PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Augustinus Kimdir-Felsefesi-Sözleri-Eserleri


Syst3m
5 September 2009, 02:36
Augustinius ya da Aurelius Augustinius[Only Registered Users Can See Links] Aziz Augustinius olarak bilinen filozof ve tanrıbilimci.

Augustinus (354 - 430) yılları arasında yaşamış olan ünlü Hıristiyan düşünürdür. Temel eserleri: Civitas Dei (Tanrı Devleti)[Only Registered Users Can See Links] Confessiones (İtiraflar)[Only Registered Users Can See Links] Epistolae (Mektuplar)’dır. Augustinus[Only Registered Users Can See Links] bir tanrıbilimci olmasının yanı sıra[Only Registered Users Can See Links] Batı düşüncesi içinde ünlü ve etkili filozoflarındandır. Onun yapıtları tanrıbilimsel olmakla birlikte[Only Registered Users Can See Links] felsefi sorunları da içeren nitelikler göstermesi bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Sonradan modern felsefe de tartışılacak olan pek çok tartışmayı Augustinus'un yürüttüğü görülür.

Hayatı

354’te Roma İmparatorluğu’nun Numidia eyaletinde doğdu. Putperest bir baba olan Patricius ve Hıristiyan bir anne olan Monica’nın çocuğudur. Yaşadığı zamanlar Roma'nın çöküşüne[Only Registered Users Can See Links] ve Hıristiyanlığın kabulunün hemen ertesine denk gelir. Ataları muhtemelen Kartacalı Berberiler olan Augustinus[Only Registered Users Can See Links] Roma kültürü içinde eğitilir ve Latince dışında hiçbir dil öğrenmez.

17 yaşında Kartaca’ya gider. Bir yandan Roma Afrikası’nın başkentinde yaşayan öğrencilerin çalkantılı yaşamına katılırken bir yandan da Latin tarihçileri ve şairleri inceleyerek retorik konusunda kendisini yetiştirir. Akıl dışı masallardan ibaret gördüğü Kitab-ı Mukaddes’in karşısına koyduğu felsefeyi[Only Registered Users Can See Links] Hortensius’nda keşfeder. Aynı dönemde kendisine 15 yıl bağlı kalacağı bir eş seçer. 372’de Mani felsefesini keşfeden Augustinus[Only Registered Users Can See Links] dokuz yıl Mani felsefesine bağlı kalır. Bu felsefeye göre dünya “iyi ile kötü arasında paylaşılmıştır ve maddenin koyu karanlığı ruhun ışığını karartmaktadır.” Böylece bu felsefeye bağlılık onda ruhunu tenin esaretinden kurtarma umudunu doğurur. Manici Piskopos Faustus’la tanışmasının yarattığı düşkırıklığı[Only Registered Users Can See Links] irade yetisini kabul etmeyen ve insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü inkar edici düşünceden kopuşunu hızlandırır. Augustinus 384’te Milano’da retorik hocalığına atanır. Bu arada arayışı sürmektedir. Yeni Platoncuların eserleri onda yeni bir değişikliğe sebep olur. Bu dönemde okuduğu başka bir kaynak da Pavlos’un mektuplarıdır. Bu eserle birlikte Augustinus Hristiyanlara yaklaşır. Belli bir süre bu kendi içinde çalkantılara sebep olduktan sonra 386 yılında Hıristiyan olmaya karar verir. 386’da Akademisyenlere karşı[Only Registered Users Can See Links] Mutlu yaşam[Only Registered Users Can See Links] Düzen adlı üç eserini kaleme alır. 387 yılında Afrikaya döner.

395’te Piskopos olan Augustinus[Only Registered Users Can See Links] 396’da Hippo Regius’ta Valerius’un yerine geçer. Bu dönemde Afrika kilisesinde bölünmeler yaşanmaktadır. Berberi çiftçilerin Romalılara karşı yürüttükleri mücadeleye katılan piskopos Donatus’un mirasçıları bir arınmışlar kilisesini savunmaktadırlar. Augustinus[Only Registered Users Can See Links] Donatusçuluğa ve şiddet yoluyla Katoliklerin denetimine karşı direnenlere karşı yürütülen mücadelede ve öğreti tartışmalarında çok önemli bir rol oynar. Donatusçuların[Only Registered Users Can See Links] dini sapkınları cezalandıran bir yasaya tabi tutulmalarını öngören bir imparatorluk fermanının yayınlandığı 405’te[Only Registered Users Can See Links] Afrika’daki Donatusçu kilise’nin dağıtılmasına etkin olarak katkıda bulunur. 410’da Roma’nın Gotlar tarafından işgal edilmesi üzerine Tanrı Devleti eserini kaleme alır. Augustinus[Only Registered Users Can See Links] Donatusçu kilise karşısında zaferden sonra Pelagius’la mücadeleye girişir. Pelagius[Only Registered Users Can See Links] verdiği vaazlarla Afrika’dan Britanyaya kadar etkisi olan bir Piskopostur. İnsan iradesine büyük bir önem atfeden Pelagius[Only Registered Users Can See Links] ilk günahı reddetmektedir. Augustinus Pelagius karşısında kendi “Tanrısal bağışlayıcılık” anlayışını geliştirir. Roma piskoposluk makamı ve Ravenna mahkemesi nezdindeki birçok girişimden sonra[Only Registered Users Can See Links] hasımlarını aforoz ettirmeyi başarır (418). 429-430’da Vandallar Kuzey Afrika’yı istila eder ve Hippo Regius’u kuşatırlar. Telaşa kapılan Augustinus[Only Registered Users Can See Links] son günlerini ibadet etmekle geçirir ve 28 Ağustos 430’da ölür.

Augustinus 1303 yılında Katolik kilisesi tarafından aziz ilan edilmiştir.

Felsefesi

Augustinus yaşamını İtiraflar adlı ünlü kitabında[Only Registered Users Can See Links] Tanrıyla konuşma ve günah çıkarma formlarında anlatmıştır. En çok önem verdiği konu[Only Registered Users Can See Links] insanın kendini araştırmasıdır. Hakikatin insanın içinde olduğunu savunur. Hakikat ise[Only Registered Users Can See Links] bizzat Tanrının kendisidir. Yani Tanrı insandadır. Öte yandan insanın kendisi de tanrıdadır. Bunu anlamaya çalışmak felsefedir. Felsefe insanın kendisiyle uğraşmasıdır.

‘Anlayabilmek için[Only Registered Users Can See Links] inanıyorum’ anlayışıyla felsefeyi dine tabi kılmış olan Augustinus[Only Registered Users Can See Links] Hıristiyan dininin temel öğretilerini temellendirebilmek için[Only Registered Users Can See Links] Yeni Platoncu felsefeden ve Platoncu kavramlardan yararlanmıştır. İnancı temel alan Augustinus’a göre[Only Registered Users Can See Links] aklın görevi[Only Registered Users Can See Links] Tanrısal vahiy temeli üzerinde[Only Registered Users Can See Links] inanç yoluyla bilinen şeylerin açıklanması ve aydınlığa kavuşturulmasıdır.

Siyaset Görüşleri

Aşkın[Only Registered Users Can See Links] yalnız bireyin değil[Only Registered Users Can See Links] fakat bireylerden meydana gelen bir toplumun da itici gücü olduğunu öne süren filozof[Only Registered Users Can See Links] yine aşk öğretisinden hareketle ünlü yeryüzü ya da dünya devleti ve gökyüzü ya da Tanrı devleti ayırımına ulaşmıştır. Buna göre[Only Registered Users Can See Links] nasıl ki biri iyi ve uygun aşk[Only Registered Users Can See Links] diğeri de kötü ve düzensiz aşk olmak üzere[Only Registered Users Can See Links] iki tür aşk varsa[Only Registered Users Can See Links] bu ayırımın iki ucuna karşılık gelecek şekilde[Only Registered Users Can See Links] biri yeryüzü devleti[Only Registered Users Can See Links] diğeri de Tanrı devleti olmak üzere[Only Registered Users Can See Links] iki devlet anlayışı vardır. Augustinus[Only Registered Users Can See Links] işte bu çerçeve içinde[Only Registered Users Can See Links] Tanrı’ya yönelmek yerine maddeye yönelen[Only Registered Users Can See Links] Tanrı’dan çok yeryüzünü ve kendisini sevenlerin[Only Registered Users Can See Links] ruhları tensel yönlerinin[Only Registered Users Can See Links] duyusal isteklerinin hizmetine girmiş olanların bir araya gelerek yeryüzü devletini[Only Registered Users Can See Links] buna karşın iyi ve gerçek aşk içinde olup[Only Registered Users Can See Links] ruhsal yönlerini temele alarak yaşayan ve Tanrı’yı sevenlerin de gökyüzü devletinde birleştiklerini söylemiştir.

Augustinus bu bakış açısını siyaset felsefesinden başka[Only Registered Users Can See Links] insanlık tarihine de uygulamıştır. İnsanlık tarihini gökyüzü devletiyle yeryüzü devletinin[Only Registered Users Can See Links] başka bir deyişle[Only Registered Users Can See Links] insanın bedensel ya da duyusal yanıyla ruhsal ya da tinsel yanının çatışmasının bir tarihi olarak gören Augustinus’a göre[Only Registered Users Can See Links] yeryüzü devleti[Only Registered Users Can See Links] iblisin ayaklanmasıyla başlayıp[Only Registered Users Can See Links] Asur ve Roma imparatorluklarıyla gelişen. şeytanın krallığıdır. Buna karşın[Only Registered Users Can See Links] gökyüzü devleti[Only Registered Users Can See Links] Yahudi halkında ortaya çıkan[Only Registered Users Can See Links] kendisini Hıristiyanlık inancı ve kilisenin dogmalarıyla sürdüren İsa’nın krallığıdır. Yeryüzü devletlerinin örneklerini oluşturan Asur ve Roma imparatorluklarının yıkılıp gittiğini[Only Registered Users Can See Links] zira bu devletlerin geçici olduğunu[Only Registered Users Can See Links] gökyüzü devletinin son çözümlemede zafer kazanacağını söyler. Onun gözünde[Only Registered Users Can See Links] Hıristiyanlık ve kilise[Only Registered Users Can See Links] gökyüzü devletinin etkisini duyurmaya başladığını gösteren yapı taşlarıdır.

Yorgun Yürek
5 September 2009, 02:38
Augustinus ve Zaman

Augustinus Zaman üzerine yapilan tartışmalarda sıklikla anılan bir isimdir. İtiraflar adlı kitabının en çarpicı bölümlerinden birisidir bu konu.Ona göre[Only Registered Users Can See Links] kavradığımız ve bildigimiz Zaman ile gerçek Zaman birbirinden ayri şeylerdir.

İnsan kavrayışı Zamanın gercekligine ulasamaz bir niteliktedir.İnsan yalnızca zamanın gecişini algılayabilir. Gecmiş zaman[Only Registered Users Can See Links] gelecek zaman[Only Registered Users Can See Links] ve şimdiki zaman bölümlemeleri[Only Registered Users Can See Links] gerçekliği olmayan[Only Registered Users Can See Links] zihnimizin tasarımları olan zaman birimleridir.

Augustinus'un etkileyici bir akıl yürütmeyle Geçmiş zamanın artık varolmadığını[Only Registered Users Can See Links] Gelecek zamanın ise henüz varolmadığını[Only Registered Users Can See Links] elimizde kalan tek zaman olarak Şimdiki zamanında boyutlarını belirleyemediğimiz için bilemeyeceğimizi belirtir.Ölcüp birimlere ayırdığımız Zaman[Only Registered Users Can See Links] geçişini algıladığımız Zaman'dır[Only Registered Users Can See Links] oysa zamanın geçip geçmedigini[Only Registered Users Can See Links] ya da kendisinde zamanın ne olduğunu bilmiyoruz. Zaman bizim için öncesiz ve sonrasız bir akıştır[Only Registered Users Can See Links] ve bu nedenle biz bu akışın niteliğini[Only Registered Users Can See Links] yönelimini[Only Registered Users Can See Links] yayılımını[Only Registered Users Can See Links] boyutlarını bilmeyiz; gercek zaman her zaman dışımızda kalır.

Böylece Zaman kavramı üzerinden gerçeklik ile bilgi temel olarak ayrılmış olmaktadır[Only Registered Users Can See Links] ki modern felsefeye gelindiğinde bu ayrım Kant örneğinde olduğu gibi[Only Registered Users Can See Links] temel bir felsefi eğilim olacaktır.

Ek Bilgiler

Tanrısal Gerçekliğe Katılma

Tanrı[Only Registered Users Can See Links] öncesiz sonrasız gerçeklikleri içinde taşır. Bu gerçekliklerin sağladığı kanıt[Only Registered Users Can See Links] Tanrı’nın var olduğunun kanıtıdır. Biz[Only Registered Users Can See Links] bilgi edinirken[Only Registered Users Can See Links] tanrısal bilgiye katılmaktan başka şey yapmayız. Augustinus[Only Registered Users Can See Links] Eflatun’ un idealarını[Only Registered Users Can See Links] tanrısal bilgelik düşünceleri olarak görür ve “ruh[Only Registered Users Can See Links] gözdür[Only Registered Users Can See Links] Tanrı da ışıktır “ der. insanoğlunun bu tanrısal gerçekliğe nasıl katıldığını kavramak pek kolay değildir. Bellekten kaynaklanan anımsama[Only Registered Users Can See Links] tek başına[Only Registered Users Can See Links] bunu sağlamaya yetmez. Plotinos’un yöneldiği ve bu dünyada elde edilecek olan amaç[Only Registered Users Can See Links] yani Tanrı gerçekliğini doğrudan sezgi yoluyla görme amacı[Only Registered Users Can See Links] ancak birkaç ayrıcalıklı insanın ulaşabileceği bir amaç olarak kalır. ölümlülerin çoğunun düşünceleri[Only Registered Users Can See Links] evreni yöneten ulu düşüncelerle doğrudan ilişki içinde değildir; bu düşünceler[Only Registered Users Can See Links] ulu düşünceler tarafın dan yaratılmışlardır ve kendilerini yaratılmış olarak bilip tanırlar. in sansı gerçeklik[Only Registered Users Can See Links] tıpkı insan varlığının yaratılmamış varlığa[Only Registered Users Can See Links] yani Tanrı’ya katılması gibi[Only Registered Users Can See Links] tanrısal gerçekliğe katılmaktan başka bir şey değildir. Nitekim[Only Registered Users Can See Links] bildiğimiz rasyonel sayılar da[Only Registered Users Can See Links] tıpkı bunun gibi[Only Registered Users Can See Links] sonsuz sayıların imgeleridir. İnsan zihninin düşünceleri de[Only Registered Users Can See Links] bundan Ötürü Tanrı'nın bir bağışıdır. Aklın ışığı[Only Registered Users Can See Links] Tanrı’ dan gelen bir ışıktır; ama[Only Registered Users Can See Links] Tanrı’da ki ışık değildir. Bundan ötürü[Only Registered Users Can See Links] düşüncelerimizin hiçbiri[Only Registered Users Can See Links] bize Tanrı’yı dolaysız olarak gösterip açıklayamaz; ama her düşüncemiz[Only Registered Users Can See Links] taşıdığı olumlu içerik bakımından[Only Registered Users Can See Links] Tanrı’ya uygun düşen ve Tanrı’da bulunan[Only Registered Users Can See Links] ama bu düşüncenin dile getiremediği-bir biçimde bulunan bir şeyi belirir. Duyusal bilgiden yola çıkan ruhumuz[Only Registered Users Can See Links] Tanrı Sözü’nün (Kelâm) aydınlatması sayesinde[Only Registered Users Can See Links] tanrısal görünmezliklere kadar yükselir.

Panteizmin Ötesi

Bilgi sorunu açısından ele alındığın da[Only Registered Users Can See Links] Augustinus felsefesinde[Only Registered Users Can See Links] yaratılmışın[Only Registered Users Can See Links] yaratılmamıştan kesinlikle ayrıldığı görülür. Augustinus’un çoğulculuğu[Only Registered Users Can See Links] astroloji birciliğini eleştirmeye yönelir. Nitekim Pelagius[Only Registered Users Can See Links] insanoğlunun[Only Registered Users Can See Links] Tanrı yardımı olmadan cennete gidebileceğini ileri sürmek istediğinde[Only Registered Users Can See Links] Augustinus[Only Registered Users Can See Links] felsefesinin temel bir yanını açıkça ortaya koyarak[Only Registered Users Can See Links] yaratılmışın ve yaratılmamışın birbirinden ayrı olduğunu; ama yaratılmamışın[Only Registered Users Can See Links] yaratılmış varlığın bütün davranışlarında[Only Registered Users Can See Links] bütün aydınlanmalarında[Only Registered Users Can See Links] bütün yargılarında ve her yerde bulunduğunu söylemiştir. Augustinus[Only Registered Users Can See Links] Tanrı ile insanın[Only Registered Users Can See Links] inayet ile erdemin ‘bir arada bulunduğunu[Only Registered Users Can See Links] bunlardan biri olmadan öbürünün de olmadığım ileri sürer. Augustinus’un felsefesi[Only Registered Users Can See Links] panteizmin güçlü ve çürütülmez yanlarının tümünü benimsemiştir.