eLanuR
13 October 2008, 09:19
Hüzün yüklü morglarım var benim, sol yanımda. Ağrıyor.
[Only Registered Users Can See Links]
Düştü kelepçeli gözlerin, kırılan deli sözlerinin yanına.
İçimden fersah fersah kaçışın iç denizine, sancım olur.
[Only Registered Users Can See Links]
Benim sancım İstanbul gibidir, biliyorsun…
Sayfalara sığmayacak kadar bitimsiz.
Coğrafyamı bertaraf eden rüzgâr gibidir yâr …
Yar/sızım…
[Only Registered Users Can See Links]
Susuzluğun en kesif sayhalarındayım…
Uzun seslenişlere dönüyor suskunluklarım…
Başını alıp gitmiş bir hikayenin peşinden koşarken,
düşürdüğüm sözcükleri dipnot düşüyorum eksik günceme…
Hangi kıvrımından tutunsam acıdan bükülmüş harflere;
Kırılgan İmâ’lar çatırdayarak saldırıyor sanki,
içimdeki sancılara…
Uzun ve derin camkesiği çiziklerimden kanıyor,
anlamı morarmış güncemin önsözü…
[Only Registered Users Can See Links]
İç içe geçmiş anlamların karmaşıklığında sıkışıyor,zamana direnen sevdam…
Zaman/sızım…
[Only Registered Users Can See Links]
Kekeme yüreğim adını sayıklıyor habire.
Adını şerh, yüzünü dipnot düştüm içime! ...
Ki yağmur sonrası toprak kokar adın.
Hadi ifşa et de düşlerini gökyüzüne.
İçsizliğine (h)içleneyim.
Al işte;
(H)içim…
Koynuma doldurduğum insancıl cümlelerin dili sürçüyor…
Şizoid bir krizin,arsız ısrarıyla kaybediyorum benliğimi…
Öfkeli serzenişler çıkıyor demir kapılarımdan altından,hızla ve yanarak…
[Only Registered Users Can See Links]
Savaşlardan bana kalan her şeyi,
diğerleri gibi takıp koluma;
Yürüyoruz duvardan duvara…
[Only Registered Users Can See Links]
Dilime düşen birkaç tanıdık şarkının,
no(k)tası konulmamış satırlarını
kararlı “ES”lerle no(k)talıyorum…
Boğulmuş sesimle ,
Acı (K)ayıplar afişliyorum şehrimin duvarlarına…
(K)ayıbım…
Elimde belki çoktan unuttuğun iki fotoğrafın var.
Hangisine baksam (d)üşüyorum yâr..
[Only Registered Users Can See Links]
Akrebin yelkovanı defalarca kez yakaladığı zamanlarda,
ben seni ezberimden silemiyorum.
Susuyorum / üşüyorum / düşüyorum.
Duyumsuyor musun? Soluklarıma sinen kokunu.
(D)uyuyormusun …
Hapislik gibi atıştıran yağmurlarda,
yine hüzünlere gönüllü devriyelik yapıyor,
gece yürüyüşlerim…
Bahçemdeki sarı ışığın uzayan gölgesinde,
sessiz ve yasak yalnızlıklar büyütüyorum kalabalıklara…
Hüznün röntgenini çıkarıyorum bilmeden…
[Only Registered Users Can See Links]
Hadi ! tut/un bana güneşi ,lekelerim çıksın ortaya…
Ya da güneşe tut/un beni…
(K)aranlıktayım…
Ölmeyi denedim kendime, ölemedim.
[Only Registered Users Can See Links]
Sana gelecek zamanlarda tükendim. Artık gelemem.
Ellerim (d)üşüyor.
Nefesim tükeniyor. Ne desem duyulmuyor.
Sen duy beni ey yar…
[Only Registered Users Can See Links]
Sessizliğin teninden soyamadım çığlıkları…
Bu yüzden deliyorum öfkemin ambargosunu…
Yine salıyorum yüreğimi,
ölümlü kavgaların şiddetli çarpışmalarına…
Yalana büyüyen bir çocuğu emziriyor zaman…
İnfazlar büyütüyor geçmişimin beşiğinde…
Sallanıyorum…
[Only Registered Users Can See Links]
Düştü kelepçeli gözlerin, kırılan deli sözlerinin yanına.
İçimden fersah fersah kaçışın iç denizine, sancım olur.
[Only Registered Users Can See Links]
Benim sancım İstanbul gibidir, biliyorsun…
Sayfalara sığmayacak kadar bitimsiz.
Coğrafyamı bertaraf eden rüzgâr gibidir yâr …
Yar/sızım…
[Only Registered Users Can See Links]
Susuzluğun en kesif sayhalarındayım…
Uzun seslenişlere dönüyor suskunluklarım…
Başını alıp gitmiş bir hikayenin peşinden koşarken,
düşürdüğüm sözcükleri dipnot düşüyorum eksik günceme…
Hangi kıvrımından tutunsam acıdan bükülmüş harflere;
Kırılgan İmâ’lar çatırdayarak saldırıyor sanki,
içimdeki sancılara…
Uzun ve derin camkesiği çiziklerimden kanıyor,
anlamı morarmış güncemin önsözü…
[Only Registered Users Can See Links]
İç içe geçmiş anlamların karmaşıklığında sıkışıyor,zamana direnen sevdam…
Zaman/sızım…
[Only Registered Users Can See Links]
Kekeme yüreğim adını sayıklıyor habire.
Adını şerh, yüzünü dipnot düştüm içime! ...
Ki yağmur sonrası toprak kokar adın.
Hadi ifşa et de düşlerini gökyüzüne.
İçsizliğine (h)içleneyim.
Al işte;
(H)içim…
Koynuma doldurduğum insancıl cümlelerin dili sürçüyor…
Şizoid bir krizin,arsız ısrarıyla kaybediyorum benliğimi…
Öfkeli serzenişler çıkıyor demir kapılarımdan altından,hızla ve yanarak…
[Only Registered Users Can See Links]
Savaşlardan bana kalan her şeyi,
diğerleri gibi takıp koluma;
Yürüyoruz duvardan duvara…
[Only Registered Users Can See Links]
Dilime düşen birkaç tanıdık şarkının,
no(k)tası konulmamış satırlarını
kararlı “ES”lerle no(k)talıyorum…
Boğulmuş sesimle ,
Acı (K)ayıplar afişliyorum şehrimin duvarlarına…
(K)ayıbım…
Elimde belki çoktan unuttuğun iki fotoğrafın var.
Hangisine baksam (d)üşüyorum yâr..
[Only Registered Users Can See Links]
Akrebin yelkovanı defalarca kez yakaladığı zamanlarda,
ben seni ezberimden silemiyorum.
Susuyorum / üşüyorum / düşüyorum.
Duyumsuyor musun? Soluklarıma sinen kokunu.
(D)uyuyormusun …
Hapislik gibi atıştıran yağmurlarda,
yine hüzünlere gönüllü devriyelik yapıyor,
gece yürüyüşlerim…
Bahçemdeki sarı ışığın uzayan gölgesinde,
sessiz ve yasak yalnızlıklar büyütüyorum kalabalıklara…
Hüznün röntgenini çıkarıyorum bilmeden…
[Only Registered Users Can See Links]
Hadi ! tut/un bana güneşi ,lekelerim çıksın ortaya…
Ya da güneşe tut/un beni…
(K)aranlıktayım…
Ölmeyi denedim kendime, ölemedim.
[Only Registered Users Can See Links]
Sana gelecek zamanlarda tükendim. Artık gelemem.
Ellerim (d)üşüyor.
Nefesim tükeniyor. Ne desem duyulmuyor.
Sen duy beni ey yar…
[Only Registered Users Can See Links]
Sessizliğin teninden soyamadım çığlıkları…
Bu yüzden deliyorum öfkemin ambargosunu…
Yine salıyorum yüreğimi,
ölümlü kavgaların şiddetli çarpışmalarına…
Yalana büyüyen bir çocuğu emziriyor zaman…
İnfazlar büyütüyor geçmişimin beşiğinde…
Sallanıyorum…