ceyLin
27 November 2008, 15:57
Edebiyat akımları
Belli bir tarihsel süreçte edebiyatı ([Only Registered Users Can See Links]), tür ve yazarın milliyeti bakımından herhangi bir ayrım olmadan şekilsel ve içeriksel olarak etkileyen belli üslup, duygu ve düşünce dizisine edebiyat akımı veya edebi akım denir.
Edebi akımlarının gelişimine bakıldığında, bu akımların salt yazına özgü olmadığı genel, bir sanat akımı olarak başlayıp geliştikleri görülür. Üstelik hemen hepsi, genelde doğdukları çağın toplumsal yapısının, bu yapıya bağlı düşünüş biçiminin, ideolojinin ürünüdürler. Çağın felsefesinin sanat üzerindeki etkisi akım olarak ortaya çıkar ve bütün sanat türlerinde ortak özellikler çevresinde gelişir.
Rauf Mutluay’ın tanımı bu açıdan önemlidir: "... Toplumsal düzenin ve onun değişiminin bir gereği olarak, dünya görüşü ve sanat anlayışı bakımından birleşen kişilerin, eserleriyle ortaya koydukları ve sürdürdükleri ilkelerin toplamından doğan tutarlılığa bir edebiyat akımı denir."
Klasizm(kuralcılık)
Klasizm edebiyatta eski Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım ve estetik tutumdur.1660 ekolü olarak da bilinir
Yeniden doğuş diye adlandırılan Rönesans ([Only Registered Users Can See Links]) döneminde gelişmiştir. Bu akımın izleri bir önceki dönemde Rebelais ve Montaigne’de, hatta Aristoteles’tedir.
Klasizmin temel öğeleri kendi içinde soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, güzellik, görkemliliktir. Yani bir eserin klasik sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir. Kısaca klasik bir eser, bir üslubun en yetkin ve en uyumlu ifadesini bulduğu eserdir. Klasizm temellerini Rönesans aristokrasisinden alır. Klasizm bir bakıma aristokrasinin ([Only Registered Users Can See Links]) ürünüdür.
Klasizm Akımının Özellikleri
17YY ([Only Registered Users Can See Links]) 2. döneminde Fransa ([Only Registered Users Can See Links])'da ortaya çıkar.
Konuları Eski Yunan ([Only Registered Users Can See Links]) ve Latin Mitolojisi ([Only Registered Users Can See Links])'nden alınmıştır.
Mükemmelliyetçidir ve ana dil esas alınmıştır.
"Sanat, sanat içindir" anlayışı benimsenmiştir.
Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.
Eserlerde klasik, değişmeyen tipler oluşturulmuştur.
Fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir çünkü değişkendir.
Kullanılan dil, seçkinlerin dilidir. Anlatım süssüz ve yalındır. Özellikle şiir ([Only Registered Users Can See Links]), tiyatro ([Only Registered Users Can See Links]) ve deneme ([Only Registered Users Can See Links]) türlerinde gelişmiştir.
En önemli temsilcileri; Descartes ([Only Registered Users Can See Links]), Moliere ([Only Registered Users Can See Links]), İbrahim Şinasi ([Only Registered Users Can See Links]), Ahmet Vefik Paşa ([Only Registered Users Can See Links]), Ali Bey ([Only Registered Users Can See Links])'dir. Romantizm(coşumculuk)
1790 ([Only Registered Users Can See Links])'dan yaklaşık 1850 ([Only Registered Users Can See Links])'ye kadar Avrupa ([Only Registered Users Can See Links])'da gelişim göstermiş büyük bir akım olan, edebiyatın ([Only Registered Users Can See Links]), müziğin felsefenin görünümünü köklü bir şekilde değiştiren ve resimde bir yenilenmeye yol açan romantizm (fr.Romantisme), belli bir tanıma girmeyen niteliğni korumakla beraber, var olmanın özgür bir ruh halini işaret etmektedir.
Edebiyatta Romantizm
Romantizm bir edebiyat ([Only Registered Users Can See Links]) akımı olmanın ötesinde, 18.yy.sonu ile 19.yy.başlarında Avrupa ([Only Registered Users Can See Links])'da yer etmiş belli bir duyarlılığı belirtir. İngiltere ([Only Registered Users Can See Links]) ve Almanya ([Only Registered Users Can See Links])'da doğan bu hareket Fransa ([Only Registered Users Can See Links]) ve Güney Avrupa ülkelerine (İtalya ve İspanya) biraz daha geç girmiştir. Klasik edebiyat akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. "En iyi kural, kuralsızlıktır" diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçirmesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar.
[Only Registered Users Can See Links] .jpg/150px-Portrait_of_Percy_Bysshe_Shelley_by_Curran%2C_1819 .jpg ([Only Registered Users Can See Links] C_1819.jpg)[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links] C_1819.jpg)
İngiliz romantiklerinden Percy Bysshe Shelley ([Only Registered Users Can See Links]).
İngiltere
İngiliz romantikleri yalnızca uygarlığın yapmacılığına, tarihin acımasızlığına değil, aynı zamanda köleliğin yeni biçimlerine, yabancılaşmaya, modern kapitalizm yolcuları acımasızca sömürmesine de karşı çıktılar. İlk kuşak İngiliz romantikleri William Blake ([Only Registered Users Can See Links]) (Masumluk Şarkıları, 1789), William Wordswoth ([Only Registered Users Can See Links]) (Olgunluk Şarkıları, 1794) ve Samuel Taylor Coleridge ([Only Registered Users Can See Links]) (Lirik Badlar, 1798) coşkuyla Fransız devrimcilerinin ([Only Registered Users Can See Links]) yanında yer almışlardır. İlk İngiliz romantizmi doğuya, kadınlık, çocukluk dünyasına yöneliktir.
İkinci romantik kuşak Lord Byron ([Only Registered Users Can See Links]) yaşamda duyulan acıyı dile getirmekte ya da asi kahramanların şarkısını söylemektedir.[2] ([Only Registered Users Can See Links]_note-1) 1824'te başkaldıran Yunanlılar'ın arasında ölümüyle romantik umutsuzluğun simgesi olmuştur. Percy Bysshe Shelley ([Only Registered Users Can See Links]) doğada insan için bir avunma getirmiştir (Ode to a Nightingale). İrlanda melodilerin yazarı Moore ve onu izleyen ve yapıtıyla uluslararası başarı yakalayan Byron önemli romantiklerdir. Walter Scott ([Only Registered Users Can See Links]) "Göldeki Kadın-The Lady of the Lake, 1810" adlı tarihi romanıyla kendini kabul ettirmiştir.
Almanya
[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])
Friedrich Schiller ([Only Registered Users Can See Links]), Alman romantiklerindendir.
Alman romantizmin kaynakları XVIII.yy.'a kadar uzanır. Klapstock ([Only Registered Users Can See Links]) ve Lessing ([Only Registered Users Can See Links]) yenilenmenin öncüleridirler. "Sturm und Drang" hareketinin kökennde de onların etkisi hissedirlir. Herder ([Only Registered Users Can See Links])'in yanı sıra Goethe ([Only Registered Users Can See Links]) ve Schiller ([Only Registered Users Can See Links]) de bu hareketin içindedirler. Romantizm, Hödlerlin ([Only Registered Users Can See Links]) ve Jean-Paul ([Only Registered Users Can See Links]) gibi sonraki kuşağın temsilcilerinde daha belirgindir. Son romantikler arasında Eichendorff ([Only Registered Users Can See Links]), Ludwig Uhland ([Only Registered Users Can See Links]), Mörike ([Only Registered Users Can See Links]) ile romantizmden etkilenmekle kalmayıp bu hareketin tüm özlemlerini paylaşmayan Heine ([Only Registered Users Can See Links]) sayılabilir.
Fransa
Geçmişten devralınan her şeyin söz konusu edilmesine dayanan ve anlaşılması güç bir modernlik verilerine göre biçimlenen bu yeni duyarlılığın ortaya çıkış biçimleri Fransız Devrimi ([Only Registered Users Can See Links])'nin hemen öncesinden başlayarak Fransa'da her dönemde varlığını sürdürdü. Fransa ([Only Registered Users Can See Links])'da romantizm Rousseau ([Only Registered Users Can See Links]) ve Mme de Stael ([Only Registered Users Can See Links])'i okuyan ve Chateaubriand ([Only Registered Users Can See Links])'ı ustaları sayan kuşağı temsil eder. Romantizm Lamartin ([Only Registered Users Can See Links]), sanatta özgürlüğü savunan Hugo ([Only Registered Users Can See Links]), Vigny ([Only Registered Users Can See Links]), Musset ([Only Registered Users Can See Links]) kendini kabul ettirdi ve Nerval, Gauter, P.Borel gibi sanatçıları etkiledi. Stendhal ([Only Registered Users Can See Links]), Dumas ([Only Registered Users Can See Links]) gibi geçmişe yönelmek yerine içinde yaşadığı toplumu betimlemeyi yeğledi.
İtalya ve İspanya
İtalya ([Only Registered Users Can See Links]) ve İspanya ([Only Registered Users Can See Links])'dan çıkan romantikler beklendiği kadar geniş bir çevreye yayılamadılar. Tarihsel koşulların etkisiyle, edebi hareket bu iki ülkede sıkı sıkıya siyasete bağlı kaldı. İtalya'da liberaller ve yurtseverler öncelikle, romantiklerdi. G.Brechet ve S.Pellico (Conciliatore'nin kurucuları) ile Manzani (Nişanlılar) önemli temsilciler arasındadır. Büyük bir şair olan Leopardi ([Only Registered Users Can See Links]) döneme damgasını vururken Carducci de Risorgimento'nun bağımlı edebiyatına karşı çıkar. İspanyol romantizmi Rivas ([Only Registered Users Can See Links]) dükü ve José Zorrilla ([Only Registered Users Can See Links])'nın oyunlarıyla tiyatroda etkili oldu. Ayrıca Espronceda'nın daha sonralarıyla Becaver ([Only Registered Users Can See Links])'in şirleri önemli ürünlerdir.
Türkiye
Tanzimat Fermanı ([Only Registered Users Can See Links])'nın ilanından sonra başlayan ve Batı edebiyatı örnek tutularak meydana getirilen Tanzimat edebiyatının (1859 ([Only Registered Users Can See Links])-1895 ([Only Registered Users Can See Links])) ilk yıllarında romantizm akımının başlıca kişilerinin başlıca yapıtları verildi. Hugo ([Only Registered Users Can See Links]), Chateaubriand ([Only Registered Users Can See Links]), Dumas ([Only Registered Users Can See Links]); tiyatro alanında özellike Gothe ([Only Registered Users Can See Links]) ve Schiller ([Only Registered Users Can See Links]) anılabilir. Tanzimat edebiyatının pek çok yazar ve şairi (Ahmet Mithat ([Only Registered Users Can See Links]), Namık Kemal ([Only Registered Users Can See Links]), Şemsettin Sami ([Only Registered Users Can See Links]), Abdulhak Hamit ([Only Registered Users Can See Links]), Recaizade Mahmut Ekrem ([Only Registered Users Can See Links])) romantizm akımının etkisindedirler. Namık Kemal ([Only Registered Users Can See Links])'in İntibah ([Only Registered Users Can See Links]) romanı Kamelyalı Kadın'ın; Vatan yahut Silistre ([Only Registered Users Can See Links]) oyunu da Romeo ve Jülyet ([Only Registered Users Can See Links])'in etkisindedir. Edebiyat-ı Cedide ([Only Registered Users Can See Links]) döneminde Halit Ziya Uşaklıgil ([Only Registered Users Can See Links])'nın Mai ve Siyah ([Only Registered Users Can See Links]) adlı romanındaki Ahmet Celal karakteri romantik yazarları okumak için özlem duyar. [3] ([Only Registered Users Can See Links]_note-2)II.Meşruyet ([Only Registered Users Can See Links]) döneminden sonra Milli Edebiyat döneminde Yusuf Ziya Ortaç ([Only Registered Users Can See Links])'ın Binnaz adlı oyununda Hugo'nun etkisi vardır.
Rusya
Ulusal edebiyatın hızla gelişmesi karşısında romantizm,Rusya ([Only Registered Users Can See Links])'da gölgede kaldı. Puşkin ([Only Registered Users Can See Links]), Gogol ([Only Registered Users Can See Links]), Lermontov ([Only Registered Users Can See Links]) ulusal edebiyatın ilk örneklerini verdiler.
Sanatta Romantizm
[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])
[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])
Goya ([Only Registered Users Can See Links])'nın Reading adlı tablosu. 1820 ([Only Registered Users Can See Links])-1821 ([Only Registered Users Can See Links]). Museo del Prado, Madrid ([Only Registered Users Can See Links])
Romantizm, resimde de kendini gösterdi ancak ifadesini biçimden çok düşüncede bulduğundan belirli bir üslup benimsemedi. Goya ([Only Registered Users Can See Links]), Turner ([Only Registered Users Can See Links]), Delacroix ([Only Registered Users Can See Links])'in coşkunluğu kadar Blake ([Only Registered Users Can See Links])'in yeniklasikçiliğiya da Delaruche ([Only Registered Users Can See Links])'nin kurallara bağlı tarzı, Füssli'nin düşselliği, Biedermeier'in burjuva dünyası romantizm hareketinden kaynaklanır. Romantizm, klasikçilik kuramının önderi Ingrer ([Only Registered Users Can See Links])'i de etkilemiştir. Doğa duygusuna metafizik bir anlam kattı, kimilerine bir renk zevki aşıladı, özneliği, melankoliyi, kaygıyı doruk noktasına çıkardı; akıldışı olanı savundu, gotik hayranlığını kamçıladı; doğuculuğu yüceltti; şövalye romanları, İskandinav sagaları ve Ossian'ın düzmece şarkılarında kendine konular aradı. Plutarkhos ([Only Registered Users Can See Links])'un kişilerinin yerini, Shakspeare'in, W.Scott, Bryon, Goethe, Hugo'nunkiler aldı. Fırtınalar, gün batımları, uçurumlar, baykuşlar, kurukafalar, ürkmüş atlar, ikonografide önemli bir yer tutmaya başladı. İngiltere ([Only Registered Users Can See Links])'de Edmun Burke ([Only Registered Users Can See Links])'ün "A Philosophical Enquiry into the origine of our ideas of the sublime and Beautiful" adlı kitabıyla başlayan romantizm, Gainsbrarough'u son yapıtlarında ve bir ölçüde Reynolds, Reaburn, Lawrence 'in büyük portrelerinde kendini gösterdi. Füssli (Kabus, 1782, Goethe museum, Frankfurt), Blake, J.Martin, S.Palmer'in yapıtlarında da hayal gücü önemli bir yer tuttu. Cozens, Cotman, Constabla gibi manzaracıların şiirsel ([Only Registered Users Can See Links]) anlatımı, Turner'da biçimlenip parçalanmasıyla kendini gösteren bir yoğunluk kazandı. İspanya ([Only Registered Users Can See Links])'da romantizm Goya tarafından yüceltildi. Fransa ([Only Registered Users Can See Links])'da Oors (Nasıra Savaşı, 1801, Nantes Müzesi) ile başlayan romantizm Gericalt (Madusa'nın şalı, 1819, Louvre) ve İngiliz Bonington ile devam etti. Amerika ([Only Registered Users Can See Links])'da da A.B.Durand ve şair Caleridge'in dostu W.Allston'un adları sayılabilir.
Romantik Müzik
Müziğin ([Only Registered Users Can See Links]) öncelikle insanın duyum ve duygularına seslenmesi ölçüsünde, aklın önceliğini tartışma konusu yapan romantizmle müzik arasında doğal bir yakınılık ortaya çıkar. Romantizmle birlikte iç dünyayı yansıtan yapıtlar, yoğun bir duygusal içerik kazandı (lied); büyük çaplı yapıtlar, yeni bir gerilim ve dokunaklılığa ulaştı (programlı müzik). Orkestra zenginleşti, çeşitlendi ve çalgıların ([Only Registered Users Can See Links]) tınısı ve rengi üzernde titizlikle duruldu. Bu hareket kaynağını Almanya ([Only Registered Users Can See Links])!daki "Sturm und Drang" ve Fransız Devrimi ([Only Registered Users Can See Links])'nin ideolojisinde buldu. Özellikle Almanya ([Only Registered Users Can See Links]) ve Avusturya ([Only Registered Users Can See Links])'da benimsenen romantizmin başlıca örneklerini Beethoven ([Only Registered Users Can See Links])'ın büyük partisyonlarıdır.
[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])
Beethoven ([Only Registered Users Can See Links]), bir çok romantik müzisyenleri etkiledi.
Edebiyat ve Müzik
Romantikler, klasik sanatçıların müziğini öteki anlatım araçlarından ayrı bir sanat dalı olarak görmelerinin tam tersine müzik ([Only Registered Users Can See Links]) ve edebiyatı ([Only Registered Users Can See Links]) birleştirdiler. Shakspeare, Goethe, Hoffman gibi kişilerin metinlerinden esinlendiler. Goethe ([Only Registered Users Can See Links])'nin Faust ([Only Registered Users Can See Links])'u insanın yazgısı karşısındaki trajedisini dile getirmesinden dolayı bestecilerin gözdesi oldu. Berlioz ([Only Registered Users Can See Links])'un Faust'un Lanetlenişi ve Liszt ([Only Registered Users Can See Links])'in Faust Senfonisi, Faust eserinden ortaya çıkan bestelerdir ([Only Registered Users Can See Links]).
Felsefe ve Romantizm
XVIII.yy.da Alman düşünürler felsefeyi ([Only Registered Users Can See Links]) bir doğa felsefesi ve sanat felsefesi olarak tanımlar. Romantizm, akılcı eleştiriden çok, canlı hatta bilinçdışı yaratma adı verilen öncelikle dikkat çeken felsefi bir uyralılığı dile getirir. Önemli ya da önemsiz bir çok düşünür romantik olarak kabul edilebilir; ama felsefede romantik olguyu en yetkin biçimde Novalis ([Only Registered Users Can See Links]) ve Schelling ([Only Registered Users Can See Links]) dile getirmiştir; şair ([Only Registered Users Can See Links]) yanı daha ağır basan Novalis ([Only Registered Users Can See Links]), eserlerini tamamlayamadan genç yaşta ölmüştür; Schelling ([Only Registered Users Can See Links]) ise metafizikçi ve sistematiktir.
Parnasizm(betimselcilik - yalnızca şiirde)
Parnasizm Fransa ([Only Registered Users Can See Links])'da 1860 ([Only Registered Users Can See Links]) yılında Çağdaş parnas şiir dergisi etrafında toplanan sanatçılarca ortaya çıkarılmış bir akımdır. Gerçekçiliğin ([Only Registered Users Can See Links]) şiire yansımasıdır. Sanat için sanat görüşü benimsenmiştir. Şair kuyumcu titizliğiyle çalışır. Şekil çok önemlidir. Romantizm akımına ([Only Registered Users Can See Links]) tepkidir. Dış dünyayı nesnel ([Only Registered Users Can See Links]) bir bakışla anlatır. Şiirde ölçü, kafiye ([Only Registered Users Can See Links]) ve ses uyumu çok önemlidir. Bu özelliği Parnasizmi Sembolizm ([Only Registered Users Can See Links])'den farklı kılar.Şiiri,ışık,gölge,renk ve çizgilerle sağlamayı düşünürler. Uzak ve yabancı ülkelerin efsanelerinden yararlanırlar. Şairler şiirlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.Bu akımın başlıca temsilcileri arasında Theophille Gautier ([Only Registered Users Can See Links]), Theodore Banville ([Only Registered Users Can See Links]), Leconte de Liste ([Only Registered Users Can See Links]), Jese Maria de Heredia ([Only Registered Users Can See Links]) ve Francois Coppee ([Only Registered Users Can See Links]) bulunmaktadır. Türk edebiyatında ([Only Registered Users Can See Links]) ise Tevfik Fikret ([Only Registered Users Can See Links]) ve Yahya Kemal ([Only Registered Users Can See Links]) sayılabilir.aynı zamanda Fransada ortaya çıkmıştır.Türk edebiyatında özellikle Servet-i Funun döneminde ilgi görmüştür.
Naturalizm(Doğalcılık)
Doğalcılık, edebiyat, resim ve felsefede yaşamı olduğu gibi yansıtmayı öngören akımların genel adıdır. Natüralizm olarak da bilinir. Doğalcılığa göre doğanın, nesnel yasalar uyarınca işleyen bir düzeni vardır. Gözlem ve deneye dayalı bilimler, işte bu yasalar sayesinde doğa ile ilgili her alanda sağlam, kesin bilgilere ulaşabilir. Doğalcılık, doğa bilimlerinin sanata ve edebiyata uygulanmasıyla ortaya çıkmıştır. Doğalcı anlayışa göre gerçek olduğu gibi yansıtılmalı, yaşamın kaba ve bayağı sayılarak ele alınmayan yönleri de işlenmelidir. Doğalcı anlayışa göre birey, içinde yetiştiği toplumsal ve doğal çevrede biçimlenir. Ekonomik ve toplumsal baskılar altında ezilen bireyler, içlerinden gelen güçlü dürtülerle hareket ederler. Alınyazılarını belirleyebilme gücünden uzak olduklarından davranışlarından da sorumlu tutulamazlar.
Sanatta doğalcılık
Görsel sanatlarda Doğalcılık, doğanın olduğu gibi betimlenmesi biçiminde ortaya çıktı. Gerçekte ilk Doğalcı yapıtları, Eski Yunanistan'da, klasik dönem sanatçılarının verdiği söylenebilir. Rönesans sanatçıları, bir bakıma bu anlayışı yeniden canlandırdılar. 17. yüzyılda yaşayan Doğalcı ressamlar doğayı, güzelliği ve çirkinliğiyle olduğu gibi yansıtmakta birleşiyorlardı. Doğalcı terimi de ilk kez bu yüzyılda kullanıldı. İngiliz manzara ressamı John Constable ([Only Registered Users Can See Links]), 1830'larda doğanın tüm yönleriyle, olduğu gibi betimlenmesi gerektiğini savundu. Constable’ın etkisinde kalan Fransız Barbizon ressamları, yeni Avrupa Doğalcılık'ının manzara resmindeki temsilcileriydi. Bu yıllarda Jean-Baptiste Camille Corot ([Only Registered Users Can See Links]), Alfred Sisley ([Only Registered Users Can See Links]), Camille Pissarro ([Only Registered Users Can See Links]) ve Claude Monet de Doğalcı yapıtlar verdiler. 19. yüzyılın sonuna doğru Doğalcılık Alman ressamları üzerinde de etkisini gösterdi. ABD'de ise Doğalcılık 19. yüzyılda, Gerçekçilik’le iç içe gelişti.
Edebiyatta doğalcılık
Edebiyatta Doğalcılık, 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da doğdu. Bu akımın kuramsal temellerini Fransız Hippolyte Taine ([Only Registered Users Can See Links])'in oluşturdu. Taine'in düşüncelerinden etkilenen Goncourt Kardeşler ([Only Registered Users Can See Links]), ilk Doğalcı roman olan Germinie Lacerteux‘u (1864) yazdılar. Ama edebiyatta Doğalcılık asıl anlatımını, Emile Zola ([Only Registered Users Can See Links])'nın Le Roman expérimental (1880; "Deneysel Roman") adlı deneme yazılarında buldu. Goncourt Kardeşler’den etkilenen Zola'ya göre romancı, olguları yalnızca saptayarak yazmakla yetinen bir gözlemci değil, roman kişilerinin iç dünyalarını, duygusal ve toplumsal olguları bir dizi deneyden geçiren bir deneycidir. Doğalcılık'ın öngördüğü yöntemlere Zola kadar sıkı sıkıya bağlı kalmış çok az yazar vardır. Ama bir süre sonra, ünlü öykücü Guy de Maupassant ([Only Registered Users Can See Links]), romancı Joris-Karl Huysmans ([Only Registered Users Can See Links]), Alman oyun yazarı Gerhart Hauptmann, Portekizli romancı José Maria Eça de Queirós bu akımdan etkilenerek yazmışlardır. Doğalcı yazarlar, nesnel gerçekleri yazdılar ve idealleştirmeye karşı çıktılar. Yaşamın acımasız ve kaba yanlarını da yansıttılar. Kalıtıma ilişkin görüşlerinin etkisiyle, güçlü tutkuların pençesinde kıvranan basit tipleri ele alarak işlediler. Doğalcı yazarlar, çevrenin birey üzerindeki ezici bir etkisi olduğuna inanıyorlardı. Bundan dolayı yapıtlarında, iç karartıcı mekânları, gecekondu semtlerini ve yeraltı dünyasını bir belgesel diliyle işlediler. Avrupa edebiyatında Doğalcılık'ın etkileri zayıflamaya başladığı bir dönemde ABD'de, Stephen Crane ([Only Registered Users Can See Links]), Frank Norris ([Only Registered Users Can See Links]) ve Jack London ([Only Registered Users Can See Links]) bu anlayışla yazdılar. Theodore Dreiser ([Only Registered Users Can See Links]), ABD'de Doğalcılık'ı doruğa ulaştırdı. James T. Farrell'ın Studs Lonigan (1932-35) başlıklı üçlemesi son Doğalcı yapıtlar oldu. Türk edebiyatına Doğalcılık, deneye dayalı bilimlerin ateşli savunucusu Beşir Fuad ([Only Registered Users Can See Links])’ın etkisiyle girdi. Beşir Fuad roman ya da öykü yazarı değildi, ama bazı yapıtlarında Doğalcılığın temel ilke ve yöntemlerini savunarak dönemin romancı ve öykücülerini etkiledi. Türk edebiyatının ilk Doğalcı romanı, 1891'de Ahmed Midhat Efendi ([Only Registered Users Can See Links])’nin yazdığı Müşahedat‘tır ("Gözlemler"). Bu akımın Türk edebiyatındaki ilk önemli temsilcisi ise Hüseyin Rahmi Gürpınar ([Only Registered Users Can See Links])’dır. Gürpınar Doğalcılık'a, Mürebbiye (1899) adlı romanında kahramanlardan birinin ağzından bu akımın ne olduğunu anlatacak kadar önem vermiştir. Ben Deli miyim? (1925) adlı romanı müstehcen bulunarak dava açılınca yazar, "gerçek öykücülük, tüm bilimleri, fenleri kapsayan, her kötülüğü, her hastalığı, her gizli fesadı, yarayı aydınlığa çıkaran yüce bir güçtür" diyerek duruşmada kendisini ve Doğalcılık anlayışını savunmuştur. Doğalcılık, kısa ömürlü bir akım olmakla birlikte Gerçekçiliğin zenginleşmesini, yeni konuların bulunmasını, biçime öncelik tanımayan ve yaşama yakın olan bir anlatımın gelişmesini sağladı.
Belli bir tarihsel süreçte edebiyatı ([Only Registered Users Can See Links]), tür ve yazarın milliyeti bakımından herhangi bir ayrım olmadan şekilsel ve içeriksel olarak etkileyen belli üslup, duygu ve düşünce dizisine edebiyat akımı veya edebi akım denir.
Edebi akımlarının gelişimine bakıldığında, bu akımların salt yazına özgü olmadığı genel, bir sanat akımı olarak başlayıp geliştikleri görülür. Üstelik hemen hepsi, genelde doğdukları çağın toplumsal yapısının, bu yapıya bağlı düşünüş biçiminin, ideolojinin ürünüdürler. Çağın felsefesinin sanat üzerindeki etkisi akım olarak ortaya çıkar ve bütün sanat türlerinde ortak özellikler çevresinde gelişir.
Rauf Mutluay’ın tanımı bu açıdan önemlidir: "... Toplumsal düzenin ve onun değişiminin bir gereği olarak, dünya görüşü ve sanat anlayışı bakımından birleşen kişilerin, eserleriyle ortaya koydukları ve sürdürdükleri ilkelerin toplamından doğan tutarlılığa bir edebiyat akımı denir."
Klasizm(kuralcılık)
Klasizm edebiyatta eski Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım ve estetik tutumdur.1660 ekolü olarak da bilinir
Yeniden doğuş diye adlandırılan Rönesans ([Only Registered Users Can See Links]) döneminde gelişmiştir. Bu akımın izleri bir önceki dönemde Rebelais ve Montaigne’de, hatta Aristoteles’tedir.
Klasizmin temel öğeleri kendi içinde soyluluk, akılcılık, uyum, açıklık, sınırlılık, evrensellik, idealizm, denge, ölçülülük, güzellik, görkemliliktir. Yani bir eserin klasik sayılabilmesi için bu özellikleri barındırması gerekmektedir. Kısaca klasik bir eser, bir üslubun en yetkin ve en uyumlu ifadesini bulduğu eserdir. Klasizm temellerini Rönesans aristokrasisinden alır. Klasizm bir bakıma aristokrasinin ([Only Registered Users Can See Links]) ürünüdür.
Klasizm Akımının Özellikleri
17YY ([Only Registered Users Can See Links]) 2. döneminde Fransa ([Only Registered Users Can See Links])'da ortaya çıkar.
Konuları Eski Yunan ([Only Registered Users Can See Links]) ve Latin Mitolojisi ([Only Registered Users Can See Links])'nden alınmıştır.
Mükemmelliyetçidir ve ana dil esas alınmıştır.
"Sanat, sanat içindir" anlayışı benimsenmiştir.
Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.
Eserlerde klasik, değişmeyen tipler oluşturulmuştur.
Fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir çünkü değişkendir.
Kullanılan dil, seçkinlerin dilidir. Anlatım süssüz ve yalındır. Özellikle şiir ([Only Registered Users Can See Links]), tiyatro ([Only Registered Users Can See Links]) ve deneme ([Only Registered Users Can See Links]) türlerinde gelişmiştir.
En önemli temsilcileri; Descartes ([Only Registered Users Can See Links]), Moliere ([Only Registered Users Can See Links]), İbrahim Şinasi ([Only Registered Users Can See Links]), Ahmet Vefik Paşa ([Only Registered Users Can See Links]), Ali Bey ([Only Registered Users Can See Links])'dir. Romantizm(coşumculuk)
1790 ([Only Registered Users Can See Links])'dan yaklaşık 1850 ([Only Registered Users Can See Links])'ye kadar Avrupa ([Only Registered Users Can See Links])'da gelişim göstermiş büyük bir akım olan, edebiyatın ([Only Registered Users Can See Links]), müziğin felsefenin görünümünü köklü bir şekilde değiştiren ve resimde bir yenilenmeye yol açan romantizm (fr.Romantisme), belli bir tanıma girmeyen niteliğni korumakla beraber, var olmanın özgür bir ruh halini işaret etmektedir.
Edebiyatta Romantizm
Romantizm bir edebiyat ([Only Registered Users Can See Links]) akımı olmanın ötesinde, 18.yy.sonu ile 19.yy.başlarında Avrupa ([Only Registered Users Can See Links])'da yer etmiş belli bir duyarlılığı belirtir. İngiltere ([Only Registered Users Can See Links]) ve Almanya ([Only Registered Users Can See Links])'da doğan bu hareket Fransa ([Only Registered Users Can See Links]) ve Güney Avrupa ülkelerine (İtalya ve İspanya) biraz daha geç girmiştir. Klasik edebiyat akımına tepki olarak 18. yüzyılın sonlarında doğan ve Victor Hugo'yla birlikte büyük ün kazanan Romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. "En iyi kural, kuralsızlıktır" diyen romantikler, insanın duygularını, düş gücünü hayata geçirmesini ve insanı düzeltmenin toplumu düzeltmekle olabileceğini savunurlar.
[Only Registered Users Can See Links] .jpg/150px-Portrait_of_Percy_Bysshe_Shelley_by_Curran%2C_1819 .jpg ([Only Registered Users Can See Links] C_1819.jpg)[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links] C_1819.jpg)
İngiliz romantiklerinden Percy Bysshe Shelley ([Only Registered Users Can See Links]).
İngiltere
İngiliz romantikleri yalnızca uygarlığın yapmacılığına, tarihin acımasızlığına değil, aynı zamanda köleliğin yeni biçimlerine, yabancılaşmaya, modern kapitalizm yolcuları acımasızca sömürmesine de karşı çıktılar. İlk kuşak İngiliz romantikleri William Blake ([Only Registered Users Can See Links]) (Masumluk Şarkıları, 1789), William Wordswoth ([Only Registered Users Can See Links]) (Olgunluk Şarkıları, 1794) ve Samuel Taylor Coleridge ([Only Registered Users Can See Links]) (Lirik Badlar, 1798) coşkuyla Fransız devrimcilerinin ([Only Registered Users Can See Links]) yanında yer almışlardır. İlk İngiliz romantizmi doğuya, kadınlık, çocukluk dünyasına yöneliktir.
İkinci romantik kuşak Lord Byron ([Only Registered Users Can See Links]) yaşamda duyulan acıyı dile getirmekte ya da asi kahramanların şarkısını söylemektedir.[2] ([Only Registered Users Can See Links]_note-1) 1824'te başkaldıran Yunanlılar'ın arasında ölümüyle romantik umutsuzluğun simgesi olmuştur. Percy Bysshe Shelley ([Only Registered Users Can See Links]) doğada insan için bir avunma getirmiştir (Ode to a Nightingale). İrlanda melodilerin yazarı Moore ve onu izleyen ve yapıtıyla uluslararası başarı yakalayan Byron önemli romantiklerdir. Walter Scott ([Only Registered Users Can See Links]) "Göldeki Kadın-The Lady of the Lake, 1810" adlı tarihi romanıyla kendini kabul ettirmiştir.
Almanya
[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])
Friedrich Schiller ([Only Registered Users Can See Links]), Alman romantiklerindendir.
Alman romantizmin kaynakları XVIII.yy.'a kadar uzanır. Klapstock ([Only Registered Users Can See Links]) ve Lessing ([Only Registered Users Can See Links]) yenilenmenin öncüleridirler. "Sturm und Drang" hareketinin kökennde de onların etkisi hissedirlir. Herder ([Only Registered Users Can See Links])'in yanı sıra Goethe ([Only Registered Users Can See Links]) ve Schiller ([Only Registered Users Can See Links]) de bu hareketin içindedirler. Romantizm, Hödlerlin ([Only Registered Users Can See Links]) ve Jean-Paul ([Only Registered Users Can See Links]) gibi sonraki kuşağın temsilcilerinde daha belirgindir. Son romantikler arasında Eichendorff ([Only Registered Users Can See Links]), Ludwig Uhland ([Only Registered Users Can See Links]), Mörike ([Only Registered Users Can See Links]) ile romantizmden etkilenmekle kalmayıp bu hareketin tüm özlemlerini paylaşmayan Heine ([Only Registered Users Can See Links]) sayılabilir.
Fransa
Geçmişten devralınan her şeyin söz konusu edilmesine dayanan ve anlaşılması güç bir modernlik verilerine göre biçimlenen bu yeni duyarlılığın ortaya çıkış biçimleri Fransız Devrimi ([Only Registered Users Can See Links])'nin hemen öncesinden başlayarak Fransa'da her dönemde varlığını sürdürdü. Fransa ([Only Registered Users Can See Links])'da romantizm Rousseau ([Only Registered Users Can See Links]) ve Mme de Stael ([Only Registered Users Can See Links])'i okuyan ve Chateaubriand ([Only Registered Users Can See Links])'ı ustaları sayan kuşağı temsil eder. Romantizm Lamartin ([Only Registered Users Can See Links]), sanatta özgürlüğü savunan Hugo ([Only Registered Users Can See Links]), Vigny ([Only Registered Users Can See Links]), Musset ([Only Registered Users Can See Links]) kendini kabul ettirdi ve Nerval, Gauter, P.Borel gibi sanatçıları etkiledi. Stendhal ([Only Registered Users Can See Links]), Dumas ([Only Registered Users Can See Links]) gibi geçmişe yönelmek yerine içinde yaşadığı toplumu betimlemeyi yeğledi.
İtalya ve İspanya
İtalya ([Only Registered Users Can See Links]) ve İspanya ([Only Registered Users Can See Links])'dan çıkan romantikler beklendiği kadar geniş bir çevreye yayılamadılar. Tarihsel koşulların etkisiyle, edebi hareket bu iki ülkede sıkı sıkıya siyasete bağlı kaldı. İtalya'da liberaller ve yurtseverler öncelikle, romantiklerdi. G.Brechet ve S.Pellico (Conciliatore'nin kurucuları) ile Manzani (Nişanlılar) önemli temsilciler arasındadır. Büyük bir şair olan Leopardi ([Only Registered Users Can See Links]) döneme damgasını vururken Carducci de Risorgimento'nun bağımlı edebiyatına karşı çıkar. İspanyol romantizmi Rivas ([Only Registered Users Can See Links]) dükü ve José Zorrilla ([Only Registered Users Can See Links])'nın oyunlarıyla tiyatroda etkili oldu. Ayrıca Espronceda'nın daha sonralarıyla Becaver ([Only Registered Users Can See Links])'in şirleri önemli ürünlerdir.
Türkiye
Tanzimat Fermanı ([Only Registered Users Can See Links])'nın ilanından sonra başlayan ve Batı edebiyatı örnek tutularak meydana getirilen Tanzimat edebiyatının (1859 ([Only Registered Users Can See Links])-1895 ([Only Registered Users Can See Links])) ilk yıllarında romantizm akımının başlıca kişilerinin başlıca yapıtları verildi. Hugo ([Only Registered Users Can See Links]), Chateaubriand ([Only Registered Users Can See Links]), Dumas ([Only Registered Users Can See Links]); tiyatro alanında özellike Gothe ([Only Registered Users Can See Links]) ve Schiller ([Only Registered Users Can See Links]) anılabilir. Tanzimat edebiyatının pek çok yazar ve şairi (Ahmet Mithat ([Only Registered Users Can See Links]), Namık Kemal ([Only Registered Users Can See Links]), Şemsettin Sami ([Only Registered Users Can See Links]), Abdulhak Hamit ([Only Registered Users Can See Links]), Recaizade Mahmut Ekrem ([Only Registered Users Can See Links])) romantizm akımının etkisindedirler. Namık Kemal ([Only Registered Users Can See Links])'in İntibah ([Only Registered Users Can See Links]) romanı Kamelyalı Kadın'ın; Vatan yahut Silistre ([Only Registered Users Can See Links]) oyunu da Romeo ve Jülyet ([Only Registered Users Can See Links])'in etkisindedir. Edebiyat-ı Cedide ([Only Registered Users Can See Links]) döneminde Halit Ziya Uşaklıgil ([Only Registered Users Can See Links])'nın Mai ve Siyah ([Only Registered Users Can See Links]) adlı romanındaki Ahmet Celal karakteri romantik yazarları okumak için özlem duyar. [3] ([Only Registered Users Can See Links]_note-2)II.Meşruyet ([Only Registered Users Can See Links]) döneminden sonra Milli Edebiyat döneminde Yusuf Ziya Ortaç ([Only Registered Users Can See Links])'ın Binnaz adlı oyununda Hugo'nun etkisi vardır.
Rusya
Ulusal edebiyatın hızla gelişmesi karşısında romantizm,Rusya ([Only Registered Users Can See Links])'da gölgede kaldı. Puşkin ([Only Registered Users Can See Links]), Gogol ([Only Registered Users Can See Links]), Lermontov ([Only Registered Users Can See Links]) ulusal edebiyatın ilk örneklerini verdiler.
Sanatta Romantizm
[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])
[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])
Goya ([Only Registered Users Can See Links])'nın Reading adlı tablosu. 1820 ([Only Registered Users Can See Links])-1821 ([Only Registered Users Can See Links]). Museo del Prado, Madrid ([Only Registered Users Can See Links])
Romantizm, resimde de kendini gösterdi ancak ifadesini biçimden çok düşüncede bulduğundan belirli bir üslup benimsemedi. Goya ([Only Registered Users Can See Links]), Turner ([Only Registered Users Can See Links]), Delacroix ([Only Registered Users Can See Links])'in coşkunluğu kadar Blake ([Only Registered Users Can See Links])'in yeniklasikçiliğiya da Delaruche ([Only Registered Users Can See Links])'nin kurallara bağlı tarzı, Füssli'nin düşselliği, Biedermeier'in burjuva dünyası romantizm hareketinden kaynaklanır. Romantizm, klasikçilik kuramının önderi Ingrer ([Only Registered Users Can See Links])'i de etkilemiştir. Doğa duygusuna metafizik bir anlam kattı, kimilerine bir renk zevki aşıladı, özneliği, melankoliyi, kaygıyı doruk noktasına çıkardı; akıldışı olanı savundu, gotik hayranlığını kamçıladı; doğuculuğu yüceltti; şövalye romanları, İskandinav sagaları ve Ossian'ın düzmece şarkılarında kendine konular aradı. Plutarkhos ([Only Registered Users Can See Links])'un kişilerinin yerini, Shakspeare'in, W.Scott, Bryon, Goethe, Hugo'nunkiler aldı. Fırtınalar, gün batımları, uçurumlar, baykuşlar, kurukafalar, ürkmüş atlar, ikonografide önemli bir yer tutmaya başladı. İngiltere ([Only Registered Users Can See Links])'de Edmun Burke ([Only Registered Users Can See Links])'ün "A Philosophical Enquiry into the origine of our ideas of the sublime and Beautiful" adlı kitabıyla başlayan romantizm, Gainsbrarough'u son yapıtlarında ve bir ölçüde Reynolds, Reaburn, Lawrence 'in büyük portrelerinde kendini gösterdi. Füssli (Kabus, 1782, Goethe museum, Frankfurt), Blake, J.Martin, S.Palmer'in yapıtlarında da hayal gücü önemli bir yer tuttu. Cozens, Cotman, Constabla gibi manzaracıların şiirsel ([Only Registered Users Can See Links]) anlatımı, Turner'da biçimlenip parçalanmasıyla kendini gösteren bir yoğunluk kazandı. İspanya ([Only Registered Users Can See Links])'da romantizm Goya tarafından yüceltildi. Fransa ([Only Registered Users Can See Links])'da Oors (Nasıra Savaşı, 1801, Nantes Müzesi) ile başlayan romantizm Gericalt (Madusa'nın şalı, 1819, Louvre) ve İngiliz Bonington ile devam etti. Amerika ([Only Registered Users Can See Links])'da da A.B.Durand ve şair Caleridge'in dostu W.Allston'un adları sayılabilir.
Romantik Müzik
Müziğin ([Only Registered Users Can See Links]) öncelikle insanın duyum ve duygularına seslenmesi ölçüsünde, aklın önceliğini tartışma konusu yapan romantizmle müzik arasında doğal bir yakınılık ortaya çıkar. Romantizmle birlikte iç dünyayı yansıtan yapıtlar, yoğun bir duygusal içerik kazandı (lied); büyük çaplı yapıtlar, yeni bir gerilim ve dokunaklılığa ulaştı (programlı müzik). Orkestra zenginleşti, çeşitlendi ve çalgıların ([Only Registered Users Can See Links]) tınısı ve rengi üzernde titizlikle duruldu. Bu hareket kaynağını Almanya ([Only Registered Users Can See Links])!daki "Sturm und Drang" ve Fransız Devrimi ([Only Registered Users Can See Links])'nin ideolojisinde buldu. Özellikle Almanya ([Only Registered Users Can See Links]) ve Avusturya ([Only Registered Users Can See Links])'da benimsenen romantizmin başlıca örneklerini Beethoven ([Only Registered Users Can See Links])'ın büyük partisyonlarıdır.
[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])[Only Registered Users Can See Links] ([Only Registered Users Can See Links])
Beethoven ([Only Registered Users Can See Links]), bir çok romantik müzisyenleri etkiledi.
Edebiyat ve Müzik
Romantikler, klasik sanatçıların müziğini öteki anlatım araçlarından ayrı bir sanat dalı olarak görmelerinin tam tersine müzik ([Only Registered Users Can See Links]) ve edebiyatı ([Only Registered Users Can See Links]) birleştirdiler. Shakspeare, Goethe, Hoffman gibi kişilerin metinlerinden esinlendiler. Goethe ([Only Registered Users Can See Links])'nin Faust ([Only Registered Users Can See Links])'u insanın yazgısı karşısındaki trajedisini dile getirmesinden dolayı bestecilerin gözdesi oldu. Berlioz ([Only Registered Users Can See Links])'un Faust'un Lanetlenişi ve Liszt ([Only Registered Users Can See Links])'in Faust Senfonisi, Faust eserinden ortaya çıkan bestelerdir ([Only Registered Users Can See Links]).
Felsefe ve Romantizm
XVIII.yy.da Alman düşünürler felsefeyi ([Only Registered Users Can See Links]) bir doğa felsefesi ve sanat felsefesi olarak tanımlar. Romantizm, akılcı eleştiriden çok, canlı hatta bilinçdışı yaratma adı verilen öncelikle dikkat çeken felsefi bir uyralılığı dile getirir. Önemli ya da önemsiz bir çok düşünür romantik olarak kabul edilebilir; ama felsefede romantik olguyu en yetkin biçimde Novalis ([Only Registered Users Can See Links]) ve Schelling ([Only Registered Users Can See Links]) dile getirmiştir; şair ([Only Registered Users Can See Links]) yanı daha ağır basan Novalis ([Only Registered Users Can See Links]), eserlerini tamamlayamadan genç yaşta ölmüştür; Schelling ([Only Registered Users Can See Links]) ise metafizikçi ve sistematiktir.
Parnasizm(betimselcilik - yalnızca şiirde)
Parnasizm Fransa ([Only Registered Users Can See Links])'da 1860 ([Only Registered Users Can See Links]) yılında Çağdaş parnas şiir dergisi etrafında toplanan sanatçılarca ortaya çıkarılmış bir akımdır. Gerçekçiliğin ([Only Registered Users Can See Links]) şiire yansımasıdır. Sanat için sanat görüşü benimsenmiştir. Şair kuyumcu titizliğiyle çalışır. Şekil çok önemlidir. Romantizm akımına ([Only Registered Users Can See Links]) tepkidir. Dış dünyayı nesnel ([Only Registered Users Can See Links]) bir bakışla anlatır. Şiirde ölçü, kafiye ([Only Registered Users Can See Links]) ve ses uyumu çok önemlidir. Bu özelliği Parnasizmi Sembolizm ([Only Registered Users Can See Links])'den farklı kılar.Şiiri,ışık,gölge,renk ve çizgilerle sağlamayı düşünürler. Uzak ve yabancı ülkelerin efsanelerinden yararlanırlar. Şairler şiirlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.Bu akımın başlıca temsilcileri arasında Theophille Gautier ([Only Registered Users Can See Links]), Theodore Banville ([Only Registered Users Can See Links]), Leconte de Liste ([Only Registered Users Can See Links]), Jese Maria de Heredia ([Only Registered Users Can See Links]) ve Francois Coppee ([Only Registered Users Can See Links]) bulunmaktadır. Türk edebiyatında ([Only Registered Users Can See Links]) ise Tevfik Fikret ([Only Registered Users Can See Links]) ve Yahya Kemal ([Only Registered Users Can See Links]) sayılabilir.aynı zamanda Fransada ortaya çıkmıştır.Türk edebiyatında özellikle Servet-i Funun döneminde ilgi görmüştür.
Naturalizm(Doğalcılık)
Doğalcılık, edebiyat, resim ve felsefede yaşamı olduğu gibi yansıtmayı öngören akımların genel adıdır. Natüralizm olarak da bilinir. Doğalcılığa göre doğanın, nesnel yasalar uyarınca işleyen bir düzeni vardır. Gözlem ve deneye dayalı bilimler, işte bu yasalar sayesinde doğa ile ilgili her alanda sağlam, kesin bilgilere ulaşabilir. Doğalcılık, doğa bilimlerinin sanata ve edebiyata uygulanmasıyla ortaya çıkmıştır. Doğalcı anlayışa göre gerçek olduğu gibi yansıtılmalı, yaşamın kaba ve bayağı sayılarak ele alınmayan yönleri de işlenmelidir. Doğalcı anlayışa göre birey, içinde yetiştiği toplumsal ve doğal çevrede biçimlenir. Ekonomik ve toplumsal baskılar altında ezilen bireyler, içlerinden gelen güçlü dürtülerle hareket ederler. Alınyazılarını belirleyebilme gücünden uzak olduklarından davranışlarından da sorumlu tutulamazlar.
Sanatta doğalcılık
Görsel sanatlarda Doğalcılık, doğanın olduğu gibi betimlenmesi biçiminde ortaya çıktı. Gerçekte ilk Doğalcı yapıtları, Eski Yunanistan'da, klasik dönem sanatçılarının verdiği söylenebilir. Rönesans sanatçıları, bir bakıma bu anlayışı yeniden canlandırdılar. 17. yüzyılda yaşayan Doğalcı ressamlar doğayı, güzelliği ve çirkinliğiyle olduğu gibi yansıtmakta birleşiyorlardı. Doğalcı terimi de ilk kez bu yüzyılda kullanıldı. İngiliz manzara ressamı John Constable ([Only Registered Users Can See Links]), 1830'larda doğanın tüm yönleriyle, olduğu gibi betimlenmesi gerektiğini savundu. Constable’ın etkisinde kalan Fransız Barbizon ressamları, yeni Avrupa Doğalcılık'ının manzara resmindeki temsilcileriydi. Bu yıllarda Jean-Baptiste Camille Corot ([Only Registered Users Can See Links]), Alfred Sisley ([Only Registered Users Can See Links]), Camille Pissarro ([Only Registered Users Can See Links]) ve Claude Monet de Doğalcı yapıtlar verdiler. 19. yüzyılın sonuna doğru Doğalcılık Alman ressamları üzerinde de etkisini gösterdi. ABD'de ise Doğalcılık 19. yüzyılda, Gerçekçilik’le iç içe gelişti.
Edebiyatta doğalcılık
Edebiyatta Doğalcılık, 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da doğdu. Bu akımın kuramsal temellerini Fransız Hippolyte Taine ([Only Registered Users Can See Links])'in oluşturdu. Taine'in düşüncelerinden etkilenen Goncourt Kardeşler ([Only Registered Users Can See Links]), ilk Doğalcı roman olan Germinie Lacerteux‘u (1864) yazdılar. Ama edebiyatta Doğalcılık asıl anlatımını, Emile Zola ([Only Registered Users Can See Links])'nın Le Roman expérimental (1880; "Deneysel Roman") adlı deneme yazılarında buldu. Goncourt Kardeşler’den etkilenen Zola'ya göre romancı, olguları yalnızca saptayarak yazmakla yetinen bir gözlemci değil, roman kişilerinin iç dünyalarını, duygusal ve toplumsal olguları bir dizi deneyden geçiren bir deneycidir. Doğalcılık'ın öngördüğü yöntemlere Zola kadar sıkı sıkıya bağlı kalmış çok az yazar vardır. Ama bir süre sonra, ünlü öykücü Guy de Maupassant ([Only Registered Users Can See Links]), romancı Joris-Karl Huysmans ([Only Registered Users Can See Links]), Alman oyun yazarı Gerhart Hauptmann, Portekizli romancı José Maria Eça de Queirós bu akımdan etkilenerek yazmışlardır. Doğalcı yazarlar, nesnel gerçekleri yazdılar ve idealleştirmeye karşı çıktılar. Yaşamın acımasız ve kaba yanlarını da yansıttılar. Kalıtıma ilişkin görüşlerinin etkisiyle, güçlü tutkuların pençesinde kıvranan basit tipleri ele alarak işlediler. Doğalcı yazarlar, çevrenin birey üzerindeki ezici bir etkisi olduğuna inanıyorlardı. Bundan dolayı yapıtlarında, iç karartıcı mekânları, gecekondu semtlerini ve yeraltı dünyasını bir belgesel diliyle işlediler. Avrupa edebiyatında Doğalcılık'ın etkileri zayıflamaya başladığı bir dönemde ABD'de, Stephen Crane ([Only Registered Users Can See Links]), Frank Norris ([Only Registered Users Can See Links]) ve Jack London ([Only Registered Users Can See Links]) bu anlayışla yazdılar. Theodore Dreiser ([Only Registered Users Can See Links]), ABD'de Doğalcılık'ı doruğa ulaştırdı. James T. Farrell'ın Studs Lonigan (1932-35) başlıklı üçlemesi son Doğalcı yapıtlar oldu. Türk edebiyatına Doğalcılık, deneye dayalı bilimlerin ateşli savunucusu Beşir Fuad ([Only Registered Users Can See Links])’ın etkisiyle girdi. Beşir Fuad roman ya da öykü yazarı değildi, ama bazı yapıtlarında Doğalcılığın temel ilke ve yöntemlerini savunarak dönemin romancı ve öykücülerini etkiledi. Türk edebiyatının ilk Doğalcı romanı, 1891'de Ahmed Midhat Efendi ([Only Registered Users Can See Links])’nin yazdığı Müşahedat‘tır ("Gözlemler"). Bu akımın Türk edebiyatındaki ilk önemli temsilcisi ise Hüseyin Rahmi Gürpınar ([Only Registered Users Can See Links])’dır. Gürpınar Doğalcılık'a, Mürebbiye (1899) adlı romanında kahramanlardan birinin ağzından bu akımın ne olduğunu anlatacak kadar önem vermiştir. Ben Deli miyim? (1925) adlı romanı müstehcen bulunarak dava açılınca yazar, "gerçek öykücülük, tüm bilimleri, fenleri kapsayan, her kötülüğü, her hastalığı, her gizli fesadı, yarayı aydınlığa çıkaran yüce bir güçtür" diyerek duruşmada kendisini ve Doğalcılık anlayışını savunmuştur. Doğalcılık, kısa ömürlü bir akım olmakla birlikte Gerçekçiliğin zenginleşmesini, yeni konuların bulunmasını, biçime öncelik tanımayan ve yaşama yakın olan bir anlatımın gelişmesini sağladı.