Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Genel Kültür > Dünya Kültürleri
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 20 April 2009, 05:29
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 11 March 2009
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Arrow SümerLer

Sümerler, M.Ö. 3500 - M.Ö. 2000 yılları arasında Mezopotamya'da yaşamış halk.

Mezopotamya'da ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini Sümerler atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de ilk kez Mezopotamya'da Sümerlerde ortaya çıkmıştır. Bazı araştırmacılar Sümerlerin Türklerle akraba olduğunu öne sürmüştür. Genel kanı Sümerlerin çağdaşı olan halklarla yakın etkileşimi sonucu benzerliklerin olduğu yönündedir. Yani belirli bir halk ile bilimsel bir akrabalık henüz kanıtlanamamıştır.

Birbirinden bağımsız site denilen şehir devletleri halinde yaşadılar. En önemli şehirleri; Ur, Uruk,Kiş,Lagaş ve Nippur'dur. Bu şehir devletleri Ensi veya Patesi denilen rahip-krallar tarafından yönetiliyordu.Bütün mezopotamya ülkesine hakim olan krala ise "Lugal-kalma" denir.Krallar başkomutan,başyargıç ve başrahip yetkilerine sahiptirler. Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin tapınaklarına Ziggurat denirdi. Zigguratlar yedi katlı olup toplam üç ana bölümden oluşur. İlk katlar erzak deposu,orta katlar okul ve tapınak,son katlar ise rasathane olarak kullanılmıştır. Yazının icadı serüveni bu tapınaklara dayanır. Mezopotamya'da evler ve tapınaklar taş az olduğundan ker¤¤¤ ve tuğladan yapılmıştır. Hem bu özelliğinden hem de sık sık istilalara uğradığından bu yapılar günümüze kadar ulaşmamıştır. Günümüz Uygarlığının temeli olan yazıyı (Çıvı yazısı) ilk kez Sümerler bulmuştur.(M.Ö. 3500) Tarihte İlk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlere dünyadaki ilk Hukuk devleti diyebiliriz. Otoritenin korunmak istenmesi hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Lagaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar "fidye ve bedel" sistemine dayanıyordu. Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı, Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi'dir. Sümerler Matematik ve Geometrinin temellerini atnışlardır. (Dört işlemi bulmuşlar, dairenin alanını hesaplamışlar, çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır Sümerler astronomide de gelişmişlerdir. (Burçları bulmuşlar, bir ayı 30, bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır.Ayrıca güneş saatini icat etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardır. Akadlar tarafından egemenliklerine son verilmiştir.



Kökenleri

Mezopotamya'nın yerli halklarından değildi, sümerologların okuduğu tabletlere göre halkın bir bölümünün Orta Asya'dan diğer bir bölümünün ise Doğu'dan Dilmun denilen bir ülkeden geldiği söyleniyor. Yine de kökenleri tam bilinmemekte. Bilinen bir gerçek Sami kökenli olmadıkları. Nitekim Sümerce Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba değildir, gerçi bazı özellikleri Ural-Altay dillerini hatırlatsa da herhangi bir akrabalık veya köken kanıtlanamamıştır. Atatürk'ün Türk Tarih Tezi'ne göre de Sümerler M.Ö. 3500 yıllarında Orta Asya'dan göç etmiştirler. Yine de bunu destekleyecek arkeolojik veya tarihi bulgular yoktur. Yine de örneğin Eski Önasya Tarihi uzmanı Hemmel, Sümerler’i tamamiyle Türk kavmi olarak kabul etmektedir. Orta Asya’dan MÖ 4500-MÖ 5000 yıllarında gelen Türkler'in Sümerler'i oluşturduğunu ileri sürer. Sümerce’deki 350 kelimenin Türkçe olduğu savunur.

Rus arkeolosijinin atası arkeolog Nikolsky şunları söyler: "Sümerlerin ana vatanı Aşkabad kentinin yakınındadır. Bu ülkenin kurganlarından arkeologlar taş, gümüş ve kilden yapılmış eşyaları bulmuşlardır ki bunlar, Mezopotamya'nın güneyindeki Sümer kurganlarındakilere çok benzerler. Bütün bunlar şu düşünceye getirir ki, Sümerler büyük bir ihtimalle bu günkü Türkmenistan'dan Mezopotamya'ya varmışlardır. Bu iki uygarlığın son analizi onların arasındaki birçok ortaklıkları göstermektedir. Sümerlerin baş Tanrıları olan En-Lil'in yerleştiği yer Mezopotamya'nın güneyindeki düzlükte değil, dağlarda olmuştur. Belki de Köpet Dağı'nın etekleri onların ana vatanı olmuştur"


Şu an Sümerce kendi başına ayrı bir dil olarak kabul edilmektedir. Sümerce ve Sümerler ile bazı topluluk, kültür ve dillerin yakınlığı genellikle tarih boyunca sürmüş olan etkileşimlerle açıklanmaktadır.

Tarihleri

Mezopotamya'da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atan Sümerlerdir. Gerek yazı, dil, tıp, astronomi, matematik gerekse din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a ilk kez Sümerlerde rastlanır. Sümer döneminde 18'i büyük olan yaklaşık 35 büyük şehir ve kasaba vardı. Bunlara örnek vermek gerekirse Kiş, Nippur, Zabalam, Umma, Lagaş, Eridu, Uruk ve Ur zikredilebilir.

Bu dönemde her kent genellikle surlarla çevriliydi. Her kentte en az bir tapınak bulunurdu. Sümerlerde tarihin belki de ilk kral listeleri ile karşılaşılır. Fakat bu listeler genellikle tarihsel gerçeklerin ötesinde mitolojik unsurlara da sahiptirler. Örneğin kral listesine göre Tufan'dan önce Sümerlerin yaşadığı bölgede efsanevi sekiz yönetici (ve dolayısıyla kent) mevcuttu. Kral listesine göre Tufan'dan sonraki ilk Sümer hanedanları Kiş, Uruk ve Ur'dur. Ünlü Gılgamış destanının kahramanı Gılgamış kral listesine göre Uruk Hanedanı'nın krallarındandır.

Lagaş'ta iktidara gelen Ur-Nanşe yaptırdığı inşaatlarla öne çıkmıştır. Urukagina da ilk yazılı reformları sayesinde tanınmıştır. Erken dönemlerde Sümerlerin ana tanrısı An'dır, fakat daha sonraki dönemlerde bu tanrı yerine Enlil Sümerlerin baş tanrısı konumuna yükselir. Enlil'in Nippur'da Ekur adında bir tapınağı vardır. Bu nedenle Nippur Sümerlerin dini başkenti sayılırdı ve burada tapınak yaptırmak veya bu tip inşaatlarda çalışmak, hizmetli olmak önemli sayılırdı.

MÖ 2400-2350 yıllarında Sümerler düşüşe geçerken, Akkadlar yükselişe geçmiştir. Sümerler,doğudan gelen Elâmlılar tarafından M.Ö 2000 yılında yıkılmıştır.

Bilim

Yerleştiklerinde çanak-çömlek yapmayısı ve madenleri işlemeyi biliyorlardı. Aşağı Mezopotamya'da Dicle ve Fırat nehirleri kıyısında Uruk, Lagaş, Eridu, Ur, Kiş gibi kent devletleri kurdular. Gelişmiş bir yapı tekniği kullanıyorlardı. Yerleştikleri kesimlerde muazzam bir sulama sistemi kurup, kanallar, barajlar ve bentlerle hem seli önleyip bataklıkları kuruttular hem de düzenli sulamayısa dayalı bir tarım geliştirdiler. Tekerleği de icad eden bu toplum tarlaları öküzlerin çektiği sabanlarla sürüyorlardı.

60 rakamına dayanan seksajismal sayı sistemini kullanan Sümerler'in "sos" dedikleri bu 60'lık birim bütün zaman ve mekan hesaplarında kullanılmaktaydı ve onları bir uyum içersinde birbirine bağlıyordu. Ayı 30, yılı 360 gün olarak hesapladılar. Gece ve gündüzü 12'şer saate böldüler. Bir yılı 12 ay olarak hesapladılar. Ay ve Güneş tutulmasını hesapladılar. Aritmetik ve geometrinin temellerini attılar. Çarpma ve bölme cetvellerini buldular. Daireyi 360 dereceye böldüler.

Dil ve Yazı

İlk yazıyı M.Ö. 3200 yıllarında Sümerler buldular. İlk yazıları şekiller üzerine kurulu yani her varlık ve olay için bir şekil kullandılar. Çivi yazısı işaretleri geçmişteki bir resim yazısına dayanır. Bir kavramı ifade eden işaretlere ideogram adı verilir.

Sümerce'nin Hint-Avrupa ve Sami kökenli dillerle akraba olmadığı bilinmektedir. Dilin bazı özellikleri Ural-Altay grubu dilleriyle benzerlik gösterse de dil bu gruba dahil edilemez. Her ne kadar Sümer halkı iktidarı daha sonraları başka halklara bıraksa da, her zaman en yaygın konuşulan dillerden olmuştur. Özellikle dini kayıtlarda büyük bir öneme sahip olmuştur.




Devlet kentlerden oluşmuştu ve her kent surlarla çevrili idi. Kent içinde yüksek bir tepeye yapılan tapınak bulunurdu ki bu sosyal yaşamın merkezini oluşturmaktaydı.

Başlangıçta Anaerkil bir toplum yapısına sahiptiler. İşbölümünün derinleşmişti;1. sınıfı din adamları ve askerler 2. sınıfı halk 3. sınıfı ise kölelerin oluşturduğu bir sınıflama yapıldı. Sürekli savaşlar sonucunda köle edinilmesiyle sağlandı buda halktan her insan'ın kolayca köle edinebilmesini sağladı. M.Ö. 3000-2500 yıllarında yüksek ruhbanlardan oluşan egemen sınıfları dinsel yapıya sahip kent devletlerinin yöneticileri olarak ortaya çıktılar. Bu kral-rahipler dinsel ve siyasal işleri yürütürlerdi. Bir kentin baş rahip aynı zamanda o kentin başkanıydı.

Hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı ve insan görünümündeydiler, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı.Tanrılar, insanlara ne istediklerini bildirmez. Ancak insanlar onlara, kendilerinden istenileni sorarak öğrenebilirdi.

Sümer mitolojisinin en önemlilerinden biri Gılgamış Destanı'nda da adları geçen tanrılardan başlıcaları şunlardır:

Anu veya An: Gök tanrısı, önceleri baş tanrıyken sonra yerini hava tanrısı Enlil almıştır.

Enlil: Hava tanrısı, tanrıların babası, tapınağı Ekur Nippur kentindeydi.

Enki: Bilgelik tanrısı

Nimmah (Ninhursag): Ulu hanım, ana-tanrıça

Nanna (Sin): Ay tanrısı

Utu (Şamaş): Güneş tanrısı, ay tanrısı Nanna'nın oğlu.

İnanna (İştar): Aşk ve Bereket Tanrıçası

İlk defa Akadlar tarafından içten çökertildi ve bundan sonra bir daha eski haline gelemedi; M.Ö. 2000'li yıllardan sonra uygarlıkları bağımsız kimlikleriyle yaşayamadı. Ardından gelen Akad ve Babil uygarlıkları çoğunlukla Sümerler'in izlerini taşıdılar. Kendilerine özgü dilleri ve çivi yazıları uzun süre yaşadı. Sümer inanışları ve mitolojisi de Fenike - Yunan - Roma bağlantısıyla günümüze dek ulaştı. Şu an Dünyamızda kullanılan İncil, Tevrat ve Kur'an da da Sümer inanış ve felsefesinin izlerine rastlandığını iddia edenler vardır (bkz.Muazzez İlmiye Çığ).

İcatları

Sümerliler çivi yazısını,matematiği(4 işlem, dairenin alanı, çarpma, bölme)tekerlekli araçlar, astronomi(güneş saati,burçlar)tekneler,yün dokumaların boyaması ve ilk takvimi icat etmişlerdir.



Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi (kitap)
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Git ve: kullan, ara

Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Osman Nedim Tuna tarafından yazılan Sümerce ve Türkçe arasındaki ilişkiyi karşılaştırmalı olarak inceleyen kitap.

Yazarın tezi, her dilde başka dilden ödünç kelime bulunabileceğidir, nitekim, Sümerologlar da (mesela Landsberger) vaktinde Sümerce metinlerde geçen ama Sümerce olmayısan, daha kuzeydeki (yani Anadolu'nun doğusu) bir kavimden alınmış olabilecek kelimeleri listelemiştir. Yazar işte o kelimeler üzerinde çalışır ve linguistik yöntemlerle onlardan 166 tanesinin Türk dilinin kelimesi olduğunu savunur.

__________________
Sümerler'in anavatanı

Türkiye'nin ilk sümerologlarından Muazzez İlmiye Çığ, Sümerler'in vatanının Orta Asya olduğunu belirterek, "Nuh Tufanı'nın da aslında Türkmenistan ve civarında meydana geldiği, jeolojik ve arkeolojik çalışmalarla kanıtlanıyor" dedi.

Pek çok kültürde yer alan ve yıllardan beri nerede meydana geldiğiyle ilgili pek çok tez ortaya atılan Nuh Tufanı ile ilgili son tez, Türkiye'nin ilk sümerologlarından olan 92 yaşındaki Muazzez İlmiye Çığ'a ait. 1940 yılında Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nden mezun olduktan sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde 33 yıl boyunca Sümer tabletlerini inceleyen Sümerolog Çığ, Nuh Tufanı'nın ilk kez Sümer tabletlerinde yer aldığını hatırlattı. Jeolojik, arkeolojik kanıtlar ve Sümerce ile Türk dillerindeki benzerliğin Sümerler'in vatanının Orta Asya olduğunu gösterdiğini belirten Çığ, Orta Asya'da 20 bin yıllarından itibaren ısınma dönemiyle 12 bin yıllarında buzulların erimeye başladığını belirtti.

Çığ, "Pek çok araştırmacının kanıtlarına göre, büyük buz göllerinden taşan tatlı sular büyük taşkınlara yol açtı. İnsanlar gemiyle oralardan uzaklaştı. Ancak bu insanlardan bir kısmı tekrar ülkesine döndü. Tarımı, hayvanları evcilleştirmeyi, çanak-çömlek yapmayısı, tanrı inancını öğrendiler. Ama tufandan sonra Orta Asya'da büyük kuraklık başlayınca, halkın bir bölümü Mezopotamya'ya yöneldi. Güney Mezopotamya'ya önce Sümerliler'in ataları olarak düşünülen Ubeytliler, daha sonra Sümerliler geldi" diye konuştu.

Sümer yazılı belgelerinde geçen birçok kelimenin Türkçe olduğunun kanıtlandığını belirten Çığ, "Sümerler, Güney Mezopotamya'ya yerleşince bildiklerini daha da geliştirdiler. Dillerine göre bir yazı icat ederek her istediklerini yazacak duruma geldiklerinde ise daha önce bulundukları Orta Asya'da meydana gelen bu büyük taşkınlıklardan kalan anıları da yazıya geçirdiler" diye konuştu.

Çığ, 1800'lü yıllarda kazılardan çıkan bir tablette tufanla ilgili bilgilerin yer aldığını kaydederek, daha sonraki yıllarda ise Akatca yazılan bir tufan öyküsünün daha bulunduğunu söyledi. Çığ, "Bunlar Akatca yazıldığı halde tanrı adları Akatca olmadığı için bunun Sümerler'den gelen bir öykü olacağı anlaşıldı. Tablet çok kırıktı ama yine de bir tufandan söz edildiği anlaşılıyordu" şeklinde konuştu.
Araştırmacıların yıllardan bu yana Nuh Tufanı'nın nerede meydana geldiğini araştırdığını kaydeden Çığ, birçok tezin ortaya atıldığını söyledi. 1990'lı yıllarda Sümerler'in yazdığı tufan olayının Karadeniz'de meydana gelmiş olabileceği tezinin savunulduğuna dikkat çeken Çığ, şunları söyledi:

"İddiaya göre, son buzul çağından sonra eriyen buzullarla 100 metre kadar yükselen Akdeniz ve Marmara Denizi'nin suları, İstanbul Boğazı'ndan Karadeniz'e boşalmayısa başladı. Bölgede yaşayanların büyük bir kısmı sulara gömülürken, bir kısmı da teknelerle canlarını kurtarabildi. Tufanın Karadeniz'de olabileceği tezine sıcak bakmıştım ancak olayın Sümerler'e geçiş varsayımı beni pek tatmin etmemişti. Çünkü bu büyük olayın etkisinin Sümerler'e gelinceye kadar, Karadeniz'in etrafında ve Anadolu'da yaşayanlar arasındaki söylencelerde izlerinin bulunması gerekiyordu. Okuduğum kitaplar, araştırmacıların çalışmaları ve yaptığım incelemeler sonunda jeolojik bulgular, anlatılar, arkeolojik kazılar ve dillerdeki benzerlik Nuh Tufanı'nın Orta Asya'da Türkmenistan ve civarında olduğunu anlatıyordu."


"HER KÜLTÜRDE BÜYÜK BİR TUFAN ÖYKÜSÜ VAR"

Hemen her kültürde büyük tufan öyküsünün bulunduğunu hatırlatan Çığ, Hint ve İran kültürünün aksine Türkmenler'de Nuh Tufanı'nın farklı olduğunu söyledi. Türkmen efsanesinde tufanın olacağının Noma adlı bir adama bildirildiğini belirten Çığ, "Buna göre, Noma'ya gemi yapması bildirdi. Noma gemiyi yaptı. İçine üç oğlunu ve her hayvan türünden bir çifti aldı. Ve tufan başladı. Gemi yüzerken, gök ve sudan başka bir şey görünmüyordu. Sular çekilmeye başlayınca, dağların tepeleri göründü ve gemi Çomgaday ve Tuluttu dağlarına oturdu. Kazak tufan efsanesine göre ise Türü-İlkler'in yaşadığı Turan Ovası'nın, ademoğullarının işledikleri günahlar yüzünden sular altında kaldığı anlatılıyor. Buna göre Nuh, Aral Gölü'nün doğusunda bir gemi yaptırarak kendisine inanlar ve hayvanlardan birer çift aldı. Gemiyle Aral ve Hazar denizlerinden geçip Cudi Dağı'na kondu" dedi.

Tufan öyküleri içinde Türkmen ile Sümer öykülerinin çok yakınlaştığını ifade eden Çığ, "Türkmen efsanesinde tufan olacağını haber veren şahsın adı Noma. O da Nuh'u hatırlatıyor. Nuh adı etimoloji bakımdan hiçbir dile uymuyor. Nu sözcüğü sadece Türk ve Sümer dillerinde insan anlamına geliyor" diye konuştu.
Bugüne kadar 16 kitap yazan Muazzez İlmiye Çığ, Orta Asya'nın bozkırlar, yaylalar, dağ silsileleri ve çöllerden oluşan bir alan olduğuna dikkat çekti. Bölgede Türk kavimlerinin yaşamış olması nedeniyle 'Türkistan' adıyla anıldığını ifade eden Çığ, Sümer-Orta Asya Türk bağlantısının en belirli kanıtlarının Türkmenistan'da bulunduğunu söyledi.

Altın Tepe, Marguş ve Part kazılarda ortaya çıkan kalıntıların Sümer'dekilere benzediğini belirten Çığ, sözlerine şöyle devam etti:
"Mesela pişmemiş topraktan, taştan, kemikten yapılmış keçi, koyun, boğa gibi hayvan figürleri, özellikle kadın figürleri Sümer'dekilerle aynı. Sümer'de dağ keçisi olmadığı halde onun resmini yapmaları da bu bağlantıya bir kanıt. Ayrıca Sümer ur kral mezarlarında bulunan boğa başının benzerinin Türkmenistan'da olması, Sümer keramiklerinin üzerindeki desenlerin Türkmen keçelerinde de bulunması hayli ilginç. Sümer'de taş, altın, yakut gibi malzemenin olmamasına rağmen bunları kullanmaları, bu malzemeleri daha önce bildiklerini ortaya koyuyor. Bu gösteriyor ki bu malzemeler Türkmenistan'da bol bol var. Ayrıca Sümerler kendilerini 'Karabaşlı' olarak nitelendiriyordu. Belki de bu tanım bir Türk boyu olan 'Kara Kalpaklı'yı anlatıyor. Sümerler'deki Ur, Uruk Mari, Nuzi, Aratta gibi şehir adlarının benzerleri Türkmenistan ve Azerbaycan'da da var. İlk kubbeyi Sümerliler yapmış. Türkler'in de çadırlarını kubbe şeklinde inşa etmeleri çok yakın bir benzerlik."

Sümerce'de kelime köklerinin Türkçe'de olduğu gibi tek heceli olduğuna dikkat çeken Çığ, "Köklere ekler konarak yeni kelimeler oluşturuluyor. Cümlelerde özne başta, eylem sonda geliyor. Sümer'de tanrı anlamına gelen 'dingir', Türk lehçelerinde tingir, tengir, tengri, tenri ve bugünkü Türkçe'ye tanrı olarak ulaşmıştır. Araştırmacıların Sümerce'deki ve Türk dillerindeki kelimeleri eşleştirmeleriyle her iki dilin ortak yanları olduğu ortaya konuldu" diye konuştu.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 03:26


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2