PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : John Dewey Kimdir-Felsefesi-Sözleri-Eserleri


Syst3m
22 August 2009, 01:36
John Dewey[Only Registered Users Can See Links] 1859-1952 yılları arasında yaşamış olan ve aletçilik olarak bilinen felsefe akımının kurucusu ünlü Amerikan filozof ve eğitim kuramcısı[Only Registered Users Can See Links] Charles Sanders Peirce ve William James'ın görüşlerinin bir sentezini yapmış olan Dewey[Only Registered Users Can See Links] pragmatizmi[Only Registered Users Can See Links] mantıksal ve ahlaki bir analiz kuramı olarak geliştirmiştir.

John Dewey 20. yüzyılın ilk yarısının en önemli Amerikalı felsefecisi olarak tanınır. 1859'da Vermont[Only Registered Users Can See Links] Burlington'da dünyaya gelmiştir. Kısa bir öğretmenlik kariyerinin ardından felsefe alanında doktora yapmış ve 1889'dan sonra Michigan Üniversitesi'nde felsefe bölümünün başkanlığını üstlenmiştir. Daha sonraları Chicago Üniversitesi'ndeki görevi esnasında kamu eğitimiyle aktif olarak ilgilenmeye başlamış ve burada 1896-1904 yılları arasında[Only Registered Users Can See Links] çocuk eğitimi üzerindeki gözlemlerini derinleştirdiği meşhur "laboratuar okul"u kurmuştur. Akademik kariyerinin geriye kalan uzun bölümünde Columbia Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmıştır. Dewey'in demokratik idealini ve bu ideale ulaşmakta eğitime biçtiği rolü iyi anlayabilmek için onun içinde yaşadığı dönemi kaba hatlarıyla tarif etmek gerekir. Dewey bir kriz[Only Registered Users Can See Links] belirsizlik ve imkânlar çağının filozofuydu. Dewey'in Amerikası'nda[Only Registered Users Can See Links] 1890'larda Chicago halkının yaklaşık yüzde yirmisi evsizdi; her dört kişiden biri işsizdi; hastalıklar kol geziyordu ve sağlık hizmetleri nüfusun büyük bir kesimine ulaşmıyordu. Toplumsal ihtilaflar her yerdeydi: bugün görülmemiş ölçülerde şiddet içeren grevler yaygındı; toplumun zengin ve yoksul katmanları arasında derin bir uçurum vardı; siyasi partiler güç sahiplerinin elindeydi ve yerel yönetimler yolsuzluk batağına saplanmıştı. Kargaşanın hakim olduğu bu ortama her gün[Only Registered Users Can See Links] yalnızca kendi dilini konuşan yeni göçmenler ekleniyordu. İngilizce Chicago'da henüz yaygın bir dil değildi ve her dört kişiden yalnızca birinin ebeveynleri Amerika'da doğmuştu. Fakat bu kriz ve belirsizlik ortamı Dewey ideallerinin gerçekleşebileceği imkânlar da içeriyordu. 19. yüzyılın sonlarından bakıldığında[Only Registered Users Can See Links] otuz-kırk yıl sonrasının Amerikası'nın halkın toplumsal yaşam ve siyasete katılımı anlamında hangi yönde evrimleşeceği belirsiz görünüyordu. Noam Chomsky[Only Registered Users Can See Links] eğitim ve demokrasi hakkındaki bir konuşmasında John Dewey'i klasik liberalizmin özgürlükçü değerlerinden beslenen ve erken eğitimde gerçekleştirilecek reformların toplumsal değişim için büyük imkânlar sağlayacağına inanan bir düşünür olarak tanıtır.

DEWEY[Only Registered Users Can See Links] John Eğitimde demokratik idealler Genbilim Editor John Dewey (1859-1952) ve Eğitimde demokratik idealler; John Dewey 20. yy'ın ilk yarısının en önemli Amerikalı felsefecisi olarak tanınır. 1859'da Vermont[Only Registered Users Can See Links] Burlington'da dünyaya gelmiştir. Kısa bir öğretmenlik kariyerinin ardından felsefe alanında doktora yapmış ve 1889'dan sonra University of Michigan'da felsefe bölümünün başkanlığını üstlenmiştir. Daha sonraları University of Chicago'daki görevi esnasında kamu eğitimiyle aktif olarak ilgilenmeye başlamış ve burada 1896-1904 yılları arasında[Only Registered Users Can See Links] çocuk eğitimi üzerindeki gözlemlerini derinleştirdiği meşhur "laboratuar okul"u kurmuştur. Akademik kariyerinin geriye kalan uzun bölümünde Columbia Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmıştır. Dewey'in demokratik idealini ve bu ideale ulaşmakta eğitime biçtiği rolü iyi anlayabilmek için onun içinde yaşadığı dönemi kaba hatlarıyla tarif etmek gerekir. Dewey bir kriz[Only Registered Users Can See Links] belirsizlik ve imkânlar çağının filozofuydu. Dewey'in Amerikası'nda[Only Registered Users Can See Links] 1890'larda Chicago halkının yaklaşık yüzde yirmisi evsizdi; her dört kişiden biri işsizdi; hastalıklar kol geziyordu ve sağlık hizmetleri nüfusun büyük bir kesimine ulaşmıyordu. Toplumsal ihtilaflar her yerdeydi: bugün görülmemiş ölçülerde şiddet içeren grevler yaygındı; toplumun zengin ve yoksul katmanları arasında derin bir uçurum vardı; siyasi partiler güç sahiplerinin elindeydi ve yerel yönetimler yolsuzluk batağına saplanmıştı. Kargaşanın hakim olduğu bu ortama her gün[Only Registered Users Can See Links] yalnızca kendi dilini konuşan yeni göçmenler ekleniyordu. İngilizce Chicago'da henüz yaygın bir dil değildi ve her dört kişiden yalnızca birinin ebeveynleri Amerika'da doğmuştu.

Fakat bu kriz ve belirsizlik ortamı Dewey ideallerinin gerçekleşebileceği imkânlar da içeriyordu. Ücretli ve mekanik iş düzeni işçi sınıfı tarafından tümüyle kabul gören bir norm haline gelmemişti; işçi sınıfı henüz tüketim toplumunun ihtiyaçlarına hizmet edecek şekilde örgütlenmemişti; yüksek siyaset büyük şirketlerin tekelinde olsa bile halk yığınlarının bunun dışında tutulması gerektiği bugün olduğu gibi meşru bir bakış açısı haline gelmemişti. 19. yüzyılın sonlarından bakıldığında[Only Registered Users Can See Links] otuz-kırk yıl sonrasının Amerikası'nın halkın toplumsal yaşam ve siyasete katılımı anlamında hangi yönde evrimleşeceği belirsiz görünüyordu. Noam Chomsky[Only Registered Users Can See Links] eğitim ve demokrasi hakkındaki bir konuşmasında John Dewey'i klasik liberalizmin özgürlükçü değerlerinden beslenen ve erken eğitimde gerçekleştirilecek reformların toplumsal değişim için büyük imkânlar sağlayacağına inanan bir düşünür olarak tanıtır. Dewey'e göre "üretimin nihai hedefi meta üretimi değil[Only Registered Users Can See Links] birbirleriyle eşitlik temelinde ilişkilenen özgür insanların üretimi olmalıdır". "Eğitim bir vazoyu suyla doldurmak değil[Only Registered Users Can See Links] bir çiçeğe kendi tarzında büyüyebilmesi için yardımcı olmaktır." Chomsky'e göre[Only Registered Users Can See Links] Dewey'in savunduğu özgürlükçü değerler[Only Registered Users Can See Links] içinde yaşadığı erken 20. yüzyılın yükselen değer ve yapılarıyla uzlaşmaz bir çelişki taşımaktadır. Bir tarafta Leninist ve Stalinst komuta ekonomileri[Only Registered Users Can See Links] diğer tarafta[Only Registered Users Can See Links] ABD ve Batı'da inşa edilmekte olan devletçi kapitalist endüstriyel ekonomiler[Only Registered Users Can See Links] her ikisi de köklü otoriter değerleri savunmakta[Only Registered Users Can See Links] bireylerden itaat talep etmekte[Only Registered Users Can See Links] eşitlik temelinde dayanışmacı insani ilişkileri değil[Only Registered Users Can See Links] vahşi ve rekabetçi[Only Registered Users Can See Links] tahakküm arayışındaki ilişkileri desteklemektedir. 20. yüzyılda gelişen egemen siyaset ve yönetim teorilerine göre halk[Only Registered Users Can See Links] Walter Lipmann'ın sözcükleriyle "sorumlu insanların vahşi bir sürünün gürültü patırtısından azad olabileceği" bir konumda yer almalıdır; bir demokraside "bilgisiz ve başkasının işine burnunu sokanların[Only Registered Users Can See Links] yani dışarıdakilerin bir işlevi vardır." Onların işlevi "eylemin meraklı bir izleyicisi olmaktır[Only Registered Users Can See Links] fakat katılımcısı değil".

20. yüzyılda devletler[Only Registered Users Can See Links] şirketler[Only Registered Users Can See Links] politik sistem[Only Registered Users Can See Links] medya ve okullar bu arzu ve öngörüyü gerçekleştirecek şekilde yapılanmıştır. Dewey'e göre ise "siyaset büyük şirketlerin toplum üzerindeki bir gölgesidir" ve bu böyle olduğu müddetçe "gölgenin zayıflaması maddenin kendisinin değiştiği anlamına gelmeyecektir". Yani reformların faydası çok sınırlıdır. Dewey 1920'lerde şunları ifade etmektedir: "Günümüzde iktidar üretim araçlarının[Only Registered Users Can See Links] malların mübadelesinin[Only Registered Users Can See Links] reklamcılığın[Only Registered Users Can See Links] taşımacılığın ve iletişimin kontrolündedir. Bankacılığı[Only Registered Users Can See Links] arazileri[Only Registered Users Can See Links] sanayii özel denetim altında tutan[Only Registered Users Can See Links] bu denetimi basın[Only Registered Users Can See Links] basın kuruluşları ve diğer reklam ve propaganda araçları üzerindeki komutaları ile güçlendiren özel kâr amaçlı işletmeler var oldukça[Only Registered Users Can See Links] yani[Only Registered Users Can See Links] gerçek iktidar sistemi[Only Registered Users Can See Links] baskı ve kontrolün gerçek kaynağı yerli yerinde durduğu müddetçe[Only Registered Users Can See Links] demokrasi ve özgürlükten sözedilemez." Serbest ve demokratik bir toplumda işçiler kendi kendilerinin efendisi olmalıdırlar. O halde "çocukları özgür ve zekice çalışamayacakları[Only Registered Users Can See Links] sadece verilen iş uğruna çalışacakları şekilde eğitmek dar görüşlü ve gayrı ahlaki bir yaklaşımdır".

Dewey'in demokratik idealini[Only Registered Users Can See Links] yüksek siyaset çerçevesinde tanımlanmış bir demokratik toplum tasarımından kesin bir şekilde ayırt etmek gerekir. Dewey'e göre demokratik toplumun temel kriteri bireyin kendi yaratıcı potansiyelini toplumsal yaşama gönüllü katılımı suretiyle ve toplumun iyiliği için çalışarak açığa çıkarabilmesidir. İnsan doğasının yaratıcı potansiyeline ve bireyde tesis edilmesi gereken katılımcı bir karaktere dayalı[Only Registered Users Can See Links] aşağıdan yukarıya bir demokrasi ideali söz konusudur. İnsanın bireysel-psikolojik temelinden hareketle geliştirilen bu ideal bireyi toplumun iyiliği adına toplumsal bir çalışmaya davet etmek suretiyle birey ve toplum arasında bir denge arayışındadır.

Dewey'in eğitim reformuna olan ilgisi ABD ile sınırlı kalmamıştır. 1920'lerde Çin[Only Registered Users Can See Links] Meksika[Only Registered Users Can See Links] Japonya[Only Registered Users Can See Links] Türkiye ve Rusya gibi modernleşen ve eğitim altyapılarını oluşturmaya çalışan ülkeleri ziyaret etmiş ve reform çabalarına destek vermiştir. Dewey 1924 yazında[Only Registered Users Can See Links] iki ay gibi sınırlı bir zaman aralığında Atatürk'ün davetiyle Türkiye'ye gelmiştir. Bu ziyaretin hemen ardından yazdığı rapor on beş sene boyunca[Only Registered Users Can See Links] 1939'a kadar Türkçe'de yayımlanmamış ve İngilizce orijinali ölümünün ardından[Only Registered Users Can See Links] toplu çalışmalarının yayımlanması esnasında gün yüzüne çıkmıştır. Dewey'in İstanbul[Only Registered Users Can See Links] İzmir[Only Registered Users Can See Links] Bursa ve Ankara'da[Only Registered Users Can See Links] okulların kapalı olduğu yaz aylarında yaptığı incelemelerin sonucunda Türkiye'nin eğitimde reform çabalarına sıcak yaklaştığı[Only Registered Users Can See Links] Ankara'da mahrumiyet koşulları altında altyapısı kurulan cumhuriyet idealinden etkilendiği ve bu ideale sempatiyle baktığı görülmektedir. Yazdığı raporda[Only Registered Users Can See Links] Türkiye'yi eğitimde "aşırı merkezileşme" çabalarına karşı uyardığı[Only Registered Users Can See Links] maarif vekaletini "çeşitliliğin" esas alınması yönünde uyardığı dikkati çekmektedir. Ayrıca[Only Registered Users Can See Links] köy enstitüleri fikri konusunda da Dewey'in esin verici olduğu ifade edilmektedir.