Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 18 June 2009, 16:39
Yorgun Yürek - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yorgun Yürek Yorgun Yürek isimli Üye şimdilik offline konumundadır
♥ GüLerken AğLadığını,MutLu OLanLar BiLmez
 
Kayıt Tarihi: 3 March 2009
Mesajlar: 35,077
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Standart Cevap: Akçakoca Nasıl Gidilir Neyenir ?

Karaburun Köyü
Gözün alabildiğince uzanan geniş, bakir kumsallı plajlar, gerisinde kamp alanları, ekonomik fiyatlı kır lokantaları, gölgeli piknik alanları ilk dikkat çeken özellik olarak görünüyor. Bir zamanlar başta Alman turistler olmak üzere karavan ve çadır turizmin en gözde tatil yerlerinden biri olan Karaburun, günümüzde daha ziyade yerli turistlere hizmet veriyor. Köy meydanına gelince ortama çok çabuk alışıyor, her yeri bir çırpıda görebiliyorsunuz. Uzun boylu ağaçlar altında ki minik parkta dinlenme molası verirken, her iki yana uzanan kumsal denize girenleri ağırlıyor. Açıklarda insana dost yunus balıkları sırt yüzgeçlerini göstererek çeşitli oyunlar yaparken ilgi odağı olup, sahillerin güvenli olduğu konusunda mesaj veriyorlar. Kıyıdan itibaren 100 metre boyunca sığ olan deniz, dalga olsa bile yüzenleri olumsuz etkilemiyor. Geniş alanda kamp yerleri, diskotek, bar, çay bahçesi, iki içkili, bir içkisiz lokanta, gelişmiş olan ev pansiyonları ihtiyaçları karşılamaya yetiyor. Mayıs ayında başlayan mevsim Kasım ayına dek tatil izni veriyor. Karaburun sahilinde denize paralel devam ettiğimiz yolun sonunda Melenağzı Köyü ile karşılaşıyoruz. B.Melen Çayının denize kavuştuğu bu bölgede, balıkçı tekneleri canlı renkleriyle, toprak renkli çaya renk katıp süslüyorlar. Dokuz Değirmen köyünden başlayan rafting katılımcılarının bitiş noktası olan Melenağzı mevkiinde bulunan köprü, çayın her iki yanını ve çevreyi seyir için imkan verirken, piknik yapmaya elverişli alanlar, pansiyon ve bahçeler göz okşuyor. Yöre halkı fındıkçılıkla uğraşıyor ve balıkçılıkla geçinenler uygun yerlere bıraktıkları ağlara az da olsa kefal balıkları doluyor. Sihirlitur.com okurları için çevreyi gezmeye devam ediyoruz.

Yaylalar, Şelaleler, Mağaralar, Köyler ve Sürprizler


Coğrafi konumuna bakarsak Akçakoca kıyı bandının 15 km gerisinde Güney'de ki dağlık sahaya doğru yükselen bir platoya yerleşmiş olduğunu görüyoruz. Kaplandede, Orhan dağlarına doğru yükselen arazi yapısı Doğu'da Kızıltepe vadisinde 1486 metreye kadar ulaşıyor. Doğanın bonkör davrandığı yeşil orman denizi içinde yükselen tepelere doğru, Akçakoca bünyesinde saklı güzellikleri keşfe çıkıyoruz. Yolumuz üzerinde bulunan Paşalar Köyü, Edilli köyü ve diğer köylerdeki yaşanası güzellikteki evlerden ev beğeneceğiz, foto safari yapacağız.

Aktaş Şelalesi


Melenağzı dönüşü Melen Çayı paralelinde ilerleyip önce Uğurlu Köyüne, tipik evler, mısır saklanan bagenler arasından bir Abaza köyü olan Esma Hanım Köyüne ulaşıyoruz. Köy meydanında Melen Çayının bir kolu ile beslenen asırlık, gösterişli, şık bir çınar ağacı yer alıyor. Diğer evlerden farklı olarak ön taraflarında geniş bahçe bırakılmış olan estetik Abaza köy evleri dikkat çekiyor. Oldukça yüksek bir tepede yer alan Hemşin'den Melenin denize dökülüşünü seyredip yola devam ettiğimizde Aktaş Köyüne varılıyor. Araçtan inip bu defa Aktaş Şelalesinin dökülüşünü izlemek üzere orman içine inen patikadan yürüyüş başlıyor. Yol boyunca kaldirik ve kabalak bitkisiyle kaplı nem oranı yüksek orman yolunda üç küçük köprü geçilerek dere paralelinde ilerlerken kireç taşı gözenekli yapısıyla minik bir mağara, yosun tutmuş kayalar, yüksek dallarından sarkan sarmaşıklarıyla anıt ağaçlar, su sesine karışan görünmeyen orman kuşlarının korosu, balta girmemiş Amazon Ormanlarında olduğunuz hissi uyandırıyor. Şelalenin dökülüş yerine ulaştığınız anda 40-50 metrelik kambur bir kaya üzerinden gelen şelale suyu, dere olup yoluna devam edişini görüyorsunuz. Düz ve yüksek duvar görünümlü, doğal kayalardan oluşan çevreniz bitkilerle kaplı gökyüzünü görmenize çok küçük bir pencere bırakıyor. Şelalenin ışık aldığı saatlerin 11.00, 15.00 arası olduğunu anlıyor, kestane, meşe, kayın, ardıç ağaçları, eğrelti otu, karayemiş, orman gülleri eşliğinde dönüşe geçiyorsunuz. Enerjinizi ekonomik kullandıysanız indiğiniz zorlu yokuştan tırmanıyor, soluğu girişte bulunan çay ocaklı barakada alıyorsunuz. Çay bahçesi olarak hizmet veren kulübede tost benzeri yiyecekler, köy kahvaltı çeşitleri, Robinson hayatı yaşamak isteyenler için kamp sahası da bulunuyor. Medeniyetten uzak kalacak olanlar için, pat pat aracıyla kamp sahasına çıkmak isteyenler Rasim Aydın'ı 0535 789 03 54 no lu telefondan arıyorlar. 450 rakımlı Derebaşı çadır yerinden önce yeşil bir orman denizi, Akçakoca sahilleri, Alaplı, Zonguldak Ereğlisi, Karadeniz görülüyor. Rasim, bölgeye gelenlere rehberlik yapıyor, şelalenin üzerinde ki kademelerde yer alan göllere götürüyor, sarkıt dikitlerle süslü mağarayı gösteriyor, trekking yapmaya doyuruyor. Aktaş'dan ayrılıp bir başka şelale olan Sarıyayla'ya giderken yol kenarında bir su dikkat çekiyor.



Kız Kayası Suyu

Yükselen bir duvar görünümlü dik kayayı yosun sarmış. Yosunlar çimen yeşili renk tonlarında kendilerini okşayacak sevecek elleri bekler gibi duruyor, farklı bitki dokusu arasından dökülen damlalarla için için ağlıyormuş izlenimi yaratıyor. Kız Kayası Suyu olarak anılmasının nedeni ise yörede yaşayan ve evlenme çağına gelmiş kızların hayırlı bir koca bulmak için dilekte bulunduğu yer olarak inanılıp, suyundan içilmesi, ziyaret edilmesi. Yolun devamında Cingirt Mahallesi köy fırınlı üç katlı doğal evleri ile şirin görünüyor.


Şiirsel güzellikteki yayla köyleri bir biri ardına geçilirken yolumuz üzerinde Hemşin Köyü'nde vadide saklı bir ahşap cami ile karşılaşıyoruz. Merkez Eski Cami sık görünen bir tür malzemeden değil, hiç çivi kullanılmadan, birbirine geçme tekniği ile yapılmış, tamamında kestane ağacı kullanılmış. 130 yıldan fazla mazisi olan caminin minaresi, hutbesi, duvarları her yeri ahşap. Tavanlar el emeği oyma nakış gibi işlenmiş. Tabanı taş, mihrap bile taşa oyularak yapılmış. Restorasyon çalışmaları ödenek yokluğu nedeniyle ağır aksak yürüyor, şimdilik çürümüş olan minare, basamaklar, çatı onarılmış.

Aktaş ve Sarıyayla Şelalesi Yolunda Pat Pat Safari




Akçakoca merkezden çevre yoluna çıkıyor Cumayeri mesire ayrımında sağa yönelerek 4 km sonra Arabacı Köyüne geliyoruz. Yol burada da ikiye ayrılıyor sağ yol Aktaş şelalesine soldaki yol Sarıyayla şelalesine çıkıyor. Yerli bir Türk köyü olan Koçullu Köyü içinden geçerek tırmanmaya başlıyoruz. Akçakoca içme suyu arıtma tesisleri yanından yol devam ediyor. 12. km bulunan Sarıyayla Şelalesi yolu asfalt olarak devam ediyor 1000 rakım yüksekliğe ulaşıyor. Bir yayla köyü olan Sarıyayla sakinleri yöreye bahar aylarında çıkıyor kışın iniyorlar. Burada dizili ahşap evler geçildikten 500 metre sonra Şelaleye yürüyüş yapmak isteyenler için Çamlı geçit iniş patikası bulunuyor. Bu yolu trekking parkuru olarak değerlendirmek isteyen doğaseverler şelale yazan küçük tabelayı kaçırmamalılar. Yola araçla devam edenler, köprüden sonra sola şelaleye, sağdan devam edenler orman içi minik çağlayanlara ve mesire yerlerine gidebiliyorlar. Dere yatağında doğal alabalıklardan yakalama küçük mağaraları görme, çağlayan altında duş yapma imkânı bulunuyor. Şemsiye kadar geniş yapraklı kabalak bitkileri, sarı, mor kır çiçekleri süslüyor. Yerlerde kırmızı boncuklar gibi görünüp, kendi başına yetişen hormonsuz, dağ çilekleri yürüyüşünüzü renklendirip ağzınızı tatlandırıyor. Yüksek tepelerde Haziran ayında yavrulamaya gelen doğan, şahin gibi kuşların uçuşları görülüyor.

Şelaleye Pat Pat safari


Sarıyayla Köyü Yatakyeri Mahallesinden Şelale yatağına, köylüler son yılların müthiş icadı pat pat ile indiriyorlar. Fındık bahçeleri arasında süren yolculuk ilginç olduğu kadar zevkli bir yolculuk yapmanızı sağlıyor. Bir defa bu pat pat denilen icat biri geri, üçü takviye sekiz vitesli son derece kullanışlı bir araç. Neler yapıyor demektense neler yapmıyor sorusuna cevap vermek daha kolay. En zorlu koşullarda, en dik yokuşları inip çıkıyor, römork takılıyor, direksiyonlu ve gidonlu modelleri var, farlarıyla önünü aydınlatıp gecede çalışabiliyor,
10-15 kişi taşıyor, düz yolda 80 km hız yapabiliyor, isteyenler kasanın üstüne branda takıp kışında kullanıyor. Ürünleri taşıyor, odun kesiyor, tarla sürüyor, çapa yapıyor. Bitmedi ilaçlama, sulama da yapıyor. 12 beygir gücündeki kar tipi lastik kullanan pat patlarların arka tekerine zincir (kilit) takınca, 4x4 muamelesi görüyor. Tek kusuru plakası olmadığı için şehir içine giremiyor. Bu yasakları gösteren "pat pat mecburi istikamet", "pat pat girmez" gibi uyarı tabelalarına kent içinde rastlanıyor. Kasalı pat patlar 7 milyara kapışılıyor. Köylüler pat patlar için "Bizi hamallıktan kurtardı, ayağımız yerden kesti" diyorlar, haksız da değiller. Pat patları anlattıktan sonra, pat patlı rehber Şerif Çetin'in 0537 329 14 58 no lu numarasına bir telefon ediyorsunuz, sizi, ailenizi veya arkadaş grubunuzu alıp şelaleyi gezdiriyor. Sarıyayla köy muhtarı Hüseyin Baykan ile gitmek isterseniz bu defa 0536 550 97 13 veya 0(380) 623 32 30 no lu ev telefonuyla randevulaşıyorsunuz. Geziniz boyunca güvenliği bozacak, huzuru kaçıracak, sıkıntı yaratacak hiçbir şeyle karşılaşmıyorsunuz. Çıkışta tadını neredeyse unuttuğumuz halis ve soğuk köy ayranları bardaklarınıza dolduruluyor. Yaşanması gereken maceralı yolculuktan mutlu ayrılıyorsunuz.




Yayla Evleri


Gerek yayla evlerinde, köy evlerinde, gerekse bağ evlerinde Karadeniz insanının ince zevki görülüyor. Gösterişten uzak, amaca uygun, ihtiyaca göre şekillenen evler genellikle iki katlı, fakat zeminin uygunluğuna göre üç katlı olanlara da rastlanıyor. Neredeyse tamamında bagen denilip depo olarak kullanılan yerle teması kesilmiş kulübeler bulunuyor. Evlerin yapımında kullanılan kereste seçimine önem verilmiş, bilhassa dayanıklı oluşları nedeniyle kestane ağacı kullanılmış. 100 yaşına merdiven dayamış evlerin yapımı sırasında keresteler doğal bir fırınlanma çeşidi olan ve ağacın acı suyunu bırakması için kar altına yatırılmış. Bir iki yıl boyunca kar altında kalan kerestelere kar suyu ile dayanıklılık kazandırılıyor daha sonra güneş altında dönme, çatlama yapmıyor. Evin içine ahşap kokusu salarak evi yaşanılır hale getirip, uzun ömürlü olmasını sağlıyor.

Fakıllı Mağarası


Akçakoca'nın Fakıllı Köyünde bulunan Fakıllı Mağarasına gitmek için Çuhallı çarşısından, itfaiye ve cezaevi güzergâhını takip ederek çevre yolu köprüsü altından geçerek köy merkezine ulaşılıyor. Cami yanından ilerleyip kahveyi geçince aracı bırakıp sağ yokuşu gösteren amatör tabela doğrultusunda iniyorsunuz. Mağara girişinde sağ üst bölümde mağarayı aydınlatan şalter bulunuyor. Bunu yakıp 15 metrelik bir girişin ardından ıslak hatta su akan engebeli zeminde yürüyor, eğiliyor, bazen de ördek yürüyüşü yaparak galeriden galeriye geçiyorsunuz. 150 metresi gezilen mağarada bulunan sarkıt ve dikit oluşumlarıyla hayranlık topluyor. Beyaz oda denilen sütunların, bulunduğu oluşumlar ilgi çekiyor. 1500 metre gezi galerisi olup tamamı gezilemeyen mağaranın ilgililerin ilgisine ihtiyacı olduğu görülüyor! Mağarada astım problemi olanlar için bir bank bulunuyor. Buradaki nemli havayı bir süre teneffüs edenler mağara dışına çıktıklarında solunum rahatlığı kazanıyorlar. Çekim yapacak olanlar flaş ve sehpa getirmeliler. Alçak yerlerde başınızı vurmamaya ıslak taşlarda kayıp düşmemeye dikkat etmeliler.

Akçakoca'ya yakınlığı, şifalı suyu, yöresel köy ürünleri ile ünlü "Şifalı Su Orman İçi Dinlenme Yeri" Akçakoca geziniz boyunca bir başka uğrak yeriniz olabilir.
Düzce Akçakoca yolu üzerinde bulunan Konuralp, gidiş veya dönüşünüzde görebileceğiniz antik tiyatrosu, atlı kapısı, müzesi, evleri ise bir başka alternatifiniz.


Tarihi

Bölgede yapılan kazılar sonucu bulunan antik eserler M.Ö. 1200 yıllarında Trakya yolu ile Anadolu'ya geçen Trak Kabilelerine ait olduğu tahmin ediliyor. Romalılar ve Bizanslılar döneminde Diapolis adını taşıyan Akçakoca XIII. Asırda IV. ncü Haçlı seferleri sırasında Cenevizlilerin eline geçmiş. Osmanlıların Anadolu'ya gelmeleri ile başlayan dönemde ve Türklerin akınlarına dayanamayan Ceneviz ve Bizanslılar yöreyi terk etmek zorunda kalmışlar. Akçakoca'nın zapt edilmesi 1323 yılında Orhangazi'nin komutanlarından Akçakoca Bey tarafından gerçekleştirilmiş. 1692'ye kadar Bolu sancak beyliğine bağlı bir voyvodalık halinde idare edilen Akçakoca 23 Haziran 1934 tarihinde ilçe olmuş.
Alıntı ile Cevapla