#1
|
||||
|
||||
Güreşin Felsefesi
Gençliğinde güreşle ilgilenen ve yakın zaman önce vefat eden Amerikalı ünlü tiyatro yazarı Arthur Miller bakın güreşi nasıl anlatıyor. Güreş belki de organize sporlar alanında varolan en arınmış atletik yarışmadır. Sopa, top, hokey sopası gibi aletlerin olmadığı ve kimsenin kaybettiğinde birbirine aşağılar şekilde parmak yöneltmediği bir spordur.
Stratejinizi tekrar düşünmeye, tekrar grup oluşturmaya ya da durup bir nefes almaya zamanınız yoktur. Hakem "güreşin!" dediğinde kafanızdaki her şey silinir. Minderin dört köşesinin dışındaki her şey silinir ve görünmez olur. Orada yalnız siz ve rakibiniz vardır, yalnızsınızdır ve kimin zaferi kazanacağı konusuna kilitlenmişsinizdir. Bütün varlığınız bu çaba içine gömülmüştür; gücünüz, arzunuz ve kazanma azminiz şampiyon olma çabasıyla bir araya gelmiştir. Güreş yoğun ve hayli rekabet isteyen bir çabadır. , Güreş sporcuya içindeki büyük gücü ve kuvveti çıkarmasını sağlar çünkü güreş kas gruplarını ve büyük bir atletik yeteneği içinde barındırır; gerçekten rekabet isteyen bir güreşçiyi bir zamanlar kendisi hakkında düşündüğünün de ötesinde fiziksel ve moral olarak itekler. Bütün sporlar içinde güreş belki de fiziksel gelişme için en iyi spordur. Bir antrenman esnasında bir güreşçi sürekli gücünü, kıvraklığını, dayanıklılığını, dengesini hızını ve tekniğini geliştirmeye çalışır. Güreşçiler hazırlık ve sıkı çalışmanın değerini ve hayattaki hedeflerine ulaşmadaki rolünü öğrenirler. Güreşçilerin minderde öğrendiklerini gerçek hayat tecrübelerine aktarmaları beklenir. Güreşçiler kendine yeterli, akıl ve fiziksel yönden zinde, müthiş çalışma ahlakı olan, disiplinli, rekabetçi ve sorumludurlar. Güreşçiler aynı zamanda hedef tutkunu ve kendine çok güvenen kişilerdir. İşte böyle Amerikalı yazarın güreş üzerine yazdığı bir deneme. Siz hiç bizim edebiyatçılarımızın, Ata sporumuz güreş üzerine bir deneme yazdığını hatırlıyormusuz? Ben hatırlamıyorum... |