ceyLin
16 December 2008, 17:30
Yaşayabilme İhtimali
Yılmaz Erdoğan
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan[Only Registered Users Can See Links] tebeşir lekeli yıllarında
(Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman)
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki[Only Registered Users Can See Links] adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda[Only Registered Users Can See Links]
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire[Only Registered Users Can See Links] geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik[Only Registered Users Can See Links] S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..)
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde[Only Registered Users Can See Links] ama sen yoktun
Ben[Only Registered Users Can See Links] senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum[Only Registered Users Can See Links] suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız[Only Registered Users Can See Links] amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben[Only Registered Users Can See Links] senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
Ben[Only Registered Users Can See Links] senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum[Only Registered Users Can See Links] kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum[Only Registered Users Can See Links] yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden[Only Registered Users Can See Links] ömrümün en uzun[Only Registered Users Can See Links]
ömrümün en kısa[Only Registered Users Can See Links] ömrümün en çocuk[Only Registered Users Can See Links]
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum[Only Registered Users Can See Links] babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği)
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle[Only Registered Users Can See Links] Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim
Ben senin[Only Registered Users Can See Links] beni sevebilme ihtimalini sevdim!
Yılmaz Erdoğan
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan[Only Registered Users Can See Links] tebeşir lekeli yıllarında
(Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman)
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki[Only Registered Users Can See Links] adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda[Only Registered Users Can See Links]
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire[Only Registered Users Can See Links] geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik[Only Registered Users Can See Links] S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..)
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde[Only Registered Users Can See Links] ama sen yoktun
Ben[Only Registered Users Can See Links] senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum[Only Registered Users Can See Links] suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız[Only Registered Users Can See Links] amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben[Only Registered Users Can See Links] senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
Ben[Only Registered Users Can See Links] senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum[Only Registered Users Can See Links] kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum[Only Registered Users Can See Links] yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden[Only Registered Users Can See Links] ömrümün en uzun[Only Registered Users Can See Links]
ömrümün en kısa[Only Registered Users Can See Links] ömrümün en çocuk[Only Registered Users Can See Links]
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum[Only Registered Users Can See Links] babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği)
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle[Only Registered Users Can See Links] Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim
Ben senin[Only Registered Users Can See Links] beni sevebilme ihtimalini sevdim!