Syst3m
22 August 2009, 01:46
İrlandalı olan Johannes Eriugena kral olan Kel Karl'ın daveti üzerine Paris'e gelmiştir. "Saray Okulu"nda bir süre hocalık yapmıştır. Eriugena'dan "Dogmanın Paylaşılması Üzerine" isimli bir eser bugün elimizde bulunmaktadır. Açık mistik dinsel eğilimler içeren bu eser[Only Registered Users Can See Links] Yeni Eflâtunculuğun güçlü bir biçimde etkisi altındadır; nitekim daha sonra bu nedenle kilise tarafından reddedilmiştir.
Eriugena'ya göre doğanın[Only Registered Users Can See Links] birbirinden ayrı olan[Only Registered Users Can See Links] dört alam vardır. Önce yaratılmamış olan[Only Registered Users Can See Links] fakat kendisi yaratan doğa[Only Registered Users Can See Links] yani "Allah" vardır. Eriugena yaratmayı Yeni Eflâtunculuktaki gibi anlar. Allah'tan[Only Registered Users Can See Links] "Eflatun'un ideleri"ni içeren doğa oluşmuştur.
Bu ikinci alanda tüm varlıkların başlangıçsız ve sonrası olmayan örnekleri bulunur. Doğanın bu ikinci alam Allah tarafından yaratılmıştır. Ancak[Only Registered Users Can See Links] kendisi de[Only Registered Users Can See Links] yaratma gücüne sahiptir. Çünkü doğanın bu bölümünü oluşturan ideler eşyanın meydana gelmesine neden olur. Doğanın üçüncü alanını[Only Registered Users Can See Links] yaratılmış olan ve kendileri yaratmaktan yoksun bulunan "cisimler" oluşturur.
Son olarak[Only Registered Users Can See Links] doğanın bütününde ya da çeşitli alanlarında[Only Registered Users Can See Links] yaratılmamış ve artık kendisi de yaratmayan doğaya; yani "Allah"a[Only Registered Users Can See Links] sonunda gerçekleşecek olan[Only Registered Users Can See Links] yeniden kavuşma "eğilim"i vardır. Eriugena'nın düşüncesine göre[Only Registered Users Can See Links] Allah doğanın yalnız başında değil[Only Registered Users Can See Links] sonunda da bulunur. Yani evren[Only Registered Users Can See Links] Allah'tan başlayıp yine Allah'a ulaşan bir devir hareketidir. Doğanın tüm amacı[Only Registered Users Can See Links] dönüp dolaşıp sonunda yeniden Allah'a ulaşmaktır.
Eriugena'nın Hıristiyan olmaktan çok Yeni Eflâtuncu olan bu görüşleri[Only Registered Users Can See Links] aynı zamanda "olumsuz ilahiyat"ın da başlangıcı olmuştur. Eriugena'ya göre Allah konusundaki tüm savunduklarımız doğru olmaktan çok yanlıştırlar. Çünkü Allah için "mutlak güç sahibidir[Only Registered Users Can See Links] bütünlüğün (vahdet) kendisidir vb[Only Registered Users Can See Links]" dediğimde bütün bunlar[Only Registered Users Can See Links] Allah'ın niteliğini tam olarak ortaya koyamayan ve koyamayacak olan sıfatlardır.
Bir cisme bir sıfat yüklediğimiz zaman[Only Registered Users Can See Links] aynı zamanda[Only Registered Users Can See Links] bu cismin bu niteliğin karşıtı olanlarını dışında bıraktığını söylemiş oluruz. Söz gelişi tebeşire beyazdır demek[Only Registered Users Can See Links] aynı zamanda[Only Registered Users Can See Links] tebeşir siyah değildir demektir de. Ancak Allah konusunda böyle bir yargıda bulunamayız. Çünkü Allah'ın var olduğunu bile söyleyemeyiz[Only Registered Users Can See Links] zira Allah[Only Registered Users Can See Links] aynı zamanda[Only Registered Users Can See Links] her şeyin içinde kaybolduğu bir uçurumdur da.
Görülüyor ki Eriugena için ancak olumsuz ilahiyat mümkündür. Çünkü Allah'a bazı sıfatlar yükleyip de[Only Registered Users Can See Links] bunların karşıtlarını kendisinden kaldıramıyoruz. Ayrıca Allah'ı "kavramak" da gelişi güzel bir objeyi kavramaya benzemez. Allah'ı kavramak istersek[Only Registered Users Can See Links] yalnızca dikkatimizi kendisine yöneltmek yeterli değildir. Bunun için bilinci tümüyle susturmak[Only Registered Users Can See Links] tam bir kendinden geçme durumu (cezbe) sağlamak gerekir.
Bu noktada Eriugena felsefesinin tam anlamıyla mistik olan yanıyla tanışmış bulunuyoruz. Bu türden düşüncelere[Only Registered Users Can See Links] yani Allah'ı kavramak için kesinkes bilincin sınırlarını aşmak gerektiği ve Allah ile ancak kendinden geçme durumunda birleşebileceği görüşüne[Only Registered Users Can See Links] Ortaçağ ve Yeniçağın tüm mistiklerinde rastlarız. Ancak gerçek ve saf Skolastiğin bu gibi mistik görüşleri reddedip[Only Registered Users Can See Links] onlarla kavgaya tutuşmasını doğal karşılamak gerekir. Çünkü gerçek Skolastik[Only Registered Users Can See Links] Allah'ın niteliğini "yargılarla" anlamaya çalışır.
Tüm bu mistik eğilimlerine rağmen[Only Registered Users Can See Links] Eriugena'yı tam bir Ortaçağ filozofu sayabiliriz. Çünkü onun felsefesinde de "Allah" asıl konu olarak işlenmiştir. Ortaçağ felsefesi[Only Registered Users Can See Links] her şeyden önce[Only Registered Users Can See Links] bir teoloji (ilâhiyat)dir. Doğa konulan bu felsefe için ancak ikinci plânda gelir.
Ortaçağın ilk dönemleri (V.-X. yüzyıllar) Batı için bir gerileme dönemidir. Bu dönemde[Only Registered Users Can See Links] Eriugena'dan başka ismini anmaya değer bir özellikte düşünür yoktur. Fakat aynı dönemde "Doğu"nun özellikle örgütlenme durumunda bulunan "İslâm" dünyasının durumu tümüyle başkadır.
Eriugena'ya göre doğanın[Only Registered Users Can See Links] birbirinden ayrı olan[Only Registered Users Can See Links] dört alam vardır. Önce yaratılmamış olan[Only Registered Users Can See Links] fakat kendisi yaratan doğa[Only Registered Users Can See Links] yani "Allah" vardır. Eriugena yaratmayı Yeni Eflâtunculuktaki gibi anlar. Allah'tan[Only Registered Users Can See Links] "Eflatun'un ideleri"ni içeren doğa oluşmuştur.
Bu ikinci alanda tüm varlıkların başlangıçsız ve sonrası olmayan örnekleri bulunur. Doğanın bu ikinci alam Allah tarafından yaratılmıştır. Ancak[Only Registered Users Can See Links] kendisi de[Only Registered Users Can See Links] yaratma gücüne sahiptir. Çünkü doğanın bu bölümünü oluşturan ideler eşyanın meydana gelmesine neden olur. Doğanın üçüncü alanını[Only Registered Users Can See Links] yaratılmış olan ve kendileri yaratmaktan yoksun bulunan "cisimler" oluşturur.
Son olarak[Only Registered Users Can See Links] doğanın bütününde ya da çeşitli alanlarında[Only Registered Users Can See Links] yaratılmamış ve artık kendisi de yaratmayan doğaya; yani "Allah"a[Only Registered Users Can See Links] sonunda gerçekleşecek olan[Only Registered Users Can See Links] yeniden kavuşma "eğilim"i vardır. Eriugena'nın düşüncesine göre[Only Registered Users Can See Links] Allah doğanın yalnız başında değil[Only Registered Users Can See Links] sonunda da bulunur. Yani evren[Only Registered Users Can See Links] Allah'tan başlayıp yine Allah'a ulaşan bir devir hareketidir. Doğanın tüm amacı[Only Registered Users Can See Links] dönüp dolaşıp sonunda yeniden Allah'a ulaşmaktır.
Eriugena'nın Hıristiyan olmaktan çok Yeni Eflâtuncu olan bu görüşleri[Only Registered Users Can See Links] aynı zamanda "olumsuz ilahiyat"ın da başlangıcı olmuştur. Eriugena'ya göre Allah konusundaki tüm savunduklarımız doğru olmaktan çok yanlıştırlar. Çünkü Allah için "mutlak güç sahibidir[Only Registered Users Can See Links] bütünlüğün (vahdet) kendisidir vb[Only Registered Users Can See Links]" dediğimde bütün bunlar[Only Registered Users Can See Links] Allah'ın niteliğini tam olarak ortaya koyamayan ve koyamayacak olan sıfatlardır.
Bir cisme bir sıfat yüklediğimiz zaman[Only Registered Users Can See Links] aynı zamanda[Only Registered Users Can See Links] bu cismin bu niteliğin karşıtı olanlarını dışında bıraktığını söylemiş oluruz. Söz gelişi tebeşire beyazdır demek[Only Registered Users Can See Links] aynı zamanda[Only Registered Users Can See Links] tebeşir siyah değildir demektir de. Ancak Allah konusunda böyle bir yargıda bulunamayız. Çünkü Allah'ın var olduğunu bile söyleyemeyiz[Only Registered Users Can See Links] zira Allah[Only Registered Users Can See Links] aynı zamanda[Only Registered Users Can See Links] her şeyin içinde kaybolduğu bir uçurumdur da.
Görülüyor ki Eriugena için ancak olumsuz ilahiyat mümkündür. Çünkü Allah'a bazı sıfatlar yükleyip de[Only Registered Users Can See Links] bunların karşıtlarını kendisinden kaldıramıyoruz. Ayrıca Allah'ı "kavramak" da gelişi güzel bir objeyi kavramaya benzemez. Allah'ı kavramak istersek[Only Registered Users Can See Links] yalnızca dikkatimizi kendisine yöneltmek yeterli değildir. Bunun için bilinci tümüyle susturmak[Only Registered Users Can See Links] tam bir kendinden geçme durumu (cezbe) sağlamak gerekir.
Bu noktada Eriugena felsefesinin tam anlamıyla mistik olan yanıyla tanışmış bulunuyoruz. Bu türden düşüncelere[Only Registered Users Can See Links] yani Allah'ı kavramak için kesinkes bilincin sınırlarını aşmak gerektiği ve Allah ile ancak kendinden geçme durumunda birleşebileceği görüşüne[Only Registered Users Can See Links] Ortaçağ ve Yeniçağın tüm mistiklerinde rastlarız. Ancak gerçek ve saf Skolastiğin bu gibi mistik görüşleri reddedip[Only Registered Users Can See Links] onlarla kavgaya tutuşmasını doğal karşılamak gerekir. Çünkü gerçek Skolastik[Only Registered Users Can See Links] Allah'ın niteliğini "yargılarla" anlamaya çalışır.
Tüm bu mistik eğilimlerine rağmen[Only Registered Users Can See Links] Eriugena'yı tam bir Ortaçağ filozofu sayabiliriz. Çünkü onun felsefesinde de "Allah" asıl konu olarak işlenmiştir. Ortaçağ felsefesi[Only Registered Users Can See Links] her şeyden önce[Only Registered Users Can See Links] bir teoloji (ilâhiyat)dir. Doğa konulan bu felsefe için ancak ikinci plânda gelir.
Ortaçağın ilk dönemleri (V.-X. yüzyıllar) Batı için bir gerileme dönemidir. Bu dönemde[Only Registered Users Can See Links] Eriugena'dan başka ismini anmaya değer bir özellikte düşünür yoktur. Fakat aynı dönemde "Doğu"nun özellikle örgütlenme durumunda bulunan "İslâm" dünyasının durumu tümüyle başkadır.