ceyLin
4 January 2009, 12:21
Değer, fiyat, kıymet.
Bir şeyin yerini tutabilen karşılık:
"Buna bedel içimde mumlar, mumlar, mumlar yanan bir karanlık var."- A. Gündüz.
Başkasının adına ve onun parası ile hacca giden kimse.
sıfat Eşit, denk:
"Emsalini göremeyeceğiniz bir saadetle beş on dakika yaşarsınız ki bütün bir hayata bedeldir."- R. H. Karay.
askerlik Askerlik yapmamak veya yapılacak süreyi kısaltmak isteyenlerin devlete ödedikleri para:
"Efrattan bedel alınıp alınmayacağına dair merkezden emir gelmişti."- Y. K. Karaosmanoğlu.
halk ağzında Bir ücret karşılığında çalışan kimse.
Bir şeyin yerini tutabilen karşılık:
"Buna bedel içimde mumlar, mumlar, mumlar yanan bir karanlık var."- A. Gündüz.
Başkasının adına ve onun parası ile hacca giden kimse.
sıfat Eşit, denk:
"Emsalini göremeyeceğiniz bir saadetle beş on dakika yaşarsınız ki bütün bir hayata bedeldir."- R. H. Karay.
askerlik Askerlik yapmamak veya yapılacak süreyi kısaltmak isteyenlerin devlete ödedikleri para:
"Efrattan bedel alınıp alınmayacağına dair merkezden emir gelmişti."- Y. K. Karaosmanoğlu.
halk ağzında Bir ücret karşılığında çalışan kimse.