Syst3m
5 September 2009, 02:33
Edmund Husserl[Only Registered Users Can See Links] 8 Nisan 1859'da Moravya'da Possnitz'de doğdu 27 Nisan 1938'de Freiburg'da öldü. Berlin ve Viyana'da matematik[Only Registered Users Can See Links] fizik[Only Registered Users Can See Links] astronomi[Only Registered Users Can See Links] felsefe eğitimi aldı. 1883'ten itibaren matematiksel çözümlemeler içeren çalışmalarıyla dikkat çekti. 1901-1916 yıllarında Göttingen Üniversitesinde matematik ve felsefe dersleri verdi. Bu arada[Only Registered Users Can See Links] zamanının önemli düşünürleriyle[Only Registered Users Can See Links] örneğin W. Dilthey ve M. Scheler gibi isimlerle etkileşim halinde oldu.
Husserl'de her zaman felsefeye yeni bir yön çizme eğilimi olduğu belirtilebilir[Only Registered Users Can See Links] çünkü onun düşüncesine göre felsefe her tür sonradan inşa edilmiş kurgusal bağıntıdan ayrı olarak kendini özsel olarak temellendirmelidir. Husserl Hegelcilik'in etkisini yitirdiği ve Yeni-Kantçılık'ın akademilerde etkili bir güç haline geldiği bir dönemde felsefeye yeni bir yön verme çabasında oldu. Felsefe içerisinde tüm metafizik spekülasyonlardan ve bilimci önyargılardan sıyrılmayı arzu eden yepyeni bir başlangıç yapmaya ve bu hayli emek isteyen başlangıca uygun[Only Registered Users Can See Links] pekin bir felsefe sistematiği oluşturmaya yöneldi ve fenomenoloji olarak bilinen felsefe hareketinin temellerini attı. Göttingen Üniversitesi'inde verdiği beş dersi Türkçeye çevrilmiştir. Bu metin "Mantık Araştırmaları" ile "İdeler" adlı eserleri arasındaki bir döneme aittir ve Husserl'in "transandantal" bir fenomenolojiye geçişini mümkün kılan anahtar kavram "indirgeme"nin(Reduktion) ilk belirdiği yazılardan biridir.
Her ne kadar başka filozoflarda da fenomenolojik kavrayışa ortak bir takım felsefi kaygılar görmekteysek de[Only Registered Users Can See Links] özgün ve özgürleştirici bir felsefi hareket olarak fenomenoloji ilk kez Husserl tarafından[Only Registered Users Can See Links] felsefeyi pekin bir inceleme yöntemi olarak kurmak amacıyla kullanıldı. Husserl'ın fenomenolojisinde[Only Registered Users Can See Links] çıkış noktası olarak hocası Franz Brentano'nun belirleyici bir rolü vardır. Husserl[Only Registered Users Can See Links] kendi fenomenolojik yöntemini dayandırdığı "yönelimsellik" fikrini Brentano'dan alır ve onu geliştirmek suretiyle hocasında mevcut olmayan özgün bir yönelimsellik anlayışı sunar.
Husserl'in amacı her şeyden önce[Only Registered Users Can See Links] felsefeyi tabansız önyargılarından kurtarıp ayakları yere sağlam basan bir araştırma yapısına kavuşturmaktır. Bu yaklaşıma uygun olarak[Only Registered Users Can See Links] kendisinden önce aynı fikre sahip olan düşünürler gibi[Only Registered Users Can See Links] o da belirli bir özgül yöntemle felsefenin bağımsız bir varlık alanına sahip olduğu fikrinden hareket etti. Bu özgül varlık alanı elbette fenomenlerden oluşmaktaydı[Only Registered Users Can See Links] ki bunlar bilinen anlamda "gerçek" nesnelerden oluşmamaktadır[Only Registered Users Can See Links] yani sadece tikel deneyim ve ampirik duyu verisi ile bilinen şeyler değildir. Felsefenin görevi[Only Registered Users Can See Links] fenomenler dünyasına girmek ve orada şeylerin özsel yapısını görüp anlamaktır. Fenomenolojik yöntem bu noktada devreye girer. Buna göre belirli bir varlık yorumu ışığında fiziki ve "gerçek" bir biçimde tek-yanlı kavranan nesne ve özne parantez içine alınır[Only Registered Users Can See Links] yeni ve köklü bir öznellik alanına geri dönülür[Only Registered Users Can See Links] onun bağlılaşığı olarak da yeni bir nesnel kutup keşfedilir.Bakış açısında gerçekleşen bu değişiklik fenomenoloji için şeylerin özüne erişim izni veren bir metodolojik başlangıç işlevi görür.
Özetle[Only Registered Users Can See Links] özgül bir felsefe disiplini olarak Fenomenoloji'nin kurucusu Husserl'dir[Only Registered Users Can See Links] ve Heidegger[Only Registered Users Can See Links] Merleau-Ponty ve Sartre gibi varoluşçu felsefecileri derinden etkilemiş olmanın yanı sıra[Only Registered Users Can See Links] daha sonradan Foucault ve Jacques Derrida gibi yirminci yüzyılın ikinci yarısında etkilerini hissettiren felsefecilerin düşüncesinde de önemli bir rol oynayacaktır.
Husserl'de her zaman felsefeye yeni bir yön çizme eğilimi olduğu belirtilebilir[Only Registered Users Can See Links] çünkü onun düşüncesine göre felsefe her tür sonradan inşa edilmiş kurgusal bağıntıdan ayrı olarak kendini özsel olarak temellendirmelidir. Husserl Hegelcilik'in etkisini yitirdiği ve Yeni-Kantçılık'ın akademilerde etkili bir güç haline geldiği bir dönemde felsefeye yeni bir yön verme çabasında oldu. Felsefe içerisinde tüm metafizik spekülasyonlardan ve bilimci önyargılardan sıyrılmayı arzu eden yepyeni bir başlangıç yapmaya ve bu hayli emek isteyen başlangıca uygun[Only Registered Users Can See Links] pekin bir felsefe sistematiği oluşturmaya yöneldi ve fenomenoloji olarak bilinen felsefe hareketinin temellerini attı. Göttingen Üniversitesi'inde verdiği beş dersi Türkçeye çevrilmiştir. Bu metin "Mantık Araştırmaları" ile "İdeler" adlı eserleri arasındaki bir döneme aittir ve Husserl'in "transandantal" bir fenomenolojiye geçişini mümkün kılan anahtar kavram "indirgeme"nin(Reduktion) ilk belirdiği yazılardan biridir.
Her ne kadar başka filozoflarda da fenomenolojik kavrayışa ortak bir takım felsefi kaygılar görmekteysek de[Only Registered Users Can See Links] özgün ve özgürleştirici bir felsefi hareket olarak fenomenoloji ilk kez Husserl tarafından[Only Registered Users Can See Links] felsefeyi pekin bir inceleme yöntemi olarak kurmak amacıyla kullanıldı. Husserl'ın fenomenolojisinde[Only Registered Users Can See Links] çıkış noktası olarak hocası Franz Brentano'nun belirleyici bir rolü vardır. Husserl[Only Registered Users Can See Links] kendi fenomenolojik yöntemini dayandırdığı "yönelimsellik" fikrini Brentano'dan alır ve onu geliştirmek suretiyle hocasında mevcut olmayan özgün bir yönelimsellik anlayışı sunar.
Husserl'in amacı her şeyden önce[Only Registered Users Can See Links] felsefeyi tabansız önyargılarından kurtarıp ayakları yere sağlam basan bir araştırma yapısına kavuşturmaktır. Bu yaklaşıma uygun olarak[Only Registered Users Can See Links] kendisinden önce aynı fikre sahip olan düşünürler gibi[Only Registered Users Can See Links] o da belirli bir özgül yöntemle felsefenin bağımsız bir varlık alanına sahip olduğu fikrinden hareket etti. Bu özgül varlık alanı elbette fenomenlerden oluşmaktaydı[Only Registered Users Can See Links] ki bunlar bilinen anlamda "gerçek" nesnelerden oluşmamaktadır[Only Registered Users Can See Links] yani sadece tikel deneyim ve ampirik duyu verisi ile bilinen şeyler değildir. Felsefenin görevi[Only Registered Users Can See Links] fenomenler dünyasına girmek ve orada şeylerin özsel yapısını görüp anlamaktır. Fenomenolojik yöntem bu noktada devreye girer. Buna göre belirli bir varlık yorumu ışığında fiziki ve "gerçek" bir biçimde tek-yanlı kavranan nesne ve özne parantez içine alınır[Only Registered Users Can See Links] yeni ve köklü bir öznellik alanına geri dönülür[Only Registered Users Can See Links] onun bağlılaşığı olarak da yeni bir nesnel kutup keşfedilir.Bakış açısında gerçekleşen bu değişiklik fenomenoloji için şeylerin özüne erişim izni veren bir metodolojik başlangıç işlevi görür.
Özetle[Only Registered Users Can See Links] özgül bir felsefe disiplini olarak Fenomenoloji'nin kurucusu Husserl'dir[Only Registered Users Can See Links] ve Heidegger[Only Registered Users Can See Links] Merleau-Ponty ve Sartre gibi varoluşçu felsefecileri derinden etkilemiş olmanın yanı sıra[Only Registered Users Can See Links] daha sonradan Foucault ve Jacques Derrida gibi yirminci yüzyılın ikinci yarısında etkilerini hissettiren felsefecilerin düşüncesinde de önemli bir rol oynayacaktır.