Syst3m
1 September 2009, 13:15
[Only Registered Users Can See Links] g&size=article_medium
Yıl milattan önce 2000[Only Registered Users Can See Links] Kayseri civarları… Hummalı bir ticaret ortamı. Ve iş aktivitelerini kayda dökmek için icat edilen çivi yazılı tabletler günümüze öyle bir ‘İşte İnsan’ öyküsü aktarıyor ki[Only Registered Users Can See Links]
Çok değil[Only Registered Users Can See Links] bundan binlerce yıl evvel Illi-wedaku adlı bir tüccar Puzur-Assur adlı başka bir tüccara mektup yazıyor. Mektupta “Niçin beni orada meslektaş ve arkadaşlara şikayet edip duruyorsun… Unutma[Only Registered Users Can See Links] ne hileciyim ne de kötü. Yalnızca paranı gönderemiyorum. Bu nedenle bunları söylüyorsun…” diyor. Ticaretin içinde olanlar için bu cümleler hiç de yabancı değil. Üstelik piyasada nakit para sıkıntısının çekildiği bugünlerde e-posta kutularına düşen bu ve buna benzer e-postaların ardı arkası kesilmiyor. Girişte bahsettiğimiz mektubun bunlardan tek farkı ise milattan önce (M.Ö) 19’uncu yüzyılda[Only Registered Users Can See Links] kil bir tablet üzerine[Only Registered Users Can See Links] Eski Asur dilinde yazılmış olması. Yani aslında ne insanlar farklı[Only Registered Users Can See Links] ne de ticaretin yapılış biçimi… Hatta ne Kayserililerin ticaretteki mahareti[Only Registered Users Can See Links] ne kadınların iş hayatındaki konumu[Only Registered Users Can See Links] ne de dersten sıkılan tembel öğrencinin tavrı günümüzden farklı değil.
Nereden mi biliyoruz? Bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen tabletler zamanın yazışmalarına ilişkin ipuçları verirken[Only Registered Users Can See Links] çevirilerin sahibi Sümerolog Veysel Donbaz ise yaşam biçimine ilişkin bilgi veriyor… İşte çağlar öncesinde iş aktivitelerini kayda dökmek için icat edilen yazının günümüze aktardığı bir ‘İşte İnsan’ öyküleri…
Tabletler ekonomik içerikli
Çivi yazısının icadı M.Ö. 4 bin yılına kadar gidiyor. İstanbul Arkeoloji Müzesi Eski Arşiv Şefi ve Sümerolog Veysel Donbaz’ın söylediğine göre[Only Registered Users Can See Links] M.Ö. 3200-3000 yıllarına tarihlenen tabletlerin hepsi ekonomik içerikli. Saha ile ilgili uzmanların üzerinde birleştikleri ortak nokta[Only Registered Users Can See Links] bunun uzaklarda bulunan ticaret merkezlerini kontrol etmek için kurulmuş bir Sümer kontrol sistemi olduğu.
İlk yerleşim sistemleri herkesin yaptığı işe göre aldığı tayın miktarları esasına göre kurulmuş. Her şeyin din etrafında birleştiği bir sistem. Devletin ya da Sümer sisteminde olduğu gibi şehir beyinin sahip olduğu bütün arazi[Only Registered Users Can See Links] hayvanlar[Only Registered Users Can See Links] tapınaklar tanrının malı sayılıyor. O şehirde bulunan kral ya da şehir beyiyse tanrının temsilcisi olarak her şeyi idare ediyor. Lonca sistemiyle işleri yapanlar karşılığında her ay belirli buğday[Only Registered Users Can See Links] yiyecek ve tayın alıyor. İşte yazı tam da bu iş aktivitelerinin kayda dökülmesi ihtiyacından doğuyor. Bu arada ölenler[Only Registered Users Can See Links] yeni doğanlar da her ay kayıtlara geçiriliyor.
Finans sisteminin ilk izleri
Donbaz[Only Registered Users Can See Links] M.Ö. 2000’li yıllara ait Akatça ve Asurca tabletlerin aktardığı bilgilere göre o devirde Kayseri (Kültepe höyüğü) ve civarının oldukça organize olduğunu söylüyor. Hatta sistem neredeyse bugün kullanılan sistemin başlangıcı… Örneğin faiz miktarları belli[Only Registered Users Can See Links] yüzde 30 ya da 33. Geçerli akçe aynı bugün de olduğu gibi altın karşılığı gümüş. Para basımı yok ama para yerine gümüş parçacıklar kullanıyorlar. İş ortaklıkları[Only Registered Users Can See Links] borç alıp verme[Only Registered Users Can See Links] kredi var. Donbaz bugünkü bankacılık sisteminin tamamının Asurluların geliştirmiş olduğu sisteme dayandığını belirtiyor.
Tabletlerden edinilen bilgilere göre[Only Registered Users Can See Links] Asurlu tüccarların Anadolu’da temsilcileri[Only Registered Users Can See Links] avukatları[Only Registered Users Can See Links] habercileri bulunuyor. Hatta iş kanunları[Only Registered Users Can See Links] iş mahkemeleri ve savcı yerine geçen kişiler var. Örneğin anlaşmazlıklar Kayseri’de halledilemezse Asur’dan bir yetkili geliyor ve krala da danışarak karara bağlıyor.
Anadolu’ya ticaret yapan Asurlular belirli şartları kabul etmek zorundalar. Kaçakçılık[Only Registered Users Can See Links] kanunsuzluk yapmayacaklarını[Only Registered Users Can See Links] insanlara zarar vermeyeceklerini[Only Registered Users Can See Links] vergilerini ödeyeceklerini[Only Registered Users Can See Links] sarayın kurallarına uyacaklarını taahhüt ediyorlar. Anadolu da karşılığında mallarına garanti veriyor. Örneğin ticaret kervanlarını eşkıyalardan koruma görevi Anadolu’daki prenslere ait. Buna karşılık Asurlu tüccarlar yeni getirdikleri ürünleri ilk seçme hakkını saraya veriyor ve yüzde 10 kadar da indirim yapıyor. Donbaz[Only Registered Users Can See Links] tabletler arasında yapılmış böyle anlaşmalara rastladıklarını söylüyor.
Ticaret odası bile var
Ticaret Asurlular için o kadar önemli ki[Only Registered Users Can See Links] bir Asur kralı Anadolu’ya[Only Registered Users Can See Links] Karum Kaniş’teki yetkililere yazdığı mektupta “Ben sizin oğlunuzum[Only Registered Users Can See Links] siz de benim babamsınız” diyor. Ancak bu tür yazışmalarda unvanını kullanmaktan özellikle imtina ediyor. Çünkü kendisi eşek yükleriyle Anadolu’ya mal gönderen bir kral ve yazdığı kurum Anadolu’daki ticaret odası. Evet[Only Registered Users Can See Links] bir ticaret odası! Kayseri’de bulunan ‘bit-karum’ adı verilen kurum bugünkü anlamıyla tam bir ticaret odası gibi çalışıyor. Tüccarlar işlerini bu kurumla hallediyorlar[Only Registered Users Can See Links] gerekirse bu kurumdan kredi alabiliyorlar. Bildiğimiz anlamda kredi… Asurca karşılığı ‘etişu’ ve taksitle borç ödeme anlamına geliyor. Borcu aynı miktarlara bölmüşler ve yıllık[Only Registered Users Can See Links] mevsimlik gibi farklı vadelerle geri ödeme yapılabiliyor. Örneğin ‘Hamuştum’ denen bir ödeme süresi var ki[Only Registered Users Can See Links] 7 güne denk geliyor. Bazı tabletlerde sermayedar olarak geçen itibarlı insanlar var[Only Registered Users Can See Links] bugünkü anlamda para ödünç veriyorlar.
Kadınlar da ticarette
Donbaz’ın söylediğine göre[Only Registered Users Can See Links] Asurlu kadınların içinde de ticarete bulaşmış olanlar var. Üstelik bu hak öyle kolay verilmiyor. Buna rağmen elde ediyorlar. Boş zamanlarında ev geçimine katkı olsun diye el dokuması kumaş dokuyan kadınların bir kısmı bu kumaşların ticaretine de giriyor. Donbaz[Only Registered Users Can See Links] “Tabi bunlar namlı tüccarların hanımları ya da kızları. Kardeşlerinin ve babalarının unvanı ve yardımıyla kumaş ve kalay ticareti yapıyor. Bunların diğer tüccarlar gibi yollarda gidip geldiklerini sanmıyorum. Yaptıkları işleri babalarına[Only Registered Users Can See Links] amcalarına[Only Registered Users Can See Links] kardeşlerine veriyorlar[Only Registered Users Can See Links] onlar da kardan pay veriyor” şeklinde konuşuyor ve ekliyor: “Nitekim bugün de öyle değil mi? Modern hayata bir bakın. Öne çıkmış hanımlarımızın birçoğu namlı ailelerin kızları.”
Ticarette haksızlığa uğradıkları durumlar[Only Registered Users Can See Links] ihtilaflar da olmuş tabi. Erkekler gibi güçleri[Only Registered Users Can See Links] silahları olmadığı için mallarına el konup paralarının iç edildiği durumlar. Donbaz’ın aktardığına göre böyle bir duruma düşmüş bir kadın mektubunda şu ifadelere yer veriyor: “Ben bugün saçı kesik bir köle olsam[Only Registered Users Can See Links] hiç olmazsa önüme günde üç öğün yemek konurdu. Bugün durumum bundan daha beter. Hem borçlarla boğuşup hem de karnımı doyurmak zorundayım.”
"Yazının verdiği bilgi katidir"
Tüm bunları zamanımıza kadar dayanabilen tabletler aracılığıyla bilebiliyoruz. Yıllarını bu tabletleri çevirmeye adamış olan Veysal Donbaz[Only Registered Users Can See Links] “Yazı kesindir ve içindeki bilgiler katidir. Ben çeviremezsem başkası gelir çevirir” diyor. Çivi yazısının başlangıçtaki haline göre yüzde 99 çözülebilir hale geldiğini belirten Donbaz[Only Registered Users Can See Links] “Rençberler[Only Registered Users Can See Links] vergi memurları[Only Registered Users Can See Links] rahip[Only Registered Users Can See Links] berber[Only Registered Users Can See Links] işçiler[Only Registered Users Can See Links] saray görevlileri[Only Registered Users Can See Links] belediye reisi[Only Registered Users Can See Links] vali[Only Registered Users Can See Links] polis şefi var. Bütün buların Akatça karşılıklarını bilebiliyoruz. Tüm bu düzen elinde kaç tane adam[Only Registered Users Can See Links] ne kadar mal olduğunu bilmeyi gerektiriyor” diyor. İşte bu bilgileri bizlere kadar aktaran yazı da tam da bu ihtiyaçtan doğuyor. Dolayısıyla bugün esamesi pek okunmayan katiplik mesleğinin o yıllarda çok önemli bir meslek olduğunu da söylemeden geçmeyelim.
TARİHE GEÇMİŞ İLK RÜŞVET BELGESİ
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin çocuk bölümünde öğrencilerle ilgili tabletler sergileniyor. Zamanın öğrencilerinin de çivi yazısını bugünkü gibi çizgi çizerek[Only Registered Users Can See Links] heceleyerek öğrendiklerini görebiliyorsunuz. Ancak orada sergilenen öyle bir tablet var ki[Only Registered Users Can See Links] çocuğun her zaman çocuk[Only Registered Users Can See Links] öğrencinin de her zaman öğrenci olduğunu ispatlar nitelikte. Derste sıkılan öğrenci başlıyor kil tabletinin üzerine anlamsız şekiller çizip karalamaya. Kim yapmadı ki?
Prof. Samuel Noah Kramer’ın “History begins at Sumer – Tarih Sümer’le başlar” adlı kitabında[Only Registered Users Can See Links] okul günleri başlıklı bölümde yer verdiği başka bir tabletin içeriği de oldukça ilginç. M.Ö. 4 bin yıllarına ait bir Sümer tabletinde bir baba haylazlık yapan oğluna şöyle sesleniyor: “Yaptığını beğenmiyorum. Adam ol. Hocanın önünde derslerini aç[Only Registered Users Can See Links] tabletini yaz. Seni zor işlere göndermedim[Only Registered Users Can See Links] çift sürdürmedim[Only Registered Users Can See Links] arazi işi yaptırmadım[Only Registered Users Can See Links] hadi adam ol artık.” Bu sözlerin çocuğun bir kulağından girip ötekinden çıktığını daha sonraki gelişmelerden anlıyoruz. Aile öğretmeni yemeğe çağırıyor[Only Registered Users Can See Links] karnını yerinden kalkamayacak kadar doyuruyor[Only Registered Users Can See Links] bir takım elbise hediye ediyor. Öğretmen ertesi gün çocuğu “katiplik mesleğine verdiği emek ve kısa zamanda gösterdiği gelişme” karşılığında talebelerin başı[Only Registered Users Can See Links] yani sınıf başkanı yapıyor. Donbaz’ın söylediğine göre[Only Registered Users Can See Links] bu tablet aynı zamanda tarihe geçmiş ilk rüşvet belgesi. Donbaz tüm bunları kutsal öğretmenlik mesleğini tenzih ederek söylüyor.
KAYSERİLİLERİN TİCARETTE BAŞI ÇEKMESİ BOŞUNA DEĞİL
Kuzey Irak’ta[Only Registered Users Can See Links] Dicle nehri kıyısında[Only Registered Users Can See Links] bugünkü Musul civarındaki Asur şehri ve çevresinde yaşayan Asurlular[Only Registered Users Can See Links] özellikle M.Ö. 2000 sonrası Doğu-Batı arası global ticaretten faydalanarak gelişiyor ve topraklarını genişleterek ülkelerini bir imparatorluğa dönüştürüyor. İlkçağda[Only Registered Users Can See Links] Ortadoğu’nun en büyük imparatorluklarından birinin merkezi olan Asur[Only Registered Users Can See Links] M.Ö. 2’nci binyılın başından itibaren özellikle Anadolu’da ticari koloniler kurarak Anadolu'ya yazıyı taşıyor. Tüm bu ticari tabletlerin Kayseri ve civarından çıkması boşuna değil. Çünkü Kayseri o dönem Asur-Anadolu ticaretinin merkezinde yer alıyor. Mallar ilk Kayseri’ye geliyor ve oradan tüm Anadolu’ya yayılıyor. Yani Kayserililer bir anlamda toptancılık yapıyor.
Yıl milattan önce 2000[Only Registered Users Can See Links] Kayseri civarları… Hummalı bir ticaret ortamı. Ve iş aktivitelerini kayda dökmek için icat edilen çivi yazılı tabletler günümüze öyle bir ‘İşte İnsan’ öyküsü aktarıyor ki[Only Registered Users Can See Links]
Çok değil[Only Registered Users Can See Links] bundan binlerce yıl evvel Illi-wedaku adlı bir tüccar Puzur-Assur adlı başka bir tüccara mektup yazıyor. Mektupta “Niçin beni orada meslektaş ve arkadaşlara şikayet edip duruyorsun… Unutma[Only Registered Users Can See Links] ne hileciyim ne de kötü. Yalnızca paranı gönderemiyorum. Bu nedenle bunları söylüyorsun…” diyor. Ticaretin içinde olanlar için bu cümleler hiç de yabancı değil. Üstelik piyasada nakit para sıkıntısının çekildiği bugünlerde e-posta kutularına düşen bu ve buna benzer e-postaların ardı arkası kesilmiyor. Girişte bahsettiğimiz mektubun bunlardan tek farkı ise milattan önce (M.Ö) 19’uncu yüzyılda[Only Registered Users Can See Links] kil bir tablet üzerine[Only Registered Users Can See Links] Eski Asur dilinde yazılmış olması. Yani aslında ne insanlar farklı[Only Registered Users Can See Links] ne de ticaretin yapılış biçimi… Hatta ne Kayserililerin ticaretteki mahareti[Only Registered Users Can See Links] ne kadınların iş hayatındaki konumu[Only Registered Users Can See Links] ne de dersten sıkılan tembel öğrencinin tavrı günümüzden farklı değil.
Nereden mi biliyoruz? Bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen tabletler zamanın yazışmalarına ilişkin ipuçları verirken[Only Registered Users Can See Links] çevirilerin sahibi Sümerolog Veysel Donbaz ise yaşam biçimine ilişkin bilgi veriyor… İşte çağlar öncesinde iş aktivitelerini kayda dökmek için icat edilen yazının günümüze aktardığı bir ‘İşte İnsan’ öyküleri…
Tabletler ekonomik içerikli
Çivi yazısının icadı M.Ö. 4 bin yılına kadar gidiyor. İstanbul Arkeoloji Müzesi Eski Arşiv Şefi ve Sümerolog Veysel Donbaz’ın söylediğine göre[Only Registered Users Can See Links] M.Ö. 3200-3000 yıllarına tarihlenen tabletlerin hepsi ekonomik içerikli. Saha ile ilgili uzmanların üzerinde birleştikleri ortak nokta[Only Registered Users Can See Links] bunun uzaklarda bulunan ticaret merkezlerini kontrol etmek için kurulmuş bir Sümer kontrol sistemi olduğu.
İlk yerleşim sistemleri herkesin yaptığı işe göre aldığı tayın miktarları esasına göre kurulmuş. Her şeyin din etrafında birleştiği bir sistem. Devletin ya da Sümer sisteminde olduğu gibi şehir beyinin sahip olduğu bütün arazi[Only Registered Users Can See Links] hayvanlar[Only Registered Users Can See Links] tapınaklar tanrının malı sayılıyor. O şehirde bulunan kral ya da şehir beyiyse tanrının temsilcisi olarak her şeyi idare ediyor. Lonca sistemiyle işleri yapanlar karşılığında her ay belirli buğday[Only Registered Users Can See Links] yiyecek ve tayın alıyor. İşte yazı tam da bu iş aktivitelerinin kayda dökülmesi ihtiyacından doğuyor. Bu arada ölenler[Only Registered Users Can See Links] yeni doğanlar da her ay kayıtlara geçiriliyor.
Finans sisteminin ilk izleri
Donbaz[Only Registered Users Can See Links] M.Ö. 2000’li yıllara ait Akatça ve Asurca tabletlerin aktardığı bilgilere göre o devirde Kayseri (Kültepe höyüğü) ve civarının oldukça organize olduğunu söylüyor. Hatta sistem neredeyse bugün kullanılan sistemin başlangıcı… Örneğin faiz miktarları belli[Only Registered Users Can See Links] yüzde 30 ya da 33. Geçerli akçe aynı bugün de olduğu gibi altın karşılığı gümüş. Para basımı yok ama para yerine gümüş parçacıklar kullanıyorlar. İş ortaklıkları[Only Registered Users Can See Links] borç alıp verme[Only Registered Users Can See Links] kredi var. Donbaz bugünkü bankacılık sisteminin tamamının Asurluların geliştirmiş olduğu sisteme dayandığını belirtiyor.
Tabletlerden edinilen bilgilere göre[Only Registered Users Can See Links] Asurlu tüccarların Anadolu’da temsilcileri[Only Registered Users Can See Links] avukatları[Only Registered Users Can See Links] habercileri bulunuyor. Hatta iş kanunları[Only Registered Users Can See Links] iş mahkemeleri ve savcı yerine geçen kişiler var. Örneğin anlaşmazlıklar Kayseri’de halledilemezse Asur’dan bir yetkili geliyor ve krala da danışarak karara bağlıyor.
Anadolu’ya ticaret yapan Asurlular belirli şartları kabul etmek zorundalar. Kaçakçılık[Only Registered Users Can See Links] kanunsuzluk yapmayacaklarını[Only Registered Users Can See Links] insanlara zarar vermeyeceklerini[Only Registered Users Can See Links] vergilerini ödeyeceklerini[Only Registered Users Can See Links] sarayın kurallarına uyacaklarını taahhüt ediyorlar. Anadolu da karşılığında mallarına garanti veriyor. Örneğin ticaret kervanlarını eşkıyalardan koruma görevi Anadolu’daki prenslere ait. Buna karşılık Asurlu tüccarlar yeni getirdikleri ürünleri ilk seçme hakkını saraya veriyor ve yüzde 10 kadar da indirim yapıyor. Donbaz[Only Registered Users Can See Links] tabletler arasında yapılmış böyle anlaşmalara rastladıklarını söylüyor.
Ticaret odası bile var
Ticaret Asurlular için o kadar önemli ki[Only Registered Users Can See Links] bir Asur kralı Anadolu’ya[Only Registered Users Can See Links] Karum Kaniş’teki yetkililere yazdığı mektupta “Ben sizin oğlunuzum[Only Registered Users Can See Links] siz de benim babamsınız” diyor. Ancak bu tür yazışmalarda unvanını kullanmaktan özellikle imtina ediyor. Çünkü kendisi eşek yükleriyle Anadolu’ya mal gönderen bir kral ve yazdığı kurum Anadolu’daki ticaret odası. Evet[Only Registered Users Can See Links] bir ticaret odası! Kayseri’de bulunan ‘bit-karum’ adı verilen kurum bugünkü anlamıyla tam bir ticaret odası gibi çalışıyor. Tüccarlar işlerini bu kurumla hallediyorlar[Only Registered Users Can See Links] gerekirse bu kurumdan kredi alabiliyorlar. Bildiğimiz anlamda kredi… Asurca karşılığı ‘etişu’ ve taksitle borç ödeme anlamına geliyor. Borcu aynı miktarlara bölmüşler ve yıllık[Only Registered Users Can See Links] mevsimlik gibi farklı vadelerle geri ödeme yapılabiliyor. Örneğin ‘Hamuştum’ denen bir ödeme süresi var ki[Only Registered Users Can See Links] 7 güne denk geliyor. Bazı tabletlerde sermayedar olarak geçen itibarlı insanlar var[Only Registered Users Can See Links] bugünkü anlamda para ödünç veriyorlar.
Kadınlar da ticarette
Donbaz’ın söylediğine göre[Only Registered Users Can See Links] Asurlu kadınların içinde de ticarete bulaşmış olanlar var. Üstelik bu hak öyle kolay verilmiyor. Buna rağmen elde ediyorlar. Boş zamanlarında ev geçimine katkı olsun diye el dokuması kumaş dokuyan kadınların bir kısmı bu kumaşların ticaretine de giriyor. Donbaz[Only Registered Users Can See Links] “Tabi bunlar namlı tüccarların hanımları ya da kızları. Kardeşlerinin ve babalarının unvanı ve yardımıyla kumaş ve kalay ticareti yapıyor. Bunların diğer tüccarlar gibi yollarda gidip geldiklerini sanmıyorum. Yaptıkları işleri babalarına[Only Registered Users Can See Links] amcalarına[Only Registered Users Can See Links] kardeşlerine veriyorlar[Only Registered Users Can See Links] onlar da kardan pay veriyor” şeklinde konuşuyor ve ekliyor: “Nitekim bugün de öyle değil mi? Modern hayata bir bakın. Öne çıkmış hanımlarımızın birçoğu namlı ailelerin kızları.”
Ticarette haksızlığa uğradıkları durumlar[Only Registered Users Can See Links] ihtilaflar da olmuş tabi. Erkekler gibi güçleri[Only Registered Users Can See Links] silahları olmadığı için mallarına el konup paralarının iç edildiği durumlar. Donbaz’ın aktardığına göre böyle bir duruma düşmüş bir kadın mektubunda şu ifadelere yer veriyor: “Ben bugün saçı kesik bir köle olsam[Only Registered Users Can See Links] hiç olmazsa önüme günde üç öğün yemek konurdu. Bugün durumum bundan daha beter. Hem borçlarla boğuşup hem de karnımı doyurmak zorundayım.”
"Yazının verdiği bilgi katidir"
Tüm bunları zamanımıza kadar dayanabilen tabletler aracılığıyla bilebiliyoruz. Yıllarını bu tabletleri çevirmeye adamış olan Veysal Donbaz[Only Registered Users Can See Links] “Yazı kesindir ve içindeki bilgiler katidir. Ben çeviremezsem başkası gelir çevirir” diyor. Çivi yazısının başlangıçtaki haline göre yüzde 99 çözülebilir hale geldiğini belirten Donbaz[Only Registered Users Can See Links] “Rençberler[Only Registered Users Can See Links] vergi memurları[Only Registered Users Can See Links] rahip[Only Registered Users Can See Links] berber[Only Registered Users Can See Links] işçiler[Only Registered Users Can See Links] saray görevlileri[Only Registered Users Can See Links] belediye reisi[Only Registered Users Can See Links] vali[Only Registered Users Can See Links] polis şefi var. Bütün buların Akatça karşılıklarını bilebiliyoruz. Tüm bu düzen elinde kaç tane adam[Only Registered Users Can See Links] ne kadar mal olduğunu bilmeyi gerektiriyor” diyor. İşte bu bilgileri bizlere kadar aktaran yazı da tam da bu ihtiyaçtan doğuyor. Dolayısıyla bugün esamesi pek okunmayan katiplik mesleğinin o yıllarda çok önemli bir meslek olduğunu da söylemeden geçmeyelim.
TARİHE GEÇMİŞ İLK RÜŞVET BELGESİ
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin çocuk bölümünde öğrencilerle ilgili tabletler sergileniyor. Zamanın öğrencilerinin de çivi yazısını bugünkü gibi çizgi çizerek[Only Registered Users Can See Links] heceleyerek öğrendiklerini görebiliyorsunuz. Ancak orada sergilenen öyle bir tablet var ki[Only Registered Users Can See Links] çocuğun her zaman çocuk[Only Registered Users Can See Links] öğrencinin de her zaman öğrenci olduğunu ispatlar nitelikte. Derste sıkılan öğrenci başlıyor kil tabletinin üzerine anlamsız şekiller çizip karalamaya. Kim yapmadı ki?
Prof. Samuel Noah Kramer’ın “History begins at Sumer – Tarih Sümer’le başlar” adlı kitabında[Only Registered Users Can See Links] okul günleri başlıklı bölümde yer verdiği başka bir tabletin içeriği de oldukça ilginç. M.Ö. 4 bin yıllarına ait bir Sümer tabletinde bir baba haylazlık yapan oğluna şöyle sesleniyor: “Yaptığını beğenmiyorum. Adam ol. Hocanın önünde derslerini aç[Only Registered Users Can See Links] tabletini yaz. Seni zor işlere göndermedim[Only Registered Users Can See Links] çift sürdürmedim[Only Registered Users Can See Links] arazi işi yaptırmadım[Only Registered Users Can See Links] hadi adam ol artık.” Bu sözlerin çocuğun bir kulağından girip ötekinden çıktığını daha sonraki gelişmelerden anlıyoruz. Aile öğretmeni yemeğe çağırıyor[Only Registered Users Can See Links] karnını yerinden kalkamayacak kadar doyuruyor[Only Registered Users Can See Links] bir takım elbise hediye ediyor. Öğretmen ertesi gün çocuğu “katiplik mesleğine verdiği emek ve kısa zamanda gösterdiği gelişme” karşılığında talebelerin başı[Only Registered Users Can See Links] yani sınıf başkanı yapıyor. Donbaz’ın söylediğine göre[Only Registered Users Can See Links] bu tablet aynı zamanda tarihe geçmiş ilk rüşvet belgesi. Donbaz tüm bunları kutsal öğretmenlik mesleğini tenzih ederek söylüyor.
KAYSERİLİLERİN TİCARETTE BAŞI ÇEKMESİ BOŞUNA DEĞİL
Kuzey Irak’ta[Only Registered Users Can See Links] Dicle nehri kıyısında[Only Registered Users Can See Links] bugünkü Musul civarındaki Asur şehri ve çevresinde yaşayan Asurlular[Only Registered Users Can See Links] özellikle M.Ö. 2000 sonrası Doğu-Batı arası global ticaretten faydalanarak gelişiyor ve topraklarını genişleterek ülkelerini bir imparatorluğa dönüştürüyor. İlkçağda[Only Registered Users Can See Links] Ortadoğu’nun en büyük imparatorluklarından birinin merkezi olan Asur[Only Registered Users Can See Links] M.Ö. 2’nci binyılın başından itibaren özellikle Anadolu’da ticari koloniler kurarak Anadolu'ya yazıyı taşıyor. Tüm bu ticari tabletlerin Kayseri ve civarından çıkması boşuna değil. Çünkü Kayseri o dönem Asur-Anadolu ticaretinin merkezinde yer alıyor. Mallar ilk Kayseri’ye geliyor ve oradan tüm Anadolu’ya yayılıyor. Yani Kayserililer bir anlamda toptancılık yapıyor.