31 July 2009, 10:30
|
|
|
Kayıt Tarihi: 7 May 2009
Mesajlar: 13,636
Konular:
|
|
Diatomlar
Diatomlar mükemmel mimarlardır. Kendilerine denizin içinde opalden evler inşa ederler. Bu evler, bazen parıldayan bir kozalağı, bazen bir spirali, bazen de ışıldayan kristal bir avizeyi andırır. İlginç olan ise, yirmibeşbinden fazla diatom türü olmasına rağmen hiç birisinin kabuğunun bir diğerine benzememesi. Tıpkı bir kar tanesinin diğerine benzememesi gibi.
Diatomlardaki ihtişam sadece bir mücevheri andıran görünümleri ile kısıtlı değildir. Yeryüzündeki yaşamın devamı için son derece önemli görevlerde üstlenmişlerdir: Hatta yeryüzündeki en yaşamsal canlılar oldukları dahi söylenebilir:
Dünyadaki pek çok su kitlesinin içerisinde inanılmayacak sayılarda dolanır, salınır ve yuvarlanırlar. Bir litre deniz suyundaki diatomların sayısı, on milyondan fazladır. Bu nedenledir ki denizdeki en temel yemek kaynaklarının arasında yer alırlar.
Denilebilir ki "karada yaşayan canlılar, insanlar da dahil olmak üzere, diatomlara borçludurlar". Diatomlar yaptıkları fotosentez sayesinde bizim soluduğumuz oksijenin büyük bir kısmını üreten minik bitkilerdir.
Bu altın sarısı, kahverengi renkli minik canlılara, ışık, su, karbondioksit ve gerekli besinlerin olduğu her yerde rastlayabilirsiniz. Bunun yanında bütün diatomlar suda bulunmaz. Bazları toprak üstünde, yosunlara tutunarak ağaçlarda ve hatta tuğla duvarlarda yaşayabilirler. Tabi nem varsa.
Büyüklükleri açısından değişkenlik göstermekle beraber en büyüğü 1 milimetre çapındadır. Eğer çıplak gözle bakarsanız bir mücevhere benzeyen fiziki yapısını farkedemezsiniz. Diatomlar, fitoplankton olarak adlandırılan bitkilerin en sık rastlanan türüdür ve özellikle soğuk okyanuslarda çok sayıda bulunurlar. Bazıları denizin kıyısında dolaşırken içlerinden bazıları çamura dahi yerleşebilirler. Ancak çoğunluğu ışığı emebilmek için yüzeyde dolaşırlar.
Baştada değindiğimiz gibi diatomların en etkileyici özellikleri kabuk inşa etmeleridir. Estetik değeri büyük olan bu inşaatlar önemli bir kimyasal süreç sonunda gerçekleşir: "Çözünmüş silikonu kıymetli bir taş olan opale benzeyen silikaya çevirirler". Bu dönüşüm sonucunda ortaya çıkan kabuklar inanılmaz çeşitliliğe ve mükemmel bir mimariye sahiptirler.
Şimdi tasarım yeteneği çok iyi olan bir mimarı düşünün. Ancak bu mimarın malzeme bilgisinin yetersiz olduğunu ya da mimari tasarım yapması için gerekli malzemeyi bulamadığını düşünün. Tek başına tasarım yeteneği bir anlam ifade eder mi? Şüphesiz hayır. Oysa diatomlar ancak "simyacı hikayeleri"nde rastlanabilecek bir maharetle bir takım kimyasal düzenlemeler yapmakta ve bunların sonucunda da mükemmel eserler ortaya çıkmaktadır. Dikkat edin, burada önce kimya, ardından da mimarlık fakültesini bitirmiş üstün başarılı bir insandan bahsetmiyoruz. Bahis konusu, toplu iğne başı büyüklüğünde, sinir sistemi veya beyin oluşumu olmayan mikroskobik bir canlı.
Bu durumda bir birinden farklı iki dalda eğitimli bir insanın bile gerçekleştirmesi şüpheliyken, diatomların tüm bunları tesadüfen gerçekleştirebilmesi mümkün müdür?
|