#1
|
||||
|
||||
Cezzar Ahmet Paşa
Hangi tarihte ve nerede doğduğu bilinmez. Tarihlerde, babası ve ailesi hakkında da fazla bilgi yok... Yalnız Bosna Müslümanlarından olduğu bilinir. Konya'da kasap çıraklığı yaptığını söyleyen tarihçiler varsa da iddia belgesizdir. Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa'ya kapılanarak onunla Mısır'a gittiği kesin olmakla beraber, nasıl kapılandığı, Ali Paşa'nın nasıl güvenini kazandığı malûm değildir.
Cezzar Ahmet Paşa, Hekimoğlu Ali Paşa'dan sonra da Mısır'da kalmış ve Abdullah Bey adında bir komutana kapılanmıştır. Bu Abdullah Bey, Urban tarafından öldürülünce. Cezzar Ahmet Paşa'yı Buhayre Kaşifliği'ne atadılar. Cezzar, efendisi Abdullah Bey'in kimler tarafından ve kimlerin teşviki ile öldürüldüğünü öğrenmişti. Tertibi düzenleyen, Büyük Ali Bey idi. Cezzar, suikaste çeşitli yollardan karışmış 70 Arabın, bir gecede kellelerini uçurdu ve uçurduğu kelleleri Büyük Ali Bey'e gönderdi! Korkunç bir intikamdı bu!.. Cezzar'ın bu intikamını görenler, dehşete düştüler ve kendisine "Cezzar", yani kasap, kan dökücü anlamına gelen bir isim taktılar. Ahmet Paşa bu ürkütücü ismi hayatının sonuna kadar taşıdı. Kendisine, böyle söylendiği için kızıp kızmadığını soran bir dostuna: "Ne kızayım, bana bunca iyiliği, devletime bunca hizmeti geçmiş Abdullah Bey gibi bir adamın intikamını aldığım için 'Cezzar' diyorlarsa, bu benim için şereftir." demişti. Cezzar, Büyük Ali Bey'in intikam alacağından çekiniyordu. Nitekim bazı haberler de almıştı, İstanbul'a döndü ve bir süre kendisini unutturdu. Aradan biraz zaman geçince, Şam Valisi Osman Paşa'ya kapılandı. O sıralar, Tahir Ömer, Zeydan ve Şahap aileleri, Suriye'de devletin başına gaile açmışlardı. Bu ayaklanmaları bastırmak görevi, Cezzar Ahmet Paşa'ya verildi. Bu, çeşitli yönleriyle çapraşık konuyu Ahmet Paşa kısa bir sürede halletti, kan dökmeden işin içinden çıkmanın yolunu buldu. Bunun üzerine İstanbul, kendisine önce Beylerbeyi, sonra da vezirlik rütbesi vererek, Sayda Valiliği'ne tayin etti. Cezzar Ahmet Paşa'nın yıldızı parlamaya başlamıştı (1776). Suriye’de güvenliği sağlayan Ahmet Paşa, bir süre sonra, Hac Emirliği ile Şam Valiliği'ne getirildi (1785). Fakat Cezzar, Şam'da oturmuyor, kendisi için daha güvenli saydığı Akkâ Kalesi'nde yaşıyordu. Bir yandan devlet işlerini yürütürken, bir yandan da askerleriyle iç içe yaşıyor, onların talim ve terbiyeleriyle yakından ilgileniyordu. Ahmet Paşa, birkaç kez Şam ve Sayda valiliklerini şahsında birleştirmiş ve Suriye'nin tek hâkimi haline gelmiştir. Onun gözünde en önemli iş, Osmanlı devletinin bekası idi. Bu yüzden, mahallî gerçeklere uymayan saray emirlerini bile dinlemiyor, bildiği gibi hareket ediyordu. Emirleri uygulamadığını öğrenen İstanbul, kendisini valilikten alıyor, fakat Cezzar'ın haklı olduğu anlaşılınca da, tekrar eski görevine atıyordu. Napolyon Bonapart, 1798'de Mısır'ı işgal edince, Cezzar Ahmet Paşa'ya, Trablus, Şam ve Kudüs valilikleri de verilerek Napolyon'u durdurması emredildi. III. Selim, Cezzar'ı takviye için İstanbul'dan 3000 kadar Nizam-ı Cedid askeri göndermişti. İngiliz donanması da Napolyon'u Akdeniz'de sıkıştırmış bulunuyordu. Bu yardımlar gelene kadar Cezzar, Akkâ Kalesi'nde sımsıkı durmuş, Napolyon'un askerlerine bir adım bile attırmamıştı. Savaşta talihinin döndüğünü farkeden Napolyon, Cezzar Ahmet Paşa'ya anlaşma teklifinde bulundu. Cezzar. birçok kereler tekrarlanan bu teklifleri reddetti. Napolyon'un ordusu, Cezzar'ı eninde sonunda yeneceğini hesaplamakta idi. Fakat Cezzar'ın 3000 kişilik Nizam-ı Cedid birliği ile kaleden çıkması ve kendi askerinin de yardımı ile düşman hatlarını parça parça etmesi, savaşın kaderini tayin etti. İngiliz donanması da kıyı boyunca Fransız kuvvetlerini top ateşine tutuyor ve iki ateş arasında kalan Napolyon'un askerleri, bozgun halinde Mısır'a kaçıyorlardı. Zafer haberi, İstanbul'da büyük şenliklere yol açtı. Cezzar'ın adı ve kazandığı zafer, bütün Osmanlı ülkesinde duyuldu. Artık, Mısır seferine kendisinin memur edilmesini beklemekteydi. Fakat bu sırada Sadrazam Yusuf Ziya Paşa'nın Mısır seferi seraskerliğine tayin edilmesi, Cezzar'ı hayal kırıklığına uğrattı. Bu yüzden, Sadrazam Yusuf Ziya Paşa'ya gerekli yardımları zamanında yapmadığı söylenir. Bununla beraber Cezzar, sarayın güvendiği komutanlar arasına katılmıştı. O sırada başkaldıran Hicaz Vahabileri'nin tenkili, Cezzar Ahmet Paşa'ya verildi. Cezzar, sefer hazırlıklarını sürdürürken, hastalandı. Bu yüzden Süleyman Paşa'yı kendisinin yerine gönderdi. 70 yaşını geçmiş olduğu bu yılda (1804) yakalandığı hastalıktan şifa bulamayarak öldü. |