eLanuR
10 December 2008, 15:20
Işık Kaynakları
Ay ([Only Registered Users Can See Links]) karanlık iken kırda, denizde ya da ormanda gece geçirmiş bir kimse, ortalığın ne kadar karanlık olduğunu bilir. Birkaç dakika önce görmediğimiz cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) şafak sökerken şekillenmeye başlar. Sonra ayrıntılar belirir, renkler gözükür ve parlar, böylece gündüz başlar. Dünyamıza şekil, ayrıntı ve renk veren şey doğu ufkunda yükselmeye başlayan Güneş ([Only Registered Users Can See Links])in ışığıdır. Güneş, yıldızlar, lâmbalar, hattâ ateş böcekleri bile ışık yayarlar. Bunlara ışıklı cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) denir. Bütün öteki cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) (örneğin ağaçlar, çay ([Only Registered Users Can See Links])ırlar, kitap sayfaları) ışıksızdır. Bunlar ancak ışıklı bir cisimden ışık alıp bunu gözlerimize doğru yansıttıkları zaman ([Only Registered Users Can See Links]) görünürler.
Bir cismin ışıklı ya da ışıksız oluşu, yapılmış olduğu madde ([Only Registered Users Can See Links]) kadar içinde bulunduğu koşullara da bağlıdır. Fiziksel ([Only Registered Users Can See Links]) koşullarını değiştirmek suretiyle, bildiğimiz birçok ışıklı cismi ışıksız, ya da ışıksız olanları ışıklı hale getirebiliriz. Bir ampulün içindeki ince tel (fitil) elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) akımıyla ısıtılmadıkça ışıksız kalır. Soğuk bir demir parçasını alıp kömür ateşinde ya da havagazı alevinde ısıtarak kırmızı, sarı, hattâ beyaz ışık verir hale getirebiliriz. Katı cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) ve eritilmiş metal gibi sıvılar 800 °C’nin üstüne kadar ısıtıldıklarında ışık kaynağı haline gelirler. Bu dereceye kadar ısıtılmış cisimlere akkor cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) denir.
Mum ışığının, alevde yanmakta olan karbon zerrelerinden çıktığı dikkatli bir gözlemle anlaşılır. Bu zerreler sıcakken ışık saçar. Onun için alev, diğer bir akkor ışık kaynadığıdır. Karbon zerrelerinin çoğu alevde tümüyle yanmaz. Bu zerreler alevin çevresindeki hava akımlarıyla alınıp götürülürken soğur, soğuyunca ışıksız hale gelir ve böylece alevden yükselen duman ile isin özünü meydana getirir. Işık kaynaklar ([Only Registered Users Can See Links])ının hepsi akkor halde değildir. Neon ([Only Registered Users Can See Links]) tüpleri ve fluoresan lambalar ([Only Registered Users Can See Links]) da bildiğimiz elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) ampulleri gibi elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) geçirilince ışık verirler. Fakat bunlara elle dokunulacak olursa bu ışık verişin başka olduğu hemen anlaşılır. Elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) ampulünün kısa zamanda dokunulamayacak kadar ısınmasına karşılık, neon ([Only Registered Users Can See Links]) tüpleri ve fluoresan lambalar ([Only Registered Users Can See Links]) oldukça soğuk kalır. Bu fark daha derinden incelenebilir: Elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) ampulünün fitilinden geçen akımın şiddetini artırmak suretiyle ışığın parlaklığını artırabiliriz; parlaklığın artışıyla birlikte ışığın renginde de değişme olur. Önce soluk kırmızı bir ışık görürüz, sonra bu ışığın rengi parlak ([Only Registered Users Can See Links]) sarıya döner. Yeteri kadar akımla bu da ısıtılan demir parçasında olduğu gibi, akkor hale gelir. Öte yandan, eğer bir neon ([Only Registered Users Can See Links]) tüpünden geçen akımı şiddetlendirirsek, ışığın parlaklığını artırırız; fakat renginde bir değişiklik göremeyiz. Demek ki akkor ışık kaynaklar ([Only Registered Users Can See Links])ı ile öteki ışık kaynaklar ([Only Registered Users Can See Links])ı arasında bir temel fark vardır. Akkor halde ışık saçan kaynaklarda, kaynağın sıcaklığındaki değişmelerle ışığın parlaklığı ve rengi bir birbirine yakından bağlıdır; oysaki, öteki kaynaklarda ışığın rengi maddenin cinsine bağlıdır ve üstelik ışığın parlaklığı ile değişmez.
Işıksız yüzeylerden gözlerimize pek çok ışık gelir. Duvarları ve içindeki bütün eşyanın ışık yansıtmayan siyah bir boya ile boyanmış bir odada olduğumuzu düşünelim. Böyle bir odadaki lambalar ([Only Registered Users Can See Links]), siyah fon üzerindeki beyaz parktılar gibi görünür. Beyaz tavanlar ve parlak ([Only Registered Users Can See Links]) duvarlar aldıkları ışığın çoğunu yansıtıp dağıtır ve böylece odanın aydınlığını artırır. Nitekim, dolaylı aydınlatmada lambalar ([Only Registered Users Can See Links])ı gözlerimizden saklarız; bize gelen ışığın hepsi duvarlara ve tavana çarparak yayıldıktan sonra gözlerimize ulaşır. Çoğu geceler, bir ışık kaynağı sandığımız ay ([Only Registered Users Can See Links]), gerçekte güneş ışığını yansıtan büyük bir dolaylı aydınlatma aracından başka bir şey değildir.
Saydam ([Only Registered Users Can See Links]) ve Saydam ([Only Registered Users Can See Links]) Olmıyan Maddeler
Dışarıda, iyi aydınlanmış bir manzaraya temiz bir pencere cam ([Only Registered Users Can See Links])ından baktığınız zaman ([Only Registered Users Can See Links]), cam ([Only Registered Users Can See Links])ın arada olduğunu zor farkedersiniz. Cam ([Only Registered Users Can See Links]) gibi ışığı geçiren bir maddeye saydam ([Only Registered Users Can See Links]) madde ([Only Registered Users Can See Links]) denir. Akşama doğru karanlık basarken gene aynı pencere cam ([Only Registered Users Can See Links])ından dışarıya bakınız. Dışardaki manzaradan başka, şimdi camda kendinizin ve odadaki eşyanın da bir görüntüsünü görürsünüz. Görüntüleri oluşturan ışık, odanın içinden geliyor olmalıdır. Bu ışık, cam ([Only Registered Users Can See Links])ı geçip dışarıya çıkacak yerde, gözlerinize geri geliyor, diğer bir deyişle camdan yansıyor. Saydam ([Only Registered Users Can See Links]) bir cismin kalınlığı geçirdiği ışık miktarını etkiler mi? Bir tek cam ([Only Registered Users Can See Links]) parçası ışığı hemen hemen tam olarak geçirir. Fakat onbeş yirmi parça temiz cam ([Only Registered Users Can See Links]) üstüste konulsa, ışığın bir kısmı soğurulur; geçen ışık hem parlaklığını kaybeder hem de biraz renklenmiş görünür. Plâstik, cam ([Only Registered Users Can See Links]), su gibi saydam ([Only Registered Users Can See Links]) maddelerin varlığını, ışığı geçirmekle beraber bir kısmını yansıttıklarından ve biraz da soğurduklarından kolayca anlarız. Saydam ([Only Registered Users Can See Links]) maddelerin ışık üzerinde önemli bir etkisi daha vardır. Işık bu maddelere girerken ve çıkarken yayılma ([Only Registered Users Can See Links]) doğrultusunu değiştirir. Bu olay oldukça ilgi çekicidir.
Ay ([Only Registered Users Can See Links]) karanlık iken kırda, denizde ya da ormanda gece geçirmiş bir kimse, ortalığın ne kadar karanlık olduğunu bilir. Birkaç dakika önce görmediğimiz cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) şafak sökerken şekillenmeye başlar. Sonra ayrıntılar belirir, renkler gözükür ve parlar, böylece gündüz başlar. Dünyamıza şekil, ayrıntı ve renk veren şey doğu ufkunda yükselmeye başlayan Güneş ([Only Registered Users Can See Links])in ışığıdır. Güneş, yıldızlar, lâmbalar, hattâ ateş böcekleri bile ışık yayarlar. Bunlara ışıklı cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) denir. Bütün öteki cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) (örneğin ağaçlar, çay ([Only Registered Users Can See Links])ırlar, kitap sayfaları) ışıksızdır. Bunlar ancak ışıklı bir cisimden ışık alıp bunu gözlerimize doğru yansıttıkları zaman ([Only Registered Users Can See Links]) görünürler.
Bir cismin ışıklı ya da ışıksız oluşu, yapılmış olduğu madde ([Only Registered Users Can See Links]) kadar içinde bulunduğu koşullara da bağlıdır. Fiziksel ([Only Registered Users Can See Links]) koşullarını değiştirmek suretiyle, bildiğimiz birçok ışıklı cismi ışıksız, ya da ışıksız olanları ışıklı hale getirebiliriz. Bir ampulün içindeki ince tel (fitil) elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) akımıyla ısıtılmadıkça ışıksız kalır. Soğuk bir demir parçasını alıp kömür ateşinde ya da havagazı alevinde ısıtarak kırmızı, sarı, hattâ beyaz ışık verir hale getirebiliriz. Katı cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) ve eritilmiş metal gibi sıvılar 800 °C’nin üstüne kadar ısıtıldıklarında ışık kaynağı haline gelirler. Bu dereceye kadar ısıtılmış cisimlere akkor cisimler ([Only Registered Users Can See Links]) denir.
Mum ışığının, alevde yanmakta olan karbon zerrelerinden çıktığı dikkatli bir gözlemle anlaşılır. Bu zerreler sıcakken ışık saçar. Onun için alev, diğer bir akkor ışık kaynadığıdır. Karbon zerrelerinin çoğu alevde tümüyle yanmaz. Bu zerreler alevin çevresindeki hava akımlarıyla alınıp götürülürken soğur, soğuyunca ışıksız hale gelir ve böylece alevden yükselen duman ile isin özünü meydana getirir. Işık kaynaklar ([Only Registered Users Can See Links])ının hepsi akkor halde değildir. Neon ([Only Registered Users Can See Links]) tüpleri ve fluoresan lambalar ([Only Registered Users Can See Links]) da bildiğimiz elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) ampulleri gibi elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) geçirilince ışık verirler. Fakat bunlara elle dokunulacak olursa bu ışık verişin başka olduğu hemen anlaşılır. Elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) ampulünün kısa zamanda dokunulamayacak kadar ısınmasına karşılık, neon ([Only Registered Users Can See Links]) tüpleri ve fluoresan lambalar ([Only Registered Users Can See Links]) oldukça soğuk kalır. Bu fark daha derinden incelenebilir: Elektrik ([Only Registered Users Can See Links]) ampulünün fitilinden geçen akımın şiddetini artırmak suretiyle ışığın parlaklığını artırabiliriz; parlaklığın artışıyla birlikte ışığın renginde de değişme olur. Önce soluk kırmızı bir ışık görürüz, sonra bu ışığın rengi parlak ([Only Registered Users Can See Links]) sarıya döner. Yeteri kadar akımla bu da ısıtılan demir parçasında olduğu gibi, akkor hale gelir. Öte yandan, eğer bir neon ([Only Registered Users Can See Links]) tüpünden geçen akımı şiddetlendirirsek, ışığın parlaklığını artırırız; fakat renginde bir değişiklik göremeyiz. Demek ki akkor ışık kaynaklar ([Only Registered Users Can See Links])ı ile öteki ışık kaynaklar ([Only Registered Users Can See Links])ı arasında bir temel fark vardır. Akkor halde ışık saçan kaynaklarda, kaynağın sıcaklığındaki değişmelerle ışığın parlaklığı ve rengi bir birbirine yakından bağlıdır; oysaki, öteki kaynaklarda ışığın rengi maddenin cinsine bağlıdır ve üstelik ışığın parlaklığı ile değişmez.
Işıksız yüzeylerden gözlerimize pek çok ışık gelir. Duvarları ve içindeki bütün eşyanın ışık yansıtmayan siyah bir boya ile boyanmış bir odada olduğumuzu düşünelim. Böyle bir odadaki lambalar ([Only Registered Users Can See Links]), siyah fon üzerindeki beyaz parktılar gibi görünür. Beyaz tavanlar ve parlak ([Only Registered Users Can See Links]) duvarlar aldıkları ışığın çoğunu yansıtıp dağıtır ve böylece odanın aydınlığını artırır. Nitekim, dolaylı aydınlatmada lambalar ([Only Registered Users Can See Links])ı gözlerimizden saklarız; bize gelen ışığın hepsi duvarlara ve tavana çarparak yayıldıktan sonra gözlerimize ulaşır. Çoğu geceler, bir ışık kaynağı sandığımız ay ([Only Registered Users Can See Links]), gerçekte güneş ışığını yansıtan büyük bir dolaylı aydınlatma aracından başka bir şey değildir.
Saydam ([Only Registered Users Can See Links]) ve Saydam ([Only Registered Users Can See Links]) Olmıyan Maddeler
Dışarıda, iyi aydınlanmış bir manzaraya temiz bir pencere cam ([Only Registered Users Can See Links])ından baktığınız zaman ([Only Registered Users Can See Links]), cam ([Only Registered Users Can See Links])ın arada olduğunu zor farkedersiniz. Cam ([Only Registered Users Can See Links]) gibi ışığı geçiren bir maddeye saydam ([Only Registered Users Can See Links]) madde ([Only Registered Users Can See Links]) denir. Akşama doğru karanlık basarken gene aynı pencere cam ([Only Registered Users Can See Links])ından dışarıya bakınız. Dışardaki manzaradan başka, şimdi camda kendinizin ve odadaki eşyanın da bir görüntüsünü görürsünüz. Görüntüleri oluşturan ışık, odanın içinden geliyor olmalıdır. Bu ışık, cam ([Only Registered Users Can See Links])ı geçip dışarıya çıkacak yerde, gözlerinize geri geliyor, diğer bir deyişle camdan yansıyor. Saydam ([Only Registered Users Can See Links]) bir cismin kalınlığı geçirdiği ışık miktarını etkiler mi? Bir tek cam ([Only Registered Users Can See Links]) parçası ışığı hemen hemen tam olarak geçirir. Fakat onbeş yirmi parça temiz cam ([Only Registered Users Can See Links]) üstüste konulsa, ışığın bir kısmı soğurulur; geçen ışık hem parlaklığını kaybeder hem de biraz renklenmiş görünür. Plâstik, cam ([Only Registered Users Can See Links]), su gibi saydam ([Only Registered Users Can See Links]) maddelerin varlığını, ışığı geçirmekle beraber bir kısmını yansıttıklarından ve biraz da soğurduklarından kolayca anlarız. Saydam ([Only Registered Users Can See Links]) maddelerin ışık üzerinde önemli bir etkisi daha vardır. Işık bu maddelere girerken ve çıkarken yayılma ([Only Registered Users Can See Links]) doğrultusunu değiştirir. Bu olay oldukça ilgi çekicidir.