#1
|
|||
|
|||
Anne Karnındaki Mucizevi Koruma
Allah, insanı en güzel şekilde yaratmıştır. Öyle ki, insanın yaratılış safhaları incelendiğinde birçok mucize ile karşılaşılır. Bu mucizelerden biri de, insanın doğumuna kadar geçen 9 ay boyunca, anne karnındaki yaşamına yardımcı olan troboflast (dış hücreler) adı verilen hücrelerden oluşan yapıdır.
Embriyo anne karnında gelişmeye başladığı andan itibaren oldukça büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır: Annenin bağışıklık sistemi. Bağışıklık sistemi, vücuda giren her türlü yabancı organizmayı düşman olarak görür ve ona saldırır. Anne vücudundan farklı bir genetik bilgiye sahip olan embriyo da vücut için yabancı bir organizmadır. Nitekim annenin kanındaki savunma hücreleri bu yabancı organizmanın varlığını fark ettikleri anda hemen rahme doğru akın ederler. Eğer özel bir tedbir alınmamış olsa, savunma hücrelerinin embriyoyu öldürmeleri kaçınılmazdır. Fakat hastalık durumları hariç böyle bir durum gerçekleşmez, çünkü embriyo özel tedbirlerle en başından koruma altına alınmıştır. Bu korumada en önemli sorumluluk ise Rabbimiz'in görevlendirdiği trofoblast hücrelerine düşmektedir. Trofoblast Hücreleri Göreve Başlıyor… Trofoblast hücreleri, aynı yumurta hücresinden çoğalmış olmalarına rağmen, embriyoyu oluşturan diğer hücrelerden ayrılarak, embriyonun anne karnındaki gelişimiyle ilgili tüm destek görevleri üstlenmiş bir hücre grubudur. Hamileliğin yedinci gününe gelindiğinde bu hücreler her yöne doğru uzantılar çıkartarak büyümeye başlarlar. Bu değişikliğin amacı, hücrelerin rahim duvarından içeriye geçmesini sağlamaktır. Bu geçiş sırasında annenin kılcal damarlarıyla karşılaşırlar ve bunların dış yüzeyini delerler. Böylece 7. ve 8. günler arasında embriyonun dokusu annenin kanıyla bağlantıya geçmiş olur. Bazı trofoblast hücreleri rahim duvarındaki kılcal kan damarlarının çeperlerini parçalayacak enzimler üretirler. Bu şekilde annenin kanının embriyoya yapacağı basınç da azaltılmış olur. Trofoblast hücreleri adeta bu muhtemel tehlikeden haberdarmış gibi hareket eder ve embriyonun ölümü ile sonuçlanabilecek böyle bir tehlikeye karşı önlem almış olurlar. Eğer bu hücreler tarafından annenin damarlarında böyle bir ayarlama yapılmasaydı, bu, annenin kanının yüksek bir basınçla içeriye dolmasına neden olabilirdi. Bu durumda da annenin kanının dıştan uyguladığı basınç sonucunda embriyonun dolaşımı dururdu. "Hayat" Köprüsü İnşa Eden Mühendis Trofoblastlar Hamileliğin ilerleyen haftalarında yine trofoblast denen bu özel hücrelerin bir kısmı anne kanının önünde bir set oluşturur. "Plasenta" olarak adlandırılan bu set, çok özel bir yapıya sahiptir. Yakından incelendiğinde trofoblast hücrelerinin bu seti oluşturarak, adeta birer tıpa gibi kanın önünü kapadıkları görülecektir. Bu, çok önemli bir detaydır. Çünkü embriyo artık annenin dokularıyla bağlantı içindedir; anneden gelen kanın içindeki maddelerle beslenmektedir. Besinlerin girmesi gereklidir, ama besinlerle birlikte anne kanındaki savunma hücrelerinin embriyoya ulaşmaması da çok önemlidir. Nitekim plasentanın oluşturduğu tıpa sistemiyle annenin kanında bulunan savunma hücrelerinin embriyonun tarafına geçmesi de engellenmiş olur. Ancak anneden gelen kanın geçişi engellendiyse embriyo nasıl beslenecektir? Bu sorunun cevabı Rabbimiz'in üstün bir ilimle yarattığı hücrelerin yapısındaki tasarımın kusursuzluğunu göstermektedir. Tıpa görevi gören bu hücrelerin aralarında bulunan ince boşluklar embriyonun ihtiyacı olan besin maddelerinin anne kanının plazmasından çekilebilmesini sağlayacak büyüklüğe sahiptir. Annenin kanından alınan oksijen, besin maddeleri ve mineraller bu ince aralıklardan geçerek embriyoya ulaşır. Ama savunma hücreleri daha büyük oldukları için bu aralıklardan geçmeyi başaramazlar. Anne ve embriyo arasında kurdukları köprü düşünüldüğünde trofoblast hücrelerinin gerçekleştirdikleri işlerin kusursuz bir mühendislik bilgisi gerektirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü bu hücreler oluşturdukları sistemlerle bebek ile anne arasında adeta bir "hayat köprüsü"nün temellerini atmaktadırlar. Bu hücreler bir yandan kanın önünde zarar verecek maddeler için tıpa vazifesi görürken bir yandan da aralarında boşluklar bırakarak, gerekli maddelerin geçişine olanak tanımaktadırlar. Birbirleri İçin Yaratılmış Sistemler Bu anlatılanlar trofoblast hücrelerinin fonksiyonlarından yalnızca birkaç tanesidir. Ancak bunlar bile bu hücrelerdeki üstün yaratışın kusursuzluğunun görülmesi için yeterli olmaktadır. Sadece yararlı maddeleri tespit ederek onların içeri girmesini sağlayan, embriyoya zarar verecek maddeleri bilen ve bunların geçişine imkan vermeyecek sistemler kuran böyle bir yapının tesadüfen ortaya çıkamayacağı çok açık bir gerçektir. Tüm bu olağanüstü özelliklerin tesadüfen oluştuğunu iddia eden bir kişi öncelikle şu sorular üzerinde dikkatlice düşünmelidir; Bu hücreler embriyonun gelişmesi için ihtiyacı olan maddeleri nereden bilmektedirler? Kandaki birçok madde arasında hangi maddelerin yararlı olduğunu nasıl tespit ederler? Savunma sistemi hücrelerinin, embriyoya zarar vereceğini nasıl öğrenmişlerdir? Tehlike oluşturacak maddelerin büyüklüklerini önceden nasıl tespit etmektedirler? Bu maddelerin girişini engelleyecek, ancak yararlı maddelerin geçişine izin verecek bir ağ kurmayı nasıl akletmişlerdir? İnsanoğlunun varlığının devam edebilmesi için bu sistemde en ufak bir hata olmaması şarttır. Akıl ve vicdan sahibi her insan tesadüflerin hücrelere bu özellikleri kazandıramayacağını bilir. Tesadüfler bir tasarım ortaya çıkarıp sonra da bu tasarımın her insanda tamamen aynı olmasını ve aynı şekilde işlemesini sağlayamazlar. Trofoblast hücrelerini tüm özellikleriyle birlikte yaratan ve onları bir insanın varoluşunu destekleyici şekilde yönlendiren Allah'tır. Bu, Allah'ın eşi benzeri olmayan yaratma sanatının bir örneğidir. Ayetlerde bu gerçek şöyle bildirilmiştir: "Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak ve adı konulmuş bir ecel (belli bir süre) olarak yarattık. İnkar edenler ise, uyarıldıkları şeyden yüz çeviren(kimseler)dir. De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa, bana getirin." (Ahkaf Suresi, 3-4) |