eLanuR
23 December 2008, 20:41
Tanrı'nın yeryüzüne yıldız işlemeli siyah mendilini attığı vakit Juliet'in yürümekte olduğu dar sokak[Only Registered Users Can See Links] içkiden birbirleri üzerine sızmış binaların bir kaç metre önündeki[Only Registered Users Can See Links] sivrisineklerin başlarını yasladığı kirli küre şeklindeki lambalar tarafından aydınlatılıyordu. Sabahın ilerleyen saatlerinde artan sıcaklık nedeniyle gökyüzü alnından akan terleri sağ elinin tersiyle silip bu asfalt yola damlatmıştı parça parça[Only Registered Users Can See Links] simetriye önem vermeden. Juliet kimi zaman bu küçük gölcüklere aldırış etmiyor kimi zaman ise onlara bakarak kendi bulanık görüntüsüyle bir selamlaşıyor bir vedalaşıyordu.
En sıkıcı olayı yoğun[Only Registered Users Can See Links] uzata uzata[Only Registered Users Can See Links] detayına inerek anlatan Rus Edebiyatı'ndan nefret etmişti daima. Lakin uyuyan bu sokakta yürürken[Only Registered Users Can See Links] rus romanlarında bahsedilen iç burkan[Only Registered Users Can See Links] nefes aldırmayan[Only Registered Users Can See Links] hüzne boğan[Only Registered Users Can See Links] artık bitsin bu hikaye dedirten kahramanlara ne kadar benzediğini düşündü. Ne kadar onlardan biri olduğumuzu...
Ansızın soğumaya başlayan hava[Only Registered Users Can See Links] sokağın terkedilmişliğinden yararlanıp rüzgar isimli çocuklarını şiddetli ıslıklarıyla uyandırarak gecenin içine salıverdi. Vücudu titremeye başlayan Juliet evden çıkmadan üzerine geçirdiği Gogol marka paltosunun cebine biçimsiz ellerini soktu.
Bir yandan yürürken bir yandan da gözleri kapalı binalara[Only Registered Users Can See Links] dükkanlara ve çarşılara bakınıyor ve düşünüyordu. Buralara uğramayalı uzun zaman olmuştu. Zira kıyamet onun düş diyarlarına çoktan vurmuştu. Bir kaç adım daha attıktan sonra gözüne[Only Registered Users Can See Links] üzerinde kocaman harflerle Juliet'in Gülücükleri yazılı yıllar önce kapandığını tahmin ettiği bir dükkan ilişti. Burada çalışan beyaz sakallı[Only Registered Users Can See Links] nuru yüzünden hiç düşmemiş o tatlı amca acaba öldü mü diye düşündü. Yüzündeki solgun ve umutsuz ifade ile gözlerini yere devirdi.
Yürümeye devam etti. Onu durmadan heyecanlandıran ve soluksuz bırakan o dürtüyle savaş veriyordu. Gitmeli miydi? Biraz daha yürüdükten sonra yirmiüç numaralı evin önünde durdu. Çekimser adımlarla biraz daha yaklaşıp evin penceresinden içeriye baktı. Evet! İşte! Oradaydılar!
-Anne[Only Registered Users Can See Links] baba! [Only Registered Users Can See Links] diye haykırdı Juliet dudaklarına yayılmış masum bir gülümsemeyle.
Loş ışıkta parlayan perdenin ardından iki kafa ona doğru çevrildi. İkisi de gelenin kim olduğunu anlayıp pencereye doğru koştular.
-Hoşgeldin Kızım[Only Registered Users Can See Links] hadi içeri gel[Only Registered Users Can See Links] dediler ikisi bir ağızdan sükunet içinde.
Ve işte o ev... Çocukluğunu geçirdiği[Only Registered Users Can See Links] herşeyin daha güzel olacağına inandığı o ev..
-Sizi çok özledim anne[Only Registered Users Can See Links] baba.
-Biz de evladım..
-Anneciğim bak bana yıllar önce verdiğin o kurdeleyi saklıyorum hala![Only Registered Users Can See Links] dedi Juliet paltosunun cebinden mavi renkli bir kurdeleyi çıkarıp göstererek.
-Babacığım bak! seninle küçükken piyano başında yazdığımız o şarkının notalarını saçlarıma ördüm!
Birbirleriyle güzel sohbetler edip ağlaşarak bir[Only Registered Users Can See Links] bir buçuk saat geçirdiler birlikte. Artık gitmenin vakti gelmişti.
-Artık ben gitmek zorundayım[Only Registered Users Can See Links] sevgili anne ve baba.
-Korkmuyor musun?[Only Registered Users Can See Links] dedi annesi telaşlı bir halde.
-Korkuyorum[Only Registered Users Can See Links] anne. Juliet'in gözleri dolmaya başlamıştı.
-Gitme o zaman[Only Registered Users Can See Links] burada kal.
-Ben artık oraya aidim anne...
Babası ve annesiyle vedalaşıp bu tek gecelik uğrayışlarına kaldığı yerden devam etti. Güneş'in iki kollarını yana açarak esnemesine üç dört saat kala ışığın giderek yok olduğu sokağın sonlarına doğru yaklaşmaya başlamıştı. Ansızın ileriden salına salına yürüyerek gelen bir adam gördü. Gece geç saatlere kadar içmiş olmalıydı lakin tuhaf olan elinde içki şişeleri değil bir tomar kağıdın olmasıydı. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin William olduğunu farketti.
William Shakespeare..
-İyi geceler[Only Registered Users Can See Links]
-Ah iyi geceler[Only Registered Users Can See Links]ım. Seni uzun zamandır buralarda göremiyordum. Bir şey mi oldu?
-Uzun hikaye...
-Ah[Only Registered Users Can See Links] pekala[Only Registered Users Can See Links] anlıyorum.
-Hala yazıyor musun?
-Sen buralara uğradıkça..
William yanından geçip giderken Juliet kederli gülümsemesini sokağın ayaklarına doğru uzattı. Artık bu sokağa veda öpücüğünü verse iyi olacaktı. Sabah olmasına az kalmıştı. Adımlarını hızlılaştırarak yürümeye devam etti. Şimdi gerçekten ağlıyordu. Daha önce hiç olmadığı kadar. Sokak kapısına yaklaştı. Neredeyse tüm sokağı görüş mesafesi içine alacak şekilde arkasına dönüp haykırdı:
-Hoşçakal düşler diyarım!
-Hey...
Bu ses gözlerinin fal taşı gibi açılmasına sebep olmuştu. Bu ses ona pişmanlığı[Only Registered Users Can See Links] özlemi[Only Registered Users Can See Links] acıyı ve mutluluğu anımsatıyordu. Daha önce hiç duymadığı[Only Registered Users Can See Links] bir o kadar da her saniye duyduğu bir ses.. Başını nazikçe sesin geldiği yöne doğru çevirdi. Bu ses üç katlı bir binanın teras katında duran[Only Registered Users Can See Links] yüzü gecenin içine gömülmüş bir adamdan geliyordu.
-Uzun zamandır seni bekliyordum..
Juliet şaşkınlık içindeydi. Afallamıştı. Bunu hiç beklemiyordu.
-Sen..?
-Biliyorum[Only Registered Users Can See Links] senin yukarıda olman gerekiyordu! Ama artık geceleri burada geçiriyorum ve sigaramı her bir üfleyişimde senin yüzünü düşlüyorum.
Juliet'in yüzündeki şaşkınlık ifadesinin yerini mutluluk almıştı.
-Yukarı gelmeyecek misin?[Only Registered Users Can See Links] dedi adam gülümseyerek Juliet'e doğru elini uzatarak. Bu soru Juliet'in suratındaki tüm sevinci bir anda yutuvermişti.
-Hadi!
-Ben... Ben artık gelemem..Üzgünüm..
.
-Biliyorum gelemeyeceğini[Only Registered Users Can See Links] denemek istedim şansımı. Seni hala sevdiğimi bil.
-Seni seviyorum...Adiu..
Bu sokak ve bu sokakta yaşanılanlar tamamen Juliet'in zihninde açılan kesiklerden oluk oluk akan hayallerdi. Oyuncakçı dükkanının sahibi o tatlı amca ölmemişti zira hiç varolmamıştı. Annesi ona hiç bir zaman mavi bir kurdele vermemişti. Babası onun için hiç piyanonun başına geçmemişti[Only Registered Users Can See Links] gerçi onların hiç bir zaman bir piyanosu olmamıştı. Gerçekler onu William'dan alıp çok çok uzaklara götürmüştü. Ve o adam... Onu bir kez olsun öpemeden bu düşler diyarına veda etmek zorunda kalmıştı.
En sıkıcı olayı yoğun[Only Registered Users Can See Links] uzata uzata[Only Registered Users Can See Links] detayına inerek anlatan Rus Edebiyatı'ndan nefret etmişti daima. Lakin uyuyan bu sokakta yürürken[Only Registered Users Can See Links] rus romanlarında bahsedilen iç burkan[Only Registered Users Can See Links] nefes aldırmayan[Only Registered Users Can See Links] hüzne boğan[Only Registered Users Can See Links] artık bitsin bu hikaye dedirten kahramanlara ne kadar benzediğini düşündü. Ne kadar onlardan biri olduğumuzu...
Ansızın soğumaya başlayan hava[Only Registered Users Can See Links] sokağın terkedilmişliğinden yararlanıp rüzgar isimli çocuklarını şiddetli ıslıklarıyla uyandırarak gecenin içine salıverdi. Vücudu titremeye başlayan Juliet evden çıkmadan üzerine geçirdiği Gogol marka paltosunun cebine biçimsiz ellerini soktu.
Bir yandan yürürken bir yandan da gözleri kapalı binalara[Only Registered Users Can See Links] dükkanlara ve çarşılara bakınıyor ve düşünüyordu. Buralara uğramayalı uzun zaman olmuştu. Zira kıyamet onun düş diyarlarına çoktan vurmuştu. Bir kaç adım daha attıktan sonra gözüne[Only Registered Users Can See Links] üzerinde kocaman harflerle Juliet'in Gülücükleri yazılı yıllar önce kapandığını tahmin ettiği bir dükkan ilişti. Burada çalışan beyaz sakallı[Only Registered Users Can See Links] nuru yüzünden hiç düşmemiş o tatlı amca acaba öldü mü diye düşündü. Yüzündeki solgun ve umutsuz ifade ile gözlerini yere devirdi.
Yürümeye devam etti. Onu durmadan heyecanlandıran ve soluksuz bırakan o dürtüyle savaş veriyordu. Gitmeli miydi? Biraz daha yürüdükten sonra yirmiüç numaralı evin önünde durdu. Çekimser adımlarla biraz daha yaklaşıp evin penceresinden içeriye baktı. Evet! İşte! Oradaydılar!
-Anne[Only Registered Users Can See Links] baba! [Only Registered Users Can See Links] diye haykırdı Juliet dudaklarına yayılmış masum bir gülümsemeyle.
Loş ışıkta parlayan perdenin ardından iki kafa ona doğru çevrildi. İkisi de gelenin kim olduğunu anlayıp pencereye doğru koştular.
-Hoşgeldin Kızım[Only Registered Users Can See Links] hadi içeri gel[Only Registered Users Can See Links] dediler ikisi bir ağızdan sükunet içinde.
Ve işte o ev... Çocukluğunu geçirdiği[Only Registered Users Can See Links] herşeyin daha güzel olacağına inandığı o ev..
-Sizi çok özledim anne[Only Registered Users Can See Links] baba.
-Biz de evladım..
-Anneciğim bak bana yıllar önce verdiğin o kurdeleyi saklıyorum hala![Only Registered Users Can See Links] dedi Juliet paltosunun cebinden mavi renkli bir kurdeleyi çıkarıp göstererek.
-Babacığım bak! seninle küçükken piyano başında yazdığımız o şarkının notalarını saçlarıma ördüm!
Birbirleriyle güzel sohbetler edip ağlaşarak bir[Only Registered Users Can See Links] bir buçuk saat geçirdiler birlikte. Artık gitmenin vakti gelmişti.
-Artık ben gitmek zorundayım[Only Registered Users Can See Links] sevgili anne ve baba.
-Korkmuyor musun?[Only Registered Users Can See Links] dedi annesi telaşlı bir halde.
-Korkuyorum[Only Registered Users Can See Links] anne. Juliet'in gözleri dolmaya başlamıştı.
-Gitme o zaman[Only Registered Users Can See Links] burada kal.
-Ben artık oraya aidim anne...
Babası ve annesiyle vedalaşıp bu tek gecelik uğrayışlarına kaldığı yerden devam etti. Güneş'in iki kollarını yana açarak esnemesine üç dört saat kala ışığın giderek yok olduğu sokağın sonlarına doğru yaklaşmaya başlamıştı. Ansızın ileriden salına salına yürüyerek gelen bir adam gördü. Gece geç saatlere kadar içmiş olmalıydı lakin tuhaf olan elinde içki şişeleri değil bir tomar kağıdın olmasıydı. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin William olduğunu farketti.
William Shakespeare..
-İyi geceler[Only Registered Users Can See Links]
-Ah iyi geceler[Only Registered Users Can See Links]ım. Seni uzun zamandır buralarda göremiyordum. Bir şey mi oldu?
-Uzun hikaye...
-Ah[Only Registered Users Can See Links] pekala[Only Registered Users Can See Links] anlıyorum.
-Hala yazıyor musun?
-Sen buralara uğradıkça..
William yanından geçip giderken Juliet kederli gülümsemesini sokağın ayaklarına doğru uzattı. Artık bu sokağa veda öpücüğünü verse iyi olacaktı. Sabah olmasına az kalmıştı. Adımlarını hızlılaştırarak yürümeye devam etti. Şimdi gerçekten ağlıyordu. Daha önce hiç olmadığı kadar. Sokak kapısına yaklaştı. Neredeyse tüm sokağı görüş mesafesi içine alacak şekilde arkasına dönüp haykırdı:
-Hoşçakal düşler diyarım!
-Hey...
Bu ses gözlerinin fal taşı gibi açılmasına sebep olmuştu. Bu ses ona pişmanlığı[Only Registered Users Can See Links] özlemi[Only Registered Users Can See Links] acıyı ve mutluluğu anımsatıyordu. Daha önce hiç duymadığı[Only Registered Users Can See Links] bir o kadar da her saniye duyduğu bir ses.. Başını nazikçe sesin geldiği yöne doğru çevirdi. Bu ses üç katlı bir binanın teras katında duran[Only Registered Users Can See Links] yüzü gecenin içine gömülmüş bir adamdan geliyordu.
-Uzun zamandır seni bekliyordum..
Juliet şaşkınlık içindeydi. Afallamıştı. Bunu hiç beklemiyordu.
-Sen..?
-Biliyorum[Only Registered Users Can See Links] senin yukarıda olman gerekiyordu! Ama artık geceleri burada geçiriyorum ve sigaramı her bir üfleyişimde senin yüzünü düşlüyorum.
Juliet'in yüzündeki şaşkınlık ifadesinin yerini mutluluk almıştı.
-Yukarı gelmeyecek misin?[Only Registered Users Can See Links] dedi adam gülümseyerek Juliet'e doğru elini uzatarak. Bu soru Juliet'in suratındaki tüm sevinci bir anda yutuvermişti.
-Hadi!
-Ben... Ben artık gelemem..Üzgünüm..
.
-Biliyorum gelemeyeceğini[Only Registered Users Can See Links] denemek istedim şansımı. Seni hala sevdiğimi bil.
-Seni seviyorum...Adiu..
Bu sokak ve bu sokakta yaşanılanlar tamamen Juliet'in zihninde açılan kesiklerden oluk oluk akan hayallerdi. Oyuncakçı dükkanının sahibi o tatlı amca ölmemişti zira hiç varolmamıştı. Annesi ona hiç bir zaman mavi bir kurdele vermemişti. Babası onun için hiç piyanonun başına geçmemişti[Only Registered Users Can See Links] gerçi onların hiç bir zaman bir piyanosu olmamıştı. Gerçekler onu William'dan alıp çok çok uzaklara götürmüştü. Ve o adam... Onu bir kez olsun öpemeden bu düşler diyarına veda etmek zorunda kalmıştı.