seçim haklarını elde eder.
"YALNIZ EYLEM İÇİNDE GÜCÜNÜ ANLAYABİLİRSİN!"
"Güzel bir süs bebeği - fakat içi boş!" Genç Rus kızı Vera Figner bir akşam akrabalarının kendisini böyle yargıladıklarına kulak misafiri olur. Bu ona çok dokunur. Gerçek mi bu? "Sadece güzel bir süs bebeği mi?" Modern giyindiği, sosyal ve politik görüşlerle ilgilenmediği, bu tür konulardan kaçtığı doğrudur. Peki, başka nasıl olabilir ki?
Kazan'daki enstitüde kız çocuklarının ciddi kitaplar okumalarına izin verilmez. Ve evde -yalnız yaz tatillerinde ebeveynlerinin çiftliğine gelebilmektedir- büyük bir yalnızlık içinde yaşar. Ormancı olan babası ailenin tek hâkimidir.
Altı çocuğunu katı bir disiplin ve körü körüne itaatle yetiştirmektedir, "İzinsiz hiçbir şeye dokunamazdık. Hele babamın eşyalarına hiç mi hiç. Kazayla bir şey kırılsa ya da eşyalar yerli yerine konmazsa, babamızın öfkesi bütün evi etkisi altına alırdı. Ceza da verirdi: Köşede dururdu, kulağımız çekilirdi veya hep babamın odasında asılı duran kayışla dövülürdük. Çok gaddarca cezalandırılırdık."
Küçük Vera hayal gücüne sığınır. Belki, diye hayal eder, günün birinde Moskova'ya gelir, Çar'ın dikkatini çeker ve elini tutmasına izin verirdi. Çar, onu pırlanta ve yakutlarla süsleyip, imparatorluğunu ayaklarının önüne sererdi.
"Aslında daha sonraki yaşantım, tamamen başka bir şekilde çocuksu rüyalarımı gerçekleştirdi," der Vera Figner Rusya'da Gece adlı anılar kitabında. "Belki çarlık mülküne kavuşmadım ama krallık tahtına kavuştum. Schlüsselburg'da tüm erkekler arasında sadece iki kadın olduğumuzdan, arkadaşlar yaşantımızın sefaletini biraz olsun güzelleştirmek için bize 'kraliçe' derlerdi."
Vera Figner'in sözünü ettiği Schlüsselburg bir kaledir. İçinde yaşamının yirmi yılını geçirmek zorunda kaldığı bir zindan. Yirmi yıllık korku, yalnızlık, acı, açlık, çaresizlik. Devrimci eylemlerinden dolayı buraya hapsedilmiştir. Nasıl olur? Vera Figner uslu bir kız değil miydi? Yüksek tabakadan gelme, hatta Çar ile evlenmeyi hayal eden biri. Devrimci olması için iç dünyasında neler olmuştur?
İlk olarak, eline geçen bir kitabı soluk almadan yutarcasına okur bitirir. Daha sonra -kişiliğinin temelini atan- bu kitaptan söz edecektir. Rus ozanı Nikolay Nekrassov'un bu kitabının adı Şaşa'dır. İçeriği Vera Figner'in sözleriyle şöyledir: "Akıllı, eğitimli ve dünya tecrübesi olan Ağarın başkentten ücra bir köye düşer. Orada basit, ataerkil aile sistemiyle yaşayan komşuları arasında entelektüel fikirlerle hiç ilgisi olmayan bir kızla tanışır."
Vera Figner'in kendisini hemen bu kızla özleştirmesi doğaldır... Fakat biz devam edelim, "Kızı eğitmeye başlar. Bol bol, güzelce sosyal görevlerden bahseder, emekten, halkın refahından. Bu derslerin etkisi altında Saşa'nın içinde idealist emeller ve ihtiyaçlar gelişir. Fakat bir yıl sonra öğretmeniyle yeniden karşılaştığında korkunç bir şekilde düş kırıklığına uğrar. Şaşa bu arada zihinsel ve ahlaki açıdan olgunlaşmıştır. Agarin'i artık gerçek yüzüyle, boş şeyler konuşan gevezenin biri, kendisini etrafına güzel sözler söylemekle sınırlamış, gerçek yaşamda bir şeyler başarma yeteneği olmayan biri olarak görmektedir. Şaşa bu kahramanın sözleriyle yaptıklarının uyum içinde olmadığından emindir..."
Vera Figner şöyle devam eder: "Bu roman beni canlandırdı, üzerinde uzun uzun düşündüm. Nasıl yaşamak ve neyle uğraşmak gerektiğini öğretiyordu. Safsata yapmadan ilkelerine bağlı kalarak yaşamayı öğretiyordu. Kendimden ve aynı şekilde başkalarından da bunu istemek hayatımın düsturu oldu."
Şimdi genç Vera'nın yapması gereken, sadece öğretmenini bulmaktır -kendisine roman kahramanı Saşa'ya verildiği gibi zihinsel dürtüleri verecek herhangi birini. Ve bu da olur. Okulunu bitirdiği yıl, Zürih'e gidip Zürih Üniversitesi'nde tıp öğrenimi görmeye, daha sonra da taşrada doktor olarak çalışmaya karar verir. Kadınlara öğrenim imkânı veren tek üniversite Zürih'tedir.
1872'de Vera Figner oraya vardığında sınavlarına hazırlanan Alman öğrenci Franziska Tiburtius ile tanışır. Fakat Vera ile Franziska'yı öğrenim konularından başka birbirlerine bağlayan ortak bir şey yoktur. Franziska, "bu Rus kız öğrencilerinin hepsi nihilist," diye hatırlayacaktır Vera ile karşılaşmasını yıllar sonra. Rus arkadaşlarının hangi akla hizmet ettiklerini anlayamamaktadır.
Vera Zürih'te genç Rus kızlarının çevresine girer. Önünde yeni bir fikir dünyasının kapısı açılır, "Lassalle'in öğretilerini ve etkinliğini, Fransız sosyalizminin kuramlarını, işçi hareketlerini, Enternasyonal'i ve Avrupa ülkelerindeki devrimlerin tarihini öğrendim. Şimdiye dek haberdar olmadığım bu şeyler, entelektüel ufkumu genişletti ve beni tutsak etti. Böylece sosyalist ve devrimci oldum. Devrimci bir çevrede birleştik ve Rusya'ya geri dönerek yeni fikirlerin propagandasını işçiler ve köylüler arasında yapmayı kararlaştırdık."
Eyleme dönüşmeyen tüm sözlerin boşuna olduğu inancı, Vera Figner'de sarsılmaz bir şekilde yerleşmiştir. Haplarla, ilaçlarla ve ilaç karışımları ile halkına yardım edemeyeceğini gittikçe daha çok anlamaktadır. Görevini sosyalist fikirleri yaymak ve bu fikirler uğruna savaş çağrısında bulunmakta görür.
1875 Aralık'ında bitirme sınavlarına girmeden üniversiteden ayrılır: "Hareketimin sözlerimle çelişmemesi için Rusya'ya geri dönmeye karar verdim."
Geri dönüşünün hemen ardından aceleci heyecanının tek başına yeterli olmayacağını anlar. İşçilerin ve köylülerin kafasına yeni fikirleri sokmak güzel de, ya bu insanlar bu fikirleri anlayamayacak durumda iseler? Önce halkın kültür seviyesini yukarı çekmek gereklidir.
Vera ve kız kardeşi Eugenie'nin (o da bu arada aynı şekilde harekete katılmıştır) yerleştikleri şehirde örneğin bir okul bile yoktur. Bu durumda Eugenie çocuklara ve yetişkinlere ücretsiz ders vermeye başlar. Vera ise doktorluk görevini üstlenir. Ama asıl işleri mesai bitiminden sonradır. İki kardeş ev ev dolaşarak birkaç dua ve imparatorluk hanedanının bir listesinden başka kültür bilgisi olmayan köylülere kitap okur ve onlara düşüncelerini ve hedeflerini anlatırlar. Günün birinde demokratik Rusya'da politik sorumluluğu üstlenecek olan halka bildiklerini aktarmak, en önemli görevleridir.
Vera şöyle anlatır: "Köylüler hep köy yaşamı, toprak sorunları, toprak sahipleri ile ilişkiler ve resmi makamlar hakkında konuşmamızı dinlemek istiyordu." O yıllarda yeni toplumsal düzen için büyük bir sessizlikle yılmadan çalışanlar sadece Figner kardeşler değildir.
1874'te Rus Adalet Bakanı Kont Konstantin von der Pahlen, "Tüm kentler devrimci hücrelerden oluşan sıkı bir ağla kaplanmış," diye Çar'a rapor verir. Devrimciler arasında kuvvet kullanmadan, yorulmadan çalışmanın giderek yararsız kalacağı inancı büyümektedir. Yeni bir parti kurarlar: "Halkın İradesi" (Narodnaya Volya). Vera Figner'in de içinde bulunduğu bu gizli örgüt Çar'ı ölüme mahkûm eder. Çünkü, "Yalnız Çarın ölümü kamusal yaşamda bir değişim yaratabilirdi."
Çar II. Aleksandr iki suikasttan tesadüfen kurtulur. Polis önlemlerini artırır. 1880'de Rus mahkemelerinde toplam 127 siyasi suç davasına bakılır ve 1770 kişi gözaltına alınır.
13 Mart 1881, Petersburg. "Tüm geçmişimizi, devrimci geleceğimizi, hepsini bu karta oynadık... Eylem, eylem! Her ne pahasına olursa olsun eylem yapmak gerek!" diye yazar Vera Figner bugünün hazırlığını yaparken. Çar o gün öğleden sonra kuzinlerinden birine çaya davetlidir. Dönüş yolunda Katerina Kanalı yanında dört bombacı onu beklemektedir. İlk bomba atlı arabanın altından geçerek karda patlar. O zaman ikinci adam bombasıyla öne koşar ve bombayı arabanın tam yanında ateşler.
Suikast başarılı olur. Ağır yaralanan Çar sadece birkaç saat yaşar. Suikastçi Grinevyetski, kendi bombasının kurbanı olur. Bundan sonraki günlerde "Halkın İradesi" partisinin suikastla ilişkisi olabilecek tüm üyeleri tek tek tutuklanır. Fakat devrimcilerin bekledikleri gibi bir halk ayaklanması olmaz.
Vera Figner, "Toplum suskunluk içinde bekliyordu... Tarih bize karşıydı. Olayların gidişinden -toplumun ve halkın genel siyasal gelişiminden- 25 yıl kadar erken davranmış ve yapayalnız kalmıştık." Fakat ilk kez şaşırtıcı bir gerçek ortaya çıkmıştır: Bu gizli örgütün liderlerinin "kadınlar" oldukları. Devrimci kadınlar, radikal grupların liderleri kadınlar, eylemlerinin hangi sonuçlan birlikte getireceğini bilen kadınlar. Bunlardan Sofya Perovskaya 15 Nisan 1881'de asılır.
Üç yıl sonra, 32 yaşındayken, Vera Figner devrimci faaliyetleri yüzünden ölüm cezasına çarptırılır ve karar ömür boyu zindan hapsine çevrilir. "Çok şükür, bu korkunç kadın nihayet hapse atıldı!" diye bağırır, öldürülen II. Aleksandr'ın yerine geçen III. Aleksandr, Vera'nın tutuklandığını haber alınca.
Suçlu son sözünde kendisini hangi nedenin "şiddete başvurma yoluna" ittiğini açıklar: "Özgürlük yolunda gidemiyordum: Bilindiği gibi basın özgürlüğümüz yok. Basın özgürlüğü olmayınca da belli düşünceleri basılı sözlerle yaymayı düşünmek imkânsızdır. Toplumumuzun herhangi bir organı bana şiddet kullanmaktan başka bir yol gösterseydi, o yolu seçme olasılığı doğardı; kesin olan şu ki en azından bir denerdim... Hem başkalarından hem de kendimden kararlılık ve sözle eylem birliği bekledim hep. Sadece şiddet kullanarak bir şey elde edilebileceğine kuramsal olarak inanmışsam, o zaman ait olduğum örgütün başvurduğu şiddet yöntemlerine katılmakla da sorumluydum. Etkinlik alanım içinde olan programda benim için en değerli yan, totaliter rejimin yok edilmesiydi. Programımızın öngördüğü bir cumhuriyet veya parlamentoya bağlı krallık mıydı -buna şimdi pratik bir anlam vermek istemiyorum. Yani bir cumhuriyet kurma gayreti içinde de olsa -pratikte toplum sadece kendisinin hazır olduğunu gösterdiği devlet şeklini kabul edecektir- bu sorunun benim için hiçbir özel anlamı yok. Ana mesele, kişiliklerin kendi güçlerini her yönden geliştireceği ve bu güçleri tümüyle toplumun hizmetine sunacağı olanakların bizde de yaratılması. Bizde bulunan şeylere bakınca bu olanakların bulunmadığını görüyorum."
Vera Figner "Diri diri gömüldüğü" zindanda Rus Devrimi'ni de yaşayacak, fakat gene de 1904'te serbest bırakıldığında şunu fark edecektir: "Bundan sonraki kuşakta yaşamaya devam edecek bir iz bıraktım."
Vera Figner Schlüsselburg kalesindeki yirmi yıllık hapis hayatını Rusya'da Gece adlı kitabının ikinci cildinde anlatır. Karanlık tablolar, uçurum gibi derin çaresizlik sahneleri ve sonra da şu tür anlar: Haberleşme hakkı elinden alınmak istendiğinde, tüm gücüyle direnir. Evet, hatta görevini yerine getiren müfettişin üniformasındaki apoletleri kopartır. Çünkü, "Yıldırım hızıyla bir düşünce aktı benliğimde ve tüm tereddütleri ortadan kaldırdı: 'Sadece eylem içinde gücünü anlayabilirsin'... Büyük bir sevinç doldurdu içimi. İçimde şiddetli bir protesto için güç bulduğumda, o kadar huzurluydum ki."
Durmadan şiddetli protestolara kalkışır ve bu yolla gerçekten tutukluluk şartlarının yavaş yavaş değişmesini sağlar. Yemekler düzelir, gezinti yapmasına izin verilir, kitaplar temin edilir ve hapishanedekiler atölyelerde çalışabilirler.
Yeni gelen bir tutukludan bu arada dışarıda ne olup bittiğini duyduğunda, Vera Figner zindanda on yedinci yılını doldurmuştur: "Yeni gelen tutuklunun dediğine göre Rusya'da her şey hareket halindeydi: Seksenli yıllarda varlığı bile fark edilmeyen bir işçi sınıfı, Batı Avrupa'dakiler gibi bağımsız bir sınıf vardı. Bir sosyal etken olarak ortaya çıkan bu sınıf ekonomik durumlarının iyileştirilmesini talep ediyor, grevler düzenliyor, on binlerce işçiyi peşlerinden sürükleyip gücünü sokaklarda gösteriye dönüştürüyordu... Her şehirde şimdi izinsiz kurulmuş devrimci gazeteler, çağrılar, el bildirileri basan matbaalar vardı."
1904'te Vera Figner kanser hastası annesinin af dilekçesi üzerine hapisten çıkarılarak ülke dışına sürgüne gönderilir. 1915 yılına kadar yurtdışında yaşar. 1916 Aralık'ında Petersburg'a geri döner ve orada Şubat Devrimi'ne tanık olur.
Hapisten çıkışından sonraki yıllarda artık politika yapamaz. Hatta sosyal devrimci bir partiye katılmayı dener, ama şunu anlamak zorunda kalır: "Yaşamdan uzun yıllar koptuğum için bir hamlede siyasal partilerin evrimine, devrimci âdet ve ilişkilere yetişmem mümkün değildi artık. Tamamen yeni koşullarda kendimi yabancı, soyutlanmış, faydasız hissediyordum. Bu nedenle başka bir alanda çalıştım." 1942 yılında ölümüne kadar, kendisini kırsal kesimdeki eğitim ve öğretim kurumlarının iyileştirmesine adar.
Yaşamının yirmi yılı çalınmış bu kadın, politik faaliyetleri için ödemek zorunda kaldığı bedeli çok mu yüksek buluyordu? Hayır. "Tüm zorlu sınavlara rağmen," diye yazar, "ödemek zorunda kaldığım bedel fazla yüksek değildi."
|