Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi
 

Go Back   Seversintabi.com Türkiye'nin En Büyük Forumu Bence Seversin Tabi > Genel Kültür > Edebiyat - Felsefe
Yardım Topluluk Takvim Bugünki Mesajlar Arama

gaziantep escort gaziantep escort
youtube beğeni hilesi
Cevapla

 

LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 10 October 2008, 08:10
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Arrow Toplum Önüne Çıkma Korkusunu Yenme..

Toplum Önüne Çıkma Korkusunu Yenme


Toplum karşısında, mikrofon veya kamera karşısında konuşurken yüzleştiğimiz en büyük engel korku ve heyecandır. İlk defa yaptığımız her iş önce heyecan ve korku oluşturur. Korku anında dolaşım sistemi içerisine gerginlikle orantılı olarak aşırı kortizol salgılanır. Bu durum düşünce akışını engeller. Kişi bu anda olumlu duygularını kaybeder. Daha ileri düzeyde elleri ve hatta tüm vücudu titrer. Kalbin çarpması ve kan dolaşımı hızlanır. Davranışların kontrol edilmesi zorlaşır. Bu sorun ileri düzeyde olursa, insan başkalarıyla göz göze gelemez; başı titrer, adeta beyni dış dünyadan kopmuş gibi olur. Korku anında insan kalbinde bir iç endişe akıntısı hisseder. İnsan bir an önce bu durumdan kurtulmak için o ortamdan uzaklaşmak, yapmak istediğini yapmaktan vazgeçmek zorunda kalır. Ayrıca endişe veya korku konuşmacının inandırıcılığı kaybetmesine yol açar.

Bazı insanlarda korku duygusu çok gelişmiştir. Sık sık duyulan bu endişeler gittikçe birbirlerini beslerler ve endişe edebilme yeteneği gelişir: İnsan en küçük bir sorundan bile endişe duymaya başlar. İleri düzeyde korku ve endişe, sinir sistemi için son derece tahrip edicidir.
Tüm başarılı konuşmacılar toplum önüne çıktıklarında mutlaka heyecanlanmışlardır. İstisnasız her insan korku ve endişeyi yenebilir. Ancak bunun için tüm inançlarını yeniden gözden geçirmeli ve bir dizi egzersiz yapılmalıdır. Aşağıda korkunun nedenleri tek tek açıklanmıştır. Bu nedenler varsa bunları yok etmek amacıyla bir sonraki bölümde yine bir dizi alıştırma hazırlanmıştır. Bu alıştırmaların bir kısmını yalnız başınıza gerçekleştirebilirsiniz. Ancak bunları toplum karşısında gerçekleştirirseniz daha hızlı başarırsınız.

KORKUNUN NEDENLERİ
Temel korku nedenleri arasında baskı dolu çocukluğu, sürekli yaşanan stres ve hastalıkları, sosyal olmayan bir iş ortamında uzun süre çalışmayı, başarısızlığa inanmayı, hafızanın zayıf kalmasını, söylenecek bir söz bulunamamasını sayabiliriz.

Baskı Dolu Çocukluk
Çocukluk ve gençlik döneminde aşırı aile otoritesi, baskı, şiddet, dayak gibi olaylar yaşanabilir. Normalin üzerine çıkarak belli bir süreklilikte devam ettiğinde bu durum kişinin psikolojisinde çok köklü bir içe dönüklük ve cesaretsizlik üretir. Baskı ve şiddet ortamında çocuk kendine güvenini kaybeder. Kişiliği bir yandan tepkici, diğer yandan başkalarına bağımlı gelişir. Sürekli aşağılanan çocuğun alt şuurunda başarısızlık imajı yerleşir. Bu imajı normal şarlar altında özel bir gayret göstermeksizin yok etmek mümkün değildir. eğer bir şekilde yerleşmiş olan aşırı heyecanlarınız varsa köklü değişikliklerle bunları yok etmelisiniz.

Sürekli Stres ve Hastalıklar
Ara sıra yaşanan, şiddetli de olsa, stres ve hastalıkların kalıcı bir olumsuz psikolojik etkisi yoktur. Hatta kısa süreli ve geçici olduklarında bunlar insanın yaşama sevincini ve heyecanını artırabilirler.
Ancak stres (ve stres üreten hastalıklar) hafif de olsa uzun süreli yaşanırsa şöyle bir gelişme olur: Kan dolaşım sistemine devamlı kortizol hormonu salgılanır. Bu salgılama vücudu kısa sürede çöplüğe dönüştürür. Stres vücudu germekte ve saldırıya hazır tutmaktadır. Dolaysıyla bu kirlilik uygun yöntemlerle temizlenmediğinde aşırı baskı altında kalan sinir sistemi yorulur. Bu yorgunluğun aralıksız devam etmesi halinde insan ölüme kadar gidebilir. Vücut bu durum karşısında otomatik bir tedbir alır. Beyin ile vücut arasındaki emir-komuta zinciri zayıflatılır. Çünkü kişi öyle bir düşünce alışkanlığına sahiptir ki bu düşünce gerginlik üretmekte ve vücudu tahrip etmektedir. Bu durumda vücudu ölüme gitmekten kurtarmak için beyin bir anlamda vücudu uyuşturur, vücut gevşer ve rahatlar. Ama bu rahatlama aynı zamanda düşünce akışını da iyice tahrip eder. Bu süreçte düşünce akışı bloke olur, hatırlama iyice zayıflar, unutkanlık kendini gösterir, kişi iç sorunlarıyla iyice bunalır.

Tüm bunlar yine kişinin kendine güvenini sarsar, kişiyi insanlardan uzaklaştırır. Böylece korkunun başarısızlık, kendini suçlama, aşağılama gibi bir boyutu ortaya çıkar.

Ancak hastalıkların stres üretmesi insanın düşünce biçiminden kaynaklanır. İnsan eğer hastalığı kendisini olgunlaştıran bir fırsat olarak görürse, vücudu acı çekebilir, ama psikolojisi sağlam olacağından tahrip edici stresi yaşamayabilir.

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 10 October 2008, 08:11
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Arrow Cevap: Toplum Önüne Çıkma Korkusunu Yenme..

Antisosyal Bir İş Ortamı
Bazı işler veya iş ortamları vardır ki bunlar yapıları gereği insanları toplumdan uzak tutarlar. Örneğin bilgisayarın sürekli başında oturup iş yapmak durumunda olanlar dış dünyadan büyük ölçüde koparlar. Zihinleri bilgisayar dünyasının kendilerine sunduğu sanal ortama iyice kapılmıştır. Bazı fabrika işleri belli bir tezgahın önüne hapsedebilir. Bu arada geceleri çalışıp gündüzleri uyuyan bekçilerin genellikle konumları da toplumsal olmayan (asosyal) bir yapı taşır. Buna karşın yöneticilik, pazarlamacılık, öğretmenlik ve sunuculuk gibi meslekler kişileri sosyal olmaya zorlar.
İnsanlar kendilerini toplumdan uzaklaştıran işlere hapsettiklerinde beyinleri bu ortama alışır. Değişik insanlarla muhatap olabilme yetenekleri zayıflar. Kavramaları kendi iç referanslarıyla sınırlanır. Topluma açılıp insanlarla konuşmaktan sıkılırlar. Kişilikleri, içine kapanık ve bireysellik ekseninde gelişir. Dolaysıyla toplum önünde söz söylemeleri gerektiğinde büyük bir korku ve heyecan duyarlar. Ancak çeşitli hobiler geliştirerek ek sosyal faaliyetler içerisinde bulunanlar bu kötü gidişi engelleyebilirler.

Başarısızlık İnancı
Yukarıdaki şartların hiç birisi mevcut olmadığı halde insanlar yine de toplum önünde söz söylemekten korkabilirler. Bunun önemli bir nedeni başarısızlık imajının zihinlerine iyice yerleşmesidir. İnsanın her davranışa yüklediği anlam, alt bilincine bir emir olarak gönderilir. Bir işi başarmaya girişen insan her zaman istediği sonucu elde edemeyebilir. Bu herkes için tabiidir. Ama bazı insanlar sonucu elde edemediklerinde hemen başarısız olduklarını düşünürler ve kendilerini suçlarlar. Bu suçlamalar bir çok kez tekrarlanır. Sonuçta insan farkında olmadan kendi alt bilincine “ben başarısızım” hükmünü yerleştirmiş olur. Bu çok sınırlayıcı bir kalıptır. Çünkü insan bir kere bu inancı otomatikleştirdiğinde bu inanç onun hemen her işinde başarısız olmasına yol açar. Neye inanıyorsak beynimiz onu doğrulamak uğurunda amansız gayretler göstermeye devam edecektir.
“Ben başarısızım” inancı alt bilincinde yerleşmiş olan insan “belki bu defa başarabilirim” diyerek harekete geçse de sık sık “ya başaramazsam” endişesini yaşar. Bu endişe dikkatini zayıflatır, zihnini olumsuz sonuçlara yaklaştırır. Bu muhtemel olumsuz sonuçlar dayanma ve direnme azmini azaltır. Kişi kendisini güçsüz hisseder. Bu güçsüzlük ve onun getirdiği tedirginlik kişiyi “vazgeçme” noktasına götürür. Böylece kişi gerçekten de başarısız olur. Toplum karşısında konuşabilme ise cesaret gerektiren bir başarıdır. Başarısızlık inancı cesareti kıracağından kişi toplum karşısında konuşamaz. Başarısızlık ihtimali aklına geldiğinde bile derin bir korku veya endişe yaşar.

Söylenecek Bir Sözün Olmaması
Toplum karşısında söz söylemeyi engelleyen son faktör kişinin söyleyecek bir sözünün olmamasıdır. Pek tabii ki ne söyleyeceğimizi bilmiyorsak konuşmaya başlayınca takılırız. Bunu bir çok defa tecrübe etmişizdir. Dolaysıyla düşüncelerimizden emin olmadığımızda konuşmaya cesaret edemeyiz.

Bir insanın söyleyecek sözünün olmamasının çeşitli nedenleri olabilir ki bu, çok kapsamlı bir sorundur. En temelde bu durum kişinin iyi bir okuyucu olmamasından kaynaklanır. İnsanlar bilgilerinin % 80’ini okuma yoluyla elde ederler. Hiç okumayan insanların bilgileri çok sınırlıdır. Ayrıca bu kişiler bilgilerini birbirleriyle ilişkilendirerek yeni anlamlar ve bakış açıları da üretemezler. Ancak insanlar okuma dışında kişisel tecrübelere sahip olabilirler. Bu tecrübeler üzerinde düşünmüş olabilirler. Bu durumda bilgileri var demektir. Söyleyecek sözü olmayan insan çok az konuyla ilgilenen hatta kendisinin dışında hiç bir şeyle ilgilenmeyen insandır. Çünkü söylenen söz ancak başkalarını ilgilendirdiğinde başkalarına anlatılabilir. Başkalarıyla ilgilenmeyen ve genel sorunlar üzerinde düşünmeyen insanların beyin aktiviteleri zayıftır. Dolaysıyla böyle insanlardan söz söylemeleri istendiğinde ne söyleyecekleri konusunda endişeye kapılırlar. Bu endişe konuşma cesaretlerini kırar.

Hafızanın kontrol Edilememesi
Çok zayıf bir hafıza kişinin özgüvenini yitirmesinin ve konuşmaktan çekinmesinin en önemli nedenlerindendir. Çünkü konuşmacı huzura çıktığında hafızasının kendisine yardımcı olmayacağını ve ne söyleyeceğini unutabileceğini düşündüğünden konuşmaya cesaret edemez. Esasen hafızası çok zayıf olan insanlar belirgin bir hastalığın işaretini verirler. Çoğunlukla hafıza eksikliği bir hastalığın belirtisi değil zihinsel tembelliğin belirtisidir. Zihinsel tembellik konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanır. Konsantrasyon eksikliği ise girginlikten veya stresten kaynaklanır. Dolaysıyla kişi gevşedikçe konsantrasyon yeteneği artar; bu artış hafızanın doğal çalışma ritminin sağlam işlemesine yol açar.
Konuşacağı konu üzerinde yeterince zihinsel ve duygusal olarak yoğunlaşmış bir kişi mutlaka o konu üzerinde söz söyleyebilir. Ancak biz yine de ayrıntılı olmamakla birlikte hafızamızın güçlenmesini ve bize yeterince yardım etmesini sağlayan bazı teknikler üzerinde duracağız. Mükemmel bir hafızaya sahip olmak isteyenler bilmelidirler ki ısrarlı bir çalışma ile kısa sürede arzuladıkları hafızayı geliştirebileceklerini görebilirler.

Korkunun Çözülmesi
Şurası gerçek: Yüzlerce defa binlerce insanın huzurunda konuşmamışsanız her defasında heyecan duyarsınız. Bazen heyecanınız o kadar büyük olur ki sizi zincirlerle kürsüye çıkaramazlar.
Kendinizden emin olun. Korkuyu ve heyecanı çok kolay yeneceksiniz. Eğer bunu gerçekten arzuluyorsanız şimdiden bilin: Toplum önüne çıktığınızda kalbiniz sakin, gözleriniz ışıl ışıl olacak.
Çalışmalarınızı üç ana bölümde oluşturacaksınız. Unutmuyorsunuz. Korkular zihninizde yerleşmiş otomatik programların sonucudur. Ortamı oluştuğunda bu programlar bir plak gibi devreye girmektedir. Plağı bozmaz ve yerine yenisini koymazsanız eskisi çalmaya devam eder. En kötüsü de devamlı çaldığınız plaklar her defasında daha güçlü ve köklü hale gelirler.
Korkularımızı üç temel alanda çalışarak yok edeceğiz. Birinci alan kelimelerle kurulu alandır. Düşüncelerin bir boyutunu kelimeler oluşturur. Korkularımız varsa bunlar kelimelerle örülmüştür. Bu bölümü “Cümle Telkin sistemi”yle çözeceğiz.

Düşüncelerimizin ikinci boyutunu imajlar oluşturur. Kendinizi nasıl canlandırıyorsunuz. Korkudan titreyen bir insan olarak mı? Başı dik, yüzünde tebessüm olan bir cesaret abidesi olarak mı? “İnsan ne düşünüyorsa odur.” sözü doğrudur. Bu ifadeyi değiştirelim. İnsan kendini hayalinde en çok nasıl görüyorsa odur. Kendimiz hakkındaki imaj filmlerini değiştirmemiz gerekiyor. Bu çalışma alanını “İmaj telkin Sistemi” olarak adlandıralım. Korkuyu yenmeye çalışırken üçüncü bir boyutu “davranışı” kullanacağız. Kelime veya imajlardan oluşan tüm düşünceler, tekrar edildiklerinde eyleme dönüşürler. Eylem davranıştır, tutumdur. Beynimizdeki kalıpları asıl pekiştiren sergilediğimiz tutumdur. Çünkü düşünce tutuma dönüştüğünde tüm algılarımız devreye girer. Davranırken yaptıklarınızı duyar, görür ve onlara dokunursunuz. Bu bölümde yapacağımız çalışmaları “Tutum telkin Sistemi” kavramıyla ifade edelim. Şimdi gurur verici büyük kişiliğinizi inşa etmeye hazırsınız. bizimle gönü birliği içinde çalışmaya devam ettiğinizde heyecan verici bir hızda nasıl da değiştiğinizi göreceksiniz.



Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 10 October 2008, 08:11
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Arrow Cevap: Toplum Önüne Çıkma Korkusunu Yenme..

Başkaları Varken Bu İşi Yapmak Bana Düşmez
Herkes böyle düşünseydi şimdi geceleri karanlıkta kalıyor olacaktık. Hepimizin hayatını değiştiren insanlar böyle düşünmüyorlardı. Bu iş öncelikle birinci derecede bana düşer diyen insanlar o işi yapan insanlardır. Farklılaşan insanlar derhal sorumluluk üstlenen insanlardır. Kullandığınız her şey başkalarının ürettiği şeyler midir? Neden siz de üretmeyesiniz? Bu işin sorumluluğu benim omuzlarımda dediğinizde birden o işin önderi konumuna getirildiğinizi göreceksiniz. Bu konulmuş bir kanundur. Sizin yaptığınız işi başkalarının da yapmasının size zararı yoktur. Siz de yaparsanız o iş daha mükemmele ulaşır. Kaldı ki eğer duygularınızı kuvvetli kullanıyor ve daha çok çalışıyorsanız, o işi yapan başkalarının da lideri konumuna yükselirsiniz.

Dünyada iki tip insan vardır: Yöneten ve yönetilenler; güdenler ve güdülenler; düşünce üretenler ve üretilen düşünceyi taklit edenler... Birinci sınıfta yer alanlar tüm insanlığın %10’undan azdır. siz sadece bir inanç ve bakış açısı değişikliği ile ilk guruba dahil olabilirsiniz.
Eğer hala “ben yapamam” diyorsanız, o zaman bilmelisiniz ki yapmak istemiyorsunuz. Yani “ben yapmak istemiyorum” demek istiyorsunuz. Yapabileceğini bildiği halde yapmak istemeyen insan için ise yapılabilecek hiç bir şey yoktur. Yaratıcımız ne yapabileceklerini bilen insanların tercihlerine müdahale etme hakkını ve gücünü kimseye vermemiştir.

ALIŞTIRMA: KORKU-CÜMLE TELKİN
1. Aşağıdaki telkin cümlelerini okuduktan sonra takip eden açıklamaları inceleyin. Önce telkin cümlelerinin inanç temellerini yerleştirmeliyiz.

a) Her gün Büyük Yeteneklerim Sürekli Gelişiyor.
Bu sözü milyonlarca defa kendinize söyleyeceksiniz. Lütfen önce bir kaç saatinizi kendinize ayırın. Tüm geçmişinize bakın. Bu güne kadar başardığınız küçük büyük ne varsa, edindiğiniz küçücük bir tecrübe bile olsa not defterinize kaydediniz. Göreceksiniz ki küçümsediğiniz siz, çok büyük işleri zaten başardınız. Köyde hiç bir kültürel ve tecrübi birikimi olmayan bir çobana göre çok farklı birikimleriniz var. Bunları tekrar tekrar düşünerek ne kadar yetenek potansiyeliniz olduğunu kendinize söyleyeceksiniz.

b) Her gün Daha Üstün Olmaya Devam ediyorum
Bu inancı da milyonlarca defa tekrar edeceksiniz. Unutmayın zaten her gün binlerce defa kendiniz hakkında kendinize bir şeyler söylüyorsunuz. Geçmişteki tecrübelerinizi hep yüklediğiniz anlamlarla sık sık kendinize söylediniz. Şimdi o tecrübelerin anlamını değiştiriyorsunuz ve yine kendinize söylüyorsunuz. Başaran insanların geçmişlerini düşünün. Bir Marslı gibi, başka bir yaratık gibi dünyaya gelmediler. Onlar da sizin gibi önce, okuma-yazma bilmiyorlardı. Onlar da annelerinin kucağında büyüdüler. Hatta biz bir anne kucağından yoksun idiyseniz daha üstün olma fırsatına sahip olduk demektir. Daha büyük asker daha zor şartlara rağmen zafere kavuşan askerdir. Başarılı olduklarını bildiğiniz insanlara göre daha çok fakirlik, hastalık veya acı çekmişseniz ruhunuz daha dolu ve heyecanlı demektir. Tüm bunlar diğerlerinden daha da üstün olabilmeniz konusunda sizi daha yukarılara itecektir. Bu yeni iç konuşmanın duygularınızda yol açtığı değişikliği hemen görmelisiniz.

c) Her gün Daha Başarılı Olmaya Devam Ediyorum.
Lütfen geçmişinize bakınız. 10 yıl önceki siz ile 5 yıl önceki ve bugünkü sizi karşılaştırın. Bu karşılaştırma biçimi bir alışkanlık olarak yerleşmelidir. Her zaman dikkat etmeniz gereken, azıcık da olsa üstünleştiğiniz noktalar olmalıdır. Çoğu insanın düştüğü korkunç hataya düşmeyin. Kendinizi çok imkanı olan başkalarıyla değil; bugün düne göre daha çok imkanı olan kendinizle karşılaştıracaksınız. Siz size göre üstünleşiyorsunuz. Nerelerde ne kadar? Üstün noktalarınızı görmek için kendinizden aşağıda olanlara bakabilirsiniz ama asla kendinizden üstün olanlara bakarak kendinizde üstün noktalar aramayın. Aksi taktirde ilerleme sürecini gerileme sürecine dönüştürürsünüz. Kendinizden üstün olanlara sadece nerelere çıkmak istediğinizi düşündüğünüzde bakmalısınız. Bu bakış sizi yukarıya çekecektir. Bu ilerleyişinizi milyonlarca defa görmelisiniz. Unutmayın, beynimiz dışarıdaki gerçeğimizi hayalimizde kurguladığımız gerçeğimizden ayıramaz. Yani yetim bir bebeği görmek sizi üzdüğü kadar, yetim bir çocuğu hayal etmek de sizi üzer. Dışarıdaki gerçeği biz kontrol edemeyiz ama hayalimizdeki gerçekle istediğimiz gibi oynayabiliriz, onu hemen değiştirebiliriz. Hemen değişmek istediğimize göre ilk yapmamız gereken hayalimizi değiştirmektir.

d) Önüme Çıkan Her İşi Hemen Yapıyorum.
Karşınızda çözülmesi gereken bir problem mi var? Hemen harekete geçiyorsunuz. Problem yoksa aramalısınız. Çünkü özellikle bu çağda problemsiz hiçbir köşe bulamayız. Üstlenebileceğimiz bir çok görev vardır. Biz görevi arayarak üstlenmesek bile çoğu zaman görev bir fırsat olarak bize sunulur. Çoğu insan bu tür fırsatları angarya görerek reddeder. Bilmeliyiz ki yaptığımız her işin hemen parasal bir karşılığı olmak zorunda değildir. En önemli karşılık edineceğiniz paha biçilmez tecrübedir. Önce gereken mükemmellikte işi gerçekleştiremeseniz de bilmesiniz ki hiç kimse bir işi ilk yaptığında kusursuz olmamıştır.
Yolda yürüyen bir görme özürlüyü kolundan tutup yardım etmek mi gerekiyor? Bir milletvekilinin bir konuda uyarılması mı gerekiyor? Yetim bir çocuğun başının okşanması mı gerekiyor? Ailenizin geçiminin sağlanması mı gerekiyor? Daha neler bulacaksınız. Neden siz değil de bir başkası yapsın bunları? Başkası da yalnız başına eksik yapmaya mahkum üstelik... Sizi sadece bu tutumunuz ve bu tutuma bağlı olarak sürdürdüğünüz tekrarlarınız geliştirir. Hiç bir iş angarya değildir. Ücretsiz çıraklık yapsanız bile edindiğiniz tecrübe bir gün paha biçilmez olacak ve eğer ücret arıyorsanız yılların emek birikimini bir gecede alabilecek hale gelebildiğinizi göreceksiniz.
Burada tabii ki her işi hemen yapmaya kalkın demiyoruz. “Arzuladığınız size” destek olabilecek, o kişi olabilmek için gerekli yeteneklerinizin gelişmesine destek olacak her iş fırsatına sahip çıkın diyoruz.

2. Aşağıdaki Telkinleri derin gevşemeyi takiben uyguluyorsunuz. Her bir telkini 10’ar defa zihninizden tekrar edin.
--Her gün dostlarımı daha çok seviyorum.
Her gün kendime güvenim ve cesaretim artıyor. Her gün sahnede daha yüksek güvenle konuşuyorum.
3. Aşağıdaki telkin cümlelerini seminer ortamında (veya arkadaşlarınızla birlikte başka bir ortamda) yüksek sesle söyleyiniz. Önce hep birlikte, ardından tek tek.
--Kendime güvenim artıyor.
--Cesaretim artıyor.
--Yaratıcımın verdiği gücü hissediyorum.
--Tüm engelleri aşıyorum.
--Hızla güçleniyorum.
--Hepinizi çok seviyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 10 October 2008, 08:12
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Arrow Cevap: Toplum Önüne Çıkma Korkusunu Yenme..

İmaj-Telkini
Telkinlerin çok büyük boyutunu zihnimizde yaşadığımız imajlar (visualization) oluşturur. İmajların etkisi kelimelerden bazan yüzlerce kat fazladır. Zihninizde kendinizi görüyorsunuz. Ulaşmak istediğiniz ideal “siz” i tanımlıyorsunuz. o kişiyi inşa edeceksiniz. Geleceğinizi kuracaksınız. hayalinizde hangi filmlerin kahramanısınız. kendinize ne tür roller biçiyorsunuz. İnsanlar yaşadıklarını önce zihinlerinde prova etmişlerdir. gelecekte yaşayacak olan nasıl bir “siz”in provasını yapıyorsunuz?
İmaj-Telkin sisteminde korkularını yenen bir “siz” in provasını yapacaksınız. Gelecekteki size hayalinizde dokunacaksınız. Sizi göreceksiniz. Sizin kokunuzu hissedeceksiniz. Sizi işiteceksiniz. Bu tekniği sadece korku ve heyecanı yenmekte kullanmak zorunda değilsiniz. Geliştirmek istediğiniz tüm yeteneklerinizde bu çalışma size yardımcı olacaktır.

ALIŞTIRMA: KORKU-İMAJ-TELKİN

1. Toplum Önündesiniz: Gözlerinizi kapatacaksınız. (Şu anda nasıl yapıldığını okumak için tabii ki gözleriniz açık) Kendinizi sahnede hayal ediyorsunuz. Karşınızda binlerce insan var. Sizi heyecanla alkışlıyorlar. Onları görün. Işıklar üzerinizde odaklı. Fotoğraf flaşları üzerinizde patlıyor. Size dönen kameraları, resminizi çeken kameraları görün. Tüm salonu, kocaman salonu görün. Kürsüde kendinizi görün.
Ortamınızdaki tüm sesleri duyun. Alkışları, ıslıkları, flaş patlamalarını, elinizdeki mikrofonu.... “Sağ olun. sağ olun” diyorsunuz. Sesinizin yankısını duyun. “Huzurunuzda olmaktan mutluyum. Sizi seviyorum” deyin. Sesiniz dalgalanıyor, duyuyorsunuz. Ortam sıcak. Sıcaklığı hissedin. Kalbinize dikkat edin. Çok sakinsiniz. Elinizde mikrofon var. Onu ağzınıza yakın tutuyorsunuz ve hissediyorsunuz. Kalbiniz sakin. Mutlusunuz. Heyecanla konuşmaya başlıyorsunuz. sizi alkışlıyorlar. Onları görüyorsunuz.
Protokol sıralarına bakın. Orada devlet başkanları ve milletvekilleri oturmuş, sizi seyrediyorlar. Onlara hükmeder gibi konuşuyorsunuz. Başınız dim dik. mutlusunuz, cesursunuz, gülümsüyorsunuz.”

2. kendinizi Bil Clinton ile tartışırken hayal edin.

3. Televizyonda bir açık oturumda konuştuğunuzu hayal edin. tüm ayrıntıları yaşayın.

4. Meclis kürsüsünde milletvekillerine konuşuyorsunuz.

Davranış-Telkini
Sergilediğimiz tüm davranışlarımız zamanla kişiliğimizin bir parçası olurlar. Otomatikleşirler. Eğer davranışlarımızı değiştirirsek onlara bağladığımız duygularımızı da değiştirmiş olacağız. Duygular ve davranışlar her zaman yan yana gelirler. Korkmuş gibi davranırsanız korkarsınız; korkarsanız, korkmuş gibi davranırsınız. Ya korkmamış gibi davranırsanız ne olur? Korkuyor olsanız da süratle korkunuzun yok olduğunu görürsünüz. Duygularınızı boş verin ve korktuğunuz her şeyin üzerine korkmuyor gibi davranarak gidin. Şimdi korku duygusunun yaptırmak istemediği bir kısım davranışları zayıftan şiddetliye doğru arttırarak yapacağız. Yıktığımız davranış kalıplarıyla aslında o kalıpları oluşturan korkularımızı yıkacağız. Ancak bu çalışmaları bilhassa topluluk ortamlarında yapmaya özen göstermeliyiz.


ALIŞTIRMA: KORKU-DAVRANIŞ-TELKİN
1. Önce ayağa kalkıp güzel konuşma seminerini tercih ettiğiniz için gurup olarak kendinizi alkışlayınız. Ayağa kalkarak isim, soyad ve görevinizi söyleyiniz. Her arkadaşınızı alkışlayınız.

2. Dörder kişilik guruplar oluşturarak ön sırada ayakta durunuz. (1 er dakika) Semineri hangi yolla öğrendiniz, katılma amacınız nedir? Herkes hocaya kısa bir soru sorar. (her konuşmada alkışlar-bağırmalar- yüksek sesle bravo bağırışları)

3 . Tek tek yüksek bir zemin üzerine çıkınız. Aşağıdaki cümleleri bağırarak söyleyiniz ve oturunuz.(alkışlar)
“Ben cesaretliyim. Kendime güveniyorum. Herkes gibi yetenekliyim.
Başaracağım. Bana inanın arkadaşlar.”

4 . Gazete kağıdından sopa yapınız. Ayağa kalkınız, aşağıdaki cümleleri kuvvetle söyleyerek sopayı tekrar tekrar masaya vurunuz.
“İçimdeki engelleri yok ediyorum. Ben başarısızlık tanımıyorum. Çok güçlüyüm.”

5 . İkişerli guruplar halinde aşağıdaki konuya sert dille (oturarak ve ayakta olarak) tartışırlar:
“Işık topraktan daha önemlidir.” “Toprak ışıktan daha önemlidir”
“Bilgi sayesinde zeka artar.” “Zeka sayesinde bilgi artar.”

6 . Önce herkes oturduğu yerde sesini yükselterek gülme ve bağırma çalışması yapar. Ardından dörderli guruplar halinde ve son olarak teker teker topluluk önüne çıkarak bu çalışmayı yapar.
Gülerken: Şuna bakın hahhahhaaa, hihhihhi, şuna bakın hohhohhoo, hehhehhee
Bağırırken: Defol yanımdan. Defol. Gözüm görmesin seni, defol...

7 . Yürüyüş çalışmaları:
Omuzlar dik, ileriye bakarak sert ve düzgün adımla yürüyüş
Önce bir, sonra iki el havada, ardından eller havada çırpılarak ve guruba bakarak yürüyüş.
Tüm vücudu hareket ettirerek, sağa sola sarkarak ve guruba bakarak yürüyüş
Eller arkada (dil çıkararak bunu yapmayı çok zor buluyorsanız oluşturabileceğiniz en gülünç yüz ifadesiyle) guruba bakarak yürüyüş

8 . Şarkı Söyleme:
Gurup ortamında hem gurup halinde hem de bireysel olarak belli şarkılar, mırıldanarak, yüksek sesle, oturarak, gurup halinde ve tek tek ayağa kalkılarak söylenecek.

Hafıza Faktörü
Hafızamızı etkileyebilmek için üzerinde durabileceğimiz dört teme alan vardır. Bu alanlara hakimiyet derecemiz hafıza gücümüzü belirler. İşte önemli faktörler:

1. Biyolojik-Psikolojik Sağlamlık: Vücudumuzu genel yönetim biçimimizle ilgilidir. Vücudumuzun bio-kimyasal denge durumu hafızamızı ciddi şekilde etkiler. bu arada ruhumuzu yönetme biçimimiz de ciddi şekilde hafızamızı etkiler.

2. Gevşeme Düzeyi: en büyük hafıza düşmanı gerginliktir. Gerginliğin ürettiği stres düşünce akışını engeller, yavaşlatır. Gerginlik arttıkça konsantrasyon azalır. Konsantrasyon azaldıkça da hafıza tahrip olur. Seminerimizde size öğretilen derin gevşeme egzersizlerini her gün bir defa (30 dakika) uyguladığınız taktirde 20 gün içersinde fark edilir bir değişim gözlemleyeceksiniz. Hafızayı güçlendirmenin en kolay yolunun derin gevşeme olduğunu söyleyebiliriz.

3. İnanç Biçimi: hafızanızın kötü olduğuna inanıyor musunuz? Cevabınız “evet”se, emin olun hafızanız kötüdür. Çünkü süper bir hafıza temeline sahip olsanız da, eğer olmadığına inanmışsanız sadık dostunuz olan alt şuur tüm çabasını sarf ederek hafızanızı tıpkı inandığınız hale getirir. Deli olmak istiyorsanız bunun çok kolay bir yolu vardır. Her gün kendinize deli olduğunuzu söyleyiniz.

Hafızamızın kötü olduğuna ilişkin inancı nasıl geliştiririz? Gergin ve sıkıntılı yaşadığımız günlerde beynimizin düşünce akışı yavaşlar. O zamanlarda kötü hafıza dikkatimizi çeker. Gizliden gizliye endişe etmeye ve hafızamızın kötü olduğunu kendimize söylemeye başlarız. Sonra sevdiğimiz zarar verici arkadaşlarımız bize bizi güçsüzleştiren telkinler iletirler: “Nasıl unutursun, yaşlanıyorsun galiba. sen de mi unutkan oldun? Sakın bunu da unutma ha!” Bu sözleri duya duya büsbütün unutkanlığa şartlanırız. Bu tür sözler tekrar edildiklerinde önce şüphe oluştururlar. Sonra kanaata dönüşürler. ardından inanç olurlar. Sonunda iyice güçlenirler; iman derecesinde güçlü olurlar. Onları söküp atmak vücuttan damarları söküp atmak kadar zor oluverir.

Varsa -bilinçli veya bilinçsiz yerleşmiş olabilir- böyle bir inancı derhal yıkmalısınız. Hafıza zayıflamasının nedenlerini öğreniniz. Hafızanızın yerinde olduğunu ve gelişmeye devam ettiğini düşünürseniz, süreci tersine dönüştürürsünüz. Önce eski inancınızdan şüphelenirsiniz. Ardından bu şüphe kanaata dönüşür. güçlü bir hafızaya sahip olduğunuza inandınız mı emin olun beyniniz bu inancınızı doğrulamak için tüm gücüyle çalışacaktır.

4.Hafıza Teknikleri
Bu güne kadar hafıza üzerinde pek çok bilimsel araştırma yapılmış; özellikle Batı’lı araştırmacılar orijinal hafıza teknikleri geliştirmişlerdir. Esasen bu hafıza teknikleri insanlık tarihi kadar eskidir. zira tarihte süper hafızalı insanlar yaşamıştır. Ama herkesin kolaylıkla kullanabileceği sisteme yeni kavuştuğumuzu söyleyebiliriz. Bu teknikler üzerinde yeterince çalışarak sizler de birer hafıza ustası olursunuz.

Dünyaca tanınmış hafıza öğreticilerinden birinin Dominic O’brain, diğerinin Tony Buzan olduğunu biliyoruz. Türkiye’den kendisi de mükemmel bir hafızaya sahip olan Melik Safi Duyar bilinen hafıza tekniklerini Türkiye halkının hizmetine sunarak çok değerli bir hizmete imzasını atmıştır. Bu isimler dışında inanılmaz hafızalarıyla şaşırtıcı gösteriler yapan pek çok isim bulunmakla birlikte, bu üç ismin imzasıyla yayınlanan eserler hafıza teknikleri konusunda yeterince bilgilenmemizi sağlayacaktır.
Bir gerçeğin altı çizilmelidir. derin gevşemeyi bilmeyen kişi için diğer iki faktörün büyük etkinliği kalmaz. Derin gevşemeyi başardığınızda ise beyninizin doğal çalışma biçimi normal hayatta hafıza tekniklerine fazla bir ihtiyaç bırakmaz.

Konuşma sırasında karılaşacağınız hatırlama sorununu çözmek için konunuzu çalışın ve gerginliği yok edin. Hafızanızın sizi yalnız ve yardımsız bırakmayacağını göreceksiniz. Burada size sadece bir kaç alıştırma verilecektir.

Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 10 October 2008, 08:13
Junior Member
 
Kayıt Tarihi: 1 September 2008
Mesajlar: 0
Konular:
Aldığı Beğeni: 0 xx
Beğendiği Mesajlar: 0 xx
Arrow Cevap: Toplum Önüne Çıkma Korkusunu Yenme..

ALIŞTIRMA: KORKU-HAFIZA

1. Derin Gevşeme ve Telkin
--Her gün hafızam gelişiyor.
--Her gün daha iyi hatırlıyorum.

2. Duyusal Canlandırma Yapınız
Duyularınızı kullanarak zihninizde canlandırma yapınız. Duyusal canlandırma yeteneğinizi bol alıştırmalarla geliştirdikçe bilgilerin daha güçlü olarak hafızanızda yerleşmeye başladığını göreceksiniz. Aşağıda örnekleri verilen bu tür egzersizler iç görü yeteneğinizi artıracaktır. Söz söylemeye kalkmadan önce yapacağınız çalışmada ise böyle bir canlandırma ile hafızanızdaki bilgileri iyice pekiştirmiş olacaksınız.

Görsel Canlandırma
Kaybettiği yavrusunu arayan bir annenin görüntüsü, Güneş doğarken ve batarken oluşturduğu görüntünün renk özellikleri, akan suda yansıyan ışığın görüntüsü, bir fırtına görüntüsü, lisede iken sizin görüntünüz, çiçeklerin görüntüleri, böcekler, arabalar....

İşitsel Canlandırma
Gök gürültüsü, hayvanların sesleri, rüzgar, sinek vızıltısı, uçak sesi, öfkeyle bağırma, ağlama, gülme sesleri ...

Dokunsal Canlandırma
Tokat attığınızda eliniz ne duyar, ateşte yansa parmağınız ne hisseder, demiri sıksanız, elinizi kesseniz, yumuşak yatağa uzansanız, çocuğu öpseniz... ne duyarsınız.

2 . Eski Bilgilerinizi Tarayınız
İlk okul, ortaokul, lise döneminde okulda öğretmenleriniz kimlerdi, hangi dersleri aldınız, okulunuzun nasıl bir çevresi vardı, hangi önemli hatıralarınız var? Oturun ve kendinize bunları hatırlama talimatı vererek bekleyin.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla




Saat: 00:22


Telif Hakları vBulletin® v3.8.9 Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
gaziantep escort bayan gaziantep escort
antalya haber sex hikayeleri Antalya Seo tesbih aresbet giriş vegasslotguncel.com herabetguncel.com ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort eryaman escort eryaman escort kızılay escort çankaya escort kızılay escort ankara eskort
mecidiyeköy escort

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 PL2