ceyLin
7 February 2009, 20:30
[Only Registered Users Can See Links] RADARI
Yarasalar çok ilginç varlıklardır. Onları ilginç kılan özelliklerinin başında ise olağanüstü yön bulma yetenekleri gelir.
Yarasaların bu yeteneği[Only Registered Users Can See Links] bilim adamları tarafından yürütülen bir dizi deneyle ortaya çıkarıldı. Bu canlıların yapısındaki olağanüstü tasarımı görmek için bu deneyleri biraz inceleyelim:
Bu deneylerin ilkinde yarasa tamamen karanlık bir odaya bırakıldı. Aynı odanın bir ucuna ise yarasanın besini olan bir sinek yerleştirildi. Bu andan itibaren odada olup bitenler ise gece görüş kabiliyeti olan kameralarla takip edildi. Sinek havada daha ilk kanat çırpışlarını yaparken odanın bir ucundan hızla harekete geçen yarasa doğrudan sineğin yanına gelerek onu avladı. Bu deney ile yarasaların karanlıkta bile işleyen çok keskin bir algılama kabiliyeti olduğu sonucuna varıldı. Ama yarasanın bu algılaması[Only Registered Users Can See Links] işitme duyusundan mı[Only Registered Users Can See Links] yoksa sahip olduğu bir gece görüş sisteminden mi kaynaklanıyordu?
İşte bunun için ikinci bir deney yapıldı. Aynı odada bir köşeye bir grup tırtıl yere bırakıldı ve üzerleri bir gazete sayfası ile örtüldü. Serbest kalan yarasa[Only Registered Users Can See Links] hiç zaman kaybetmeden[Only Registered Users Can See Links] yerdeki gazete sayfasını kaldırarak tırtılları yedi. Bu[Only Registered Users Can See Links] yarasanın yön bulma yeteneğinin görme duyusuyla ilgili olmadığını gösteriyordu.
Bilim adamları yarasalarla ilgili deneylerine devam ettiler: Yeni deney uzun bir koridorda gerçekleştirildi. Bir uca yarasa[Only Registered Users Can See Links] diğer uca ise yem olarak bir grup kelebek yerleştirilecekti. Ancak bundan önce koridoru diklemesine kesen[Only Registered Users Can See Links] birbirine paralel duvarlar yapıldı. Daha sonra da bu duvarların her birine[Only Registered Users Can See Links] ancak bir yarasanın geçebileceği kadar genişlikte birer delik açıldı. Ama delikler her duvarın farklı bir noktasındaydı. Yani yarasanın bu duvarları aşması için adeta "slalom" yarışı yapan kayakçılar gibi sürekli manevra yapması gerekecekti.
[Only Registered Users Can See Links] karanlık olan koridorun başındaki yarasanın serbest bırakılmasıyla birlikte bilim adamları gözlemlerine başladı. Yarasa ilk duvara yaklaştığında doğrudan deliğe doğru hareket ederek buradan kolaylıkla geçti. Bundan sonraki her duvarda aynı şey gözlemlendi: Yarasa duvara çarpmak bir yana[Only Registered Users Can See Links] duvar yüzeyindeki deliği aramayısısa bile gerek duymadı. Son duvarı da rahatlıkla geçen yarasa burada yakaladığı kelebeklerle karnını doyurdu.
Bu durum karşısında hayranlıklarını gizleyemeyen bilim adamları[Only Registered Users Can See Links] yarasanın algılamasındaki hassasiyeti anlamak için son bir deney daha yapmayısısa karar verdiler. Bu kez amaç yarasanın algı sınırlarını daha kesin belirlemekti. Yine uzun bir tünel hazırlandı ve tünel boyunca 0.6 mm kalınlığındaki çelik teller tavandan yere inecek şekilde dağınık bir tarzda gerildi. Yarasa[Only Registered Users Can See Links] deneyi yapanları bir kez daha şaşırtarak[Only Registered Users Can See Links] gerili tellerden hiçbirine takılmadan[Only Registered Users Can See Links] tek seferde aralarından geçerek yolculuğunu başarıyla tamamladı. Yarasanın bu uçuşu[Only Registered Users Can See Links] 0.6 mm kalınlığındaki telleri bile uzaktan algılayabildiğini gösteriyordu.30 Daha sonra yapılan diğer araştırmalar[Only Registered Users Can See Links] yarasaların bu inanılmaz algılama yeteneklerinin[Only Registered Users Can See Links] sahip oldukları bir sonar sistemine bağlı olduğunu gösterdi. Yarasalar[Only Registered Users Can See Links] etraflarındaki cisimleri algılamak için[Only Registered Users Can See Links] yüksek titreşimli ses dalgaları yayıyorlardı. İnsanlar tarafından duyulamayısısan bu dalgaların yankıları yarasa tarafından algılanıyor ve böylece hayvan içinde bulunduğu ortamın bir tür "harita"sını çıkarıyordu. Yani yarasanın havada uçan küçücük bir sineği algılaması[Only Registered Users Can See Links] çıkardığı seslerin sineğe çarpıp geri dönmesiyle oluşan yankıya dayanıyordu. Bu sistemin ne anlama geldiğini biraz düşünelim. Yarasanın sonarla yön bulması[Only Registered Users Can See Links] yaydığı seslerin kendisine geri dönme süreleri arasındaki farkı hesaplaması sayesinde mümkün olmaktadır. Örneğin karanlık ve boş bir odanın zeminindeki tırtılı avlayan yarasa deneyini hatırlayalım. Yarasanın tırtılı algılaması şöyle olmaktadır: Yarasa tiz sesli çığlıklar atmakta ve kendisine gelen yankılara göre odanın şeklini tespit etmektedir. Yarasanın çığlığı oda zeminine çarpıp geri dönmekte[Only Registered Users Can See Links] yarasa da bu gidip-gelme süresine göre zeminin uzaklığını anlamaktadır. Tırtıl ise[Only Registered Users Can See Links] odanın zemini üzerinde 0.5 ya da 1 cm. kadar yükseklik oluşturur. Yani tırtıl yarasaya zeminin genelinden 0.5 ya da 1 cm. kadar daha yakındır. Ayrıca tırtıl çok yavaş olsa da hareket etmekte[Only Registered Users Can See Links] bu da kendine çarpıp yansıyan dalgaların frekansını değiştirmektedir. Yarasa[Only Registered Users Can See Links] bu ufak farkları bile algılayarak yerde bir tırtıl olduğunu anlayabilir. Yarasa bu işi saniyede 20 bin frekans yayıp[Only Registered Users Can See Links] bunların hepsinin yankılarını analiz ederek yapar. Dahası bu işi yaparken hareket halindedir. Tüm bunlar düşünüldüğünde[Only Registered Users Can See Links] akıllara durgunluk verecek birer mucize oldukları anlaşılır.
Yarasanın sonarının daha da olağanüstü bir yönü vardır. Yarasanın işitme sistemi yalnızca kendi sesini duyacak biçimde yaratılmıştır. Hayvanın algılayabildiği frekans aralığı çok dardır yani ancak belli frekanstaki sesleri algılayabilir. Ancak işte bu noktada çok önemli bir sorun ortaya çıkmaktadır. Doppler etkisi denen fizik kuralına göre[Only Registered Users Can See Links] hareket halindeki bir cisme çarpan sesin frekansı değişir. Bu yüzden[Only Registered Users Can See Links] yarasa kendisinden uzaklaşmakta olan bir sineğe doğru ses dalgalarını yaydığında[Only Registered Users Can See Links] dönen ses dalgaları yarasanın duyamayısısacağı bir aralığa düşecektir. Bu nedenle yarasanın hareketli cisimleri algılamada büyük zorluklar yaşaması gerekir.
Ama böyle olmaz. Yarasa her türlü cismi kusursuzca algılamayısısa devam eder. Çünkü yarasa[Only Registered Users Can See Links] Doppler etkisini bilirmişcesine[Only Registered Users Can See Links] hareketli cisimlere doğru yolladığı ses dalgalarını değiştirir. Örneğin kendisinden uzaklaşan sineğe en yüksek frekanslı ses dalgasını yollar ki[Only Registered Users Can See Links] ses geri döndüğünde duyamayısısacağı kadar düşük bir frekansa inmesin.
Peki bu ayarlama nasıl gerçekleşir?
Yarasanın beyninde[Only Registered Users Can See Links] sonar sistemini denetleyen iki farklı tipte nöron (sinir hücresi) bulunmaktadır; bunlardan biri yansıyan ultrasonu algılar[Only Registered Users Can See Links] diğeri bazı kaslara komut vererek yarasanın çığlığını oluşturur. Bu iki nöron beyinde eş güdümlü çalışır; öyle ki yankının frekansı değişince[Only Registered Users Can See Links] birinci nöron bunu algılar ve ikinci nöronu baskılayarak veya uyararak[Only Registered Users Can See Links] çığlığın frekansının yankının frekansına uymasını sağlar. Sonuçta yarasanın çığlığı ortamın durumuna göre frekans değiştirir ve en verimli şekilde kullanılır.
Tüm bu sistemin evrim teorisinin "tesadüf" açıklamasına indirdiği darbeyi görmemek ise mümkün değildir. Yarasadaki sonar sistem son derece kompleks bir yapıdır ve asla rastgele mutasyonlarla açıklanamaz. Sistemin çalışabilmesi için[Only Registered Users Can See Links] tüm ayrıntılarıyla kusursuz olarak var olması zorunludur. Yarasa hem yüksek frekanslarda ses yayacak yapıya[Only Registered Users Can See Links] hem bu sesleri algılayıp analiz edecek organlara[Only Registered Users Can See Links] hem de hareket değişikliklerine göre frekans ayarlaması yapan sisteme sahip olmalıdır ki[Only Registered Users Can See Links] sahip olduğu sonar işe yarasın. Elbette ki tüm bunlar rastlantılarla açıklanamaz ve yarasanın kusursuz bir biçimde Allah tarafından yaratıldığını gösterir.
Bilimsel araştırmalar[Only Registered Users Can See Links] yarasalardaki yaratılış mucizelerinin yeni örneklerini ortaya çıkarmaktadır. Ortaya çıkan her yeni mucizede de bilim dünyası bu olağanüstü sistemlerin nasıl çalıştığını çözmeye uğraşmaktadır. Örneğin geçtiğimiz yıllarda yarasalarla ilgili olarak yapılan yeni bir araştırma ortaya çok ilginç sonuçlar çıkardı:33 Mağarada yaşayan bir yarasa grubunu incelemek isteyen bilim adamları[Only Registered Users Can See Links] grup üyelerinin bazılarına vericiler yerleştirdi. Gece olunca yarasalar dışarı çıkarak[Only Registered Users Can See Links] gün doğana kadar dolaşıp besin ihtiyaçlarını giderlerdi. Bilim adamları ellerindeki alıcılarla saatler boyu süren bu yolculuğu izlediler. Yarasaların[Only Registered Users Can See Links] zaman zaman[Only Registered Users Can See Links] yaptıkları bu yolculuk nedeniyle mağaradan 50-70 km. kadar uzaklaştıkları tespit edildi. Ancak bilim adamlarını asıl şaşırtan şey[Only Registered Users Can See Links] güneşin doğmasına yakın başlayan dönüş yolculuğu oldu. Yarasalar[Only Registered Users Can See Links] dönüş yolculuklarını[Only Registered Users Can See Links] bulundukları yerden doğrudan doğruya yuvaya uçuş yaparak gerçekleştirdi. Peki yarasalar mağaraya göre hangi yönde ve ne kadar uzakta olduklarını nasıl biliyorlardı?
Böyle bir uçuşta yön tayininin nasıl yapıldığına dair detaylı bilgiler henüz elde edilemedi. Bilim adamları[Only Registered Users Can See Links] bu uçuşu yapan yarasaların işitme duyusunun böyle bir yolculukta çok fazla işlevi olamayısısacağını düşünüyorlar. Aynı bilim adamları[Only Registered Users Can See Links] yarasaların kör olduklarını da hatırlatarak[Only Registered Users Can See Links] kendilerini şaşırtacak kadar üstün olan yeni bir sistemle her an karşılaşabileceklerini belirtiyorlar. Kısacası bilim[Only Registered Users Can See Links] yarasa adını verdiğimiz canlılarda yeni yaratılış mucizeleri bulmayısısa devam ediyor.
[Only Registered Users Can See Links]İKLİ BALIKLAR
Yılan Balığının Elektro-şok Tabancası
Boyları zaman zaman 2 metreye kadar uzanabilen elektrikli yılan balıkları Amazon bölgesinde yaşar. Bu balıklarda gövdenin üçte ikisini kaplayan ve sayıları 5000 ila 6000'i bulan organik elektrik plakaları vardır. Bunların oluşturduğu elektriğin gerilimi 500 volt[Only Registered Users Can See Links] akım değeri ise 2 amperdir. Bu[Only Registered Users Can See Links] televizyonunuzu çalıştırmak için kullandığınızdan çok daha güçlü bir elektrik yüküdür.
Elektrik üretebilme yeteneği[Only Registered Users Can See Links] bu hayvana hem savunma hem de mükemmel bir saldırı aracı olarak verilmiştir. Balık[Only Registered Users Can See Links] vücudunda ürettiği bu elektriği düşmanlarını şok edip öldürmekte kullanır. Balıktan kaynaklanan elektrik şoku 2 m uzaktaki büyük baş bir hayvanı bile öldürebilecek şiddettedir. Balığın elektrik üretme mekanizması saniyenin binde ikisi veya üçü kadar kısa bir sürede devreye girer.
Hayvanın bu denli büyük bir enerjiye sahip olması gerçekten büyük bir yaratılış mucizesidir. Sistem son derece komplekstir ve "aşama aşama" gelişmesi gibi bir ihtimal de söz konusu değildir. Çünkü balığın elektrik sistemi[Only Registered Users Can See Links] tam olarak işlemediği sürece[Only Registered Users Can See Links] ona hiçbir avantaj sağlamayısısacaktır. Bir başka deyişle bu sistemin her parçası aynı anda kusursuz bir şekilde yaratılmıştır.
[Only Registered Users Can See Links]
[Only Registered Users Can See Links] Alanı ile "Gören" Balıklar
Doğada yüksek elektrik yükleriyle silahlanmış olan balıkların yanı sıra[Only Registered Users Can See Links] iki yada üç volt gibi çok düşük sinyaller yayan balıklar da vardır. Avlanma ya da savunmayısısa yaraması mümkün olmayısısan bu zayıf sinyaller acaba ne işe yarıyor olabilir?
Bu balıklar zayıf elektrik sinyallerinden bir duyu organı gibi faydalanır. Allah[Only Registered Users Can See Links] balıkların vücudunda[Only Registered Users Can See Links] sinyalleri yayınlayabilecek ve bunları algılayabilecek eşsiz bir duyum sistemi yaratmıştır.
Balık[Only Registered Users Can See Links] yaydığı elektrik yükünü kuyruğunda yer alan özel bir organda üretir. Bu yük[Only Registered Users Can See Links] hayvanın gövdesinin arka bölümüne dağılmış binlerce delikten sinyaller şeklinde yayılır. Bu sinyaller balığı çevreleyen suda anlık bir elektrik alanının oluşmasına neden olur. Balığın yakınındaki nesneler ise[Only Registered Users Can See Links] bu alanın biçiminin bozulmasına neden olur. Balık bu bozulmaları hemen tiplerine göre yorumlayarak çevredeki nesnelerin büyüklüğü[Only Registered Users Can See Links] iletkenliği ve hareketi hakkında bilgiler edinir. Balığın vücudunda[Only Registered Users Can See Links] çevredeki elektrik alanının dağılımını bir radar gibi sürekli olarak denetleyen elektriksel alıcılar vardır.
Kısacası bu balıkların vücudunda etrafa sürekli olarak elektrik sinyalleri yayan[Only Registered Users Can See Links] bir yandan da bu sinyallerin çarptığı cisimleri yorumlayan organik bir radar vardır. İnsanların kullandıkları radarların ne denli kompleks aygıtlar olduklarını düşündüğümüzde[Only Registered Users Can See Links] balığın vücudundaki yaratılışın harikalığı da ortaya çıkar.
Yarasalar çok ilginç varlıklardır. Onları ilginç kılan özelliklerinin başında ise olağanüstü yön bulma yetenekleri gelir.
Yarasaların bu yeteneği[Only Registered Users Can See Links] bilim adamları tarafından yürütülen bir dizi deneyle ortaya çıkarıldı. Bu canlıların yapısındaki olağanüstü tasarımı görmek için bu deneyleri biraz inceleyelim:
Bu deneylerin ilkinde yarasa tamamen karanlık bir odaya bırakıldı. Aynı odanın bir ucuna ise yarasanın besini olan bir sinek yerleştirildi. Bu andan itibaren odada olup bitenler ise gece görüş kabiliyeti olan kameralarla takip edildi. Sinek havada daha ilk kanat çırpışlarını yaparken odanın bir ucundan hızla harekete geçen yarasa doğrudan sineğin yanına gelerek onu avladı. Bu deney ile yarasaların karanlıkta bile işleyen çok keskin bir algılama kabiliyeti olduğu sonucuna varıldı. Ama yarasanın bu algılaması[Only Registered Users Can See Links] işitme duyusundan mı[Only Registered Users Can See Links] yoksa sahip olduğu bir gece görüş sisteminden mi kaynaklanıyordu?
İşte bunun için ikinci bir deney yapıldı. Aynı odada bir köşeye bir grup tırtıl yere bırakıldı ve üzerleri bir gazete sayfası ile örtüldü. Serbest kalan yarasa[Only Registered Users Can See Links] hiç zaman kaybetmeden[Only Registered Users Can See Links] yerdeki gazete sayfasını kaldırarak tırtılları yedi. Bu[Only Registered Users Can See Links] yarasanın yön bulma yeteneğinin görme duyusuyla ilgili olmadığını gösteriyordu.
Bilim adamları yarasalarla ilgili deneylerine devam ettiler: Yeni deney uzun bir koridorda gerçekleştirildi. Bir uca yarasa[Only Registered Users Can See Links] diğer uca ise yem olarak bir grup kelebek yerleştirilecekti. Ancak bundan önce koridoru diklemesine kesen[Only Registered Users Can See Links] birbirine paralel duvarlar yapıldı. Daha sonra da bu duvarların her birine[Only Registered Users Can See Links] ancak bir yarasanın geçebileceği kadar genişlikte birer delik açıldı. Ama delikler her duvarın farklı bir noktasındaydı. Yani yarasanın bu duvarları aşması için adeta "slalom" yarışı yapan kayakçılar gibi sürekli manevra yapması gerekecekti.
[Only Registered Users Can See Links] karanlık olan koridorun başındaki yarasanın serbest bırakılmasıyla birlikte bilim adamları gözlemlerine başladı. Yarasa ilk duvara yaklaştığında doğrudan deliğe doğru hareket ederek buradan kolaylıkla geçti. Bundan sonraki her duvarda aynı şey gözlemlendi: Yarasa duvara çarpmak bir yana[Only Registered Users Can See Links] duvar yüzeyindeki deliği aramayısısa bile gerek duymadı. Son duvarı da rahatlıkla geçen yarasa burada yakaladığı kelebeklerle karnını doyurdu.
Bu durum karşısında hayranlıklarını gizleyemeyen bilim adamları[Only Registered Users Can See Links] yarasanın algılamasındaki hassasiyeti anlamak için son bir deney daha yapmayısısa karar verdiler. Bu kez amaç yarasanın algı sınırlarını daha kesin belirlemekti. Yine uzun bir tünel hazırlandı ve tünel boyunca 0.6 mm kalınlığındaki çelik teller tavandan yere inecek şekilde dağınık bir tarzda gerildi. Yarasa[Only Registered Users Can See Links] deneyi yapanları bir kez daha şaşırtarak[Only Registered Users Can See Links] gerili tellerden hiçbirine takılmadan[Only Registered Users Can See Links] tek seferde aralarından geçerek yolculuğunu başarıyla tamamladı. Yarasanın bu uçuşu[Only Registered Users Can See Links] 0.6 mm kalınlığındaki telleri bile uzaktan algılayabildiğini gösteriyordu.30 Daha sonra yapılan diğer araştırmalar[Only Registered Users Can See Links] yarasaların bu inanılmaz algılama yeteneklerinin[Only Registered Users Can See Links] sahip oldukları bir sonar sistemine bağlı olduğunu gösterdi. Yarasalar[Only Registered Users Can See Links] etraflarındaki cisimleri algılamak için[Only Registered Users Can See Links] yüksek titreşimli ses dalgaları yayıyorlardı. İnsanlar tarafından duyulamayısısan bu dalgaların yankıları yarasa tarafından algılanıyor ve böylece hayvan içinde bulunduğu ortamın bir tür "harita"sını çıkarıyordu. Yani yarasanın havada uçan küçücük bir sineği algılaması[Only Registered Users Can See Links] çıkardığı seslerin sineğe çarpıp geri dönmesiyle oluşan yankıya dayanıyordu. Bu sistemin ne anlama geldiğini biraz düşünelim. Yarasanın sonarla yön bulması[Only Registered Users Can See Links] yaydığı seslerin kendisine geri dönme süreleri arasındaki farkı hesaplaması sayesinde mümkün olmaktadır. Örneğin karanlık ve boş bir odanın zeminindeki tırtılı avlayan yarasa deneyini hatırlayalım. Yarasanın tırtılı algılaması şöyle olmaktadır: Yarasa tiz sesli çığlıklar atmakta ve kendisine gelen yankılara göre odanın şeklini tespit etmektedir. Yarasanın çığlığı oda zeminine çarpıp geri dönmekte[Only Registered Users Can See Links] yarasa da bu gidip-gelme süresine göre zeminin uzaklığını anlamaktadır. Tırtıl ise[Only Registered Users Can See Links] odanın zemini üzerinde 0.5 ya da 1 cm. kadar yükseklik oluşturur. Yani tırtıl yarasaya zeminin genelinden 0.5 ya da 1 cm. kadar daha yakındır. Ayrıca tırtıl çok yavaş olsa da hareket etmekte[Only Registered Users Can See Links] bu da kendine çarpıp yansıyan dalgaların frekansını değiştirmektedir. Yarasa[Only Registered Users Can See Links] bu ufak farkları bile algılayarak yerde bir tırtıl olduğunu anlayabilir. Yarasa bu işi saniyede 20 bin frekans yayıp[Only Registered Users Can See Links] bunların hepsinin yankılarını analiz ederek yapar. Dahası bu işi yaparken hareket halindedir. Tüm bunlar düşünüldüğünde[Only Registered Users Can See Links] akıllara durgunluk verecek birer mucize oldukları anlaşılır.
Yarasanın sonarının daha da olağanüstü bir yönü vardır. Yarasanın işitme sistemi yalnızca kendi sesini duyacak biçimde yaratılmıştır. Hayvanın algılayabildiği frekans aralığı çok dardır yani ancak belli frekanstaki sesleri algılayabilir. Ancak işte bu noktada çok önemli bir sorun ortaya çıkmaktadır. Doppler etkisi denen fizik kuralına göre[Only Registered Users Can See Links] hareket halindeki bir cisme çarpan sesin frekansı değişir. Bu yüzden[Only Registered Users Can See Links] yarasa kendisinden uzaklaşmakta olan bir sineğe doğru ses dalgalarını yaydığında[Only Registered Users Can See Links] dönen ses dalgaları yarasanın duyamayısısacağı bir aralığa düşecektir. Bu nedenle yarasanın hareketli cisimleri algılamada büyük zorluklar yaşaması gerekir.
Ama böyle olmaz. Yarasa her türlü cismi kusursuzca algılamayısısa devam eder. Çünkü yarasa[Only Registered Users Can See Links] Doppler etkisini bilirmişcesine[Only Registered Users Can See Links] hareketli cisimlere doğru yolladığı ses dalgalarını değiştirir. Örneğin kendisinden uzaklaşan sineğe en yüksek frekanslı ses dalgasını yollar ki[Only Registered Users Can See Links] ses geri döndüğünde duyamayısısacağı kadar düşük bir frekansa inmesin.
Peki bu ayarlama nasıl gerçekleşir?
Yarasanın beyninde[Only Registered Users Can See Links] sonar sistemini denetleyen iki farklı tipte nöron (sinir hücresi) bulunmaktadır; bunlardan biri yansıyan ultrasonu algılar[Only Registered Users Can See Links] diğeri bazı kaslara komut vererek yarasanın çığlığını oluşturur. Bu iki nöron beyinde eş güdümlü çalışır; öyle ki yankının frekansı değişince[Only Registered Users Can See Links] birinci nöron bunu algılar ve ikinci nöronu baskılayarak veya uyararak[Only Registered Users Can See Links] çığlığın frekansının yankının frekansına uymasını sağlar. Sonuçta yarasanın çığlığı ortamın durumuna göre frekans değiştirir ve en verimli şekilde kullanılır.
Tüm bu sistemin evrim teorisinin "tesadüf" açıklamasına indirdiği darbeyi görmemek ise mümkün değildir. Yarasadaki sonar sistem son derece kompleks bir yapıdır ve asla rastgele mutasyonlarla açıklanamaz. Sistemin çalışabilmesi için[Only Registered Users Can See Links] tüm ayrıntılarıyla kusursuz olarak var olması zorunludur. Yarasa hem yüksek frekanslarda ses yayacak yapıya[Only Registered Users Can See Links] hem bu sesleri algılayıp analiz edecek organlara[Only Registered Users Can See Links] hem de hareket değişikliklerine göre frekans ayarlaması yapan sisteme sahip olmalıdır ki[Only Registered Users Can See Links] sahip olduğu sonar işe yarasın. Elbette ki tüm bunlar rastlantılarla açıklanamaz ve yarasanın kusursuz bir biçimde Allah tarafından yaratıldığını gösterir.
Bilimsel araştırmalar[Only Registered Users Can See Links] yarasalardaki yaratılış mucizelerinin yeni örneklerini ortaya çıkarmaktadır. Ortaya çıkan her yeni mucizede de bilim dünyası bu olağanüstü sistemlerin nasıl çalıştığını çözmeye uğraşmaktadır. Örneğin geçtiğimiz yıllarda yarasalarla ilgili olarak yapılan yeni bir araştırma ortaya çok ilginç sonuçlar çıkardı:33 Mağarada yaşayan bir yarasa grubunu incelemek isteyen bilim adamları[Only Registered Users Can See Links] grup üyelerinin bazılarına vericiler yerleştirdi. Gece olunca yarasalar dışarı çıkarak[Only Registered Users Can See Links] gün doğana kadar dolaşıp besin ihtiyaçlarını giderlerdi. Bilim adamları ellerindeki alıcılarla saatler boyu süren bu yolculuğu izlediler. Yarasaların[Only Registered Users Can See Links] zaman zaman[Only Registered Users Can See Links] yaptıkları bu yolculuk nedeniyle mağaradan 50-70 km. kadar uzaklaştıkları tespit edildi. Ancak bilim adamlarını asıl şaşırtan şey[Only Registered Users Can See Links] güneşin doğmasına yakın başlayan dönüş yolculuğu oldu. Yarasalar[Only Registered Users Can See Links] dönüş yolculuklarını[Only Registered Users Can See Links] bulundukları yerden doğrudan doğruya yuvaya uçuş yaparak gerçekleştirdi. Peki yarasalar mağaraya göre hangi yönde ve ne kadar uzakta olduklarını nasıl biliyorlardı?
Böyle bir uçuşta yön tayininin nasıl yapıldığına dair detaylı bilgiler henüz elde edilemedi. Bilim adamları[Only Registered Users Can See Links] bu uçuşu yapan yarasaların işitme duyusunun böyle bir yolculukta çok fazla işlevi olamayısısacağını düşünüyorlar. Aynı bilim adamları[Only Registered Users Can See Links] yarasaların kör olduklarını da hatırlatarak[Only Registered Users Can See Links] kendilerini şaşırtacak kadar üstün olan yeni bir sistemle her an karşılaşabileceklerini belirtiyorlar. Kısacası bilim[Only Registered Users Can See Links] yarasa adını verdiğimiz canlılarda yeni yaratılış mucizeleri bulmayısısa devam ediyor.
[Only Registered Users Can See Links]İKLİ BALIKLAR
Yılan Balığının Elektro-şok Tabancası
Boyları zaman zaman 2 metreye kadar uzanabilen elektrikli yılan balıkları Amazon bölgesinde yaşar. Bu balıklarda gövdenin üçte ikisini kaplayan ve sayıları 5000 ila 6000'i bulan organik elektrik plakaları vardır. Bunların oluşturduğu elektriğin gerilimi 500 volt[Only Registered Users Can See Links] akım değeri ise 2 amperdir. Bu[Only Registered Users Can See Links] televizyonunuzu çalıştırmak için kullandığınızdan çok daha güçlü bir elektrik yüküdür.
Elektrik üretebilme yeteneği[Only Registered Users Can See Links] bu hayvana hem savunma hem de mükemmel bir saldırı aracı olarak verilmiştir. Balık[Only Registered Users Can See Links] vücudunda ürettiği bu elektriği düşmanlarını şok edip öldürmekte kullanır. Balıktan kaynaklanan elektrik şoku 2 m uzaktaki büyük baş bir hayvanı bile öldürebilecek şiddettedir. Balığın elektrik üretme mekanizması saniyenin binde ikisi veya üçü kadar kısa bir sürede devreye girer.
Hayvanın bu denli büyük bir enerjiye sahip olması gerçekten büyük bir yaratılış mucizesidir. Sistem son derece komplekstir ve "aşama aşama" gelişmesi gibi bir ihtimal de söz konusu değildir. Çünkü balığın elektrik sistemi[Only Registered Users Can See Links] tam olarak işlemediği sürece[Only Registered Users Can See Links] ona hiçbir avantaj sağlamayısısacaktır. Bir başka deyişle bu sistemin her parçası aynı anda kusursuz bir şekilde yaratılmıştır.
[Only Registered Users Can See Links]
[Only Registered Users Can See Links] Alanı ile "Gören" Balıklar
Doğada yüksek elektrik yükleriyle silahlanmış olan balıkların yanı sıra[Only Registered Users Can See Links] iki yada üç volt gibi çok düşük sinyaller yayan balıklar da vardır. Avlanma ya da savunmayısısa yaraması mümkün olmayısısan bu zayıf sinyaller acaba ne işe yarıyor olabilir?
Bu balıklar zayıf elektrik sinyallerinden bir duyu organı gibi faydalanır. Allah[Only Registered Users Can See Links] balıkların vücudunda[Only Registered Users Can See Links] sinyalleri yayınlayabilecek ve bunları algılayabilecek eşsiz bir duyum sistemi yaratmıştır.
Balık[Only Registered Users Can See Links] yaydığı elektrik yükünü kuyruğunda yer alan özel bir organda üretir. Bu yük[Only Registered Users Can See Links] hayvanın gövdesinin arka bölümüne dağılmış binlerce delikten sinyaller şeklinde yayılır. Bu sinyaller balığı çevreleyen suda anlık bir elektrik alanının oluşmasına neden olur. Balığın yakınındaki nesneler ise[Only Registered Users Can See Links] bu alanın biçiminin bozulmasına neden olur. Balık bu bozulmaları hemen tiplerine göre yorumlayarak çevredeki nesnelerin büyüklüğü[Only Registered Users Can See Links] iletkenliği ve hareketi hakkında bilgiler edinir. Balığın vücudunda[Only Registered Users Can See Links] çevredeki elektrik alanının dağılımını bir radar gibi sürekli olarak denetleyen elektriksel alıcılar vardır.
Kısacası bu balıkların vücudunda etrafa sürekli olarak elektrik sinyalleri yayan[Only Registered Users Can See Links] bir yandan da bu sinyallerin çarptığı cisimleri yorumlayan organik bir radar vardır. İnsanların kullandıkları radarların ne denli kompleks aygıtlar olduklarını düşündüğümüzde[Only Registered Users Can See Links] balığın vücudundaki yaratılışın harikalığı da ortaya çıkar.